hesabın var mı? giriş yap

  • "kucaklayıcı devlet" oyununa sarıldıklarına göre demek ki saray'da işler hiç iyi gitmiyor.

    edit : klasik "17 senedir senin yaşantında ne değişti bir söylesene , alkolün gece gezmelerin vs. neyine engel oldu bu iktidar ?" söylemli aymazlığı granitleşmiş vatandaşlarımızın da dikkatini çektiğine göre doğru mesajı veren entry olmuş, elinize sağlık.

  • ekmekle pilicin aynı fiyat olması dehşet verici. şaşkınlık anlamında değil ciddi manada dehşet verici

  • mark elam'a göre postfordizm 3 perspektiften incelenebilir: 1- neo-schumpeterci, 2- neo-smithçi, 3- neo-marxist (regulasyon okulu)

    neo-schumpetercilere göre postfordizm kondratiev dalgalarinin gösterdiği yeni bir yaratıcı yıkımdır. yani yeni tüketim ürünlerinin üretildiği, yeni üretim ve dağıtım methodlarının oluştuğu dönemdir. bu bakış açısına göre postfordizm bir teknolojik devrimdir. (1) daha verimli üretimin sağlandığı, (2) görece maliyetin (relative cost) düşürüldüğü, (3) neredeyse sınırsız arza imkan tanıyan, (4) emek girdisini ise esnekleştiren yeni bir üretim teknolojisine verilen isimdir. bugün 5. kondratiev dalgasinda yaşıyorsak, bu "enformasyon teknolojileri" tarafından yönlendirilen bir çağdır. ve bilginin akışkanlığı ve bu akışkanlığın teknolojiye kattığı artı-değer neo-schumpeterci post-fordizm bakış açısını özetler. toyota paradigması bu teknolojik devrimi en iyi özetleyen örnektir belki de.

    neo-smithçi perspektife göre, postfordizm aşırı iş bölümünün oluşturduğu kitle üretiminin bittiği; ve david harveyin tanımına göre yerini esnek özelleşmenin (flexible speacialization) aldığı yeni bir üretim şeklidir. ama yeni olmasıın sebebi teknolojik devriminden ziyade ortaya çıkardıkları daha insani ve işçiyi özgürleştiren üretim sistemidir. piore ve sable'nin daha çok savundukları bu perspektif daha çok modern dünyanın oluşturduğu ikili bölünmeye (dual divide) vurgu yapar. smith'in teknolojiyi üretimde dışsal görmesi ve üretimi artıran asıl faktörün iş bölümü olduğunu savunmasından esinlenerek neo-smithçilerdir.

    neo-marxist perspektife göre ise post-fordizm kapitalizmin yeniden üretilmesi sonunda ortaya çıkar (reproduction of capitalism). gramsciye atfederek bu üretim sisteminin oluşturduğu hegemonya üzerinde durur. üretim şekillerini neo-marxistler genelde iki şekilde incelerler: (1) birikim rejimi (regime of acculmulation) ve (2) denetim rejimi (modes of regulation). post-fordizm bu bağlamda esnek bir üretim şekli ile hegemonik bir denetim şeklinin kesişimide durur. taylorizmde olduğu gibi insanı hayvansallaştırmasa da, neo-smithçilerin söylediği gibi yeniden zanaati getiren, emeğe değerini veren bir üretim sistemi de oluşturmamaktadır. fordizm'deki işçi-sendika ilişkisi bitmiş, işçinin depolitize olması süresi başlamıştır. toyota paradigması genelleştirilemez ve emekçinin özgürleştiğini kanıtlamaz. işçiyi yeniden köleleştiren bir üretim sistemidir. kapitalizmin sendikaların yükünden ve devlet denetiminden kurtulmasını sağlamıştır.

  • eğer ''kadın haklı'' temalı entry girenler ak troll değilse gerçekten büyük bir sorun var.

    kimse ''seni gazetecilik yaptıgın için hapse atıyoruz'' demez. o kişiyi önce terörist, hain, ajan vs ilan eder ve daha sonra içeri atar.

    ece sevim öztürk sadece 15 temmuz dosyasını incelediği için içeri atıldı, ceza yedi ve 6 ay tutukluluktan sonra daha birkaç gün önce serbest kaldı. ancak şunu farkettim, siz böyle gazetecileri zerre haketmiyorsunuz.

  • hakkında yapılan özel şirketlerin borcunu en olmadı devlet üstlenir kriz yaşamayız yorumları oldukça ürkütücü olan krizdir.

    burada büyük oranda devletin borcunun muadil ülkelere göre oldukça düşük gsmh oranı üzerinden bu yorumda bulunulmuş fakat oranın paydası olan gsmh’nin dolar bazında olması gerektiği ve ciddi düşüş yaşayabileceği dikkate alınmamış gibi geliyor bana.

    öncelikle devletin şu anki borcunun kahir ekseriyeti tl cinsinden ve bu durum devlete bu parayı ödeme, veya maliye politikası ile enflasyon yaratarak ödememe/kısmen azaltma hakkı/seçeneği veriyor. tek kalemde bütün özel sektör borcunu üstlenecek değil elbette devlet ama ben borcu üstleniyorum tl olarak ödeyeceğim deme hakkı yok zira alacaklı için tl’nin bir hükmü yok.

    dolayısıyla, böyle bir üstlenme devletin borç dağılımında ağırlığı tl’den alıp dolara verir. bu durumda olası bir dalgalı kur devalüasyonu, evet tcmb sağ olsun literatüre böyle bir kavram sokmayı başardı, durumu tamamen aleyhine işler.

    çok konuşulmadı ama rekor büyüme oranı yakaladığımız 2017’de gsmh dolar bazında düştü. ileride, maliye politikası bu döviz borçlarını üstlenmesi durumunda, bu kadar büyüme sağlayacak kadar gevşekleştirilemez bu aşikar.

    bu noktada da şu soruyu sormak istiyorum. özel sektör döviz borcunu devlete verdik, kamu borcu/gsmh sabit gsmh için bile bir anda %60’a fırladı belki de daha fazla zira doların yönü yukarı ve dolar bazlı gsmh’nin yönü maalesef aşağı hangi makroekonomik koşullarda bunun yapılacağı çok önemli, e artık genişlemeci maliye politikası izleyecek marjın da kalmadı ha illa izleyeceğim dersen de kuru zıplatır maliyet enflasyonu yaratır döviz borcunu da artırırsın, reel olarak büyüse bile dolar bazında küçülecek bir gsmh beklentisi ile beraber, ki 2017’de bile bu olmuşsa sıkı maliye politikasının izlenmesi gereken yıllarda kesin olur.

    yani maliye politikasının büyümeye katkı verme ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırdıktan sonra, borcun ödeneceği 3-4 yıl belki de daha uzun süreler boyunca ekonomi reelde yüzde kaç büyüyebilir ve bu durumun stagflasyona yol açmayacağının garantisini hangi ekonomist verebilir?

    ben şahsen ülkem adına ekonomik krizi stagflasyona yüzbin kere tercih ederim/ederdim. krizden çıkmamız 1 yıl sürmez, bakınız 2008-9 global krizi, stagflasyondan ise öyle kolay kolay çıkamayız. bu ülke 4-5 sene üst üste %2-3 aralığında büyürse işsizliğin ve bunun yaratacağı sosyal tansiyonların hakkında herhangi bir ekonomistin fikri olabilir mi?

    bir not da kısaca genel borçluluk oranları için eklemek istiyorum. gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş olan ülkeler için bu oranların farklı ele alınması giderek elzem hale geliyor. gelişmiş bir ülkede devlet %3’ün üzerinde bile bütçe açığı verse eğer özel sektörü cari fazla verecek kadar iyi durumdaysa bu genel makroekonomik verilere sadece talep enflasyonu olarak yansır o da eğer devletin ekonomi üzerindeki ağırlığı yüksekse.

    hani hep karşılaştırma yapılır ya, türkiye’de toplam borç/gsmh oranı atıyorum almanya’dan, fransa’dan çok çok daha iyidir denir. aynı oranı türkiye’de yakalasanız ağır ekonomik kriz yaşanır çünkü katma değerli üretim yokluğundaki devasa bütçe açığı paranın dolaşım hızını artırarak cari açığı patlatırdı. bu gibi gelişmiş ülkelerde zaten dış ticaret fazlası, devlet bütçe açığının krize yol açma eşiğini çok yükseltir.

    bu durum da, devlet bütçe açığı/gsmh ve/veya kamu borcu/gsmh oranları gelişmekte olan ülkelere oranla çok yüksek olsa bile ne devalüasyona yol açabilir, zira dış ticaret fazlası bunun önüne geçer, ne maliyet enflasyonu yaratabilir, zira devalüasyon yokluğunda maliyet enflasyonu olmaz, ne de ciddi bir talep enflasyonu yaratabilir zira güçlü dış ticaret fazlasının bütçe açığının çok üstünde olduğu bir durumda yaratılacak olan talep enflasyonu güçlü üretim ağıyla baskılanabilir.

    tabii ki hiç sorun yaratmaz demiyorum ama sorun yaratma eşiği bizim gibi gelişmekte olan ülkelere nazaran çok yüksektir diyorum. bunun da nedenlerini iyice açıklayabildiğimi düşünüyorum.

    bu bağlamda kusura bakmayın ama özel sektörün döviz borcunun kahir ekseriyetini devletin üstlenmek zorunda kalması demek, döviz bazlı kamu borcu/gsmh oranının bir anda yükselmesi, aynı zamanda genişlemeci maliye politikası yapılamayacak olması nedeniyle 3-4 yıl boyunca reel bazda ortalama %2-3 arası bir büyüme, globalde değer kazanan dolar nedeniyle ekonomi reelde büyüse dahi kısmî enflasyon geçişkenliği nedeniyle döviz bazlı gsmh’nin küçülme riskinin yüksek olması, ki rekor kgf teşvikli 2017 yılında dahi dolar bazlı gsmh küçüldü, bu nedenle devletin borcu ödemesine rağmen döviz bazlı kamu borcu/gsmh oranının beklenenden daha yavaş düşme ihtimali nedeniyle 3-4 yıllığına stagflasyona merhaba demektir.

    size yalvarırım, özel sektörün borcunu devlet üstlenir kamu finansman durumu çok iyi bir şey olmaz gibi bir fikirden vazgeçin. son noktada borcun devlette ya da şirkette olması gördüğünüz gibi borç ödenemediği durumda bir şey değiştirmiyor. genel düzeyde kamu yerine özel sektör borçlanmasının avantajı, seçilmişler tarafından yönetilen devlet bütçesinin kendi parasını yöneten özel sektöre nazaran daha iyi olamayacağı varsayımına dayanıyordu. eğer özel sektör borcunu yönetemez hale gelirse bunu devletin üstlenmesi stagflasyondan başka bir sonuç getiremez.

    bu ülkenin ekonomik yapısının bir an önce borçlanmadan veya verimli borçlanarak büyüyecek şekilde revize edilmesi şart hale geliyor. önemli olan global düzeyde faizlerden ziyade faizlerin ivmesidir. faizler düşüş trendindeyken her sene daha fazla da borçlansanız, döviz bazlı borç/gsmh oranı iyileşir ama faizler artmaya başlarsa, aldığınız borç katma değersiz üretim yapam ekonomi yapısıyla ancak ve ancak borç/gsmh oranını döviz bazında artırmaya yarar. göstergeleriniz de hızla bozulduğunda daha yüksek faizle borçlanabilir hale gelirsiniz bu da günün sonunda ekonomik yapı değişmezse bir kısır döngü yaratarak oranınızı daha çok yükseltir.

    edit: imlâ

  • gidin efendim. damak çatlatan cağ kebabını bir tadın. ya da emirşeyh'de köfte ziyafeti çekin. ardından kadayıf dolması ile lezzetin nirvanasına ulaşın. üstüne güzel bir semaver çayı için. taş mağazalarında dolaşın, çifte minareyi görün, erzurum evlerini ziyaret edin. aziziye tabyalarında tarihi hissedin. sonra ilk otobüse veya uçağa atlayıp geri gelin. yaşanmaz olum orada.

  • en agresif söylemi boya takıntısı olan aramasındır. arkadaş öyle bir tavır takınırlar ki bu adamlar, araba komple baştan aşağı boyanmış artık başına ne geldiyse, ama sen bunu sorarak sanki adamın anasına küfretmiş olursun.
    alıcı: neden boyalı araba
    satıcı: boya takıntısı olan aramasın kardeşim keyfe keder boyalı (bak lafa gel şimdi, adam diyor ki bir cumartesi günü evde otururken ne yapsam diye düşündüm gidip arabayı keyfekeder komple boyattım sanayide, sorma ama niye yaptım)
    yani utanırsın o an kendinden lan ben ne kadar hayvan ne kadar pislik biriyim ki bu mükemmel adam ve araçta boyayı dert ediyorum diye. kendine gelirsin o an.