kuşatma
-
ayni isime sahip furuzan kitabi ve kitaba adini veren oyku.
-
(bkz: siege)
-
bir edip cansever siiri;
bir gün akıp gitmeye her yerim
suyundan içmeyle alışık.
gitmek! yazmışım defterime çoktan
rıhtımlar, güz halatları, daha bir suru şey
şuramda darmadağınık.
vişneler, atlar, yıldızlar
yıldızlar, sik ağaçlar, kasaba lokantaları
yıllarca duran sözler yenisi konuşulmadık.
oteller, oteller, o bakımsız suçluluğum benim
geçmem kapınızdan bile artık.
doğasın, bir sen beklersin beni, bilirim
sesimi, düşlerimi, kırık parmaklarımı
var başka neyimse onları artık.
doğasın sen, doğasın, yarat beni yeniden
ey yalnızlığımı kuşatan yalnızlık. -
füruzan'ın ikinci kitabı. ilk kitabın daha çok olumlu, ancak sonraları olumsuzluğa dönüşen yankıları bitmediği için bu yeni birikim, ilgileri büsbütün artırmıştı. kitap hakkında yazılanların çeşitliliği, değerini okuyucusuna kabul ettiren bir başarıya tanıklık eder. kitaba adını veren hikayeyi okuduğum gün sevmiş, etkilenmiştim. bu eseri sevmiş olmak, bir yerde gizli birikimler tersliğini yarattı; ne var ki her biri bir tarafa ayrılan kişiler hep aynı konuda yazmak gereğini duydular.
-
ali yüce şiiri:
kuşatma
ben gurbete gidiyorum
bağlayın yaramı
uzun bir türküyle
belki dönerim anacığım
belki dönmem
ayrılığa takılmış ayaklarım
ben yurdumu özlüyorum
otumu böceğimi
insanımı özlüyorum
kendi elimle yapıyorum
birbirinden uzun günleri
güzellerle kuşatılmış
dört bir yanım
çirkinliğimi özlüyorum
çok başlı dağların ardında
gökten altın yağdırıyorlar
kuşsütü sağıyorlar
demir ineklerden
uygarlıkla kuşatılmış
dört bir yanım
ilkelliğimi özlüyorum
geleceğimi yeşertiyor
tohumun geleceği
gözlerimle kokluyorum
cennetteki yapma gülleri
meleklerle kuşatılmış
dört bir yanım
şeytanımı özlüyorum
biliyorum
çıktıkça küçülecek yokuş
büyüyecek güzel atım
yürüdükçe çoğalacak ayakları
çoğalacağım üstünde ben
düşmemi beklemeyin
sevgilerle kuşatılmış
dört bir yanım -
"birlikte bir kıyıyı kuşattık
bütün tarihçiler eski kuşatmaları
evlerinde bir bir yanlış yazarken
gemilerimizi saldık serin sulara
onun gemileri benim gemilerimden
sanki biraz daha tedirgindi
o tedirginlik bitti
gözlerine dalıp gittim
dalgalara sedef kakmalarını
yayarken ufkun pembeliği
açıkça seni seviyorum dedim
ben de seni seviyorum demedi
kendini bilmez bir karga
oh olsun diye bütün kargalara
yakalanıp mısırdan getirilmiş
üstünde keklik giysileri
ayıpladı kendine göre bizi
ne işiniz var dedi
bu saatte burada
ona hiçbir şey söylemedik
o kim ki bizim yanımızda
biz bir denizi kuşatmışız birlikte"* -
türk sinema tarihinin en enteresan filmlerinden birisidir. 1986 yapımıdır.
ismi bilinmez. ama bir kere izleyen bir daha unutmamı$tır. 1986 senesinde dahi bu filmi izleyen ''hani 10 sene falan önce bir film vardı, sapık vardı, cocuk depoda saklanıyordu'' diye anlatır. günümüzde bile bu film ''hani 10 sene önce televizyon vermi$ti. cocuk kacıp depoya saklanıyor, sapık onu bulmaya calı$ıyordu'' $eklinde tanımlanmaktan kurtulamamı$tır.
22. senesine $an ve $erefle giren ku$atma filmi bulut aras ve dönemin cocuk oyuncusu umut ula$'ın ba$rollerinde oynadıgı yan rollerde fato$ sezer ve deniz erkanat'ın oynadıgı bir korku filmidir. ya da gerilim. ya da dram. film de deri ceket, atkı ve $apka ile sarıya boyalı sapık saclı yıldız rolüyle büyüyen isim ise necati er'dir.
film bir cinayete tanık olduktan sonra sapıgın (yani necati er beyefendinin) buna $ahit olmasıyla bir fabrikaya saklanan minik umut'un hikayesidir. umut, sapık pe$indeyken tırıs tırıs halde bir odaya saklanmı$, buldugu bir telefonla rastgele numaralar cevirip yardım istemi$ ancak kimseye kendisini inandıramamı$tır.. umut, umutlarını tam kaybetmek üzereyken telefonda ''ne oldu kücügüm sana'' sözüyle kendisine gelir ve kurtarma hkayesi ba$lar.. -
grup yorum'un şu günlerde daha bir anlam kazanan şarkısı ayrıca efkan sesen'in yorumu taktirimizi kazanmıştır.
-
füruzan'ın kırkyedililer'ini haber veren öykü kitabıdır. ilk öyküyü okurken ısrarla kırkyedililer'den bir bölüm okuduğumu ima etti hafızam. gel gelelim kitaba ismini veren öyküdür asıl olan. son cümleyle zınk durduran. öykü anlatamayan ve bu nedenle öykü anlatmayı reddeden bünyem ister istemez bulduğum ilk insana bu öyküyü anlatma iştihasıyla kıvrandı. anlatmaya teşebbüs ettim ve onca beceriksizliğime rağmen dinleyende de hemen hemen aynı etkiyi yarattı.
not: ikinci kez okumaya yüreğim dayanmıyor.
(bkz: abla) -
en yaralayıcı mısrası, filistin halkının özgürlüğe olan inancını tüm çıplaklığıyla ortaya koyar.
"terli bir asker kaputuna sardık sonra
kurşunlar yağıyordu cesedine annenin"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap