hesabın var mı? giriş yap

  • bilmesi.
    evet adamın çok şey bilmesi, ama ukalalık gibi değil, hmmm nası desem, işinde uzman olması diyim.
    yani ne sorsan yanıtlaması, ya da bir hobisi var diyelim, örneğin caz, adam caz tarihinden, enstrümanlarına kadar her şeyi biliyor mesela,
    ama gösteriş yapmıyor, sırası geldikçe, ona soruldukça tevazu içinde yanıtlıyor.
    bilgi güçtür.
    bilgi diğer tüm defoları kapatır.

  • hiç bir duş jelinin yerini tutamayacağı dikdörtgenler prizması. ne gucci'ler ne armani'ler tükettim de bitmekte olan banyo sabununun verdiği temizlik hissiyatını alamadım. o böyle köpürdükçe, eridikçe, tükendikçe püri pak oluyorum..
    bir banyo sabununun yaşam serüveni ise şu şekilde seyreder;
    -dörtlü paketten ayrılış
    -ilk banyo/üzerindeki baskı logonun erimesi
    -erime
    -erime
    -erime
    -ortadan çok inceldiği için life sürterken ortadan kırılıp katlanma, kareye dönüşme
    -erime
    -life sürtemeyecek kadar küçülünce sabunlukta duran daha evvel küçülmüş başka bir sabunla birleştirme
    -erime
    -son moleküllerin lifin içerisinde kayboluşu
    -ve sonsuzluk

    çok yaşa banyo sabunu.

  • ilk çıktığı yıllarda 500mblık hp usb bellek.gerekçe olarak ''masanın üstü leş gibiydi çöp çölen ne varsa attım.arada kaynamış çöp diye. ne biliyim ben. madem işe yarar birşey adam gibi bi yere koy'' o gün bugündür evin içinde adam gibi yer arayışlarım devam ediyor hala bulamadım.

  • obamaya rahatlıkla o kadar yaklaşıyorlar da mesele o değil. amerikada hiçkimse obamaya hırsız diyemez. hırsız değil de ondan diyemez.

  • hahahahaha muhteşem tespit.

    askerden geldikten 1 hafta sonra instagram'da konuşmaları yakaladım. daha fenası o gecenin akşamı süpriz evlilik teklifi edecektim. her neyse, açıklamamı yaptım, evden çıktım. komşuyduk zaten, 2 dakika sonra kendi evime geldim.

    3 gün sonra, bak abartmıyorum 3 gün sonra evin ordaki şok'da bambaşka bir adama bana sırtı dönükken "hayatım tatlı alalım" dedi. 72 saatte 2.5 senelik ilişkiyi bitirip başka bir adama hayatım dedi.

    sonra da twitter'da orda burda "erkeklerin kalbi yoğğkk, erkolar ölsünnnn" diye ağlıyorlar. ha bu arada ben her gün ağlaya ağlaya işe gidiyorum. çoluğun çocuğun karşısında ağlamamak için tırnaklarımı avucuma bastırıyorum.

    tinder, ot bok derken işin cılkı çıktı. ben artık herhangi bir kadının tek eşli olabileceğini sanmıyorum. güzelinden, çirkinine, akıllsından, aptalına hepsinin yüzbinlerce talibi var. hem de tek tık ötede. senin bakışını mı beğenmedi, istediğin bir şeyi mi yapmadın, paran bi şeye mi yetmedi, akşam eve geç mi geldin, hoooop tek tıkla aradığı yeni adam karşısında....

    sevgilerle.

  • ders: din kültürü
    soru: insanın hür yaratılmasıyla ilgili ayet yazınız.
    cevap: şüphesiz ki allah insanı hür yaratmıştır.

  • sabah yazarı hilal kaplan'ın yaptığı alkışlanası savunmadır.

    kaplan, 5 yıl önce 15 temmuz'da gerçekleşen darbe girişimini hatırlatarak, bu nedenle erdoğan'a tam teşekküllü ve ultra lüks bir yazlık saray yapıldığını yazmış.

    işte bu kadının da yeteneği bu. kimsenin göremediği o küçük noktaya görebiliyor. mesela biz adam orada sefa sürecek, ejder meyveli smoothielerle ferahlayacak, torunlarıyla deve güreşi yapacak zannediyorduk. iyi ki hilal kaplan'ı okuyoruz da gerçekleri öğrenebiliyoruz.

    bu arada 15 temmuz da hakkikaten erdoğan'ın dediği gibi "allah'ın lütfu" imiş. kamu bütçesinden masalsı bir yazlık saray yapıyorsun, "15 temmuz'dan korunuyorum" diyorsun. kıyak iş.

  • muhtesem bir site.

    edit: bu entryi kotuleyenler. evet bugun cumle alem youtube'un muhtesem bir site oldugunu biliyor, google'a muhtesem bir site demek gibi birsey. fakat bu entry girildiginde youtube nedir kimse bilmezdi ulan. biz de dehsete dusmustuk milyon tane klibi gorunce, hayret bisi ya...

  • burası dünya üzerinde insan eliyle yapılmış ve varlıkları bir kıta boyutuna ulaşmış yedinci kıta olarak nitelendirilen plastik birikim noktasıdır.

    buranın varlığı ilk 1997'de gemi kaptanı charles moore tarafından fark edildi. (keşfedildi demek istemiyorum çünkü burası hep varolan bir yer değildi burayı biz yarattık. ) moore teknesiyle hawaii’deki bir yarıştan dönüşüyormuş. kaliforniya’ya doğru mürettebatıyla yol alıyorken, tam kuzey pasifik döngüsü’nün olduğu yerde kimsenin varlığından haberdar olmadığı yeni kıtaya rastladığını düşünmüş. moore daha sonra o anı şöyle aktarmış: “önümde göz alabildiğine uzanıyordu. bölgeden geçtiğimiz hafta boyunca başka bir şey göremedim. inanılmazdı, buraların hep el değmemiş okyanus olması gerekiyordu.” şeklinde ifade etmiş. kaşiflerin yaptığı gibi bu alana da ekipten curtis ebbesmeyer, ‘büyük pasifik çöp alanı (the great pacific garbage patch)’ adını vermiştir.

    düşünün ki yıl henüz 1997 ve haftalar süren bir plastik adasıyla yolculuk yapıyorlar. o zamanlar dünya nüfusu ise sadece 5,8 milyardı. şimdi ise 8 milyarı zorluyoruz. tam sayıya ulaşmak isteyenler dünya nüfusu

    her yıl nehirlerden okyanusa 1,15 ila 2,41 milyon ton plastiğin karıştığı tahmin edilmektedir. bu plastiklerin yarısından çoğu suyun yoğunluğundan azdır ve yüzmektedirler. bu yüzen plastikler için belki bir umut var ama asıl korkunç olan ise mikroplastikler. onları toplamanın bir yolu neredeyse yok ve tüm sistemlere karışmış durumdalar. sadece okyanuslarda varlıklarını sürdürmüyorlar, aklına gelecek her yerdeler. (bkz: #121430676)

    bu alanın tahmini boyutu 3,4 milyon kilometre karedir. ve bu alan neredeyse 5 tane türkiye'nin yüzölçümüne eşdeğerdir.

    pek tabi bu alan sabit kalmamaktadır. yoğunluğu az olan plastikler sürekli sürüklenmekte ve yer değiştirmektedir. yine de araştırmacılar bu alanın ortalama olarak 32 ° n ve 145 ° w civarında olduğu belirtmektedir.

    alanı oluşturan plastiklerin büyük çoğunluğu sert polietilenler(pe), polipropilenler (pp), ve terk edilmiş olta takımlarından (özellikle ağlar ve ipler) meydana gelmektedir.

    alan içindeki plastik dört boyut sınıfına ayrılmıştır:
    - mikroplastikler (0,05 - 0,5 cm)
    - mezoplastikler (0,5 - 5 cm)
    - makroplastikler (5 - 50 cm)
    - megaplastikler (50 cm'nin üzeri)

    alandaki parçaların % 92'si 0,5 cm'den büyük nesnelerden oluşmaktadır. ancak 0,5 cm üzeri parçaların okyanus yüzeyinde geçirdiği her saniye onların güneş, dalgalar vs gibi fiziksel koşullardan dolayı parçalanarak mikroplastik olma yolunda ilerlemektedirler. o yüzden mümkün olan en hızlı sürede büyük parçaların toplanması gerekmektedir.

    bu toplama işlemini de "ocean clenup" projesi ile çok basit bir sistem ile toplamaya başlamışlardır. 600 metre uzunluğunda ve 3 metre derinliğinde yüzen bir araçla atıkları toplamaktadırlar. bu sistem su üzerinde yüzen megaplastikleri yakalarken, deniz altında kalan daha küçük parçaları da toplamaktadır. tabi mikroparçaları değil. sistemin okyanusun üç kuvveti ile çalışmaktadır: rüzgar, dalgalar ve akıntılar. araç akıntı ile hareket etmekte ve ilerledikçe ağın içi plastiklerle dolmaktadır. plastikler doldukça bu sistem u şeklinde kıvrılmaktadır. rüzgarlarla yönü değişip atık yığınının her yerine gidebilmektedir. sistemin üzerinde güneş enerjisiyle çalışan ışıklar, çarpışma önleme sistemleri, kameralar, sensörler ve uydu antenleri mevcuttur. böyleliklr sistemin yeri ve ne kadar atık plastik topladığı her an konrol edilebilmektedir. periyodik olarak çöp gemileri gönderilerek u’nun ortasında biriken atıklar toplanmaktadır.

    ama bu sistem tek başına yeterli değil maalesef öyle çok plastik var ki. toplandıkça yerine toplanandan daha fazlası ekleniyor. o yüzden en büyük sorumluluk bize düşüyor. evet bu sistemi değiştirmek için çabalayanlar var ama bu asla bir kuruluşun yada bir topluluğun yaptıkları ile çözümlenemeyecek kadar büyük bir sorun. o yüzden plastik ürünlerin kullanımını olabildiğince azaltmalıyız. kullanmak zorunda olduğumuz plastikleri ise ya gerçekten geri dönüşüme gideceğiden emin olduğumuz şekli ile geri dönüşüme dahil etmeliyiz yada başka bir amaç için kullanmalıyız.

    tabi bu plastik yığınları bize çok uzak nasıl etkileneceğiz ki diye de sorgulayabilirsiniz. kıyılarımızdaki plastik kirliğini buradan görebilirsiniz. plastik emisyonları

    mavi plajlarda tatil planı yapıyorken bence bir kez daha düşünün. yüzdüğünüz o denizler aslında tamamen plastiklerle çevrili. ve hayal edin eğer bu kıyılardaki plastik seviyelerini düşüremez isek ileri de pasifik alanı gibi oluşumlarla karşılamaşmamız imkansız değil. tabi bu kirlilik sadece su ile kalmıyor bunu da unutmayın lütfen besin zincirine karışıyor ve sistemimize dahil oluyor.

  • dünden beri gram altındaki yükseliş ve bankaların altın fiyatlarını alıp satmada açtıkları marj konuşuluyor aslında ikisinin de sebebi aynı. normalde altının spot ve vadeli fiyatı vardır ve piyasa şartlarına göre bu fiyatlar değişir fakat iki rakam aşağı yukarı aynıdır. şu an salgın sebebiyle avrupa'da altın üretimi ciddi zarar gördü, bugün güney afrika'da da altın madenlerinin birkaç hafta kapatılacağına dair haberler vardı yani altının arzında sorunlar var bu da altının vadeli fiyatlarının spota göre anormalleşmesine sebep oldu. bugün spot altın/vadeli altın arasındaki marj %5'leri bile aştı.(80 dolar) şu an 40 dolar seviyesinde. bankalar altını vadeli olarak hedge ettiği için artan maliyetin bir kısmını doğal olarak müşteriye yansıtıyor ve sorunun çözülmesi için bazı kuralların esnetilmesinden bahsedildiğine dair haberler var.

    arz sıkıntısı ile altının doğal primlenmesi çakışınca ilginç bir fiyatlama gördük. bir süredir dolar likiditesi sorunu sebebiyle her şey satılıyordu, dolar alınıyordu ama dün fed'ten gelen mesajlar sonrası likidite paniği şimdilik zayıflamış durumda bu da başta altın olmak üzere bütün varlıkları olumlu etkiledi fakat değerlendirmelerde halen belirsizliklerin yok sayıldığını düşünüyorum. altın uçacak, çökecek yorumlarında bir mantık olabilmesi için önümüzdeki ayların daha öngörülebilir olması gerekiyor.

  • yine gelmiş "masadayız" ekibi! isvicre'yi 3-5 farkla yeneriz hesabı yapan adamın nöronlarını parmakla sayarsın! defalarca söyledik, yine söylüyoruz "milli" diye bir şey yok bitti o devirler. para kazanmanın, cukkalamanın diğer adı oldu "milli, yerli" vb... kelimeler. parayı alana kadar her şey! 10 milyon euro verdin mi? verdin... o sırada futbolcular milliyetçiyiz pozları kesti mi? kesti... orada kapandı defter, şimdi tatil zamanı; enayi fransa, belçika, italya topçulari kıçını yırtıyor! onlar 35 derece sıcakta nefes alamazken bizimkiler karayiplerde partileyecek. yeni türkiye dedikleri buydu işte; hala anlamamanız sizin andavallığınızdan...