hesabın var mı? giriş yap

  • birini tanımaya üşeniyoruz sanırım ondan. ‘en sevdiğin yemek ne?’ olayından başlamak yorucu geliyor ve eskisi gibi heyecan veren bir olay değil. belli bir yaştan sonra aptal aşık moduna da giremiyorsun. bir yerden sonra mantığın seni ‘kardeşim iş mi senin bu yaptığın?’ diye kalaylıyor illaki. geçmişte de birileri yara açtıysa, yok dostlarım maalesef olmuyor, bir daha güvenemiyorsun. didik didik etmeden ‘tamam olur’ diyemiyorsun. didik didik edene kadar da bir sürü falso çıkıyor gün yüzüne.

    iş hayatı çook stresli olduğu için mesai bitince evime bir tatlı huzur almaya gelmek istiyorum mesela. bu yüzden hayatıma birini almakta çok tereddüt ediyorum ya huzurum bozulursa diye. aklıma takılıp beni üzecek en ufak şeye kontenjan yok kafamda, zaten herkes gibi ben de sınırdayım. mesela en yakın arkadaş, sırdaş, yoldaş olabilmek, en çok beraberken eğlenebilmek gerekiyor fakat gözlemlediğim ve deneyimlediğim kadarıyla insanlar birbirini çok fazla yoruyor. üzmekten, incitmekten hiç çekinmiyor. eskiden tahammül sınırım daha yüksekti sanırım, yaş aldıkça bu eşik düştü. darbelere karşı daha dayanıklı olup doğal seleksiyona yenilmemek için biraz taş kalpliliğe evrilmek gerekiyor galiba ama o da hiiiiç benlik değil. stratejik davranmakla, ‘kapımda kul köle ettim’lerle böbürlenecek, onu da geçtim böyle bir ilişkiden tat alabilecek biri değilim. o yüzden günümüz ilişkilerinin insanı değilim sanırım. çünkü düşünceli ve iyi niyetli bir insan olmanın bırakın yararını görmeyi, bedelini ödüyorum resmen. bu zamana kadar her ilişkimin bitiminde karşı taraftan ‘sen çok iyi biriydin’ tarzı güzel cümleler duydum. insan düşünüyor; iyinin, güzelin kıymeti bilinir. bilinmez mi arkadaşlar? ben bilirim mesela. ben kokusu çıksın diye hırpalanması gereken bir fesleğen miyim? benim neden bilinmedi de hep unutamayacağım tatsız olaylarla taçlandırıldı bu ilişkiler diye düşünmeden edemiyorum. sonra firavun neden firavun? iyi bir insan olmanın hiçbir faydasının olmadığına insanları ikna ettiğiniz için olabilir mi? kuvvetle muhtemel.

    kendimi çok seviyorum. ama doğal olarak içeriden değil de, dışarıdan gelecek bir sevgiye de ihtiyaç duyuyorum ara ara. fakat gelin görün ki asla bunun için bir şey yapmıyorum, yapamıyorum. hiç kimseyle konuşmak, tanışmak, görüşmek, buluşmak istemiyorum. hiç kimsenin en sevdiği yemeği merak etmiyorum. etmek de istemiyorum. yani ne istemediğim konusunda kendimle mutabıkım fakat ne istediğim konusunda bir türlü ayar tutturamıyorum.

    çok özverili biriydim eskiden. mesela tanıştığım, sevdiğim birinin muhabbet arasında ‘ben şunu, bunu çok severim’ dediği şeyleri not alırdım. denk geldikçe yapardım, alırdım vs. bunu da hiç yorulmadan, şevkle yapardım. şimdi bunun gibi küçük jestler yapmak bile bana yüzlerce km koşmak gibi zahmetli ve yorucu geliyor.

    yalnızlığı seviyorum ve mutsuz olma ihtimalinden kaçıyorum. sanırım ben sadece mutlu olmayı, mutlu hissetmeyi özlüyorum.

  • ne kadar şerefsiz varsa toplanmış buraya. cahil olursun, görmemiş olursun, aklın yatmaz salak olursun böyle bir başlık açarsın anlarım da, olmadığını varsayarsak malsın kardeşim. malın önde gidenisin. başlıktaki fikrin zehirli tomurcuğu dahi zihninden geçmişse değil aynı ülkede aynı platformda olmaktan bile rahatsızlık duyduğum insansın. kız kardeşin, eşin, kız çocuğun, evindeki dişi sinek bile senin gibilerden uzak dursun.

    iki sene ablamlarla yaşadım. ablam evlenip izmire yerleşti. ben de üniversiteyi kazanıp orada okumaya gittim. ablam memur, öğretmen. yazın malum tatil onlara. bende parlak, emsal öğrenci. her sene yaz okulundayım. ablam 1 ay istanbula yanımıza gelir kalmaya. bende o bir ay boyunca eniştemle aynı evde kalırım. kolamızı cipsimizi alır filmimizi açar tvde izleriz. baaaak hem de yazın, hem de o sıcakta, baaak hem de şortlarla falan!
    tanımı da yapim her ihtimale karşı: sıcaklarda şortla da evli ablasında yatıya kalabilen kızdır.

  • ulamn 300 lira burs vereceksiniz, istiyorsunuz ki tüm akrabalarım ölmüş olsun, tutunacak dalım kalmasın, sakat kalayım.insafsızlar...

  • - pardon hanımefendi bebeğinizi düşürdünüz.

    + bu benim değil kendisini ilk defa şimdi görüyorum.

    - ama sizden düştü.

    + öyle mi? dur bi bakiym (karnını kontrol eder). aaaa evet benim galiba. çok teşekkür ederim çok naziksiniz.

    - rica ederim.

  • asla bir battaniye içine michelin maskotu koyan baba değildir.

    efenim bilen bilir,eskiden kamyonların üzerinde süs niyetine michelin maskotları takarlardı.
    amcamın kamyonundaki süs bi şekilde bizim eve geliyor.

    derdimi tam anlatamasam da şöyle bir şey ;
    http://2.bp.blogspot.com/…elin-lastik-adam-foto.png

    ben bebekken bana göz kulak olan babam,o sırada merdiveni süpüren anneme bi şakar yapar.
    sarılı olduğum battaniyenin içinden beni çıkararak michelin maskotunu güzelce yerleştirir.merdivene çıkarak "-ulan bu çocuk ne çok ağlıyo bee !" deyip maskotlu battaniyeyi merdivene doğru fırlatır.annem de ne yapsın çığlık,feryat figan...

    bu ne ki amk...

  • onedio'nun hitap ettiği kitle düşünülünce umarım sözlüğün eline verir de sözlük daha okunabilir bir yer haline gelir. amin.

  • anlamıyorum.

    söyleyecek o kadar çok şeyim, dışarı vurmak istediğim o kadar çok duygu var ki…

    baştan söyleyeyim, vicdani retin olması gereken bir hak olduğunu, askerlik konusunda en mantıklı ve zaten olması gerekenin de profesyonel ordu şekli olduğunu düşünüyorum. açıkçası diğer ülkelerin uygulamalarından çok haberim yok. ancak yine askerlik yapmak isteyenlere askerlik açık olabilir. herkesin kendi inancı, düşüncesi… deli gibi askerlik yapmak isteyenler de olabilir tabii.

    yalnız ben anlamıyorum. vicdani ret çıkacak diye etekleri tutuşan, vicdani retçilere ‘defolsun gitsinler madem’, ‘bunu da mı görecektik’, ‘şehitlerin ahı bulur sizi’ diyen; hiçbir hedef, amaç, sonuç yokken göz göre göre binlerce gencin bir hiç uğruna ‘şehit’ olmasını normal bulan, boş yere gencecik yaşta ölmek istemeyen insanlara demediğini bırakmayan insanları anlayamıyorum. zorla askere alınan, üstüne üstlük bu zorunlu görevi komutanlarından dayak yiyerek, komutanlara, komutanların ailelerine hizmet ederek, birkaç aylık ne idüğü belirsiz ‘eğitim’ sonrası ellerinde silahlarla, kedinin önüne mama koyar gibi teröristlerin önüne konulup güya ‘savaşarak’, psikolojileri bozularak geçiren ve daha da kötüsü bundan hiç gücenmeyen insanları anlamıyorum, anlayamıyorum.

    ‘’ben askere gider şehit olursam, karıma çoluğuma çocuğuma n’olur, kim bakar kim sahip çıkar?’’ diye soran adama, ‘’bunca zaman kaçmasaydın’’, ‘’ sanki her giden şehit oluyo ya sen de’’ diyen zihniyeti gerçekten anlayamıyorum.
    askerlik vatan borcu falan değildir. kimse kusura bakmasın, ben bu vatan için ölmeyi göze almam. benim öyle bir borcum yok. ‘askerlik yapmak istemeyen zaten hayındır, vatansızdır’ diyen insanlara cidden çok sinirleniyorum. o kadar cahiliz ki. o kadar saçma salak şeylerle yıllardır uyutulmuş, gözleri kapatılmış, mutlu olmayı bilmeyen, istemeyen bir halkız ki.

    diyor ki, ‘’yazıklar olsun’’ diyor; ‘’türklük diye bir şey de kalmadı’’. gözleri abartılı milliyetçilikle, saçma sapan ideolojilerle, dinle, mantık dışındaki her şeyle boyanmış insanlar. kusura bakmayın, türklük eğer bu şekilde savunduğunuz şeyse, ben türk de olmayayım dostlar. size kalsın türklük. gidin askere terörist öldürün, ölün. çünkü terörist öldürmekle, ölmekle pırıl pırıl bi ülke olcak türkiye’niz. komutanın karısına iyi vakit geçirtirseniz hemen bitecek terör, fakirlik, mutsuzluk. patatesleri düzgün soyarsanız muhteşem bir türk olursunuz işte.

    ben dinine de, vatanına da düşkün kimseye kötü bir düşünce beslemez, kötü söz söylemezken sırf düşüncelerim doğrultusunda boş yere ‘hizmet’ etmek istemiyorum diye ‘vatansız, vicdansız, beş para etmez’ biri olduğum için bu isyanım. askerliğin ‘vatan borcum’ olduğunu düşünmüyorum diye, sanki haberlerini duyduğumda üzülmüyormuşum sandıkları şehitlerin ahının en büyük belam olmasını istedikleri için. kusura bakmayın, vatanı korumak, terörü önlemek, engellemek, yok etmek benim işim değil, devletin işi. askerin işi. ama ben asker değilim. kurarsın adam gibi ordunu, kum torbasından set çeker gibi sokaktan adam toplayıp dizmezsin sınıra. o zaman ne yaparsan yap. ben öğrenciyim, belki bilim adamıyım, belki sanatçıyım, belki beş parasız işsiz bi adamım, belki anneyim belki babayım. ama kusura bakmayın, asker değilim. eğer türklük askere koşa koşa gitmekse, türk de olmayayım ziyanı yok. şehit olmak istemiyorum diye vicdansızsam, en vicdanlı siz olun. inanın hiç önemli değil, en yüce türk siz olun.

    nasıl diyor siz,

    her türk asker doğar. heh.

    ben anlamıyorum ondan.

  • hezarfen ahmet celebi hikayesini anlatırken lafa 4.murat doneminden bahsederek giren, anlatırken de "zamanında 4. murat malbora,puro,pipo, tum tekel urunleri,artı viski malibu gibi tum keyif verici maddeleri yasaklamıstı, e tabi bunlar yasaklandıgı icin de halk kendini icatcılıga mucitcilige vermisti" diyerek beni benden alan, kelimenin tam anlamıyla yaran insan...

  • diğer yorumcular 3 kulübün şampiyonluk şansı için yakın yüzdeler verirken rok'un tahmini geldi ekrana ;

    gs %100
    fb %0
    bjk %0

    ertem: rasim neye göre verdin bu yüzdeleri?
    rok : tamamen net ve objektif.