ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yavuz çetin
-
hayatımı değiştiren insan kendisidir. 1991 yılında gitar çalmaya başladım. ilk gitarım beyaz renkli bir kore yapımı fender stratocaster'dı. o yaz gitar dersleri vs derken ilk seneyi geride bıraktım. 1992'nin yazında yine bodrum'a gittim her yaz olduğu gibi. bu sefer yaş 14 olduğu için ailem gece 1'e kadar bodrum'da arkadaşlarımızla dolanmamıza izin vermişti. o zamanlar bodrum başka bir alemdi bir ara anlatırım. tam merkezde, barların olduğu sokakta şimdinin kule bar'ın yanında beyaz ev vardı. işte onun önünden geçerken hayatımda hiç duymadığım kadar güzel bir ses duydum. yanımdaki arkadaşım da neyse ki benim gibi müzik tutkunu bir çocuktu ve beraberce beyaz ev'in kapısından girdik çekingen şekilde. yavuz vokal yapıyor ve gitar çalıyordu, bir arkadaşı da akustik gitar ve back vokallerle ile eşlik ediyordu. o akşam bize içki almamamız şartıyla konseri izlememize izin verdiler.
bir ay boyunca yavuz'un çaldığı her akşam babamla ya da yalnız beyaz ev'deydim. neler dinliyor, neler çalışıyor, ne ekipman kullanıyor hepsini birinci elden hatmettim. hayatımda içtiğim ilk birayı da yanlış hatırlamıyorsam yavuz ile beraber içmiştik. ben içememiştim gerçi iki yudumdan sonra. *
istanbul'daki o kış konserlerine yaş sebebiyle giremedim ama ertesi yaz yani 1993'te yine beyaz ev'in gediklisi olmuştuk. hem bu sefer yavuz da ekibi toplamış ve blue blues band ile çalmaya başlamıştı. biz de sadece iki kişi değil 7-8 kişi gidiyor ve resmen ders niteliğinde izliyorduk yavuz'u. keyifler yerindeydi yani.
1995'te artık kapıda kimlik sorulmadığında istanbul'da da girebilmeye başlamıştım programlarına. piyasa küçük, gitar çalan az olduğu için yavuz ile sohbet etmeye ve görece tenha olan programlarında uygun olduğu zaman barda beraber bira içmeye de başlamıştık. yavuz, çekingen bir genç adamdı ve her çaldığı akşam modunda olmuyordu. bazen grup arkadaşlarıyla kulise geçiyordu programa ara verdiğinde. bazense barda yalnız takılıyordu. kimseyle muhabbet etmek istemediğini iki cümlede anlayabiliyordunuz. benim şansıma ben genelde keyifli zamanlarına denk gelmiştim. hatta bir defasında "yavuz sana bira ısmarlayabilir miyim" dediğimde, "sen niye ısmarlıyorsun ben zaten burada çalıyorum. ben sana ısmarlıyorum" demişti gülerek. 50'lik şişko bardak bir efes istemişti. o akşam, gördüğüm en keyifli yavuz çetin'di. 5-6 yıl sonra aramızdan ayrılacağını bilsem o bardağı saklardım.
1996 yılında yavuz çok güzel bir amfi almıştı: daha türkiye'ye yeni gelen bir seriden seçmişti amfisini: peavey classic 30. aynı amfinin daha büyük olanı duman'ın gitarcısı batuhan mutlugil'de de var hatta. yanlış hatırlamıyorsam o seriden ülkemize o sene 5 6 adet gelmişti. biri batu'da, birini yavuz almıştı. amfilerden bir tanesini bir caz gitarcısı almıştı adını hatırlayamadığım. bir de aynı serinin farklı bir versiyonu gelmişti delta isimli. onu da bir başka gitarcı almıştı. o delta modeli amfi de piyasada baya bir barda kullanılmıştı. sürekli denk geliyordum. ama batu ve yavuz'un seçtikleri en güzel iki modeldi.
yavuz bir süre mojo, jazz stop ve jazz bar'da bu sarı peavey classic 30'u kullanmıştı. hatta blue belgeselinin açılışında amfiyi yavuz'un odasında görebilirsiniz. yanlış hatırlamıyorsam 1997'de yavuz fender twin reverb almak için amfiyi satışa çıkartmıştı. ben de o sene bilgi üniversitesi'nde okumaya başlamıştım ve yavuz'un izinden ben de istanbul barlarında çalmaya başlamıştım. bir yandan da pera jazz okulunda gitar bölümüne gidiyordum haftada 2 gün okul çıkışı. ama düzgün bir amfi bulamıyordum zevkime göre.
tam da o sırada yavuz'un amfisini satacağını duydum. sarı peavey, benim kadıköy'de zamanında stajerlik yaptığım bir gitar dükkanına (şimdinin bira fabrikası olan dükkan) satılığa çıkmıştı. dükkan sahibi benim gitar hocam olduğu ve yavuz'u çok sevdiğimi bildiği için ilk ve sadece beni aramıştı. o dönem ev telefonu vardı bende sadece. şansıma dükkandan aradıklarında evdeydim ve haberi duyar duymaz resmen uçarak dükkana girdim. yavuz ile dükkanda da karşılaştık. selamlaştık. amfiyi almaya geldiğimi söyledim. o da fender twin aldığını o yüzden mecburen sattığını anlattı vs.
neyse o gün aldığım peavey classic 30 halen daha yanımda ve aktif şekilde kullanıyorum.
dile kolay 23 sene olmuş amfiyi alalı. uzun yıllar binden fazla işte kullanmışımdır. zamanla yoruldu ve eskidi bu sarı amfi. düğmeleri döküldü. ısparta'da bir konser sırasında voltajdan dolayı tüm devreleri yandı. normalde çöp olması gereken amfiyi iki amfi parası verip restore ettirdim amerika'dan orijinal parçalarını getirterek.
uzun uzadıya yazdım. ama işim gereği richie kotzen, slash, joe satriani, andy timmons, steve vai vs kim varsa canlı izleyip tanıştım. hem yurt dışı hem yurt içinde vip workshop'lara vs katıldım. dünyadaki en iyilerin arasındaydı yavuz çetin. eğer yaşasaydı ülkemizin tim pierce'ı olacaktı net şekilde.
benim için yavuz'u en iyi anlatan kayıtlı performansı, deniz arcak'ın bırakın beni şarkısının sonunda doğaçlama çaldığı solosudur. canlı performansı buradaki kayıtta çaldığı gibi inanılmaz akıcı ve muazzam bir dinamik içerirdi yavuz'un.
şu karantina günlerinde kendisini anmış oldum. son 4 saattir o amfiyle gitar çalıyordum aklıma geldi. huzur içinde uyusun.
osmanbey metro asansöründe dayak yiyen genç
-
bazen sözlükte yazılanları şaşkınlıkla okuyorum.
bu kadar basit bir sebep ile birini dövmenin neresini savunuyorsunuz lan. cocugun belki maskesi yırtıldı yoktu. belki de kaybetti o an maskesini. hepsini geçtim takmamış olabilir maskesini. hemen direkt dövmekmi lazım, maske takmadı diye öldürseler onu savunacaksınız.
burada eleştirecegim tek şey yürüyen merdiven var iken asansörle cıkmalarıdır. ben sirkeci marmaray istasyonunda bile asansör kullanmıyorum adamlar osmanbey durağında asansör kullanıyor. o zaman biri de cıkıp desin ki ulan ibneler ayagınız yok mu, hamile değilsiniz, engelli değilsiniz ne işiniz var asansörde şeklinde bağırıp hepsini dövseydi. ne değişik insanlarsınız.
breaking bad
en önemli 100 çeviri
-
listenin tamamı şöyledir:
1. kayıp zamanın izinde marcel proust, roza hakmen
2. don quijote cervantes, roza hakmen
3. ilyada homeros, azra erhat - a. kadir
4. ulysses james joyce, nevzat erkmen
5. odysseia homeros, azra erhat - a. kadir
6. yüzyıllık yalnızlık gabriel garcía márquez, seçkin selvi
7. ilahi komedya dante alighieri, rekin teksoy
8. niteliksiz adam robert musil, ahmet cemal
9. cyrano de bergerac edmond de rostand, sabri esat siyavuşgil
10. malte laurids brigge’nin notları rainer maria rilke, behçet necatigil – andreas tietze
11. mrs. dalloway virginia woolf, tomris uyar
12. körleşme elias canetti, ahmet cemal
13. gecenin sonuna yolculuk louis-ferdinand céline, yiğit bener
14. lolita vladimir nabokov, fatih özgüven
15. moby dick herman melville, mîna urgan - sabahattin eyüboğlu
16. kör baykuş sâdık hidâyet, behçet necatigil
17. gülün adı umberto eco, şadan karadeniz
18. küçük prens antoine de saint-exupéry, tomris uyar - cemal süreya
19. soneler shakespeare, talat sait halman
20. döşeğimde ölürken william faulkner, murat belge
21. vergilius’un ölümü hermann broch, ahmet cemal
22. ses ve öfke william faulkner, rasih güran
23. iskenderiye dörtlüsü lawrence durrell, ülker ince
24. kayboluş george perec, cemal yardımcı
25. kapital kark marx, mehmet selik-nail satlıgan-erkin özalp
26. dava franz kafka, kâmuran şipal
27. decameron giovanni boccaccio, rekin teksoy
28. suç ve ceza fyodor dostoyevski, hasan âli ediz
29. şato franz kafka, kâmuran şipal
30. binbir gece masalları, âlim şerif onaran
31. kavafis’ten yüz şiir, cevat çapan
32. minima moralia theodor adorno, orhan koçak-ahmet doğukan
33. devlet platon, m. ali cimcoz
34. hamlet william shakespeare, can yücel
35. kızıl ile kara stendhal, nurullah ataç
36. venedik’te ölüm thomas mann, behçet necatigil – andreas tietze
37. denemeler michel de montaigne, sabahattin eyüboğlu
38. sanatçının bir genç adam olarak portresi james joyce, murat belge
39. mesnevi mevlana, abdülbaki gölpınarlı
40. öyküler anton çehov, mehmet özgül
41. ulysses james joyce, armağan ekici
42. dublinliler james joyce, murat belge
43. robinson crusoe daniel defoe, akşit göktürk
44. çürümenin kitabı e. m. cioran, haldun bayrı
45. can andrey platonov, çetao kızılırmak
46. yüzüklerin efendisi j. r. r. tolkien, çiğdem erkal ipek-bülent somay
47. gargantua françois rabelais, sabahattin eyüboğlu- azra erhat- vedat günyol
48. mırıldandığım öyküler julio cortazar, tomris uyar
49. suç ve ceza fyodor dostoyevski, ergin altay
50. bahar noktası william shakespeare, can yücel
51. 1984 george orwell, celâl üster
52. foucault sarkacı umberto eco, şadan karadeniz
53. işte böyle dedi zerdüşt friedrich nietzsche, ahmet cemal
54. varolmanın dayanılmaz hafifliği milan kundera, fatih özgüven
55. öyküler edgar allan poe, hasan fehmi nemli
56. madam bovary gustave flaubert, tahsin yücel
57. karamazov kardeşler fyodor dostoyevski, nihal yalaza taluy
58. anna karenina lev tolstoy, ergin altay
59. çavdar tarlasında çocuklar j. d. salinger, coşkun yerli
60. harry potter j. k. rowling, sevin okyay- kutlukhan kutlu
61. sanatın öyküsü e. h. gombrich, bedrettin cömert
62. her boydan (derleme), can yücel
63. manila ıngeborg bachmann, ahmet cemal
64. sineklerin tanrısı william golding, mîna urgan
65. tristram shandy laurence sterne, nuran yavuz
66. ölen adam d. h. lawrence, bilge karasu
67. açlık knut hamsun, behçet necatigil
68. finnegan uyanması james joyce, fuat sevimay
69. dönüşüm franz kafka, ahmet cemal
70. evrenin yapısı lucretius, turgut uyar- tomris uyar
71. görünmez kentler ıtalo calvino, ışıl saatçioğlu
72. bir mayıs günü bırakıp gittin yannis ritsos, cevat çapan
73. ekmek arası charles bukowski, avi pardo
74. geceyarısı çocukları salman rushdie, aslı biçen
75. bir kış gecesi eğer bir yolcu ıtalo calvino, eren yücesan cendey
76. muhteşem gatsby f. scott fitzgerald, can yücel
77. ben bir başkasıdır arthur rimbaud, özdemir ince
78. pasajlar walter benjamin, ahmet cemal
79. yabancı albert camus, vedat günyol
80. yaşama uğraşı cesare pavese, cevat çapan
81. dörtlükler ömer hayyam, sabahattin eyüboğlu
82. bülbülü öldürmek harper lee, ülker ince
83. tractatus logico-philosophicus ludwig wittgenstein, oruç aruoba
84. görme biçimleri john berger, yurdanur salman
85. umut ilkesi ernst bloch, tanıl bora
86. kötülük çiçekleri charles baudelaire, sait maden
87. duygusal eğitim gustave flaubert, cemal süreya
88. masallar la fontaine, orhan veli kanık
89. oblomov ivan gonçarov, sabahattin eyüboğlu- erol güney
90. huzursuzluğun kitabı fernando pessoa, saadet özen
91. varlık ve zaman martin heidegger, kaan ökten
92. otobiyografi (neden, kiler, nefes, soğuk, çocuk) thomas bernhard, sezer duru
93. bulantı j. p. sartre, selahattin hilav
94. uyuyan adam george perec, sosi dolanoğlu
95. maldoror’un şarkıları comte de lautreamont, özdemir ince
96. oyunlar anton çehov, ataol behramoğlu
97. tanrıyı gören köpek dino buzzati, rekin teksoy
98. fransız teğmeninin kadını john fowles, aslı biçen
99. hernani victor hugo, cemil meriç
100. ethica baruch spinoza, çiğdem dürüşken
29 eylül 2009 avea'nın sapıtması
-
sayesinde, kaşıbeyaz'a bu akşama kadar 21 kilo karides göndermem gerektiğini, yoksa bir daha benle iş yapmayacaklarını öğrendim.
elim ayağım birbirine dolaştı lan. ne yapcam ben şimdi? nerden bulunur bu meret?
leman penguen ve uykusuz'un pasifliği
-
(bkz: korku)
evet, tek sebebi korkudur.
ufak bir kıvılcımla o dergileri basabilecek, fransa'dakinin aynısını, hatta daha fazlasını yapabilecek binler var bu ülkede.
(bkz: ehlisünnet tv'nin ateistleri korkutan videosu)
sanmıyorum ki duyarsız ya da duygusuz olsunlar.
sonuçta ölüp gidenler meslektaşları, beraber zamanında ortak dergi bile çıkardıkları insanlar.
ama bu ülke öyle bir hal aldı ki artık, yitip gitsen, faili meçhul olsan bile ardından hakkını savunacak yok.
bu ülkede artık ölüp gidenleri bile ardından yuhlatan insanlar var.
bu ülke katillerin, hırsızların kollandığı bir yer.
temkinli davranmakta haklılar.
ekleme: dakika 1, gol 1. aha buyur.
(bkz: vahdet yazarının penguen dergisini tehdit etmesi)
tarihteki muazzam ayarlar
-
mecnun namaz kılan bir faninin önünden geçer. namazı bitirdikten sonra fani sorar:
- ey mecnun beni görmüyor musun da, namaz kılarken önümden geçiyorsun?
mecnun cevap verir:
- ey fani, ben leyla'yı düşünürken seni görmedim de, sen mevla'yı düşünürken beni nasıl gördün!
trt 2
-
yayınladığı belgeseller, konserler, filmler ile edebiyat, sinema, arkeoloji ve mimari üzerine programlar başta olmak üzere çeşitli içerikleri bizlere sunan canımın içi kanal. bu sezon ve geçtiğimiz sezonlarda bir çok güzel yapımın altına imza attı bu kanal. sevdiğim programları derlemek istiyorum:
— listeye anadolu arkeolojisi ile başlamasam olmazdı:
arkeolog ümit ışın bu programda adeta açıkhava müzesi olan anadolu'nun arkeolojik ve kültürel zenginliğini çok güzel ve sade bir şekilde anlatıyor. bu programın bende yeri çok ayrıdır, sayesinde önce arkeolojiye merakım daha sonrasında da likya yolu maceram başladı. anadolu arkeolojisi maalesef bitti ancak yerine yine ümit ışın'ın içerisinde yer aldığı hafir geldi.
youtube link
(bkz: anadolu arkeolojisi/@niye zahmet ettiniz)
(bkz: likya yolu/@niye zahmet ettiniz)
— hafir:
anadolu arkeolojisi sadece o medeniyet ve antik kent üzerine programken hafir'de bütün bu işlerin nasıl yapıldığını görüyoruz. arkeolojik kazılar, kazı başkanları ile röportajlar, kazı ekiplerinin çalışmaları hakkında bilgiler ediniyoruz.
youtube link
— eve dönen miras:
yeni sezonda başlayan bir yapım. ülkemizden kaçırılan ve yoğun hukuk mücadelesi sonucu geri getirilen sanat eserlerinin hikâyesi anlatıyor.
youtube link
— istisnai renkler:
bu da yeni sezonda başlayan bir yapım. renklerin bilinmeyen yönleri ve çok özel öyküleri işleniyor. aşırı sevdim bu programı çünkü farklı adlarla bildiğim renklerin eşdeğerinde anadolu kökenli renkler olduğunu öğrendim. indigo mavisi ile çivit mavisinin aynı renk olduğu, türk kırmızısının hikayesi…
youtube link
— koca sinan:
mimariye tutkulu biri olarak yapıtlarıyla çağları aşan mimar sinan'ın sanat hayatı ve eserleri üzerine bu program listemin olmazsa olmazı.
youtube link
— eşik
yine mimari üzerine yapıların inşa süreçleri, sosyolojik arka planları ve binaların barındırdığı anlamları içeren program. yeni atatürk kültür merkezi, salt galata, arter konu edinen yapılardan bazıları.
youtube link
— resme yolculuk
yurt gezileri adıyla anadolu'nun dört bir yanına gönderilen, ülkemizin doğal güzelliklerini, insanımızın gündelik hayatını çizen ressamların ve yolculuklarının izi sürülüyor.
youtube link
— coğrafyadan kültüre bağ
kültürel olguların, coğrafya ve insan ile bağları, bilimsel temellerle irdelenip açıklanıyor.
youtube link
— müzelerin yıldızları
bazı müzelerde, o müzeyle özdeşleşmiş, müzenin ismini duyunca hemen akla gelen eserler vardır. bu programda her bir müzenin diğer objelerine göre yıldızlaşmış eserleri ekrana geliyor ve eser derinlemesine inceleniyor.
youtube link
— geziyorum
müzeler, sergiler ve saraylar geziliyor bu programda.
youtube link
— sanatı izlemek
galeriler, müzeler ve etkinlikleri küratöryel perspektifle mercek altına alınıyor.
youtube link
— mecaz
mecazlar bir metafor üzerinden ele alınıyor.
youtube link
— selçuklu mirası
selçuklu devleti'nin kuruluşundan yükselişine tüm zamanları uzmanlarla ele alınıyor.
youtube link
bu programları ve daha fazlasını trt izle'den de izleyebilirsiniz. sansür uyguladığı ve aralarda reklam gösterdiği için yayınladığı filmleri izlemiyorum genelde sadece listesine bakıp beğendiklerimi kendim izliyorum daha sonra. keşke hep böyle orijinal programlara odaklansalar.
14/15 süper ligi penaltı vuruşları arşivi
-
bu geceki atibaya çıkarılan kırmızı karttan sonra üşenmedim ve şimdiye kadar sezonun bütün çalınmış penaltılarının tam vuruş anındaki capslerini aldım.
arşive ulaşmak için tık.
bu arşivdeki 30 penaltının (bir penaltıyı 2 kez almışım) hiçbirinde hiçbir futbolcu sarı kart görmemiştir ve hiçbir penaltı tekrar ettirilmemiştir.
capsler de ortada.
başka sözüm yok hakim bey.
edit: benden izinsiz sağda solda, basın yayın organlarında kullananın annesi babası ölsün! hadi dedim ben diyeceğimi.
(bkz: erdal bakkal yazar olsa gireceği entryler)*
kiminle görüşüyorum
-
(karismatik)
- kiminle görüşüyorum?
- yanlış insanla.
(sıkıcı)
- kiminle görüşüyorum?
- hangi numarayı aradıysanız, o numaranın sahibiyle.
(çok kişilikli)
- kiminle görüşüyorum.
- kimi arzu ederdiniz?
(paranoyak/asabi)
- kiminle görüşüyorum?
- sen kimsin?
(ev hanımı)
- kiminle görüşüyorum?
- hatice sen misin?
(ev babası)
- kiminle görüşüyorum?
- aloo
(espriktüel)
- kiminle görüşüyorum?
- özcanoğulları'nın malikânesi, buyrun. eküki
(sözlükçü)
- kiminle muhatap oluyorum?
- (bkz: kiminle görüşüyorum) (bkz: aramaya inanmak)
kızını başörtü ile görünce çıldıran anne
-
anne, bunun sadece basit bir saç kapatma değil, köleliği kabul etmek olduğunu bildiği için tepki göstermiştir. açın normal bir dini sohbet dinleyin. sohbetin yarıdan fazlası kadının tahakküm altına alınmasıyla ilgilidir. kızı için doğru olanı yapmıştır. haklıdır.
cem boyner'den berkin için tüm mağazalara talimat
-
boyner holding yönetim kurulu başkanı cem boyner'in, berkin elvan'ın ölümü nedeniyle bugün tüm boyner mağazalarında uygulanmasını istediği maddeleri içerir.
cem boyner'den kurum içi gönderilen e-mail'de şu ifadeler kullanıldı:
"tüm mağazalarda müzik yayınını durdurun bugün. mağazalardaki müşteri etkinliklerini iptal edin, bugün ve yarın. tüm mağazaların wi-fi şifrelerini iptal edin hemen. vatandaş istediği yerden haberleşme imkanına sahip olsun.
kritik noktalardaki mağazalarınızın hassas, evi uzak olanlarda olan, fiziki açıdan ilgiye ve desteğe ihtiyacı olabilecek personeli erkenden evine gönderin.
mağazalarınıza sığınabilecek vatandaşlara yardım için su, ilkyardım malzemesi vs. eksiksiz bulundurun.
bu güzel halkı allah korusun ama biz de bize düşeni eksiksiz, kimseyi ayırmadan yapacağız.
sorusu olan, önce sorusunu vicdanına sorsun, gereğini yapsın, sonra isterse şirketine, merkeze sorsun.
allah utandırmasın..."
"sorusu olan, önce sorusunu vicdanına sorsun, gereğini yapsın" kısmı duygulandırmıştır.
linki
edit: boyner, geçen yıldan bu yana satışlarını %51, karını ise %58 civarında artırmış, halihazırda reklama fazla ihtiyacı olmayan bir mağazalar zinciridir. bilgilerinize;
satış hasılatı 2012: 935,000,000 tl - satış hasılatı 2013: 1,415,000,000 tl
kar 2012: 6,870,000 tl - kar 2013: 10,880,000 tl
köyde yaşamak için geçerli ve güzel nedenler
-
3 yıldır koy öğretmenliği yapan biri olarak sizi rüyanızdan uyandırmak durumundayım.
bi kere koy hayatı sanıldığı gibi cazibeli değildir. o inekler, keçiler, tavuklar facebook çiftçilik oyunlarına benzemiyor. bi gün bakma bakayım başına neler geliyor. bakmak derken ineklerin mesela sabah 6 da yemlerini verip ahirlarini temizlemek gerekiyor. bi verme bakayım o yemi nasıl böğüre böğüre köyu inletirler. bi süre sonra da ahırdan çıkmak için birbirlerini ezeceklerdir.
gelelim kecilere. keçi özgür hayvan öyle yemini vereyim geceyim dinlemez. davarcilik denen bişey duydunuz mu siz ? heh işte o davarcilar kar kış demeden sabah ezanıyla keci sürulerini dağlara sürerler düşe kalka. sabah dondurucu soğuk öğlen kavurucu sıcakla boğuşan bu insancıklar güneş yanigindan kapkaradir zaten.
tavuk desen sürekli hastalıktan bir bir giden, yumurtlamamak icin inat etti mi asla donmeyen, inanilmaz nazlı bir hayvan. hadi yumurtladi diyelim. yumurtaları şehire indiriceksin, satmaya calisicaksin, millet burun kıvıra kıvıra pazarlık edecek.
bunlar sadece hayvancılık. tarım da tamamen aynı şekilde. ekip biçip gözün gibi baktığı onca üründen en az kar eden kişi her zaman ciftcidir. 5 liraya aldığın domatesten onun eline 50 kuruş zor geçer.
sağlıga gelirsek. evet her yerde sağlık ocağı var. ama herşey sağlık ocağı ile hallolur mu ? hayır. geçen sene velilerimden biri hastaneye yetişemeyip çalı dibinde doğum yaptı. çocugun göbeğini taşla kesti eve geri getirdi. evet 2017 de oldu bu olay.
eğitim? inanın elimizden geleni yapıyoruz öğretmenler olarak. çocuklarım bı yana dünya bi yana. gel gör ki çevre faktörü açısından asla merkezle yarışamiyor çocuklar ve bir çoğu merkezde olsa çok iyi yerlere gelecekler belki ama ailelerinin ne okutacak gücü ne zihniyetı var.
ıste gozlemledigim koy yasami genel hatlariyla bu sekilde. tersi ornekler, muhtesem koyler elbet var ama malesef istisnalar kaideyi bozmuyor.