• tüm zamanların en iyi aşk filmleri ilk beşinde bir numaralı filmim. filmi seyreden pek çok erkek "yahu bu film beni anlatıyor," demiştir. ama aslında film beni anlatır.
  • --- spoiler ---
    rob: hangisi önce geldi; müzik mi,sefalet mi?
    çocukların şiddet dolu filmler izlemesinden endişe duyuluyor.
    şiddet kültürünün etkisinde kalacakları düşünülüyor.
    kimse çocukların kalp yarası,dışlanma,acı,sıkıntı ve kayıplarla ilgili binlerce şarkı dinlemesinden endişe duymuyor.
    sıkıntılarım olduğu için mi pop müzik dinledim? ( kastedilen pop müzik kavramı aslında bizim lugatımızdaki müzik türlerinin birçoğunu içine alır, bazı müzik insanları,araştırmacılar, özellikle batının yaşayış tarzını direk yansıtan, yansıtmasıyla beraber tekrar biçimlendiren bu müzik kavramını popüler kültürün potasında eritmiş, her türünü değişken bir ruh halinin ürünü olarak tanımlamış,klasik müzikten ayırarak genel bir niteleme yapmışlardır:pop. idolleri 'pop idolleri' olmuştur, aslında başına pop sıfatını kondurduklarında onların geçici olduklarını; onları yüceltirken söyleye gelmişlerdir, isteseler de istemeseler de.. bu nedenle büyük bir çelişki taşır bu pop kavramı.. günümüzde ise 'pop' kelimesi öyle bir sıfat halini almıştır ki-özellikle müziğin 'm'sinden anlamayan topluluğun kol gezdiği canım türkiyemde-.... neyse boşversek daha iyi..)
    yoksa pop müzik dinlediğim için mi sıkıntı bastı?

    yazıya başlayabilmek için harika bir kopya veriyor doğrusu: stephen frearsın ironik şekilde isimlenmiş filmi.. rob'un otobiyografisi.. aslında çok daha ötesi..

    (bkz: you're gonna miss me)
    (bkz: ı want candy)
    (bkz: crocodile rock)
    (bkz: crimson and clover)
    (bkz: seymour stein)
    (bkz: jacob's ladder)
    (bkz: walking on sunshine)
    (bkz: baby got going)
    (bkz: little did ı know)
    (bkz: ı'm wrong about everything)
    (bkz: ı can't stand the rain)
    (bkz: river)
    (bkz: hyena ı)
    (bkz: on hold)
    (bkz: cold blooded old times)
    (bkz: baby ı love your way)
    (bkz: jesus doesn't want me)
    (bkz: for a sunbean)
    (bkz: ı'm gonna love you just a little more,babe)
    (bkz: always see your face)
    (bkz: soaring and boring)
    (bkz: leave home)
    (bkz: four to the floor)
    (bkz: loopfest)
    (bkz: robbin's nest)
    (bkz: who loves the sun)
    (bkz: rock steady)
    (bkz: suspect device)
    (bkz: dry the rain)
    (bkz: we are the champions)
    (bkz: ı'm glad you're mine)
    (bkz: your friend and mine)
    (bkz: shipbuilding)
    (bkz: tonight ı'll be staying here with you)
    (bkz: get it together)
    (bkz: fallen for you)
    (bkz: oh sweet nuthin')
    (bkz: this india)
    (bkz: tread water)
    (bkz: the moonbeam song)
    (bkz: juice( know the ledge))
    (bkz: doing it anyway)
    (bkz: what's on your mind)
    (bkz: good and strong)
    (bkz: mendocino)
    (bkz: the inside game)
    (bkz: the night chicago died)
    (bkz: chapel of rest)
    (bkz: most of the time)
    (bkz: everybody's gonna be happy)
    (bkz: homespin berlin(cornelius remix))
    (bkz: the anti-circle)
    (bkz: lo boob oscillator)
    (bkz: ı get the sweetest feeling)
    (bkz: my little red book)
    (bkz: ı believe when ı fall in love it will be forever)
    (bkz: hit the street)
    (bkz: let's get it on)

    sadece dinletmekle kalmıyor(hollywood records'tan soundtrack bulunabilirmiş..).. nedense top 5'lerimi sıralama isteği uyandırıyor..hep yazmak istediğim ama anket içerikli yazılara gıcık olduğum o top 5 lerim.. hayatın bir sıralamadan ibaret olmasına ne kadar gıcık olsamda sürekli sıraladığım şeylerin kılıfı olan o top 5 ler.. şimdi ne yapacam.. müziği kapatacam, mutfağa gidecem, dolabı açacam, bardağı alacam....ooops.. haydi bu filmin müziklerinden başlayalım:

    1-tonight ı'll be staying with you-bob dylan
    2-seymour stein-belle&sebestian
    3-who loves the sun-lou reed
    4-river-bruce springsteen
    5-suspect device-stiff little fingers

    nick hornby'nin eserinden chicago gezegeni üzerine kurulmuş satırlar, bu satırların görünümü.. john cusack'in aktörlükten çok öteye geçtiği; yapımcılığını üstlendiği, müziklerinin büyük bir kısmını seçtiği bir belgesel...

    `>>>`dating(çıkma):

    rob'un vicdan muhasebesine konu olanlar.. aşk sandıkları.. mide meseleleri..

    rob 14 yaşında farkediyor daha önce onun için önemsiz olan, öğrenmek için yanıp tutuştuğu müphemlikte birşey haline geliyor.. o yaşında, canı ağzında.. kendisinin tanımıyla s*kinin doğrultusuna gitmeye işte o zaman başlıyor.. merak etmeye başladığı zaman.. arkadaşları ile şeylerini yarıştırmaya başladıkları zaman.. listeleri o zaman başlıyor aslında..
    alison ashmore: ilk öpücük.. en fantastik şeydir insan için.. içinizi gıcıklar bu yüzyıllardır mitleşmiş olay.. sıvı alışverişi.. aslında ilkinde ne olduğunu anlamaya o kadar konsantre olmuşsunuzdur ki bir b*k anlamazsınız.. tanımlayamazsınız.. mükemmel değildir;ama iyidir... hatta çok iyidir..
    aslında platonik olanları aştığınızda ilk sevgili en sağlam yerdedir listede; önem sırasında son sırada olsa bile... semboliktir.. asla unutulmaz ama sizi içten içe parçalayan bir unutmama değildir bu.. nasıl söyleyelim... hoş bir anıdır sadece ;ama çok hoş..
    penny: namuslu ama deli gibi aşık bir kızcağız.. her dingonun hayatında bir tane olur.. kalbini kırar gider dingo kişisi şeyinin dikine.. unutulur gider bu insanlar onların değerini bilecek bir dingo çıkana kadar.. ama dingo dingodur her zaman -hele bir de karnı tok kafası rahatsa!-, bu evrim şeysi yalan birşeydir.. (bkz: do the evolution)
    charlie: bir kızı ulaşılmaz yaptık mı, onu elde edilemez mertebesine koyduk mu.. onu elde etmesek daha iyidir bu aslında everestin tepesine çıkmak gibi birşeydir düşüceğinizi bile bile.. peki everestin tepesine çıkmak bir dağcıya getirdiği başarıdan başka ne anlam ifade eder normal bir insan için.. bolca mide bulantısı,kanıyan burun,zonklayan damarlar.. devamlı hissedilen bir korku.. her çıkışta tekrar ulaşamama düşüncesi.. husursuzluktan ibaret aslında.. unutmaya değer mi: soru mu şimdi bu!.. ( lafım dağcılık kulübünden dışarı..)
    sarah: kendi tanımlamasıyla ( -ki genelde dingolar böyle tanımlanır kızcağızlar tarafından ) bir p*ç kurusu tarafından terk edilmiştir bu hippi kızımız.. rob'da ordadır charlie'sinden ayrılmış bir şekilde.. bir daha kimseyle beraber olmayacam nağraları atarken nasıl da dudaklarınızın buluştuğunu asla anlamazsınız.. aslında bu acını paylaşmaktır sadece, korkularını paylaşmak.. sosyal bir organizma olan insanoğlunun belki de en büyük korkusunu silmek adına: yalnızlığı... korkuyu temel alarak kurulan harcını sadece seksden alan bu ilişkiler belki de en yaygın olanlardır.. hayatın her döneminde karşınıza çıkabilir.. aslında dönüp baktığınızda bir aşkın olmaması kadar basit olduğunu anlarsınız bu birliktelikte.. unutulmaya yüz tutarlar sadece..
    marie de salle: alın size bir idol, ama dingoların olmak isteyeceği bir idol değil; yatağını paylaşmak isteyeceği bir idol.. bana bir kadını hatırlattı; sesiyle rüyalara daldıran bir kadını:tori amos.. peki rüyalarım da ona mı aşığım.. hiç sanmıyorum.. marie de salle tipi aslında charlie tipini andırıyor; ulaşılamazlık noktasında.. aslında çok cazip geliyor bu iki cinsede.. aslında o tip kadınlar surlarını indirdikleri dingolardan çok çekerler, aslında sanatlarını bu dingonun onlara yaşattıkları (hiçbirzaman güzel şeyler kalmaz geriye) ile daha acıklı, daha büyüleyici bir hale getirirler.. daha sonra başkaları gelir döngü devam eder hep.. bir şairin deyişiyle: mutsuzlukla yorarım sanatımı
    laura: herşeyin başlangıcı.. aslında gelin onu başka bir alt başlıkta inceleyelim..

    `>>>`aşk:

    --- spoiler ---
    rob: laura'nın özlediğim top beş özelliği:
    1: espri anlayışı. seçici ama sıcak.
    dünyada herkesden daha güzel gülüyor. tüm vücuduyla gülüyor.
    2: karakterli ya da ıan kabusundan önce öyleydi.sadık,dürüst. günü kötü geçmişse acısını başkasından çıkartmıyor. karekterli olmak budur!
    3: kokusu ve tadını özledim.
    insan kimyasının bir gizemi.
    bazı insanlar kendini rahat hissetmene neden olur.
    etrafta olması hoşuma gidiyordu.
    4: nasıl göründüğünü umursamıyormuş gibi.
    umursamadığından değil.
    sanırım hareketlerini etkilemiyor.
    bu da ona zarafet katıyor.
    5: uyuyamadığı zaman yaptığı şey: mırıldanırken ayaklarını birbirine sürter. bu beni öldürüyordu.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
    rob: ....... ve yıllarca birlikte mutlu yaşadık.
    beni sıkmıyordu. rahatsızlık da vermiyordu. huzursuz bile olmuyordum. kulağa sıkıcı geliyor ama değildi, yalnızca iyiydi.
    (duraksar) ama çok iyiydi...
    --- spoiler ---

    laura,(bkz: pinch of feelings) gerçek olandır.. unutmak isteyip unutamayacağınız.. rob'un deyişiyle ve bir erkeğin deneyimiyle: mükemmel değildir belki ama iyidir.. hem de çok iyi.. bazen çok yalnız hissedersiniz( bu 'bazen', 'herzaman'a dönüşen garip birşeydir bazen..) dünyanın size sırt çevirdiğini düşünürsünüz, bir dakkanız bile yoktur olumsuzlukların giderek sertleştirdiği kalbinizi evcilleştirecek kadar.. insanlar çok soğuk olur, bütün duvarlar üstünüze kapanırken çok zordur 'rahatlamak'.. karanlık kapınızda iken, daha fazlasını kaldıramayacağınızı düşünürken.. eşekliğiniz henüz resmiyet kazanmamışsa.. yatağın size ait bölümünden öte yana baktığınızda sessizce duran 'o' dur.. ne bir tanrıça, ne bir pop ilahesi.. ulaşılabilir.. en önemlisi bizlerin çoğunda bulunmayan birşeyi verir: huzur..
    bazıları uzak kalır herzaman araya aileler girer, iller hatta ülkeler girer.. aslında kimse yatağından beri gelmede o kadar şanslı değildir.. size tamamen bağlanması aslında peri masallarında işaret edilir sadece... gerçeğe döndüğümüzde ise: hayatta hiçbirşeyin peri masalı gibi olmadığını anlarız.. sanrılardan ibarettir onlar..

    --- spoiler ---
    laura: bir gelecek istiyorum ama seninle mi emin değilim.
    --- spoiler ---

    bazen belki güven meselesinden( eşeklikleriniz sebep olur bu meselelere, eğer durulduysanız meseleler başka yönde ivme kazanır bu sefer..) belki perileri aramaktan iki tarafta inanılmaz salaklıklar yapabilir.. yaratılan bu belirsizlik aslında ne olduğunu hiç anlamadığımız aşkın içine eder.. kırık kalpler sahilindeki enkazlarayenileri eklenir hızla..
    ona ipleri vermekle, ipleri kendi elinize almak, aslında tam anlamıyla iki ucu b*klu değnektir... değneği ortasından tutmak en karlısıdır; ama ortadan tutacam derken, asla birşeylerin tadını alamayabilirsiniz çünkü karlı olan herzaman tat vermez .. ona bazı durumlarda itaat etmeniz onun herşeyden çok hoşuna gidebilir.. sizin başta geldiğiniz bir kukla şovunda aslında onun craig (bkz: being john malkovich)olmasında bir sakınca da yoktur kimi zaman.. ipleri eğer paylaşmasını unutursa yine siz s*çmış olursunuz ilişkinin içine.. elden birşey gelmez artık siz git gide tükenirken; husursuzluk hüküm sürer artık..
    aslında aşk,sevgi,gönül bağı her ne sözcük altında size gelirse gelsin, eğer o sizin laura'nızsa asla yorulmazsınız.. hiçbirşeyden yorulmazsınız..(bkz: tired of you) hiçbirşey sonsuz olmaz ama bırakmanız en azından ötekilerde olduğu gibi takatten düşmenizle alakalı olmaz.. 'o' her neyse, bitse bile yorgunluğun olmadığı yerde bu sefer saygı kol gezer, o yine yanınızdadır biraz farklı da olsa herşey, dingo yanınız canlanır yine bu dönemlerde aslında saygı pek savaşamıyor değil mi bu meletle. en büyük zaafımızı kullanıyor çünkü öteki namussuz..

    aşk üstüne 5 şarkı:
    1- love song(!)- the cure ( tori amos coverı birilerinin gözlerini yaşartmaya yeter, inanın..)
    2- a sorta fairytale- tori amos
    3- one-u2
    4- wonderwall-oasis
    5- disarm-smashing pumpkins

    `>>>`ticaret:

    günümüz ilişkilerinin veya şöyle diyelim: dünyasının temeli olan para arka planda kalıyor bir gölge misali: laura sosyal statünün gerektirdiğinin aksine rob'dan daha fazla kazanan bir avukat, aslında onlar için bu hiç önemli değil..
    vinil şampiyonluğu rob'un plak dükkanı.. kafadarlarımızın aşağılıyıcı bir bakışları var; yüksek müzik kültürlerinden doğan.. satış kavramından çok 'müşteri kalitesi' önemli onlar için..

    ticareti iyi yapılan 5 şarkı ( gruplarla alakasız bir ticaret bu; müşteri çekmek uğruna olanından..)
    1- losing my religion-rem
    2- zombie- the cranberries
    3- smells like teen spirit-nirvana
    4- nothing else matters-metallica
    5- enjoy the silence-depeche mode

    `>>>`sex:

    karnımız da doyduysa işte tüm karın ağrılarımızın sebebi:

    --- spoiler ---
    rob: ben ne yapıyorum? hayatım boyunca taş kalmayana kadar taştan taşa mı atlayacağım?
    yeni birini tanıdığımda midemde olanlar yüzünden o anki ilişkiyi bitirecek miyim? 14 yaşımdan beri midemle düşünüyorum.
    sanırım midemde beyin yerine b*k var..
    --- spoiler ---

    (bkz: behind close doors)-bir charlie rich klasiği... bazı dingoların mahremiyeti baki kalır ne halt yerlerse yesinler..

    --- spoiler ---
    rob: ne tarafa gideceksin?
    marie de salle: bu tarafa (parmağıyla işaret eder.) sen?
    rob: bu tarafa ( ters istikameti gösterir. )
    marie de salle: hayat böyledir.. görüşürüz.
    rob: seni ararım.
    marie de salle: elbette!
    --- spoiler ---

    anlamıyorum sadece.. o kadar çıldırırken, ayrıyken başka biriyle yatma ihtimalini kabul edemezken kendi yediğimiz halt hiç mi hazımsızlık yapmaz?.. hiç mi vicdan azabı duymayız?.. ne bilim hangi yüzle bir sadakat bekleriz dingonun önde gideniyken... neyin beklentisi, kimin s*çtığı?
    (bkz: ashhole) biz hep böyleyiz. ( insan olanlarımız müstesna..)

    `>>>`arkadaşlık:

    teğet geçiyor sadece bu kavrama, 2 asosyel ve onlardan daha beter bir rob var karşımızda ( insanın kendiyle girdiği hesaplaşma aslında onu en çok uzaklaştıran şeydir diğerlerinden..)
    barry rolünde 'her yerdeki herif' olarak tanımlayabileceğim todd louiso var.. ( hele bir de dave grohl ile kadın kıyafetleri giyip olayın dibine vurdukları, adını anımsayamadığım ve müzikal açıdan hiç de umrumda olmayan o klibi gördükten sonra pes demiştim onların adına..) (bkz: mtv'nin bildik yüzleri)
    dick rolünde michael stipe'ın bir boy küçüğünü koymuşlar sanki veya cusack'de büyük bir malkovich hayranlığı falan var.. işin aslı çocuk inanılmaz rol kesiyor.. barry'nin tetiklediği isimler üzerine kurulu olan sidik yarışları taban tabana zıt olan bu iki kafadar arasında çok komik haller alıyor..

    'dostluk' üstüne 5 şarkı
    1- drive-incubus
    2- streets of philadelphia- bruce springsteen
    3- one more cup of coffee-bob dylan
    4- brothers in arms- dire straits
    5- my friends- rhcp

    `>>>`kuşak farkı:

    medeniyetin varlığından beri süregelen durum.. insanoğlunun katılabileceği fasiliteler genişledikçe, ilgi alanları katlandıkça; kuşak farkı hiç olmadığı kadar büyük oluyor artık günümüzde..
    müzik ise hiçbirşeyin oynamadığı bir rol oynar kişilerin kuşak çatışmasında; insanların hangi kuşağa ait olduğunu belirleme de.. siyasi,ekonomik,sosyal... olaylardan sıyrılarak baş etken olmuştur kuşakların genç nüfusu üzerindeki.. etken olmakla kalmaz yeni jenerasyonlara taşır onların duygularını; tazeliğini hiç kaybettirmeden..

    `>>>`reddetme:

    görkemli yada sıradan olması önemli değil, sonuçta perde kapanır.. bi daha açılma ihtimali kimi zaman size korkunç gelir kimi zaman en büyük hayaliniz olur.. dünyanın en güzel kadınından en çekici erkeğine kadar herkes reddedilmiştir.. sınırları yoktur.. ( her ne kadar hayatın her yerinde olan bu olguyu aşk kavramına hapsetmiş olsakta; alt başlıkta bile sınır tanımamaktadır..)
    rob da defalarca reddedildikten sonra birgün (laura'dan sonra) kafasına takılır 'neden' sorusu.. sebepleri araştırırken birçok şeye bağlar bunu: kader,mutsuz davranışları,abazalığı,sönüklüğü,sıradanlığı... liste uzar gider.. cevaplar hep farklıdır. reddeden ise çoğu zaman tebligatının nedenini mantığa dayandıramaz, açıklayamaz: ''ehem işte öyle, böyle, şöyle..... sonuçta bitti aramızdaki herşey bitti.''
    bazısı devamlı mutlu olmanızı ister, sürekli atraksiyonlarla onun hoşuna gitmiyorsanız; kısaca takla atmıyorsanız..("belinizin incinmesinden" çok eğlenmeyi umursuyorsa eğer zaten 'reddetme' sizin kurtuluş biletinizdir..)

    sevgili: ahmet ben heyecan istiyorum ama senle olan münasebetimizde herhangi bir emaresini göremedim..
    ahmet: ama.. .....
    sevgili:arkadaş kalırız ahmet ağlama!

    `>>>`müzik:

    --- spoiler ---
    dick: görünüşe bakılırsa plaklarını düzenliyorsun.
    rob: evet
    dick: kronolojik sıra mı?
    rob: hayır
    dick: alfabetik de değil.
    rob: değil.
    dick: ne peki?
    rob: otobiyografik.. ( bu diyalog ve son sözcük aslında müziğin tam teşekküllü tanımı oluyor biraz
    düşündüğünüzde,bir araya getirdiğinizde.. müziği isimlerden,parlak kapaklardan, firmalardan ibaret sananlara; tarihle,alfabeyle karıştıranlara.. müziği o kadar basite indirgeyenlere; özellikle dick gibi bir yeniyetmeye tokat niteliğinde bir cevap veriyor: müzik yaşayarak öğrenilir, çalışmak,okumak,ezberlemek,söylemek değil.. sadece yaşamak, hayatındaki her olayda farklı bir sesi baharat haline getirmek..)
    --- spoiler ---

    bob dylan,lou reed,bruce springsteen(oyuncu olarak da),elvis castello,marvin gaye,queen,stevie wonder sadece aklıma gelenler.. onlarca sanatçı,grup; müzik tarihine bir bakış.. echo and bunnyman'i küçük görecek, greenday'in özendiklerini serecek, eski ile yeni arasındaki çizgileri daha da belirginleştirecek kadar cesur..
    high fidelity'nin yatağının öteki ucundan bize bakan kavram müzik.. koca bir elmanın öteki yarısı.

    müzik deyince aklıma gelen 5 şarkı:
    1- creep-radiohead
    2- heart shaped box-nirvana
    3- black-pearl jam
    4- otherside- red hot chili peppers
    5- money for nothing- dire straits

    `>>>`yeni erkek arkadaş:

    ağzını burnunu kırmak isteriz bu heriflerin, başka heriflerde bizim ağzımızı burnumuzu kırmak isterken.. bazen iş işten çoktan geçmiştir.. kabul edemediğimiz bir durumdur neden onun planetini başka işgalcilere bırakırız, hangi koşullar onun ekosisteminde atık madde olmamıza neden olmuştur.. hep sorgularız;bazen günlerce,haftalarca,aylarca kim bilir belki yıllarca.. aslında suçlu olan herif değil bizizdir yine.. (nedense ihale hep bize kalıyor farkettiniz mi?)

    `>>>`derleme kaset:

    ikiniz arasındaki en kuvvetli arabulucu belki de.. rob'un deyimiyle çalışılması gereken ve iyi bilinmesi gereken bir meziyet.. ikinizin ortak zevklerini keşfettirir, sizi yakınlaştırır, şarkılara anlamlar yüklenir... kısaca: bünyeler kıvama gelir kaset çaların yarattığı büyüyle.. müzik cd'si değil,mp3 değil, dvd hiç değil; beyaz değil,mavi değil.. sadece siyah bir kaset ve 2 tarafı...

    derleme kaset için örnek bir sıra 5 şarkıdan ibaret olan:
    1- today-smashing pumpkins a side
    2- ı'll take the rain-rem
    3- passive aggressive-placebo
    4- carduroy-pearl jam
    5- high and dry-radiohead

    1- blood roses-tori amos b side(her zaman daha önemlidir, son dinlenen melodi akılda en çok kalandır; hedef tersse şansızlığınıza verin..)
    2- bedshaped-keane
    3- ı miss you-incubus
    4- letting the cables sleep-bush
    5- special need-placebo

    rob'un plağıda spinini tamamlar büyük bir cızırtıyla.. hissettiren bir film...
    (bkz: büyüklere masallar)
  • filmden bir sahne (varsa hatamız hafıza kaybına sayıla):

    --- spoiler ---
    kadın ağlamaklıdır, ayrılmak üzere buluşulmuştur*;

    erkek- neden ayrılmaktan bahsediyorsun? sana bir kötülük mü yaptım?
    kadın- ...
    erkek- sana hiç vurdum mu?
    kadın- (hayır anlamıda başını sallar)
    erkek- cinsel hayatımız mı kötüydü?
    kadın- ...
    erkek - seni aldattığımı mı düşünüyorsun?
    kadın- (hayır anlamında başını sallar)
    erkek- seni mutsuz mu ettim?
    kadın- (biraz durur ve) sen niye hiç mutlu olmadın?
    erkek- ...

    (daha ne denir ki)...kadın ağlayarak cafeyi terk eder...
    --- spoiler ---
  • one night stand hadisesine alternatif bir yaklaşım geliştirmiş film. tam hatırlamıyorum, john cusack şuna benzer bi şeyler diyordu: “pamuklu donlardan sıkılıyorsun. canın fantezi donlar görmek istiyor, görüyorsun. sonra bir de bakıyorsun ki o fantezi donlar da sadece o gecelikmiş. normalde o da pamuklu don giyiyormuş”.
  • erkeğin ayrıldığı sevgilisiyle ilgili merak ettiği ilk ve en önemli sorunun yeni sevgilisi ile yatıp yatmadığı olduğunu öğrenmemizi sağlamış film. nitekim kadın henüz yatmadım dedikten sonra onunla uyumak güzel diyor ama erkeğimiz kendini dışarı atınca önce bir mutluluk dansı yapıyor sonra da bütün gün henüz kelimesine takıyor. halbuki bir kadın eski sevgilisinin yeni sevgili ile mutlu uyuyabiliyor olmasına takar, bu nedenden kahrolurdu.
  • film ve kitabında adı geçen, çalan şarkıların büyük kısmının yer aldığı; rastgele derlenmiş, çoğunlukta kitap referans alınıp, farklı kaynaklardan pek tabii yardım alınarak, tarafımca saatlerce emek harcanmış listeye şuradan ulaşabiliyoruz. ara ara sıralamasını ve eksiklerini güncelleyeceğimi de ek not olarak düşelim.

    an itibariyle 112 şarkı, 7 saat 12 dakikalık bir şölen bır tık ötenizde.*

    edit: kaşla göz arasında 126 şarkı, 8 saat 6 dakika yaptık.
  • hayatimda kurduğum her "hatta böyle bişey high fidelity'de vardi..." cümlesi için beş milyon alsaydim muhtemelen şu anda türkiye'nin diş borçlarini gazinoda hesap ödercesine kapatabilirdim...
    edit: demek ki ben bir gazino insaniymişim... ben de bilmiyordum...
  • gerçek bir erkek filmi, ve sadece erkeklerin değil, bütün kadınların izlemesi tavsiye olunur (idi) yaşlanma korkuları olan benim gibileri huzurla huzursuzluk arası biryerlerlede bıraktı. sevinsemmi üzülsemmi bilemedim.
    gözden kaçan bir oyuncu da norveçli iben hjejle idi- ki laura rolüne cuk oturmuştu. eh bu isimle de gözden kaçmay hakediyor tabi.
  • insanın kendine, daha doğrusu aklından geçenlere nasıl hakim olduğunu, fikrinin zıttına nasıl hareket ettiğini anlatan neffis bir sahne vardır: tim robbins'in suratına klimayı çarptıkları sahne...
  • nick hornby'nin ingiltere'de gecen romanindan amerika'ya uyarlanan, john cusack'nin yani basi sira lisa bonet, catherine zeta jones, tim robbins gibi pek unlu kisilerin de oynadigi bir film. ama ne film. ozellikle plakcidaki sahneler harika.
hesabın var mı? giriş yap