hesabın var mı? giriş yap

  • paşanın elinde bir baston var ya hani fotografta, hah iste o baston... dedigim fotograf. anladin sen onu.

    başlık başa editi: ulan ne var da yazıp sonra siliyorsunuz afedersin. başlık başıma kalmış. hırtın biri gaziye laf ediyordu işte. caps veren yazarlar olmuş fotoğrafla ilgili, merak edenler baksın.

  • 1. batman ve spiderman arasındaki en önemli fark birisinin mütevazi bir öğrenci (spiderman), diğerinin bihruz bey misali ukelâ bir mirasyedi olmasıdır. spiderman delikanlı gibi hiçbir alet edevata gerek kalmaksızın muhtaçların yardımına koşarken, batman artisti bmw sponsorlu araçlarla göz boyamak ister; kadın peşinde koşar. oysa spiderman öyle midir? aşkını içine gömen bir anadolu çocuğudur tabiri caizse

    2. spiderman örümcekimsi bir yarı mutanttır, batman ise taklitçidir, kolpacının, korsancının tekidir. atletik vücudu ve kas gücü dışında hiçbir olağanüstülüğü yoktur. belki de bu nedenle sadece geceleri takılmaktadır.

    3. birini örümcek sokmuştur ama ötekini yarasa sokmamıştır. ya da sokduysa bile bu gerçek bizden gizlenmiştir. (bkz: yarasa neresiyle sokar sorunsalı)

    4. batman ingiltere kökenlidir, tetikçidir (endüstri devrimi üretimi allahsızın tekidir yani). spiderman ise amerikancıdır, mandacıdır, narkotikçidir (ne de olsa kimya öğrencisi falan gibi birşeydi).

  • sol orta bölüme gizlenmiştir. kaşarın rende halini düşünecek olursak o rendelenmiş parçalardan en fazla 3 tane barındırır.

  • istanbul gibi bir şehirde asla eleştiremeyeceğim ailedir. sahile uzak bir yerde oturuyorlarsa bahsettiğiniz o açık hava, deniz kenarı, park gibi alanlara ulaşmak saatlerini alır. arabayla gezseler ayrı dert, toplu taşımayı kullansalar ayrı dert. her hafta her hafta balkonda oturmak da biraz sıkar. dolayısıyla geriye tek bir alternatif kalıyor, o da avm'ler.
    azıcık kafayı çalıştırırsanız, bu aileleri değil bu ailelerin mahkum edildiği alternatifsizliği garip bulursunuz. herkes aptal bir siz akıllı değilsiniz.

  • haksızlığa uğradım, soyuldum, ölümle tehdit ediliyorum, şu herif evimi benden çaldı, aç açıkta kaldım, karda kışta soğukta yatıyorum desem, bana bugün git 6 ay sonra gel diyecek mahkemeler konu berat beyin 150 milyar doları olunca jet hızıyla entry sildiriyor.
    ülkedeki hukuk sisteminin, onu yönlendirenlerin ve onu yönlendirenleri yönlendirenin ben ...

  • hayatımın en hızlı ve en uzun koşusunu yaptığım otobüs türü.

    sanırım lisede falandım, dedem vefat edeli çok olmuş, babaannem yalnız yaşıyor, ben de tek torunum. hem yalnız kalmasın hem de rahat rahat sigara içebileyim diye sık sık babaannemde kalıyorum. bu yüzden, hafta sonlarımın büyük bir kısmı babaannemin evinde geçerdi. ona gideceğim zaman annem elime sürekli bir şeyler tutuştururdu ki, sağa sola takılmadan direkt babaanneme gideyim diye. yine böyle bir gün, elime beşer litre çiğ inek sütü verdi. toplamda on litre! yoğurt yapacakmış pamuk kraliçem. sanki nereye gidiyorsam, o dönemin modası olan apartman topuklu ayakkabılarımı giyip, şıkır şıkır da süslenmiştim ama kombinime hiç yakışmayacak olmasına rağmen aldım sütleri ve gittim otobüs durağına.

    orta kapı yerine arka kapıdan inerseniz, kendinizi yan mahallede bulacağınız kadar uzun olan körüklü otobüs çok geçmeden geldi. babaannemin evi ve bizim evin arasındaki güzergah sakin olduğu için ayakta yolcu pek olmazdı. ön kapıdan otobüse bindim ve kendini formula 1 pilotu sanan şoför aniden gaza bastı. ne olduysa ondan sonra oldu.

    zaten iki elimde beşer litre süt, ayağımda topuklular var, şoförün gaza basmasıyla otobüsün arkasına doğru depara kalktım. nereye takılacağım endişesi ve sütlere bir şey olmasın paniği yüzünden bitmek bilmeyen koşuya, bir de arka camdan uçup gitme korkusu da eklenince çığlık bile atamadım. sütlerin eşit ağırlığının bedenime kazandırdığı dengeyi topuklu ayakkabılar bozsa da nihayet otobüsün arkasına vardım. daha doğrusu kapaklandım. siz hiç ayağınızda topuklu ayakkabı varken elinizde on litre sütle otobüsün koridorunda istemsizce koşup arka cama sinek gibi yapıştınız mı? canımın çok acıdığını ve otobüsteki insanların “kızım bıraksana sütleri!” diye bağırdıklarını çok iyi hatırlıyorum ama sütleri elimden asla bırakmadım. bir de ayağımdaki ayakkabıların otobüsün içinde çıkardığı o korkunç takırtıyı unutamıyorum.

    yani demem o ki, nakliyede üstüme tanımam. canım pahasına malınızı korur kollarım ve size sapasağlam ulaştırırım. fiyatta anlaşabilirsek, kırılacak, dökülecek ve sizin için değerli olan her türlü eşyanızı itinayla taşırım.

    rainbow chaser güvencesiyle.

    malınız malımdır.

  • sanırım islamiyet yerine farklı bir din arayışı için ar-ge bütçesi olarak ayırdılar.araplarin son kez bizi arkamızdan vurmasindan ötürü elzemdi zaten.

  • bilecik = dalak

    - dalağı aldırdım abi
    - dalak ney lan? normalde nerde ki o? bi eksikliğini hissediyor musun?

    iğrenç bir ankete alet oluyormuşum hissi var ama yazmadan edemedim.

  • helena bonham carter ile 13 yil suren birlikteliklerini sonlandirmis. benim merak ettigim, johnny depp'in velayetini kimin alacagi !

    edit: espriyi caldigimi ima eden bir kac entry var sagda solda, asagida ! 2007'de gosterime giren sweeny todd the demon barber of fleet street filminin galasi roportajini izlemistim televizyonda. yonetmen tim burton ve basrol oyunculari depp ve carter'di. carter'a da uclu arasindaki iliskiyi sormuslardi. o da depp oglum gibi, hep birlikteyiz demisti! taaa, o zamandan beri ana-baba-ogul olarak izlerdim hep filmleri. ayrildiklarini da duydugumda, oglan ortada kaldi diye bu entry'i girdim !

  • hakan balta'nın bilalle ikili mücadelede yere düştüğü bi pozisyon var. hakan balta hakeme elini kaldırdı "hani faul hoca" gibilerinden. ben de şaşırdım, ya bu efendi çocuk hakeme itiraz falan etmezdi, bu da mı çirkef oluyo acaba diye düşündüm. sonra yakın çekim gösterdi, meğerse "ayakabbım çıktı, dur bağlayayım" diyormuş hakeme.

    yine şaşırtmadı. sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı. seviyoruz.

    not: dibine kadar bjk