• muhtesem olmus bu. obscure demeseymis keske, human deseymis.

    birkac ornek verelim:

    opia: birinin gozlerine bakarken olusan saldirganlik ve savunmasizlik hissi

    rubatosis: kendi kalp atislarinin farkinda olmanin verdigi rahatsizlik.

    kenopsia: normalde insanla dolu olan bir yerin bos ve sessiz oldugunda olusan tuhaflik ve terkedilmislik hissi.

    exulansis: konustugunuz kisinin konuyla kendini alakalandiramayacagini anladiginizda gelen anlatmaktan vazgecme hissi/durumu.

    adronitis: bir insani tanimanin ne kadar uzun surdugunu bilmenin verdigi yorgunluk.

    jouska: kafanizda canlandirip durdugunuz ve kontrol edemediginiz hayali konusmalar (ki severek muzdaribi olmaya devam ediyoruz).

    biskuviyi caya batirdiktan sonra dagilmasindan korkmaya da bi isim bulsun rica edicem.
  • sinir bozucu derecede iyi olan bir video serisi.

    hah ben de tam bunu diyordum dedirten, sinir bozan, bozdukça yalnız değilmişim rahatlaması yaşatan bir kelime ve görüntü kolajı.

    tek bir şey, amerikalı birinin bu kadar içsel ve hisli şeyleri yakalayabilmesi beni ilk öğrendiğim andan itibaren şaşırtmıştır...
  • modern toplumun ihtiyaç duyduğu kelimeleri üreten bir youtube yayın kanalıdır.
  • dillerin içinde gizli binlerce yıllık bilgelikle bizi tanıştıran sözlüktür.

    https://www.dictionaryofobscuresorrows.com/
  • içinizdeki boşlukları anlamlı cümleler ile yeniden inşa eden oluşum. belki de kelimelerin en güzeli, kendimizi artık büyük metropollerin içinde yalnız ve eksik hissettiğimiz anları anlatan ballagàrraidh. çünkü burada evimizde değiliz.

    video izlemek isterseniz bknz.

    kelimenin tanımı ise şöyle:

    sometimes you move through the city and feel in your bones how strange and new this all is. the spectacle of modern civilization, just barely older than you are. with all its cramped logic, the artificial faces of asphalt and black glass; its rules and gridlines and rigid justifications for why the world must be the way it is. but there's a part of you that thinks: you are not at home here. that still remembers eden, and longs to return.

    ballagàrraidh.

    the story of humanity is a move from the countryside to the big city. but it's happened so fast our brains are still stuck in the hinterlands.

    so now a part of you longs to leave your car idling in traffic, and flee into the wilderness. to live off the land, without tools or simulations, to experience nature in all its simplicity-raw, indifferent, and ferociously real. to feel the lushness and harshness of the wild, the clarity of eating and killing and growing stronger, the dumb luck of surviving the night.

    but another part of you knows that eden is a fantasy, and you'll always be floating just above it, trailing clouds of civilization wherever you go. even our ancient symbols of nature are deeply unnatural. the plants we eat are sterile, swollen, unrecognizable to the food chain. our domesticated animals are caricatures of their wild ancestors. the family dog is just another piece of technology, designed and bred to serve a purpose.

    and you too are a domesticated animal, shrouded in synthetic fibers and synthetic thoughts. even if you sleep in the woods with a stove and a backpack, everything from the buzzing in your ears to the howling in the distance will be trying to telling you, you are not at home here.

    we need to believe in the fall from eden. but all along, we were the ones who cast out the world. who stripped it naked, taught it good and evil, and barricaded ourselves in a walled garden. we banished most of the world in order to get by. we couldn't handle the true state of nature-the overwhelming chaos-without first dividing it up in little boxes, in little frames, in little gardens.

    maybe we were wrong from the start. ın the beginning, there was everything.
  • web siteleri de var:

    http://www.dictionaryofobscuresorrows.com/

    adlandırılamayan çok ince duygular için bulunmuş karşılıklar. çok güzel.
  • the dictionary of obscure sorrows, john koenig tarafından oluşturulmuş, tanımlayıcı bir terimi olmayan duygular için neolojizmler oluşturan ve tanımlayan bir web sitesi ve youtube kanalıdır. sözlük, web sitesinde paragraf uzunluğunda açıklamalar içeren sözlü açıklamalar ve her bir madde için youtube'da videolar içerir. neolojizmler, tamamen koenig tarafından yaratılmış olsa da, onun kullanılan öneklerin, soneklerin ve kelime köklerinin etimolojileri ve anlamları üzerine yaptığı araştırmalara dayanmaktadır. terimler, genellikle varoluşçuluk felsefesine dayanır ve genellikle belirli duyguların dildeki bir boşluğu doldurması amaçlanmaktadır. bazı örnekler aşağıdaki gibidir:

    adomania: geleceğin planlanandan önce geldiği hissi

    adronitis: birini tanımanın ne kadar sürdüğüne dair hayal kırıklığı

    aftersome: sizi bugün bulunduğunuz yere getiren tuhaf kararlar, tesadüfler ve kazalar dizisini tekrar düşününce hayrete düşmek

    agnosthesia: bir şey hakkında gerçekten ne hissettiğinizi bilmeme durumu

    aimonomia: bir şeyin -bir kuşun, bir takımyıldızın, çekici bir yabancının- adını öğrenmenin onun hakkındaki düşüncelerinizi mahvedeceğinden korkma

    alazia: artık değişemeyecek olmanız korkusu

    altschmerz: her zaman sahip olduğunuz aynı eski sorunlardan bıkkınlık

    ambedo: canlı duyusal ayrıntılara tamamen kaptırdığınız bir tür melankolik trans -pencereden aşağı kayan yağmur damlaları, rüzgarda eğilen uzun ağaçlar, kahvenizin içinde dönen krema bulutları gibi

    ameneurosis: gece uzaktan çalan bir tren düdüğünün yarı kederli, yarı gerçeklerden uzak sızısı

    amicy: sosyal hayatınızın perde arkasında olup bitenlerin gizemi. tüm arka plan, özel olaylar ve asla duymayacağınız ikincil bağlantılar hakkındaki merak

    anchorage: akıp giden zamana tutunma arzusu

    anecdoche: herkesin konuştuğu ama kimsenin dinlemediği bir sohbet

    anemoia: hiç bilmediğiniz ve yaşamadığınız bir zaman için hissedilen nostalji

    antematter: hayatınızdaki size ait olan şeylerin tamamen yabancı görünen rüya versiyonları

    anthrodynia: insanların birbirlerine karşı ne kadar kötü olabileceğine dair bitkinlik hali

    apomakrysmenophobia: insanlarla olan bağlarınızın nihayetinde sığ olmasının, o sırada ilişkileriniz cana yakın görünse de, hayatınızın kontrolünde hiçbir zaman gerçekten başarılı olmadığınızı gösterecek şekilde kayıp riskleri taşımanın korkusu

    astrophe: yeryüzüne sıkışmışlık hissi. evren devasa büyüklükteyken, dünya üzerinde çakılı kalma hissi

    aulasy: o sırada orada olmayan insanlara güçlü bir anı aktarmanın bir yolu olmamasının üzüntüsü

    austice: sonbaharın ilk hüzünlü alameti

    avenoir: anıları olacakları önceden görme arzusu

    backmasking: birini gençliğinde tanıdığınız gibi görmenin içgüdüsel eğilimi

    ballagàrraidh: vahşi doğada evdeki gibi güvende olmadığınızın farkındalığı

    catoptric tristesse: başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğünü -iyi mi, kötü mü, yoksa başka bir şey mi- asla gerçekten bilemeyeceğinizin hüznü

    chrysalism: bir fırtına sırasında kapalı bir yerde olmanın sükuneti

    contact high-five: sadece işini yapan birinin -bir berberin, yoga eğitmeninin veya cana yakın garsonun- zararsız bir dokunuşunun kabul etmek istediğinizden daha fazla keyif vermesi

    la cuna: dünyada keşfedilecek yeni bir bölge kalmadığına dair hüzün

    daguerreologue: eski bir fotoğrafınızla hayali bir röportaj

    dead reckoning: birinin ölümünden beklediğinizden daha fazla rahatsız olmak

    deep cut: yıllardır hissetmediğiniz bir duygu

    degrassé: evrenin uçsuz bucaksızlığından aynı anda büyülenmiş ve huzursuz olma

    deja too: ikizleri görmüş olmanın verdiği rahatsızlık

    dès vu: o an yaşananın bir hatıra olacağı farkındalığı

    dialecstatic: kalın aksanlı bir kişinin belirli bir cümleyi telaffuz ettiğini duymak

    dolonia: sizi çok fazla seviyormuş gibi görünen insanların neden olduğu huzursuzluk hali

    doppler-gänger: uzakta ikizinizi gördüğünüzü düşündüğünüzdeki dünya görüşünüz ve benlik duygunuzdaki o rahatsız edici sarsıntının yakına geldikçe değişmesi

    dream fever: uyuyan bir kişinin cildindeki yoğun ısı

    ecstatic shock: hoşlandığınız birinin bakışını yakaladığınızda ortaya çıkan enerji

    ellipsism: geleceğin nasıl olacağını asla bilemeden ve öğrenemeden ölecek olmadan hüznü

    énouement: gerçek dünyada işlerin nasıl gelişeceğine dair cevapları en sonunda alabileceğiniz olmanın acı-tatlılığı

    etterath: okulu bitirmiş, ameliyattan çıkmış ya da düğününüzün sonunda eve dönmüş olmak gibi uzun ve meşakkatli bir sürecin sonunda oluşan boşluk hissi

    exulansis: kıskançlık, acıma ya da yabancı olma nedeniyle insanlarla bağlantı kurulamadığı için konuşmaya çalışmaktan vazgeçme eğilimi

    fata organa: kalabalık bir ortamda, odanın karşı ucunda olan birisinde gerçek bir duygunun parıldadığı anın gözlenmesi

    fensiveness: arkadaşınız takıntılarınızdan birine sıradan bir ilgi gösterdiğinde gösterdiğiniz ani tepki

    fitzcarraldo: beyninizin derinliklerine yerleşen bir görüntü

    flashover: bir konuşmanın gerçek ve canlı hale geldiği an

    flichtish: imajınızın ne kadarının kendinizle ilgili sınanmamış varsayımlara dayandığının gergin bir şekilde farkında olmak

    funkenzwangsvorstellung: yaşamınızın hakim rüzgarlarının değişmek üzere olduğunu uzunca bir süre izlemek

    galagog: kozmosun enginliğinden aynı anda hem büyülenme hem de huzursuz olma durumu

    la gaudière: ancak olayları zihninizde ileri geri alarak düşündükçe keşfedilebilen insanların içindeki iyilik pırıltısı

    gnasche: sevdiğin birinin kolunu derinden ısırmak için duyduğun yoğun arzu

    gnossienne: yıllardır tanıdığınız birinin hala özel ve gizemli bir iç yaşamı olduğunun farkına vardığınız bir an

    grayshift: önceden bakıldığında çok büyük hissettiren gelecekteki hedeflerin onlara ulaştığınızda sıradana dönüşmesi eğilimi

    hanker sore: birisini sizi sinirlendirecek kadar çekici bulmak

    heartworm: kafanızdan bir türlü atamadığınız, çoktan söndüğünü sandığınız ama bir şekilde hala canlı ve bitmemiş bir ilişki ya da arkadaşlık

    hiddled: bir sırrı sadece kendine saklamak zorunda olmanın yalnızlığını hissetmek

    hiybbprqag: orijinal olan her şeyin zaten yapılmış olduğuna dair hüzün hissi

    immerensis: birinin sizi neden sevdiğini anlamadaki çıldırtıcı yetersizlik

    jouska: kafanızda kurduğunuz varsayımsal bir konuşma

    kairosclerosis: mutlu olduğunuzu anladığınız an

    karanoian: hem potansiyelinin sınırsızlığı hem de sınırlarının gevşekliği ile hem özgürleştirici hem de sınırlayıcı hissettiren boşluğun dehşeti

    kenopsia: genellikle insanlarla dolup taşan ama artık terk edilmiş ve sessiz olan bir yerin ürkütücü, kimsesiz atmosferi

    keyframe: o zamanlar zararsız görünen ama sonunda hayatınızın garip yeni bir dönemine doğru bir sapmaya işaret eden bir an

    the kinda blues: göğsünüzdeki müzik kutusundan yankılanan ezgilerin hepsi eski standartların coverlarıyken, yaşamınızın gelişmekte olan olay örgüsünün yeni ve derin hissettirdiği, ancak benzersiz olmadığı, aynı akorun birkaç düzine olası rifften yalnızca biri olduğunun üzücü farkındalığı

    klexos: geçmiş zamana dair sanat

    koinophobia: sıradan bir hayat sürmüş olduğunuz korkusu

    kudoclasm : henüz gerçekleştirmediğiniz hayallerinizin gözünüzün önünde geçmesi

    kuebiko: anlamsız bir şiddet eyleminden beslenen, sizi bu dünyada neler olabileceğine dair düşüncelerinizi gözden geçirmeye zorlayan bir bitkinlik hali

    lachesism: felakete uğrama arzusu

    lalalalia: kendi kendinize konuşurken başka birinin işitme mesafesinde olduğunun farkına varmak

    lapyear: doğduğunuz zamanki anne babanızın yaşından büyük olduğunuz yaş

    lethobenthos: birinin sizin için ne kadar önemli olduğunu, onu tekrar yüz yüze görene kadar unutma alışkanlığı

    liberosis: olayları önemsememenin verdiği rahatlık

    lilo: yıllarca durgun kalabilen, ancak sanki birbirinizi son gördüğünüzden bu yana hiç zaman geçmemiş gibi anında toparlanabilecek bir arkadaşlık

    lutalica: kimliğinizin kategorilere sığmayan kısmı

    mahpiohanzia: kollarınızı açarak uçamayacak olmanın hayal kırıklığı

    mal de coucou: aktif bir sosyal hayatınızın olduğu ama çok az yakın arkadaşınızın olduğu bir durum

    mauerbauertraurigkeit: insanları, hatta gerçekten sevdiğiniz yakın arkadaşlarınızı bile uzaklaştırmak için açıklanamaz bir dürtü

    the mcfly effect: ebeveynlerinizin birlikte büyüdükleri insanlarla etkileşime girdiğini gözlemleme olgusu

    the meantime: gelecekte öz benliğinizin asla ortaya çıkmayacağını fark ettiğiniz an

    midding: bir toplantının yakınında olmanın ama tam olarak içinde olmamanın sakin zevkini hissetmek. bir kamp ateşinin çevresinde gezinmek, bir partinin dışında diğerleri içeride dans ederken sohbet etmek, başınızı bir arabanın arka koltuğuna yaslayıp önde arkadaşlarınızın sohbetini dinlemek gibi

    midsummer: 26. doğum gününüzde kutlanan bir şölen. gençliğinizin nihayet sona erdiği ve günlerin kısalarak hızlı akmaya başladığı noktayı işaret eder

    mimeomia: bir klişeye ne kadar kolay uyduğunuzu bilmenin hayal kırıklığı

    moledro: yüzyıllar önce ve binlerce kilometre uzakta yaşamış, ancak yine de kafanızın içine girebilen ve geride bıraktığı küçük çakıl taşları gibi deneyimlerinden kırıntılar bırakabilen, asla tanışmayacağınız bir yazar veya sanatçıyla kurulan bir bağlantı hissi

    moment of tangency: geçmişte olabileceklere atılan bir bakış

    monachopsis: kumsaldaki bir fok balığı kadar çevrenize uyumsuz, hantal, beceriksiz, dikkati kolayca dağılan, diğer uyumsuzlara eşlik ederken duyulan yersiz olma hissi

    morii: kısa süren bir deneyimi yakalama arzusu

    moriturism: bu geçen yılların sadece bir kostümlü provadan sahneler, devam eden bir oyunun turları veya daha sonra anlatacağınız bir hikayenin bölümleri olmadığı, uykusuzluk destekli eninde sonunda öleceğinize dair farkındalık sarsıntısı

    nementia: dikkatinizi dağıtan, özellikle endişeli, kızgın veya heyecanlı hissetmenizin nedenini hatırlamak için gösterdiğiniz çaba

    nighthawk: sadece gece geç saatlerde akla gelen, tekrarlayan bir düşünce

    nilous: felaketten kaç kez zar zor kaçtığınızı hayal etmenin anksiyetesi

    nodus tollens: hayatınızın olay örgüsünün artık sizin için bir anlam ifade etmediğini fark etmek

    occhiolism: dünya, geçmiş veya kültürün karmaşıklığı hakkında hiçbir şekilde anlamlı sonuçlar çıkaramayan bakış açınızın küçüklüğünün farkındalığı

    oleka: yaşadığınız yalnızca birkaç günün ne kadar unutulmaz olduğunun farkındalığı

    onism: aynı anda yalnızca tek bir yerde yaşayan tek bir bedene sıkışıp kalmanın hüsranı

    opia: göz temasının belirsiz ve tarif edilmesi zor yoğunluğu

    pâro: ne yaparsan yap her zaman bir şekilde yanlış olduğu duygusu

    plata rasa: çalışan bir bulaşık makinesinin yatıştırıcı sesi

    proluctance: dört gözle beklediğiniz bir şeyi yapmaktan kaçınmaya yönelik paradoksal dürtü

    reverse shibboleth: sanki tam olarak kimin aradığını bilmiyormuşsunuz gibi cep telefonuna genel bir "alo?" ile cevap verme pratiği

    ringlorn: modern dünyanın eski hikayelerde ve halk masallarında tasvir edilen kadar destansı hissettirmesi dileği

    rigor samsa: sizi acıdan koruyabilen ve endişelerinizi kontrol altına alabilen, ancak her zaman baskı altında çatlayan veya zamanla oyulan bir tür psikolojik dış iskelet

    rollover reaction: tanıdığınız biriyle ilgili rüyanızın, ertesi gün boyunca onlar hakkında hissettiklerinizi çarpıtması ve bu duygudan kurtulamamanız

    rubatosis: kendini tiz bir ses gibi hissettiren kalp atışınızın rahatsız edici farkındalığı

    rückkehrunruhe: sürükleyici bir yolculuktan sonra eve döndüğünüzde, tüm bunların zihninizden hızla silinip gittiğini görmek

    scabulous: vücudunuzdaki bir yara iziyle gurur duymak

    semaphorism: konuşulan konu hakkında söyleyecek kişisel bir şeyiniz olduğuna dair bir ima

    silience: her gün etrafınızda olan ama fark edilmeyen muhteşem bir sanat eseri

    slipcast: boştayken yüzünüzün otomatik olarak geri döndüğü varsayılan ifade

    socha: başkalarının saklı olan savunmasızlığı

    sonder: yoldan geçen her kişinin kendi hırsları, arkadaşları, rutinleri, endişeleri ve çılgınlıklarıyla dolu sizinki kadar canlı ve karmaşık bir hayat yaşadığının farkına varılması

    star-stuck: ne bekleyeceğine dair en ufak bir fikir olmadan restoranların, performansların ve daha önce hiç duymadığınız filmlerin kapılarını açarak etrafta dolaşmak için can atma

    swish fulfillment: gelişigüzel bir şekilde odanın ucuna bir şey fırlattıktan, hedefinizi keskin ve mükemmel bir şekilde vurduktan sonra hissedilen tamamlanmışlık hissi

    the tilt shift: bir kez kağıda döktüğünüzde yaşadığınız deneyimin tuhaf bir şekilde önemsiz görünmesi

    trumspringa: kariyer rotanızdan çıkıp bambaşka bir hayat sürmenin cazibesi

    vellichor: zamanın akışıyla dolup taşan, kullanılmış kitapçıların garip hüznü

    vemödalen: her şeyin zaten yapılmış olduğu korkusu

    waldosia: kalabalıkta yüzleri tarayarak, orada olmak için hiçbir nedeni olmayan belirli bir kişiyi arayarak beyninizin o kişinin hâlâ hayatınızda olup olmadığını kontrol etmesi durumu

    watashiato: tanıdığınız insanların hayatları üzerindeki etkinize dair merak. hangi zararsız eylemlerinizin veya uzun zamandır unuttuğunuz sözlerin onların hikayelerinin olay örgüsünü asla göremeyeceğiniz şekillerde değiştirmiş olabileceğini merak etmek

    wenbane: tanıdık olmayan bir şehrin sokaklarında yürürken kendini küçük ve yalnız hissetmek

    the wends: bir deneyimden gerektiği kadar zevk alamamanın hayal kırıklığı

    wildred: son derece uzak yerlerin unutulmaz yalnızlığını hissetmek

    wytai: modern toplumun birdenbire size saçma ve grotesk gelen bir özelliği. hayvanat bahçeleri, organ nakli, yaşam sigortası gibi

    xeno: insan bağlantısının ölçülebilir en küçük birimi. tipik olarak yoldan geçen yabancılar arasında değiş tokuş edilir: cilveli bir bakış, sempatik bir baş sallama, garip bir tesadüf hakkında paylaşılan bir kahkaha. kısacık ve rastgele olan ancak yine de yalnız hissetme semptomlarını hafifletebilecek güçlü duygusal besinler içeren anlar

    yù yi: özellikler çocukken hissettiğin gibi yeniden yoğun hissetme arzusu

    zenosyne: zamanın giderek daha hızlı geçtiği hissi

    zielschmerz: gerçek yeteneklerinizi bütünüyle test edilmek üzere ortaya koymanızı gerektiren ömür boyu sürecek bir hayalin peşinden koşmanın canlandırıcı korkusu

    kaynak:
    https://en.wikipedia.org/…ionary_of_obscure_sorrows
    https://www.youtube.com/@obscuresorrows/videos
    https://www.dictionaryofobscuresorrows.com/
    https://www.ted.com/…motions/transcript?language=tr
    https://www.goodreads.com/en/book/show/56897474
  • çok sevdiğim bir youtube kanalı.

    dayının biri gündelik hayatta hissettiğimiz ama kelime dağarcığımızda tam karşılığı bulunmayan tecrübeleri isimlendirmeye çalışmış. derin, bilgece anlatımlar var videolarda.

    harbiden ulan dedirten durumları, tespitleri güzel yakalamış.

    mesela;

    sonder: herkesin bir hikayesi olduğunu farketmek. favorim bu. metroda dikilirken ben böyle oluyorum.

    zenosyne: zaman gitgide daha hızlı akıyormuş gibi hissetmek.

    avenoir : hatıralara dalıp kafanda döndürüp durmak.

    onism: dünyanın ancak çok küçük bir kısmını tecrübe edebileceğini farketme hali.

    kudoclasm: hayallerinin yeryüzüne çakıldığını anlamak.

    alazia: artık değişemeyeceğim korkusu.

    koinophobia: sıradan bir hayat yaşıyorum korkusu.

    https://www.youtube.com/…l/ucdetdm5xdzd1xrqhdpgeg5w
  • (bkz: mal de coucou)
hesabın var mı? giriş yap