hesabın var mı? giriş yap

  • valla çocukluğumdan beri gördüğüm limondur. fotoğraf yok şimdi çekip atamayacağım ama çok enteresandır.

    kurudur, soğuktur, taş gibidir. genelde de çay tabağındadır. yoğurt kutusunun falan üstüne koyulur.

  • benim için ilkokul yıllarında yapılmış olan harekettir.
    bir sürü kitabım vardı, hocalar ciltlememizi istedi, nasıl yapıcam edicem diye düşünürken babama da anlatmıştım durumu. sabah kalktığımda bir de ne göreyim babam hepsini ciltlemiş, tek tek defterleri bile. çocuk aklımla çiftçi babamın ciltleme işinden anlamayacağını düşünmüştüm. nerden bilsin diye düşündüm. o kadar temiz ve nizami ciltlemişti ki şok olmuştum. çok düzenli, tertipli, her şeyi not alan ama okuyamamış bir adam babam. o kadar eğitim aldık halen onun düzenine tertibine yetişemedim, bazı şeyler eğitimle olmuyor. kendi okuyamadı belki ama küçücük evinden iki öğretmen bir avukat çıktı. canım babam.

  • tony, 15 yaşında massachusetts institute of technology'deki elektrik mühendisliği programına kabul ediliyor ve 2 doktora derecesi ile mezun oluyor.

    ayrıca periyodik tabloda ark reaktörü için onu zehirlemeyecek bir element olmadığından, yeni ve kararlı bir element üretiyor. evet, bayağı element üretiyor.

    akıl-zeka ikilemine düştüyseniz de bruce, polise karşı gelip kendini bir kanunsuz ilan ederken; tony civil war'da görüldüğü üzere amerika hükümetiyle işbirliği yaparak zekasını da ortaya koyuyor.

    söyleyeceklerim bu kadar.

    ps. i love u bruce.

  • akıllı adammış. parasını soygunculara kaptırsa, faturayı ödeyemez. o yüzden ben parayı vezneye ödeyim de iş benden çıksın diye düşünmüştür.

  • sabahları camdan aşağı tükürüp duran, beni her gördüğünde "sen ezgi misin? senin bende mektubun var. *" diyen çılgın üst komşumuz 90 yaşındaki himmet dede kapıda kalmıştı. kapının üstünde anahtarını unutmuş, cebinde de yedek anahtarı kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamış. tam kahvaltıya oturmak üzereyiz, gelmiş bizim kapıya elleriyle dizini dövüyor, "ne yapacağım ben!" diye.

    çıktım yukarı. kapıyı biraz zorlayıp, sarstım. sanırım bir süre sonra arkadaki anahtar geriye kaçtı ve ve diğer anahtarla kapı açıldı. nasıl mutlu oldu, ne dualar etti canım benim. neyse, aşağı indim. oturdum kahvaltıya. o sırada evde şekerin bittiğini fark ettim. "neyse çayı şekersiz içeriz" diye düşünürken kapı çaldı. himmet dedem elinde bir kase küp şeker "evde bir tek bu vardı. teşekkür için getirdim" diyor. o sırada evdeki herkes şok.

    sanırım o zamandan sonra kimimiz allah'a, kimimiz karmaya inandı. kimimizin de sikinde bile olmamış olabilir olay. emin olamadım.

    edit: himmet dedem 2 hafta önce vefat etmiş lan.