• gürcü toplumundaki toxic masculinity'yi gözler önüne seren bir film. geri kalmış toplumlarda "namus, erkeklik, onur" gibi kavramlar kullanılarak insanlara nasıl mengeneyle sıkıştılırcasına işkence edildiğine şahitlik ediyoruz film boyunca.

    --- spoiler ---

    başından beri güzel dans etmesine rağmen yeterince sert, yeterince maskülen dans etmeyen merab dans hocasının ağır eleştirilerine maruz kalıyor. ona göre (ve toplumdaki genel kabüle göre) gürcü dansı serttir, maskülendir. sadece bir dans değil "toplumun özüdür." dansta kadınlar "bir bakirenin masumiyetini" (!) erkekler de gücü ve iktidarı göstermek zorundadır!

    sefil/fakir hayattan çıkış yolunu profesyonel dansçı olmakta gören merab tüm bu muhafazakar/milliyetçi baskıya rağmen bu ortamda dans etmeye devam ediyor ama kendinden de ödün vermiyor. profesyonel dans topluluğuna girebilmek için seçilen adaylardan biri oluyor. sonradan gelen ve merab'dan daha yetenekli olduğu vurgulanan ırakli ile önce sıkı bir rekabete giriyor, sonra aralarında oluşan duygusal ve tutkulu bağa kendini bırakıyor.

    merab'ın asıl yıkımı ağabeyinin ani ve zoraki düğününde yaşanıyor. abisi hamile bıraktığı kız arkadaşının "namusunu temizlemek" için kızla evleniyor. düğün anında kızın da gözlerinin doluluğundan etrafı susturmak, "namusu korumak" için yapılan bir evlilik olduğunu anlıyoruz. bu evlilikle yeni bir hayatın başlangıcına değil iki insanın cinayetine tanıklık ediyoruz. sadece bir hayatın, kullanabileceğin tek şansın var ama başkalarının kurallarına göre yaşıyorsun. tüm yaşamın, hayat tarzın ve medeni durumun ona göre şekilleniyor...

    bu arada bir süredir tutkuyla bağlı olduğu ırakli'dan haber alamayan merab onu abisinin düğününde görüyor. uzun zamandır arayıp sormadığı için özür dileyen ırakli batum'daki kız arkadaşı ile evleneceğini ve bir daha tiflis'e geri dönmeyeceğini söylüyor. bunun üzerine merab, ırakli'nin sakladığı küpesini geri veriyor ve artık ona ihtiyacının kalmadığını söylüyor. o anda düğündeki herkese ve her şeye yabancılaşması, bir odada tek başına ağladıktan sonra göz yaşlarını silerek düğünü terk etmesi, ardınan arkadaşı mary ile karşılaşıp bir de onun omzunda ağlayıp özür dilemesi gerçekten etkileyiciydi. ırakli'nin toplumsal normlara boyun eğip evlenerek kendini konfor alanına çekecek olması klişe gibi görülse de filmin gerçekçiliğine uygundu. bu tarz erkek egemen ülkelerde (ve ülkemizde) yok mu böyle onlarca hikâye?

    finalde, dansçı seçmelerinin yapıldığı son sahnede sakat ayağı ile kan ve acı içinde gürcü dansını kendi yorumuyla (daha kıvrak ve soft bir şekilde) sunması şahane bir başkaldırı örneğiydi. hocasına ve onu değerlendirmeye gelen ve "dansımızla alay ediyor" diyerek seçmeleri terk eden yaşlı herife inat durmaması, inatla ve gururla dansını bitirmesi finali bana göre unutulmaz kıldı.
    --- spoiler ---
  • film beni çok derinden etkiledi birbirlerine ilk dokundukları bölümde ağladım ki filmlerde ağlayabilen bir insan değilim. filmi bir kategoriye koymak istemiyorum zaten herkes az buçuk aynı şeyleri söylemiş.

    --- spoiler ---

    beni etkileyen asıl kısım bir insana dokunmak isteyip dokunamamak onunla hayal kurup yaşayamamak ve ona ilk dokunduğun onu ilk hissettiğin anın hiç bitmemesini dilemek, o andan sonra bir daha asla aynı insan olamayacak olman.
    sırf toplum tarafından kabul görebilmek adına mutsuz bir evlilik boyunduruğuna giren çiftinde de aslında bir daha asla aynı insan olamayacak olması. işte bu zıtlık bence çok iyi işlenmiş.
    --- spoiler ---
  • isveç doğumlu ve yarı gürcü, yarı türk olan levan akın'ın yönetmeliğini yaptığı filmdir. müzik, dans ve bize çok da uzak olmayan bir kültürü böyle güzel bir anlatım ile izlemek harikaydı benim açımdan. özellikle başrol oyuncusu olan levan gelbakhiani harikalar yaratmış.

    --- spoiler ---

    gürcistan'daki batı hayranlığını, sanatla ile iç içe olmalarının yanında ne kadar da tutucu ve gelenekçi bir yapıda olduklarını, yeniliğe, değişime karşı gösterdikleri direnci de aynı zamanda, yaşanan ekonomik zorlukları ve asıl vurgusu olan eşcinselliğin nasıl bir tabu olduğunu ve eşcinsel bireylerin nasıl bir baskı altında olduğunu izleyiciye çok tadında aktarmış olan filmdir.

    filmin başlarında merab'ın bakkala girip patates aldığı sahnede bakkal hanım teyzemiz televizyonda çukur dizisini izliyordu gibi geldi bana. sanki bir an vartolu saadettin karakterini gördüm ekranda.

    ayrıca bir sahnede de izmir marşı çalıyordu. sonra araştırdım, bestesi hakkında çeşitli söylentiler varmış zaten izmir marşı'nın. kafkasya marşı diye de biliniyormuş müziği. yarı türk olan yönetmenin çok keyifli bir göndermesi olduğunu düşünerek selam eyliyorum.

    --- spoiler ---
  • irakli’nın dolmuşta uyurken başını merab’ın omzuna yasladığı anda merab’ın yüzünde oluşan gülümsemeyi, irakli’nin büyükannesiyle ilgilendiği sahneleri ve merab’ın abisiyle yatakta uzanırkenki yüzleşmesini ayrı bir sevdiğim bir gürcistan hikayesi.

    gerek dansları, gerek ağıtımsı müzikleri, gerek konuklar için kurulan uzun sofraları gerekse de herkesin delicesine sigara içmesiyle bizden çok da farklı olduğunu düşünmediğim komşumuz gürcistan’da geçen bu film, oyuncu seçimleriyle de takdir topluyor. levan gelbakhiani ‘nin * duygularını çok iyi yansıtan yüzü, bachi valishvili’nin * şeytan tüyüne sahip çekiciliği ve ikisinin kimyasının uyumu son derece başarılı. filmin trailer’ını domine eden kite’ın jonny boy parçası ise zaten filme gitmeden, spotify çalma listemize okkalı bir giriş yapmıştı.

    filmin sevmediğim kısmı ise, ikilimizin ayrılık sahnesi; fazla ivedi, soğuk ve manasız olmuş. yine de avucumuzda sakladığımız ve öptüğümüz küpelerin hatrına diyoruz ki gidin ve izleyin ey sinefiller!
  • and then we danced, gençlik enerjisini vermek için bar sahnelerinden başka çözüm bulamayan toy bir film. bu halini de çok sevdim o ayrı mesele ama call me by your name ile kıyaslanması anlamsız geliyor bana, bu film biraz eksik kalıyor. inanılmaz bir başrol performansı, şahane bir son 15 dakikası var. filmi yukarı çeken şeyler de bunlar olmuş bana göre. unutmadan, başroldeki çocuk çok güzeldi.
    7.5/10
  • gayet başarılı, sağa sola dağılmayan bir film, yormayan, tertemiz bir anlatım.

    git ve izle;
    çünkü aşk aşktır.
  • yönetmenlik koltuğunda gürcü asıllı isveçli levan akin'in yer aldığı 2019 yapımı film.

    dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 72. cannes film festivali'nin ''yönetmenlerin on beş günü'' bölümünde yapan film, yetenekli dansçı merab'ın halk dansları ekibine yeni katılan karizmatik bir gence kapılmasını anlatıyor. merab, baskıcı bir toplumda hem aşkı keşfediyor hem de kendini ve cinselliğini buluyor.

    levan akin'in yazıp yönettiği ve isveç'in bu yılki oscar aday adayı olan film, geleneksel gürcü folkloruna uygun bir dans eğitimi alan merab'ın, dans ekibine dahil olan ırakli ile rekabet ve arzuyu aynı anda barındıran ilişkisini konu ediniyor. aile geleneğinin izinde kendini geleneksel gürcü halk danslarına adamış merab'ın hayatı önceden belirlenmiştir. dans partneri mary ile mutlu ve dans dolu bir hayat sürmesi beklenir. yetenekli dansçı merab, yıllarını verdiği gürcü devlet halk dansları ekibinde partneri ve kız arkadaşı mary ile birlikte kendini kanıtlamaya çalışmaktadır. süreç hem sert eğitmenleri hem de geleneksel dansın gerekleri yüzünden katı ve sıkıdır. fakat bir gün prova sırasında kapıdan içeri ırakli'nin girmesiyle merab'ın dünyası altüst olur, bu genç adam onun için artık hem bir rakip hem de arzu nesnesidir. merab, ekibe yeni katılan yakışıklı ve karizmatik bir gence kapılınca önce çok zorlansa da sonrasında aşkı keşfeder, kimliğini ve cinselliğini bulur. 1980'lerin dans filmlerinden esinlenen gürcü asıllı isveçli levan akin'in yönettiği film dünya prömiyerini cannes'da yönetmenlerin on beş günü bölümü'nde yaptı. isveç'in oscar adayı seçilen film, abba'dan robyn'e ve gürcü halk melodilerine bolca müzik ve dans sahneleriyle dolu hareketli, duygusal ve dokunaklı bir büyüme hikâyesi anlatıyor. filmin yönetmeni levan akin gürcistan'da 2013'te saldırıya uğrayan onur yürüyüşü'nden etkilendiğini ve film için gürcistanlı eşcinsel gençlerle uzun söyleşiler yaptığını söylüyor.

    filmin afişi

    edit: dün vizyona giren filmi bugün nihayet izleme imkanı buldum ve bütününe baktığımızda da beğendim. dans, müzik ve aşk ile harmanlanan senaryosunda kültürel ögeler, normlar ve ataerkil toplum yapısına dair çıkarımlarda bulunabileceğimiz film, bizlere bütünüyle oldukça derli toplu bir iş sunuyor. geleneklerin baskın olduğu bir toplum yapısının gürcü dansında yumuşaklığa izin vermeyen sert biçimde vücut bulması merab'ın içinde bulunduğu kültür hakkında detaylıca bilgi sahibi olmamızı sağlıyor. uzun yıllardır yer aldığı gürcü dans topluluğunda kız arkadaşıyla da dans partneri olan merab'ın hayatının topluluğa yeni katılan ırakli'nin varlığı ile ilk keskin viraja girmesi filmin gidişatına büyük bir etki yapıyor. ilk anlarda merab'ın platonik aşkı olarak gördüğümüz bu ilişkinin ilerleyen süreçte ırakli tarafından da karşılık bulması sonucu film, cinsel kimliğini özgürce yaşamak isteyen iki yetişkin birey ile gürcistan'ın katı toplumsal kuralları arasında bir çatışmaya dönüşüyor.

    hikayenin başlarında mükemmel olmaya çalışan bir dans icra etmeye çalışan merab'ın kendi cinsel yönelimini keşfetmesi sonrası icra ettiği dans da büyük farklılıklar gösteriyor. baskılardan kurtulup istediği hayatı özgürce yaşama güdüsü ile içindeki enerjiyi dansına da yansıtan fakat gürcü dans figürlerinin de dışına taşan bir performans gösteren merab her anlamda bir aykırı karakter olarak kendi varlığını kanıtlamaya çalışıyor film boyunca. filmin hikayesinin başlangıcı, gelişimi ve sonucu itibariyle luca guadagnino imzalı call me by your name filmiyle de olan benzerliği dikkatlerden kaçmıyor.

    ele almış olduğu konuyu son derece doğal ve iç ısıtan bir oyunculuk ile sunmayı başaran film, senenin başarılı işlerinden biri olarak göz dolduruyor. coğrafya olarak yakın olmamızın verdiği avantajdan olsa gerek filmdeki müzikler ve halk melodileri de bizler açısından son derece içten geliyor. müziklerin yanı sıra harikulade dans figürleri de filme seviye atlatan bir başka unsur olarak yerini alıyor. son yıllarda bu derece başarılı dans figürlerinin olduğu ve ve yine luca guadagnino imzalı suspiria filmi de buna benzer başarılı dans figürleriyle öne çıkan bir işti. filmde merab karakterine hayat veren başrol oyuncusu levan gelbakhiani performansı da film açısından en önemli değerlerden biriydi. tüm bu olumlu özelliklerin yanı sıra filmde merab ve ırakli arasındaki aşk hikayesinin yeterince ayrıntılı işlenememesi film açısından eleştirilecek nadir noktalardan biriydi. final bölümündeki dans sahnesiyle de güçlü ve anlamlı bir sona sahip film, mutlaka izlenmesi gereken bir yapım.

    filme puanım: 7,5
  • bugün izleme şansı buldum. lgbt filmi olarak call me by your name'den daha iyi olduğu kesin.

    --- spoiler ---

    kendini keşfetmeye çalışan bir gencin hikayesi daha. film harika başladı. gayet akıyordu, gürcü dansları, kültürleri çok güzel izletiyordu. ama sonra yan karakterlerin tutarsızlığıyla film kopmaya başladı. yada senarist şaşırtmak istedi fakat bunu çok ani ve net bir şekilde yaptı.

    alışılmışın dışında, tokat gibi final sahnesiyle yeniden kalbimi kazandı. başrol levan gelbakhiani nasıl oynamış öyle, inanılmazdı. 7/10

    --- spoiler ---
  • merab'ın yüzündeki o sersem sırıtışı görmek için bile izlenebilecek bir film.

    --- spoiler ---
    ben irakli'nin kırmızı renkli giysilerine takıldım. dans provalarında siyah tişörtün altından görünen kırmızı atlet, ikilinin son kez görüştüğü sahnedeki kırmızı gömlek. merab kendine bir tutku buldu ve kaybetti. sonra çabucak toparlanıp kırmızı kaftanını giydi ve asıl tutkusu olan dansa döndü.

    --- spoiler ---
  • bu filmekiminde izledim yine, allahım şükürler olsun bilet almışız dedirtti bana.

    lgbt filmi diyerek herhangi bi kategoriye atmak filmi, ne bileyim, hiç bişey değilse de biraz üzücü açıkçası.

    filmle, danslarla, tüm o küçük hikayeleri toplamasıyla, perukla çıktığı dans ettiği o güzel evin balkonuyla, düğün evindeki dönen kamerayla odaları tek tek görmemizle, dans sahneleriyle ilgili söylecek çok fazla şey var, baştan sona izlerken kafamdan kalpler çıkarmama sebep oldu hem yönetmen hem de başrol. ama şunu çok net söylemeliyim ki, merab'ın aşık oluşunu tam kalbimde hissettim günlerce. o aşık olma evresini, aşık olduğu anları, bakışını, gözlerinin aramasını, üzüntüsünü, ağladığı anları, heyecanını tam kalbimde hissettim. bi' film tüm güzel ışık, güzel sahneler, görsel şölen ve mesajlardan ayrı olarak bunu yapabildiği kadar güzel geliyor bana zaten.

    öyle de bi seansa almışız ki, yönetmen ve başrol ile filmin yapımcıları oradaydı, çok da tatlı bi söyleşi dinleme imkanı bulduk. gürcistan'da ne kadar kapalı bir toplulukta yaşadıklarını, film gösteriminin küçük bir kitleye tamamen dışarı kapalı olarak yapıldığını, filmin ayıplandığını hatta protesto edilebileceğini, dansı, aşkı, filmin çıkış hikayesini dinledik. gürcistan'da ekipten insanlar bu filmde çalışıp daha sonrasında alacağı tepkiler ve belki de güvenlikleri nedeniyle isim kullanmamayı seçmişler, kareograflardan birisi de böyleymiş. aynı sorunlardan geçiyor olmak benzer kültürlerde yoğrulmak ama birilerinin çıkıp madem öyle hadi elimizden geleni yapalım dediğini görmek sevindiriyor insanı, umut katıyor toprağa suya havaya.

    çok güzeldi çok sıcacıktı. fırsatı olan izlesin.
hesabın var mı? giriş yap