hesabın var mı? giriş yap

  • ''sponsorlarımızla görüştük ve yazılı onaylarını aldık. biz neredeysek onlar da orada olacaklar."

    başkanım kendinden yazılı onay almış ahaha

  • kürşad tüzmen'in gençliğinde yaptığını iddia ettiği şey: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/20777197.asp

    --- spoiler ---

    son dönemde sanki çıldırmış gibisiniz...
    - zaten çıldırmış adamım. ‘şu çılgın türkler’i okumadınız mı? atatürk de bir çılgındı. odtü’de ülkücüydüm. devrimcileri dövüp dövüp atıyordum. iki ülkücü vardı: biri kürşad tüzmen, diğeri üzeyir kaptan. ikimiz, 10 bin kişilik okulu sustaya çevirmiştik. zafer çağlayan diyor ya, “eskiden tanışıyoruz” diye. o zaman ülkücüydü, şimdi “kürt’üm” diyor; fark etmez, ülkücü türkücü... odtü’den gider, yükseliş’te onları dayaktan kurtarırdım.
    --- spoiler ---

    dediğine göre iki ülkücü olarak 80'lerde 10bin'lik odtü'yü dize getirmişler.

    (bkz: tutmayın küçük enişteyi)

  • "bilimin "biz neyiz, nereye gidiyoruz, evrenin anlamı ne" gibi muhteşem sorulara cevap vermesini bekliyorsanız kolaylıkla hayal kırıklığına kapılabilir ve mistik cevaplar aramaya başlarsınız. bir bilimci nasıl mistik bir görüş edinebilir bunu anlamakta güçlük çekiyorum çünkü bilim, anlamak... neyse boşverin, eğer düşünürseniz; en azından ben böyle düşünüyorum, yaptığımız şey keşfetmek. dünya hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi edinmeye çabalıyoruz.

    insanlar bana "fiziğin mutlak kurallarını mı arıyorsunuz?" diye soruyorlar. hayır, aramıyorum. sadece dünya hakkında daha çok şey öğrenmeye çalışıyorum. ve eğer her şeyi açıklayan mutlak bir kural varsa öyle olsun. bu çok hoş bir keşif olurdu. fakat eğer milyonlarca katmanı olan bir soğan gibi olduğu ortaya çıkarsa ve biz katmanlara bakmaktan yorulup bıkarsak o zaman da öyledir! her ne türlü olursa olsun bu doğadır, oradadır ve olacağına varır. ve bu nedenle araştırmalarımızda neyi bulacağımıza önceden karar vermeden, yalnızca daha fazlasını öğrenmek için çabalamalıyız.

    bakın, bir şey var; şüphe ve belirsizlikle, bilmeden yaşayabilirim. bence bilmeden yaşamak, yanlış olabilecek cevaplarla yaşamaktan çok daha heyecan vericidir. yaklaşık cevaplarım, olası inançlarım ve değişik konular hakkında değişik derecelerde kesinliklerim var; ancak hiçbir şeyden tamamen emin değilim ve hakkında hiçbir bilgim olmayan bir sürü şey var. ama bilmek zorunda değilim. bir şeyleri bilmemek beni korkutmuyor; amaçsız görünen -ki anlayabildiğim kadarıyla gerçekten öyledir- bir evrende kaybolmuş olmak... beni korkutmuyor. bu nedenle evrenle olan ilişkimizle ilgili özel hikayelere de inanamıyorum."

    richard feynman, 1981

  • fantastik diyaloglar şeklinde gerçekleşeceği belli olan durumdur.

    allen - şu çok popüler siten neyle ilgili?
    ssg - bir sözlük.
    allen - gerçekten mi? süpermiş. (ulan bu türkler matbaayı da çok geç kullanmışlardı zaten, bir sözlük yaptı diye çocuğu el üstünde tutuyorlar, yazık)

  • bi gün, kurstan bir arkadaşım, işyerim civarından geçerken aklına geliyor beni arıyor, hatırımı soruyor. gelsene diyorum, bir çayımı iç, hem görüşmüş oluruz. bir duraksıyor, nefes alıyor, yok diyor, başka zaman. ısrarımı seveyim, hazır diyorum gelmişsin buraya kadar, çık işte yukarı. tamam geleyim de, şey diyor, az önce soğan yedim ben, çekiniyorum o yüzden. saçmalama diyorum, lafı bile olmaz, biz her gün yiyoruz n'olacak allasen. ikna kabiliyetimi yitireyim. neyse, çıkıyor bu yukarı. sarılıyoruz. ben bayılmışım. allah'ım böyle bir koku olamaz. çocuk sürekli anlatıyor, ben daimi gülümsüyorum filan ama, hoşbeşten fırsat bulunca ilk şunu soracağım: soğanı tarlasıyla birlikte mi yedin arkadaşım sen? o nasıl bir soğan yemektir? renkten renge giriyorum, imkanı yok o kokuyu defedemiyorum abi. taktım bi kere. sanki karşımda bizim hüseyin değil de, bir baş soğan oturuyor. kendisi oradan buradan laflarken ben hüseyin'i ince ince kıyıyorum, pembeleşinceye kadar kısık ateşte çeviriyorum. o koku gitmiyor. bi yarım saat sonra kalktığında tekrar sarılıyorum. yaşama sevincime.

  • bu meselede anlamadığım kekoluk galatasaray'ın yıldızlarını silme meselesi. katılalım katılmayalım bir 5 yıldız claim'i var dolayısıyla hadi kendine 5 yıldız koydun bunu desteklemek için diyelim , la olm bizimkileri niye siliyorsun, başkan , basın sözcüsü vs. olsam ilk işim kim yaptıysa kim karar verdiyse onu kovmak olurdu.

    sadece şu bile senin psikolojik olarak bu sidik yarışını kaybettiğini gösteriyor.

  • feminizmi yasam bicimi haline getirirsiniz... kısacık saclarınız yoksa da maskülen hareketleriniz, kadınsı tavırlara karşı gıcığınız vardır...

    bir erkekle yemege cıktıgınızda hesabınızın onun tarafından ödenmesi sizi deli eder. "saat gec oldu evine bırakayım seni" cümlesini duydugunuzda siniriniz tepenize cıkar. kücük kız cocugu muamelesi görmekten nefret edersiniz. size göre, siz diger kadınlardan farklısınızdır... cünkü digerleri, diger kadınlar, onlar, gece gec saatlerde eve bırakılmaktan hoslanırlar. hatta "odana gir pencereden bana el salla" diyen bi erkek beyaz atlı prensleridir.

    birgün karsınıza o cıktığınga hayatınızdaki tüm kavramlar tepetaklak oluverir. cok da tenha olmayan bir sokaktan geçerken "tekin degil buralar, istersen koluma gir" dediginde hayatınızda ilk defa bir erkegin sizi koruyan tavrı hoşunuza gider. sizi taksiye bindirdiginde taksinin plakasını alması sizi rahatsız etmedigi gibi icinizi garip bir güven duygusu kaplar. eskiden eve sağsalim gittiğini haber vermek, erkek arkadasa, hatta erkek egemen topluma hesap veriyor olmak kategorisine girerken artık sırf onun sesini duymak icin bile yapılabilecek birseydir.

    kısacası, siz de artık o hep elestirdiginiz sıradan kadınlardan, sıradan insanlardan oldugunuzu fark edersiniz. sadece acıga cıkması biraz uzun zaman almıstır. sadece bu kadar sevebileceginiz biri gec cıkmıstır karsınıza...

    gün olup, kırık kalbinizi elinize alıp cekip gitseniz bile ona tesekkürü borc bilirsiniz.
    "saol sevgilim, bana sıradan biri oldugumu fark ettirdigin icin..."