• vudi elın'ın ilişkilerin derinliklerine daldığı çok güzel filmleri var tamam. ama bir de sweet and lowdown gibi, play it again sam gibi ama özellikle manhattan murder mystery gibi filmleri var. bu filmlerde ciddi konulara esprili yaklaşmak yerine, vudi elın'ın da eğlendiğini, biraz dalga geçtiğini görüyoruz, ciddiyetten tamamen uzaklaşıp hafifleştiğini, rahat rahat takıldığını görüyoruz. manhattan murder mystery'i izlemek tam anlamıyla bir zevk. muhtevası, göndermeleri, tipik vudi elın dünyasının hem korku sineması (rosemarys baby) hem de mystery janrıyla cilveleşmesi, tüm bu bileşimdeki doğallık, iddiasızlık... var böyle şeyler. vudi elın vudi elın olmasa, başka biri olsa, böyle bir film çekemezdi, iddialı yapımlarla kendini ispatlamak zorunda kalırdı, o rahatlığı bulamazdı; o yüzden iyi ki vudi elın var, ve biz böyle zevkten dört köşe olabiliyoruz.
  • --- spoiler ---

    suya sabuna dokunmadan kendi kabuğu içinde huzurlu yaşam sevdalısı orta sınıfa takmış woody allen'ın o tür filmlerinden biri, belki hatta en hafifi.

    demek istemiştir ki; bu orta sınıf steril yaşam formu heyecan sevdasına kıpılır. bu heyecan arayışı eşi aldatmak da olabilir, komşunun gizli işlerine burnunu sokmak da. ve olaylar gelişir..

    daha zekice kurguanmış bir tür desperate housewives vakası bu film.

    --- spoiler ---
  • woody allendan gizemiyle, hikaye anlatımıyla, kurgusuyla şaşırtıcı derecede sarıp sarmalayan, filmlerindeki geleneksel güldürü öğelerinin de hiç azalmadan devam ettiği romantik komediyle alakası olmayan filmdir.*
    müthiş bir gizem var ortada ve bir sürü varsayımsal hikaye film içinde yazılıyor, çiziliyor , anlatılıyor. devamlı tazelenen bir hikaye sözkonusu . fakat kendinizi kaptırdığını anda bi anda woody abimizin sevimli nevrotik halleri tutuyor, gene filmden kopuyorsunuz . duygusal dalgalanma yaşatan filmlerden , romantik öğelerde var tabi kıskançlık , kız ayarlama durumları vs ..
    aslında play it again, sam in devam filmi gibi de bakabiliriz. o filmde en yakın arkadaşının eşi olan diane keatonı ayartan woody allen, bu filmde en yakın arkadaşı ve eşi* arasındaki ilişkiden işkilleniyor. ayrıca gene filmkolik bir tip çiziyor ,eleştirmenlikten editörlüğe yükselmiş , daha uzatabiliriz ama uzatmayalım çünkü film bununla yetinmiyor , double indemnity, lady from shangai*, rear window ve tabi casablanca, gibi filmlere atıflarda bulunuyor ve hatta bu filmlerle kendi filmini sentezliyor woody allen , mesela aynalı bir sahne var* lady from shangai a bir gönderme olarak , yahut kamera hareketlerinin titremesi, fast focuslar, yakın plan çekimler ağızda sigara elde şarap vs. gibi tipik film noir özellikleri taşımakta.rear windowdaki röntgencilik hadisesi, şüphelinin evine girip ortalığı karıştırma fakat ev sahibinin gelmesi ne yapacağını bilememe bi filmde yakalanma öbür filmde saklanabilme veya öldürülen kadının aslında alakasız bi kadın olması şüphesi vs. yani olay örgüsü bakımından bir sürü gönderme var arka pencereyede.ardarda izlendiğinde bu açıdan bile kahkahalara sebep olabilmekte. ayrıca allen ın uzun filmlerinden biri 103 dakkayla. gönderme yaptığı filmler izlendikten sonra izlenirse filmin harikuladeliğinin daha bi farkına varılır sanırım .
    alan alda* , anjelica huston* gibi isimler de karakter performanslarıyla göz doldurmaktalar söylemeden geçmiyim.
  • --- spoiler ---

    filmde en çok, diane keaton'ın olaydan dışlandıktan sonraki tavırları hoşuma gitti. garibim woody kıskançlığın en az düzeyini yaşarken en başından beri, diane ablam hemen şirrete bağladı ya, ona çok güldüm. ulan ego sen nelere kadirsin.

    --- spoiler ---
  • bütün takıntılarıyla woody allen'ı izlerken bir yandan de cinayet soslu bir ilişki analizini takip ettiğimiz hoş bir film. mystery, manhattan'ı mı yoksa murder'ı mı daha fazla niteliyor; yoksa heyecanını yitirmiş bir ilişkiyi uzatmak, başlı başına ilişkiyi de tarafları da hem maktul hem katil kılan bir cinayet olarak nitelendirilebilir mi sorularını da sordurmuyor değil.
  • ilk yarısını yaklaşık 1 saat süren yenikapı-yalova arası deniz yolculuğumda izleyip "ulan bu yalova ne kadar yakınmış" diye küfrederek ara vermek zorunda kaldığım kalanını yalova-bandırma arası otobüs yolculuğumda kahkahalar eşliğinde bitirdiğim woody allen severlere fena halde tavsiye edeceğim film. konuyla hiçbir alakası olmamasına rağmen bandırmaya direkt sefer varken neden yalova üzerinden gittiğimi merak edenler için rüzgar fırtına vs. diyebilirim.
  • woody allen'dan gostergebilim dersi gibi gibi. post-modernitede artik sanat hayati taklit etmeyi birakir, hayat sanati taklit etmeye baslar. film temelde bunu anlatiyor. aynali sahne, yani gostergelerin realiteye karismasi, lipton'larin surekli filmvarilikten uzak bir telas icerisinde filmlerden cikma soguk kanli bir katille bogusmasi aslinda kurgu ve gerceklik arasindaki oyunlar. yani katil bir film karakteri, fakat lipton'lar değil, o saçma, aslında insansı, tepkileri de size bunu hissettirmek için.

    edit:format
  • --- spoiler ---

    ellerinde kasetçalarlar ile katile telefonda komplo kurdukları sahne yarar. özellikle vudi'nin yanlış bir kaydı dinletmesinden sonraki hareketleri

    --- spoiler ---
  • eski woody allen filmlerinin kalitesine pek ulaşamayan ama yine de izlenir seviyede, bilhassa woody allen'ın ruh hastası hallerini pek güzel sergilediği film. 5 üzerinden 3 veriyoruz.
  • filmi diane keaton ile oynamak için yazmaya başlayıp sonrasında bunu yapmak istemediğine karar verip yine diane ile oynamak için annie hall'u yazmıştır.
hesabın var mı? giriş yap