hesabın var mı? giriş yap

  • wrap wrap yapın da ass'inize sokun demek istediğim kelime.

    allah cezanızı versin ulan. adam açmış bir kıytırık dürümcü dükkanı. dürüm değil de "wrap" yazmış. wrap ne lan wrap? dürüm derken varoş mu kaçıyor? dilinden bu kadar utanıyorsan ne diye bu ülkede yaşıyorsun ki?

    hangi ara bu kadar küreselleştin de önünü yabancı müşteriden alamıyorsun a özenti gebeş.

    oh be!

  • ister milli güvenlik kurulu toplantısı, ister bilimsel bir seminer, ister konferans ister sempozyum, ister kına gecesi olsun bugün hala bu sesi duyuyorum yüreğimin ta derinlerinde bir yerde...

    canım ne kadar kola içmek isterse istesin, evde kola varsa mecburen "ben bir fanta veya sprite alayım" diyorum usulca...

    hep o sesi duyuyorum: "oğlum bak paranızı çarcur etmeyin... ha dışarda bir yerde oturdunuz. tabii oturacaksınız, arkadaşlarınızla... onlar bir şey içiyor, siz içmiyorsunuz olmaz. ama evde kola varsa kola içmeyin de gazoz için... evde zaten var kola, yazık değil mi paranıza?"

    evet bu ses hala kulaklarımda çınlıyor. işte bu yüzdendir ki eşek kadar adam oldum, canım ne kadar isterse istesin kola içemiyorum. gözlerim doluyor. "hayırdır gofret beyin?" diyenlere... "fantanın asidi gözümü yaktı" diyorum.

    kahrolsun orta sınıf ailelerin hayata tutunma stratejileri!

    kahrolsun çocukları psikopat yapan orta sınıf hesapçılığı!

    çocukluğumu, ilk gençliğimi elvan gazozuna, yedigün'e, fanta'ya verdim, yanıyor yüreğim a dostlar...

  • türkçe konuştuğunuzda sizi anlamayan birinden ayrılıp, türkçe konuştuğunuzda sizi anlamayı reddeden birine dönmektir.

  • türkiye'de seçilemez çünkü:

    -ayı değil
    -eğitimsiz değil
    -cahil değil
    -kibirli değil
    -diktacı değil
    -"ben ben ve bennn"cil değil
    -sataşmacı, kavgacı değil
    -nabza göre şerbetçi değil
    -yalancı değil

  • astroloji ve astrolojiye dair her şeyden tiksininen biri olarak yeni tanıştığım insanlara karakterini anlamak adına burç sormak yerine favori hogwarts binalarını soruyorum. bence bunun kadar doğru bir karakter tahlili yok.

    şimdi bunlar genelleme elbette. ben öyle değilim diyebilirsiniz. ama bence öylesiniz. frp sınıflandırmasını sonradan ekledim. bunları da terchi etmediğinizi düşünüyor olabilirsiniz. ama bence ediyorsunuz.

    gryffindor: eğer tanıştığınız insan size favori binam gryffindor diyorsa o insanı pamuklara sarın. bu insanın sıradan olmakla hiçbir problemi yoktur. sıra dışı olmak için kendini abuk subuk sınıflara sokmaya uğraşmaz, karakterini belli ideolojilerle kısıtlama peşinde koşmaz. ne söylüyorsa odur. dürüsttür, samimidir. ancak biraz yersiz ve içini çok da dolduramadığı bir kahraman kompleksine sahip olabilir. dünyanın kendi çevresinde döndüğünü düşünüyordur fakat gerçek hayatta başkalarının hikayesinin figüranı olabilir. frp'lerde lawful good human/paladin seçer, fazla kurcalamaz fantastik evreni. böyle "düz insan" olması rahatsız edebilir ve sıkıcı olabilir zaman zaman.

    hufflepuff: bence hufflepuff'ım diyorlarsa bunlar mevcutta oldukları durumla çok barışık insanlardır, oldukları gibi mutludurlar. gryffindor'a benzer bu açıdan. fakat önemli bir farkı kendi sıradanlıklarını, hatta underachiever doğalarını gereğinden fazla içselleştirmişlerdir, yüksek hayaller peşinde koşmazlar. konfor alanlarından çıkıp kendilerini geliştirmekten çok uzakta kalmışlardır. iyi insan olmaya önem verirler ama iyi insan olmanın tek başına yeterli olmayacağını göz ardı ederler. ya da daha fazlasını yapabileceklerine inanmadıkları için buna inanmayı tercih ederler. frp'lerde halfling ya da gnom tercih ederler, support sınıfı olurlar, arkanızı kollarlar.

    ravenclaw: ravenclaw olduğunu düşünenler toplumun geri kalanından daha zeki, daha soğukkanlı, daha özel olduğuna inananlardır. bazıları gerçekten inandıkları kadar zekidir, bazıları görece daha zekidir ama bazıları da "ben sapyoseksüel seviyorum" diyen fakat dahi anlamındaki de'yi bile ayıramayan insan modelidir. özellikle üçüncü grup zeki olmaya ihtiyaç duyar çünkü onları toplumun gerisinden ayırabilecek başka başarıları yoktur, eldeki üç beyin hücresine sıkı sıkı tutunurlar. hangi grup olursa olsun zeki ve üstün olduklarına duydukları bu güven biraz yorabilir. sosyal açıdan çok yetenekli değillerdir. sosyal açıdan çok yetenekli olmayan kurgusal karakterlerin gizli deha olduğu kurgusal karakterleri kendileriyle özdeşleştirirler. sherlock dizisini severler. frp'lerde elf ya da yarı elf olurlar, sorcerer ve mage gibi üzerine düşünme gerektiren sınıfları seçerler.

    slytherin: bunlar şeker ötesi şekerdir ya. gerçekten hogwarts'a gitseler seçmen şapka "ben ama slytherin" demelerine fırsat bırakmadan alır hufflepuff'a koyar. ancak hufflepuff olanlar iyi insan olmayı içselleştirirken bunlar iyi insan doğalarından utanırlar. gerçek hayatta çok iyi, çok naif, sesleri çıkmayan insanlar oldukları için kötü olmanın fantezisini kurarlar. kötü olsalar belki daha havalı, daha güçlü olacaklarını düşünürler. değil ama. siz öyle de güzelsiniz. kendinizle barışın. bu insanlar breaking bad'deki walter white'ın hikayesinin de bir cautionary tale olduğunu pek anlayamayıp ona kötü olduktan sonra edindiği güç nedeniyle hayranlık duyabilirler. ya da star wars'ta dark side'a geçenlerin talihsizliklerine yapılan vurguları kaçırıp kırmızı ışın kılıcı fantezisi kurabilirler. "bu hayatta iyiliğimizden kaybediyoruz" yalanına inanırlar. halbuki bu yalanı terk edip gerçekten kaybetme nedenlerine odaklansalar kendilerini geliştirebilirler. frp'lerde orc ya da elf seçerler, rogue ya da warlock olurlar.

    harry potter sevmem: kendi biramı ödeyip masadan kalkıyorum bu durumda, pek sosyal açıdan tanımayadım. ama sıkıcı biridir büyük ihtimalle.

  • formula 1 yarışında pilotlara şampanya yerine gazoz benzeri alkolsüz içecek verilmesini ‘formula 1, çoğunluğu müslüman olan ülkelerde kendisi böyle bir hassasiyet gözetiyor. malezya, bae, bahreyn… aynı durum bu ülkelerde de oldu/oluyor’ diyerek açıklayan cumhurbaşkanı başdanışmanı ismail cesur’un üniversite öğrenimini yurtdışında geçirdiği yıllara ait gece kulübü fotoğrafları ortaya çıkmış. böylelikle cesur’un formula1 pilotları adına alkol konusunda gösterdiği gereksiz ‘hassasiyeti’ kendi özel hayatında göstermediğini öğrenmiş olduk.

    fotoğraflar

  • pahalı ürünleri savunan insanları ortaya çıkararak şaşırtan fastfood zinciridir.

    babacım ben "pizza yemek için sms bekleyen adam"dan bahsetmiyorum. sen zaten herşeyin promosyonunu yakalıyorsundur, hayatta küçük heyecanlar yaratıp bununla gurur duyuyorsundur. o başka bir yetenek. ben normal bir insandan bahsediyorum; hani canı pizza istedi, karnı aç, giriyor yemek sepetine, canının istediği pizzayı sipariş verecek, haftasonunu beklemeyecek, birazdan yiyecek.. hani o pizzanın yanında 30 tl yazıyor. mevzu sen değilsin yani, heyecan yapma.

  • cahil bir medya patronunun, kızı yaşında hayatın baharında bir genç kızı neye dönüştürdüğünün göstergesidir bu kız.

    herkes bu hatuna kızıyor lakin bu kızcağızı bu hale getiren firarda.

  • ömür boyu yüreğinize takılan büyük yumru.
    ne yapsan geçer, ne yapsan hatırlamazsın, sırrı yok..
    o’nun olmadığını bilerek yaşamanın rengi ruhsarı yok…

    yapma derdim..bu kadar hızlı kullanma, "bir yanım böyle ölmek istiyor" derdin hep…

    o gece kavga ettik , meydandaki fırının önünde.. bas bas bağırdım sana. gençtim, hatta hala içim çocuk, “gözüm görmesin seni dedim”. o kadar emindim ki ertesi gün göreceğimden…doğumgünümdü, kıyamazdın..
    gençtim, o kadar fevriydim ki…pişman olmanın ne demek olmadığını bilmiyordum henüz.
    o kadar emindim ki…sinirle uzaklaştım yanından, son defa kokunu bile duymadan, sarılmadan…

    ertesi sabah şarkı söyleyerek uyandım barış.
    kapının önünde seni ya da çiçeğini göreceğim diye oyalandım, nazlandım.
    ölüm soğukmuş, ölüme nazlanılmıyormuş.
    neşeyle atladım merdivenleri, hep buluştuğumuz yere gidecektim ve sen orada bana sürpriz yapacaktın hesapta…yokuşu inerken biri geldi nefes nefese koşarak..“ duydun mu? ” “barış yoğun bakımda…” ben o anki bakışımı bir daha bakabilir miyim barış?
    nasıl arabaya bindim.. nasıl hastaneye geldim…

    eve gidince babana anlatmışsın beni. “görmek istemiyor beni” demişsin. göstermediler seni bana. son bir defa tutturmadılar ellerinden. diyemedim..bilemezdim..diyemedim…
    cenazeni, toprağını bile elleyemedim..bilemedim..böyle olacağını bilemedim…görmeyeceğimi bilemedim..

    hışımla çıkmışsın evden. motora atladığın gibi edremit e gitmişsin. dövme yaptırmışsın.
    sol göğsünün üzerine bir kalp. içine de adımı yazdırmışsın..bilemedim..bir hışımla dönmüşsün. tam da “barış yoğun bakımda” dedikleri yerde savrulmuş motor. paramparça olmuş. bilerek mi yaptın? bir yanın hep gitmek isterdi..hep gitmek. bilerek mi gittin..
    hastanede ailenden uzak bir köşeye çökmüşken duydum annenin feryadını. yanmaz mı, o yürek yanmaz mı?..benden bilmez mi, haksız mı..

    senden sonra doğumgünlerimi kutlayabilir miyim ben barış?
    sevinebilir miyim doğduğuma?
    affet beni..bilemedim..
    adımı karıştırıp tenine, gideceğini bilemedim…
    son bir defa “seviyorum” diyemedim…

    edit: 8 sene önce yasanmıştır ve tamamen gerçektir..keske olmasaydi ama gercek.

  • yarıldığım bir sabah gazetesi haberi. hiç bu kadar aşağılanmamıştım.

    not: antakyalıyım.

    edit: "karımın, tabii lan manyak mısın şeklinde yorum yaptığı haber. bunu da yazıver elin değmişken" dedi.

    yakalandık.