• devlet , hukuk ilkel dürtüleriyle kısas isteyen adamın lafını mesnet alıp da mı ceza sistemini düzenlesin? hukuk soğukkanlı olmak zorunda.
    "bebek katilleri öldürülsün ! ırz düşmanlarının penisleri kesilip ağızlarına verilsin"

    kabile yaşamı buna müsaade ediyor olabilir ve bu yaklaşım öfkeyi dindirebilir ancak hukukun amacı ıslahtır, amiyane tabirle "yola getirmektir", kişinin yola gelip gelemiyor oluşundan bağımsız olarak.

    despot yönetimlerin hukukunda, meydanda idam, organ kesme, taşlayarak öldürme, kurşuna dizme hala tüm kanıyla ve vahşetiyle gerçekliğini koruyor. arşivlerde kaybolmuş işkence tarihinden değil, iran'dan, suudi arabistan'dan, afganistan'dan söz ediyoruz. ürkütücü cezalarına rağmen hala malum devletlerde bu suçlar devam ediyor. öyleyse idam cezasının insan haklarını ihlale fazlasıyla meyilli faşizan yönetimlere özgü ilkel bir adam öldürme yolu olduğu tartışma götürmez.

    ölüm cezası aklı başında adamı suçundan alıkoyabilir fakat üç yaşındaki çocuğa tecavüz eden adamın "aklı başında" olduğu ve idam cezası olmadığı için bu suçlara yeltenebileceğini söylemek kusursuz bir cahilliktir.

    basitleştirelim: bir devletin yönetimini hedef alıp terör eylemine girişmek, hukuken idam cezasına tâbi olmasa dahi silahlı mücadelenin dolaysız bir sonucu olarak "ölüme gitmek" demektir. ancak ölüm korkusunun terör eylemlerini engellemeye mani olmadığını en azından bizler çoktan fark ettik.

    yani, şahısların nefretini dindirmek amacıyla oluşturulmuş hukukun bir sonraki aşaması kısasa kısas veya bireysel ceza infazı olabilir. töre cinayeti, "babamın katiline benzettim vurdum", "korna çaldı diye canından oldu" gibi haberlerin konusu benzeri "ceza" infaz yöntemleri "idam geri gelsin" kafasının dibinde nefes alıyor.
  • "bunu diyeni sallandıracaksın sultanahmet'te bak bakalım bi daha istiyorlar mı?"

    murat rikörsiv, nude jersey, 2010
  • açıkça, kaybettikleri için öç alma duygusuna sahip kişilerin isteğidir.

    zaten bu duyguya az ya da çok her insan sahip olduğu için hala tartışılmaktadır. caydırıcılığı olmadığı doğru değildir şu an için bir dizi cinayet işleyecek bir adam düşünelim; adam katliama giderken müebbet hapis cezası alacağının bilincinde, hatta belki indirim ya da af çıkacağını bile düşünebilir çünkü bunlar olmuş şeylerdir ama idamı göze alarak yola çıkmak bu tamamen ayrıdır, hatta vazgeçebilir bile. zaten cezaların esas amacı şuçun karşılığı olması değil, şuçun işlenmeden önce insanı bundan vazgeçmesi üzerine olmasıdır. ha zaten kafaya koyduysa siz anayasaya işkenceyle idam bile koysanız yapan gene yapar.

    suçun kamu ile ilgili kısımların halledilmesinden sonra kurban yakınlarınında isteğine bağlı bir uygulamayı (idam veya muebbet hapis) en akla yakın çözüm gibi görüyorum.

    (bir de öldürme duygum yok, sisteminize koyiyim, iğrençsiniz vb. sallayanlar da var yemiyoruz biz onları)
  • hukuk subjektif olsun isteğiyle savunulur kimi zaman.
    kimi zaman devlet intikam almalı diye savunulur
    kimi zaman "hukukçular entel kuntel konuşmasın, binlerce yıldır bu konuda yapılan tartışmaları bana anlatmasın. ben üç dakika önce uydurduğum bu fikrin tartışmasız kabul edilmesini istiyorum" arsızlığıyla savunulur.

    bu tartışma neticede binlerce yıldır var olan birtakım soruların, değişen ceza usullerinin, değişen hukuk sistemlerinin de yansımasıdır. dolayısıyla fikirler de bunların hepsi göz önüne alınarak ileri sürülmelidir. sorun şu, yeni gelen her nesille beraber bazı kilit konular tekrar hortluyor, bekaret önemli midir, idam neden yok falan filan. daha önce söylenenler birebir tekrar edileceğine, önceden söyleneni işaret etmek daha doğru sanırım
    idamın hukuki niteliği (bkz: #11513782)
    idamın siyasi niteliği (bkz: #11515395)

    son iki noktayı daha işaret edip kahveme dönüyorum, buz gibi oldu ben şunları yazana kadar:
    idam tartışmalarında fark edilmeyen en büyük iki husus 1) mükemmel olmayan hukuk sistemimizde masumların hayatını bir de bu şekilde riske edebilir miyiz? 2) idam tarih boyunca adi suçlu (katil matil) gösterilerek savunulmuş, ancak siyasi suçlulara (sözde, hain, fonlu, bölücü, aydın, entel vs) karşı uygulanmıştır.
  • idam cezası esasen, tamamen insani duygulardan ötürü, doğru bulmadığım bir yaptırım. ayrıca bugün suç olan bir fiil, birkaç yıl sonra suç olmaktan çıkabilir. idam edilenler de boşu boşuna öldükleriyle kalır.

    ancaaaak,
    gene aynı insani duygularım özellikle çocuk istismarı konusunda çok hassas. küçücük çocuklara tecavüz eden insanlar (insan derken bile ürperiyorum) idam edilse mesela hiç gıkım çıkmaz. hatta ''ohh olsun'' bile diyebilirim. kapsamı genişletilmemek üzere, çocuk istismarı suçunu işleyenler için idam cezası geri gelsin derim.
  • devamlı ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen taleplerden biri. çok çeşitli sebepleri olabiliyor bunun:

    1. 'ab baskısıyla idam cezası kalktı, ab’ye karşıyım, idam cezası geri gelsin, ezcümle benim kötüm başkasının iyisinden evladır.’ hatta şeriata gönderme yapmak da bu kategoride incelenebilir. mağdurun ailesine sormak gibi akla ziyan öneriler getirilebiliyor. peki, fail bir müslüman ve bir hıristiyanı aynı anda öldürmüşse, mesela bir alışveriş merkezine bomba atmışsa ve onlarca masum insanı hunharca aynı anda öldürmüşse, bu halde hangi aileye neyi soracaksınız, hangisinin din kitabını üstün tutacaksınız? neyse bunlar münferit örnekler...

    2. bir diğer sebep, daha hukuki bakıyor sanki, ‘hayır siyaseten idamın kaldırılışı ile bir sorunumuz yok, ama efendim, işte suç oranları ortada… görmüyor musunuz olanları, okumuyor musunuz gazetelerde yazılanları? hukuk bir şeyler yapmalı.’ bu serzeniş çok daha masum gelebilir belki, ama çok ciddi bir sorumuz var bu halde de: idam cezasını uygulamakla suç oranlarını düşürmek arasında bir korelasyon bulunduğu henüz bilimsel olarak ispat edilmedi. ‘bilimsel’, ‘insan hakları’, ‘hukuk’ sevdiğimiz kelimeler değil biliyorum; ama işin ilginci, bir şeyin bilimsel olması demek birilerinin oturduğu yerden sallamıyor olması demek olabiliyor bazen…

    3. ab, suç oranları bahane, intikam şahane… bu halde mağdurun ailesi tatmin edilmeliymiş, böylece de kamu vicdanı rahatlatılmalıymış. iyi de kamu vicdanı nedir, kimlerin vicdanından müteşekkildir, ben o vicdanın neresindeyim mesela? benim vicdanım rahatlamıyor dediğimde gram vicdan sahibi olmamakla itham ediliyorum. idam cezası geri gelmeden oturup karara bağlayalım o halde, hangimizin vicdanı ağır basacak, neye göre değerlendirme yapacağız. siz daha işin başında benim vicdanımı bertaraf ettiniz bile. beğenmediğiniz vicdan, vicdan sayılmayacak… peki bu vicdanları takdir edecek olan kim nihayetinde? pek tabii ki iktidar!

    4. devlet, egemenliğini organları eliyle kullanır, yani yürütme, yasama, yargı tek başlarına devletin kendisi olmasalar da kullandıkları devletin egemenliğidir. peki siz kendi insanlarını -aslen egemenliğin asıl kaynağını- öldürme özgürlüğünü/hakkını devlete verdiğinizde, devletin başka neler yapabileceğini, kendini nelere muktedir göreceğini farkında değil misiniz, sanmıyorum ki değilsiniz… sanırım siz bunları göze alabilenlerdensiniz. peki ne için?

    suç oranı azalmayacak, o masum gene ölecek, aile bir anlık hafifleyecek, sonra yine kendi acısıyla baş başa kalacak, işte bunlar için! hayır, kusura bakmayın hiç de bencillikten azade değilsiniz. ya benim başıma gelirse diye düşünmek değil bu, bilirsiniz ki başınıza gelse hiçbir ceza sizin acınızı dindirmez ve hiçbir insan başkasının acısıyla ferahlamaz, ferahlayamaz, yoksa ne farkı kalır beğenmediği suçludan… hayır, siz ailenin yerine koymuyorsunuz kendinizi, bizzat şu an olduğunuz yerde duruyorsunuz. olayı okuyorsunuz ve intikam almak istiyorsunuz. tanımadığınız insanlar namına, kamu adına…

    unutulmaması gereken, bazen en ağır cezaların, mağduru en kötü etkileyen, psikolojisini en çok harap eden suçlara verilmeyebileceğidir. az rastlanır olmak da belirleyici olabilir bazen. mağduru aynı oranda harap eden iki suç düşünün hangisi daha fazla ceza almalıdır? hiçbiri değil mi, madem eşit tahribat var... her zaman böyle olmayabilir ama, dikkat etmekte yarar var! az rastlanan suçun failini toplum linç etmek isteyebilir, böylece onun üzerinden kendi vicdanını temizleyebilir.
    insan vicdanı böyle bir şeydir! şakaya gelmez…
  • suç oranları arttıkça yaygınlaşacak temennidir. kimileri idam cezasının işe yaramayacağını falan söylüyor. işe yarayıp yaramadığı kimi ilgilendiriyor ki? benim şahsen idam cezasının geri gelmesini savunan birisi olarak tek dileğim herkesin başkalarına reva gördüklerine uğratılması. başka bir şey değil, ister ibret alsın ister almasın, adam öldürenin yaptığının eşiti kendisinin de öldürülmesidir. bunun yararının ne olacağını, ya da istismar edilip edilemeyeceğini, geri dönüşünün olmayışını vs sorgulayabilirsiniz; ama bunlar eklektik ve biri tutmazsa öbürü öne sürülen hiç biri de sözkonusu eşitliği ortadan kaldırmayan güçsüz argümanlardır. sözkonusu eşitlik, yani adam öldürenin, bundan her ne kast ettiyse aynısının ona yapılmasının adaleti bu argümanlarla değişmez. çünkü fiilin gerçekte ceza olup olmadığı, ya da o cezayı psikopat katilin ne derece anlayıp hissedeceği gibi sorunlar bu durumda ortadan kalkar. katil kişi veya mağdur, veya kamu bu suça ve cezaya ne anlamlar yüklerse yüklesin, isterse yüklemesin, ceza suçun aynen eşitiyse bunlar önemsiz argümanlardır. sorunlar suç ve ceza başka cinslerden ifade edildiğinde ortaya çıkar, bir insan canının bedeli kaç senedir desek bu asli bir sorun ifade eder. adam öldürenin öldürülmesi konusundaysa eşitlik ya da adalet sorunu yoktur, yargılamanın doğruluğuna ilişkin itirazlar ancak geçerli olabilir burada. dolayısıyla burada şunu tartışmalıyız: yüzü maskeli elinde taramalı olan birisi mecidiyeköyde otobüs durağında bekleyen vatandaşlara ateş açtı ve hepsini öldürdü. 20 kişi öldükten sonra polislerce herkesin gözü önünde etkisiz hale getirildi ve orada yakalandı. şimdi bu adama idam cezası verilmeli mi verilmemeli mi?
    gayet basit: verilmeli, bunu haketmiş kendisi. bundan ıstırap duymayacak olabilir, duymasın. zaten bizim amacımız adamı kanırtmak ve ıstırap elem keder duymasını sağlamak değil, suçtan ağır ceza vermemeliyiz değil mi?. aynısını veriyoruz ceza olarak. "bunu yaptın madem, o zaman başına da aynısı gelir." nasılsa insan hayatının yokedilebilir olmasını sakıncasız görüyor, sorun nedir ki?
  • altı doldurulamayan oldukça popülist ve ucuz bir istek. idamın neden geri gelmemesine dair gerekçeleri şöyle sıralayalım bakalım:

    - öncelikle ceza sistemi insanları cezalandırmak ve ıslah etmek üzerine olduğu için, idam edilen birinin ceza çektiğine inanmıyorum.
    - adam öldürmenin suç olarak değerlendirilip de ceza olarak suçluyu öldürmek ayrı bir çelişki.
    - bir insanın hayatına son verme hakkı asla başka bir insanda olmamalıdır. asmayalım da besleyelim mi mantığına doğru gideriz.
    - yargı sistemimiz hatasız çalışıyor mu ki, idama evet diyelim. şu an suçlu bulunup cezaevinde yatan insanların acaba hepsi de hakettiği cezayı mı almışdır, kaçı gerçekten suçludur? verilen idam cezasının doğruluğuna güvenimiz ne olacak?
    - örneklerini gördüğümüz üzere, yıllar sonra bile insanlarım masum oldukları ortaya çıkabiliyor. ortaya çıkan bir delil veya bir sanık davanın seyrini değiştirebilirken, boşuna idam edilmiş bir mağdurun hayatını nasıl geri getirebilirsiniz?
    - ceza sisteminin dayanaklarından biri pişman olmakken, hayatı alınan birinin pişman olması nasıl sağlanmış olur?
    - yıllardır gördüğümüz üzere ülkemizde idam cezaları siyasi emellere alet edilmiştir. hiç kimseyi öldürmemiş adnan menderes, deniz gezmiş, yusuf aslan, hüseyin inan ve erdal eren idama mahkum olmuşlardır. hatta konuyla ilgili süleyman demirel "üç bizden gitti, üç de sizden gidecek" lafıyla insan hayatlarının siyasi kavgalarda nasıl ucuzlatılıp elde oyuncak gibi oynatıldığını hepimize göstermiştir.
    - yine yeniden en önemli gerekçem olarak, bir insanın hayatını alma hakkını nereden alıyorsunuz ?
  • şimdi 5 yaşında bir çocuğa tecavüz edip sonra öldürüp paramparça yaptıktan sonra çöpe atan bir adam haberi duyduğumuzda hangimiz önce erkeklik organının kesilip arndan idam edilmesini istemiyoruzki içimizden.bu adamlara en azından müebbet verilmeli ki o ailelerin içi biraz olsun rahatlasın.
hesabın var mı? giriş yap