• ya da: makam kabri, makam türbesi

    türbeden farklı olarak içinde mezar bulunmayan, ancak ya öyle zannedildiği, ya da vefat etmiş bir kişinin manevi makamı olarak kabul edildiği için ziyaret edilen yer.

    bazı insanların birden fazla "türbe"sinin olması da bundandır. türbe olduğu zannedilen bu yerlerin ya hepsi ya da biri hariç hepsi makamdır.

    tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • kimsenin düzgün tanımlayamadığı bir kavram.
    çoğu zaman bir dizinin işleniş biçimine verilen ad olarak tanımlanıyor, ama işleniş nedir? her bir eser ayrı bir işleniş değil midir? bir dizinin inici-çıkıcı olmasına göre, karar perdesine göre vs. makamın değişebileceğinden bahsediliyor ancak bunlar tamamen son ikiyüzyılda yeni makam keşfetme fetişizminin çarpık sonuçları. bir dizinin transpozesini alıyorsun ve al bu yeni makam diyorsun, sonra gelsin debdebe-i efkar makamı gitsin şakşuka-yı ervah makamı.
    makam kavramının bu derece "mistifiye" edilmesi doğru düzgün bir nazariye oluşturulmasının önünde de en büyük engel.
    konuya şurada da kısaca bahsedilmiş: (#14679436)
    çözüm ne? valla çözüm zor. hem türk müziğini iyi bilen, hem de matematik ve ses fiziğine aşina, takıntılardan, komplekslerden uzak birilerinin yepyeni bir nazariyat oluşturmasını bekleyeceğiz.
  • bir ezginin günlüğü, bir yeni türkü tadı alınması kaçınılmaz olan macar grup.

    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=8z7wjhp7g_4)

    ayrıca hollandalı bir deep house icracısı elemanın kullandığı mahlas. oldukça başarılı.

    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=xtjrmhokjiw)
  • makat ve amcığın birleşmesinden oluşmuş sözcüktür.
    zaten anlam olarak da baya benzeşmektedir.
  • geçici olduğu akıldan çıkarılmaması gereken sosyal statü göstergesi.
    insanın kişiliği, makamından bağımsız olmalıdır. makama göre şekillenmemelidir yani... kişilik makamdan alınmayacak.
    aksi halde insanı bekleyen son, geçici olan o makamdan sonra kişiliksiz kalmak olacaktır ki;
    o son, ne acı bir sondur!
  • - "makam, sahibinin lezzet alması için değil hizmet içindir. takındığın apoletle değil, kıldığın hizmetle şeref bulabilirsin."
    *
  • batı müziğine alışık bireylerin öğrenmeleri zor olan şey. mod gibi ama değilmiş. youtube'dan dersleri bulunabiliyor ama mesela adam diyor ki rast makamının birinci sesi soldür, tamam deyip elimi solde bekletiyorum, adam re'den çalmaya başlıyor. akordumu kontrol ediyorum, düpedüz re! vee çok basit, la'da karar kılıyoruz deyip apayrı bir nota çalıyor. bu nedir yav? zaten apayrı bir disiplin, öğrenmesi zor, bir de nota isimlerini baştan mı karacağız?

    standartlarda sıkıntı var gibi. çünkü diyor ki mesela şu makamın şu sesini bazı üstadlar 2 koma alır, bazıları 1 koma alır. kimin öğrettiğine bağlı olarak aynı makam farklı çalınabiliyor. usta-çırak ilişkisine dayanıyor, objektif değil galiba. bir komayı iki komadan ayırt edebileceğimden değil de, prensip olarak böyle birşey denmez yani inisan utanır.

    şurada iki oyun havası öğreneceğim, taksim geçer gibi yapacağım çektiğim sıkıntıya bak. bu olayı şöyle baştan güzelce, batı müziğinden hafifçe geçiş yapmak isteyenlere mala anlatır gibi anlatan bir video bilen sözlük yazarlarına selam ederim.
  • muzigimizin ana unsuru
    bir makamın tamamı yada bazen bir kısmı (bileşik makamlar da varmış) "çeşni" olarak tanımlanabilmekte. "hicaz çeşnisi" denilebiliyor mesela.
    klasik türk müziğini batı müziğinden ayıran duyumsallığın bir özeti bu bence. adamlar "majör çeşnisi" diyememiş örnekse.
    makamı tanımlamak icin ise nota aralıkları ve seyir yeterli olmuyor, makam sanki bütün haliyle bir duyum bir tat yaratıyor. çeşni tanımını bu yüzden kullanmışlar gibi geliyor bana
  • aheste revan, fıstıkî makâm...

    ["'ne kitabı?' dedim. bir kitap, makamla okuyordu çocuklarımız işten eve sapsarı iskelet gelir. bizim soframıza yılda bir kere et gelir, diye okuyordu,' dedi. aklında tutmuş. 'sen anlamazsın...' diyecek oldumdu. 'neden?' dedi, 'doğru bir kitap. ben o kitabı doğru buldum,' dediydi."

    (...) başında pembe tülbentten başörtüsüyle incecik, erimiş gibi, boynu biraz çarpık, ayağında romalı sandallarına benzeyen meşin atkılı takunyasıyla yüzüne bakıyor, nazım hikmet'in "iyi günler göreceğiz çocuklar*" diye başlayan "nikbinlik" adlı şiirini ağzı ve gözleriyle dinliyor, ağzı ve gözleriyle anlıyordu. anlıyordu da, ciğerlerini tas dolusu tükürmeye başladığı halde, "ne fayda biz göremeyiz ki,' diye şikayet bile etmiyordu.] kemal tahir - karılar koğuşu

    [ musa da onun vardığı makama vardı, ama tanrı'dan ona "ayakkabılarını çıkar!" diye ses geldi.] feridüddin attar - mantıku't-tayr
    * abdülbaki gölpınarlı açılaması: kuran'ın 20. suresi olan taha suresinde musa peygambere tava vadisinde tanrı'nın "ayakkabılarını çıkar" dediği anlatılır (ayet 12). hz. muhammed de miraç gecesi, edebe riayet etmek üzere ayağındaki nalınları çıkarmak istemiş, çıkarmasına müsaade edilmemiştir.

    [yokluk bezini başına at, onu sarın. yokluk taylasanını arkana sarkıt.

    mahv üzengisine hiçlik makamından ayak bas. muratsızlık atını hiçlik makamına doğru sür!

    yok ol. bir an gelsin, yokluktan da geç. sonra bu ikinci makamdan da fani ol!

    gözünü yum, can gözünü hemen aç. derken gözüne yokluk sürmesini çek!

    böylece rahat ve huzur içinde, ta yokluk alemine kadar yürü!] feridüddin attar - mantıku't-tayr

    (ilk giri tarihi: 7.12.2016)

    (bkz: fıstıki makam), fıstıki musiki
    (bkz: kaymakam)
    (bkz: ağır endam fıstıki makam)
    (bkz: berbad)
    (bkz: karcığar)
    (bkz: kürdili hicazkar)
    (bkz: acem kürdi)
    (bkz: nihavend)
    (bkz: uşşak)
  • "yönetilen yer" dir bir anlamda...

    dışarıdan "oh ne ala dünya" gibi gözükse de, sorumluklukları ağırdır, ve amansız krizlerin günah keçileri olmaları ihtimal dahilindedir. bu sebeple de politika hep bir şekilde bulaşır bu mevkiye.. bir nevi var olma savaşıyla süre gider..

    bir makamda olmazsa olmaz; sadakat olgusunun yerine liyakat olgusunun oturtulmasıdır.
hesabın var mı? giriş yap