ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
9 farklı makinenin çalışma prensibi
-
dikiş makinesinin çalışma prensibini anlatan gif'in sözlük yazarları tarafından üç farklı debe'ye sokularak ne kadar beğenildiğini gördükten sonra yapmaya karar verdiğim amme hizmeti. şu şekilde:
anahtarın kilidi açması (açık ara en etkileyicisi)
radyal uçak motoru
bozuk para yerleştirme makinesi
saatin kontrol mekanizması
araçlardaki vites sistemi
top cephanesi yükleme sistemi
vantilatör
fermuar
bahçe teli üreten makine
dipnot: makine isimlerinde ağır hata olması mümkündür, linç etmek yerine doğrusunu söyleyin düzelteyim.
edit: 9 farklı makineyle yola çıkmıştık, sözlükçülerin ilgisini görünce 32 farklı makineyle devam ettik.
çemberin çevresi ve pi
kardan kavraması
ilaç baskı makinesi
buhar lokomotifi
alfa stirling motoru
planet dişli
buhar makinesi
ak-47'nin çalışması
benzinli motorun çalışması
içten yanmalı motor
yay üretimi
kurşun kalemi sivrileştirmeye yarayan makine
metal parçalarda delik açmaya yarayan makine
trambona şekil veren makine
borderline cadı'dan gelen ekleme: krank kam mili
hesaplama yapan eski nesil bilgisayar
el bombası
oval regülasyon
eski nesil çamaşır makinesi
ferforje (merdivendeki süslü demirler)
zincir yapımı
wankel motoru, bu da değişik bir versiyonu
boksör tipi motor
ben buyum abi ya'dan gelen ekleme: step motor
counter-strike global offensive
-
oyunda bulunan m4, ak ve awp dışındaki silahların kullanımına ağlayanları anlayamıyorum. madem sadece o silahların kullanılmasını istiyorlar, topluluk sunucularını, aim haritalarını niye tercih etmiyorlar? mag-7 kullanırsın "omg noob". sg, aug kullanırsın, "omg noob". scar, g3 sesi duyduğunu anda "omg noob" diye buyurur bu ağlak oyuncular. ulan noob'sa niye öldürmüyorsun, madem noob al awp öldür.
beyefendiler asgari ücreti beğenmiyor
-
az bile söylüyor. yüzlerine tükürse yarabbi şükür diyecek bir kitlesi var.
sıvış yılı
-
osmanlı imparatorluğu'na dair çok az bilinen bir bilgi daha;
imparatorluğun her 33 yılda bir, o yılı hiç yaşanmamış sayması: sıvış yılı!
osmanlı imparatorluğu, malî planlamada iki farklı takvim kullanıyordu. gelirleri güneş takvimini esas alarak toplayan devlet, giderleri ise ay takvimine göre belirliyordu fakat burada şöyle bir sorun oluşmaktaydı:
33 güneş yılının karşılığı 34 kamerî yıl etmekteydi. yani devlet, o sene hiçbir vergi almaksızın bütçesinden para harcamak zorunda kalacaktı ki burada en zor olan durum da hicrî takvim esaslı ödenen ulufelerin bütçeye verdiği zarar olacaktı.
peki devlet buna nasıl çözüm bulmuştu?
her 33 yılda bir o yıl hiç yaşanmamış kabul ediliyor ve bir sene atlanıyordu hicri takvimden!
işte tam bu noktada rahmetli hocamız halil sahillioğlu'nun mükemmel bir tespiti vardır:
osmanlı imparatorluğu'nda meydana gelen neredeyse bütün büyük askerî ayaklanmalar bu sıvış yılı denilen zamanlara denk düşmektedir.
çünkü geliri olmayan devlet, o yıl maaşları da ödeyememektedir doğal olarak.
bu inanılmaz bir durumdur! koskoca imparatorluğun ekonomisinden sorumlu kimseler asırlarca bu takvim karışıklığı sonucu ortaya çıkan bütçe sorununa çözüm olarak koskoca bir yılı hiç yaşanmamış saymayı uygun görmüşlerdir. zaten arada sıvışan yıl da adını buradan alır.
" peki sıvış yılı sebebiyle ortaya çıkan ilk isyan hangisidir? " diye soracak olursanız cevabımız buçuktepe isyanı'dır.
ikinci murad'ın, oğlu mehmet'i* tahta çıkarmasının ardından vuku bulan ve mehmet'in tahtı tekrar babasına bırakmak zorunda kaldığı bu yeniçeri isyanı, yeniçerilerin maaşlarına buçuk oranda zam yapılmasıyla son bulmuştur.
yani yeniçerinin derdi tahta bir çocuğun çıkmış olması değildir esasında. dertleri ulufedir ve maaşlarının verilmeme sebebi de bu dönemin sıvış yılına denk gelmesidir.
fatih sultan mehmet'in ölümünden sonraki karışıklıklardan yavuz sultan selim'in tahta çıkışına; ikinci osman'ın katlinden vaka-yi hayriye'ye değin daha birçok olay da sıvış yılına denk gelir ve bu dönemlerde padişahlar önce yeniçerilerin ulufelerini ödemekle meşgul olmuşlardır.
devlet buna çare olarak sürekli zam ve değerdüşümü (devalüasyon) gibi çözümlere başvurmuştur ki bu da osmanlı'nın çöküşünde son derece etkili olmuştur.
şenol güneş
-
maçtan sonra sıcağı sıcağına "yarın süleyman abi'nin mezarına gideceğim" dedi..
reina'daki kutlamalara katılmak yerine evine gidip erken yatmış, dün sabah da gerçekten sessiz sedasız gidip çiçek bırakmış, mutlu haberi vermiş..
***
aynı röportajda, "beşiktaş büyük kulüp tamam, biliyorum ama ben beşiktaş taraftarının da böyle olduğunu bilmiyordum" demişti..
şenol hoca, asıl ben senin böyle büyük adam olduğunu bilmiyordum..
alnının her terine helal olsun..
bu gezi direnişinde ultraslan nerede
-
bir soru cümlesidir.
ultraslan'ı bilmem de; galatasaray taraftarı bir çatıya ihtiyaç duymadan direnişteler. gerisi teferruat.
not: fenerbahçeliyim. *
edit: bilgilendirme. başlık başa kalmış.
roma ve paris'e gidip tek fotoğraf paylaşmayan tip
-
herkesin bu benim diyip sonrasinda gezdigi ulkeleri yazmasi ne kadar ironik
geceleyin kendilerini kaybeden iett şoförleri
-
körüklü otobüsle saatte 90 km hızla gidebilmenizi sağlayan şoförler. arkaya oturduğunuzda yerçekimsiz ortam misali otobüsün her yerine değmenize olanak veren ayrıca dönüşlerde arkadaki pencerelerden kendisine selam verebilmenizi sağlayan insanlar.
(bkz: boş bakınız alınır)
beyin yakan 2071 türkiye'si animasyonu
-
hayallerde bile dünyanın 3. büyük ekonomisiyiz, yazıklar olsun.
zimbardo deneyi
-
prof.dr. philip g. zimbardo ve ekibi tarafından her detayı ince ince düşünülmüş bir sosyal psikoloji deneyi. örnek vermek gerekirse bu deneyde gardiyan rolünü üstlenen öğrencilerin gözündeki kocaman çerçeveli güneş gözlükleri, bu gardiyanların duygularının mahkumlar tarafından anlaşılamaması için bilinçli olarak kullanılmıştır.
bu gibi sosyal psikoloji deneylerinin tartışılmasının nedeni, deneyin asıl amacının saklı tutulması değil, deneklere başta söylenmeyen koşullar ve bu koşulların denekler üzerindeki olası olumsuz etkileridir. zimbardo deneyi'nde de mahkum olan deneklere kötü muamele görecekleri söylenmiş, ancak bu muamelenin gerçek hapishanelerde uygulananlardan biraz farklı olacağı deneyden elde edilecek sonuçların güvenilirliği açısından söylenmemiştir. deneyin en önemli koşullarından biri hapishanedeki baskı ortamının bir an bile bozulmaması ve mahkum öğrencilere neredeyse yirmi dört saat psikolojik olarak işkence edilmesidir. öyle ki bir ayağına zincir bağlanmış bir halde uyumak zorunda olan mahkumlar, yatakta dönmek isterken diğer ayaklarına çarpan zincirin verdiği acıyla uyanıp hapishanede olduklarını hatırlamaktadırlar. prof. zimbardo'nun bu detayla ilgili defterine düştüğü şu not can alıcıdır: "rüyalarında bile bu hapishaneden kaçmalarına imkan yoktu." '416 no.lu mahkum' ise yapay stanford hapishanesi'yle ilgili aşağı yukarı şunları söylemektedir: "devlet yerine psikologlar tarafından idare edilen bir hapishane, nihayetinde bir hapishane."
prof. zimbardo'nun altı günlük kısa deney süresi içinde istemdışı olarak bir araştırmacıdan ziyade hapishane müdürü gibi düşündüğünü ve davrandığını fark etmesi; gardiyanlık konusunda hiçbir eğitim almamış öğrencilerin mahkumlar arasındaki birlik ve dayanışmayı kırmak için kendi aralarında yaptıkları görüşmeler sonucunda uygulamaya karar verdikleri yöntemlerin gerçekte de uygulanan yöntemler olduğunun öğrenilmesi; başlangıçta birkaç hafta süreceği bildirilen deney, işler iyice çığrından çıkmak üzere olduğundan (açlık grevleri, histeri krizine tutulan mahkumlar, isyan eden aileler, kaçış planları) bir haftayı doldurmadan sona erdirilince mahkum rolündeki denekler alacakları ekstra maaştan oldukları halde mutluyken gardiyanların çoğunun deneyin erken bitmesinden dolayı rahatsız olmaları bendenizi dehşete düşüren notlar arasındadır.
özet olarak, etik olup olmadığı tartışıladursun, zimbardo deneyi bize insan davranışlarını anlama konusunda inanılmaz değerli bilgiler veren sıradışı bir deneydir.
bir erkek olarak yaşanılan en büyük kız tacizi
-
bir keresinde yolda biri "merhaba" demişti.
"oha sikseydin" deyip oradan uzaklaştım.
insanda biraz utanma olur. tesadüfen yaşıyoruz yemin ederim.