ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
letgo'da hiçbir şeyin satılamaması
-
60 liraya yazdığım ürüne pezeveng yazmış:
"merhaba 30 lira diyelim el sıkışalım inşallah yarın gelir alırım"
puşt herif sanki bende malı 30 liraya satacağım adamı dört gözle arıyordum.
bende yazdım "sana 120 tl"
ankara bala'daki trafik kazasının görüntüleri
-
şu durumda bile iyi niyetle frene basıp onca ton makineyi 7-8 metrede durdurup bi de hala kaçıp gitmeyen adama saldırmaya çalışan malların soyu yürümese de olur ya aslında.
ingilizce konuşurken yapılmış en büyük salaklık
-
yer:abd 'de bir manav;
-can i have eneynas plz?
+eneynas?what is it?
-eneynas lady, back there!(elimle işaret edip sinirli triplere giriyorum o sıra)
kadın döner arkasındaki vitrine bakarak;
+do you mean pineapple?
hassiktir..ananas ın ingilizcesi pineapple dı lan..
-yes pineapple plz.. ehi ehi..
iç ses;
lan bide kadına trip atıyosun,ananas senin neyine hayvan yürü evine..
atatürk şimdiki türkiye'yi görse savaşır mıydı
-
atatürk kendinden sonraki türkiye'yi görmedi zannedenler gençliğe hitabe'yi tekrar okusun.
gaflet-dalalet-hıyanet diye gülüp geçtiğimiz osmanlıca'sını değil öz türkçe'sini okuyun bakalım, reçeteyi çoktan vermiş mustafa kemal paşa. buyrun kendinden dinleyelim:
ey türk gençliği! birinci görevin türk bağımsızlığını, türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. bu temel senin en değerli hazinendir.
gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. bir gün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin! bu olanak ve şartlar, çok elverişsiz bir özellikte ortaya çıkabilir. bağımsızlık ve cumhuriyetini yok etmek isteyecek düşmanlar, bütün dünyada eşi görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler. zorla ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün işletmelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi eylemli olarak ele geçirilmiş olabilir.
bütün bu koşullardan daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi çıkarlarıyla birleştirebilirler. ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir.
ey türk geleceğinin evladı! işte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
gereksinim duyduğun güç damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır!
10 km uzaktan selektör yapan bmw'li
-
salak. ben aynı şeyi megane ile yapıyorum. 100 bin liram da cebimde kalıyor.
nadiren karşılaşılan garip insanlar
-
yıllar yıllar önce memleketime gitmişim antakya'ya...
güzelim bahar havasında yeşilliklerin ortasında kıytırık bir solcu kahvesinde mkü'den bazı arkadaşlarla oturmuşuz. böyle bir yerde hoş karşılanmayan şeylerin başında bağır çağır tavla oynamak geliyormuş dostlar. ben zar atarken bizim trakyalı arkadaş 'o surata düşeş gelii mi beya' derken henüz farkında değildik. neyse ki ortamda bizden daha çok dikkat çeken bir amca çıktı da 'defolgit' bakışları üstümüzden kalktı.
kahvehanenin sahibi 68 kuşağından. garson ise bizlerden; sekiz yıldır mkü'de birşeyler okuyan bi öğrenci arkadaşımız, deniz. bölümünü hatırlamıyorum. kendisi de hatırlamıyordu. yanımızdan geçerken 'ne manyaklar var amk' diye söyleniyordu. bunu duyunca manyak görme hevesiyle hemen etrafıma bakındım.
ilerideki masada...
münir özkul tipli bi amcam kendi kendine konuşuyordu. masadaki iki çay bardağı vardı, biri dolu diğeri bitmek üzere. ben bunlara odaklanmışken amcam bardaktaki son yudumunu 'shüüürrp' diye çekti ve hesabı istedi. bizim deniz, '1 lira abi' deyince bu ellerini cebine attı ama nasıl?
sağ elini atmış cebinin içine parayı çıkaracak. sol elini de sağ elinin üstüne koymuş sıkıyor. 'pandomim mi yapıyor bu moruk' der gibi deniz'e baktım. 'ne bileyim amk gitsin de dinleneyim' der gibi bana baktı. bu arada münir amcam kendi kendine konuşuyor.
''yok olmaz azizim bu defa benden''
''ayıptır üstadım ben veririm ne olcak''
''ahbabım bırakmam valla ''
''neyse bu defa senden olsun, sağol'' dedi en son, bildiğin hesabı kendi kendine kitledi ve kalktı gitti ödemeden.
ben, kahvehanenin sahibi ve yan masadan benim gibi olayı izleyen mor giysili, uzun siyah saçlı sebahat tuncel tipli abla donduk kaldık. deniz ise masanın başında diğer sandalyeyi tutuyor sanki orada harbiden görünmeyen birisi var da; 'bari onu tutayım hesabı ödemeden kaçmasın' derdinde, o da az manyak değil...
ulan yılardır düşünüyorum adam mı deliydi ya da biz mi kerizdik? adam mı hayal görüyordu yoksa biz idea'mızda ikinci adamın varlığını unuttuğumuz için mi göremiyorduk hiç anlamadım, ama adam resmen beautiful mind filmiydi, kafası güzeldi ...
edit: beautiful mind'ın çevirisinin kafası güzel olmadığını söyleyerek beni uyaran arkadaşa teşekkür ederim.
serbest gezen köy tavuğu
-
bir kaç markette bu ifadeyi gördükten sonra anladım ki, herhalde yumurtası lezzetli ve kaliteli bir tür tavuk ya da bir kızılderili ismi, artık bilmiyorum.
24 ağustos 2022 cüneyt özdemir tweet'i
-
ya cüneyt sen akp'lisin. seni ne ilgilendirir birader milletin kime oy vereceği.
uyuyakaldığı için kavimler göçü'nü kaçıran adam
-
çok talihsiz bir insan. gece çok geç yatmış, ''ya neyse 3 saat uyurum, kalkar göçerim'' diye düşünmüş. ama uykusu ağır belli ki, uyanamamış, çok yorulduysa demek ki yığılıp kalmış herif.
sonra bir uyanıyor ki, eş, dost, hısım akraba göçetmiş, onların yerinde başka başka herifler, başka başka tipler. ''ulan ben vizigottum yaa, bu hunlar nerden çıktı şimdi'' diyor, adamların dilini bilmiyor, kültürünü bilmiyor, çok zor...
''kalabalıklar içinde yalnızım'' derler ya, işte o yalnız bu heriftir.
woody allen
-
"sevmek ıstıraptır. ıstırap çekmek istemiyorsan sevme... ama kalbinde sevgi yoksa yine ıstırap çekersin. bu durumda sevmek de sevmemek de ıstıraptır. mutlu olmak için sevmen gerekir. sevmek ıstırapsa, o zaman mutlu olman için de ıstırap çekmen gerekir. ama ıstırap çekmek bir insanı mutsuz yapar. demek ki mutlu olmak için ıstırap çekmeyi seveceksin..."
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: denizde ayagıma bakan gülüyo amk ne var ki
1. ne var delikanlı gibi söyleyin
http://c11.incisozluk.com.tr/…06/7/296347_o99b9.jpg
2. baş parmağından bileğine taksi tutsan 450 lira tutar amk
3. bu ayak istanbul'a 4.köprü olur amk
4. kafanın üstünde iki tur dönsen havalanırsın amk
5. sığıra tekme koysan hayvan kıyma haline gelir amk
ve en efsanesi..
6. baban kanguruya mı çaktı bu nasıl bir ayak amk
sabahtan beri gülüyorum lan haahahahaha :)
edit: imla
yaran fıkralar
-
kayserili'nin eşi ölmüş,
gazeteye gitmiş, en ucuzundan standart bir ilan vermek istemiş.
önüne konan kağıda istediği ilanı yazmış:
"ayşe'yi kaybettim.üzgünüm."
ilan görevlisi ilanı görünce uyarmış,
"isterseniz 6 kelimeye kadar uzatabilirsiniz,üç kelime daha hakkınız var"
kayserili "aynı paraya mı?" demiş.
görevli "evet aynı paraya" diyince ;
kayserili üç kelime daha eklemiş:
"satılık toyota var !"
pilav yaparken pirince eklenen su oranı
-
pirinçten pirince değişir, net bir oran olduğunu iddia eden pilav yapmayı bilmiyordur
her gittiği yerden check-in yapan insan
-
aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..
misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...
daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"