hesabın var mı? giriş yap

  • beyoğlu'nda aziz nesin'e kitap imzalatmıştım o yaz.

    (ertesi sene kadıköy'de yine imza günü vardı. sıraya girdim ve kitabı uzattım. adımı sordu, ben de "geçen sene de imzalatmıştım unuttunuz mu?" diye espri yaptım.

    üstad "nasıl hatırlayayım, yüzlerce kişiye kitap imzalıyorum her sene?!!?" cevabıyla esprimi anlamadığını göstermişti. sanırım türkler'in %60'ının aptal olduğuna bu olay üzerine karar vermişti :// )

  • maalesef akp iktidarı zamanında gerçekleşmiştir.

    kozmik odamıza girilip dünya genelinde çalışan tüm gizli personelimizin isimlerinin açık edilip katledilmelerine müsaade edilen,

    brunson denilen ajanın yakalanıp seve seve amerika'ya iade edilen,

    kendi sınırlarımız içinde gazetecinin araplarca paramparça edilip, görüntülerin kayıt altına alınıp sonra bu kayıtları parçalayanlara verip, siz araştırın olayı diye olayı kapatan iktidar zamanında.

    mersin'de isterse yerin altında 2 tane misket çıksın atalarımızın çanakkale'de kanıyla aldığı bu topraklarda çıktığı için tüm türk halkının bunu bilmesi hakkıdır. akp bu hakkı türk halkından zorla almıştır. bu kararda yer alan emniyet, istihbarat vb. tümüyle zamanı gelince hesaplaşmak elzemdir.

  • gudik sözcüğü bu planlar için biçilmiş kaftandır. ana iki azarladı, baba istediğini yapmadı diye hemen düşünmeye başlarsın: "yarın sabah gidiyorum evden." nah gidersin! nereye gidiyorsun ivanuskas? hemen yaparsın böyle planı: "yanıma sırt çantamı alsam yeter, yatak odasındaki gizlenmiş paradan (yatak odasında hep para gizlidir, o da olmadı salon ya da mutfaktaki anormal bir yerde para saklanır) alırım biraz... ver elini bodrum... ingilizcem de var, otellerde çalışırım. yazın bir turist kızla tanışırım ver elini ingiltere...."

    haaa evet ver elini... taptuk emre kapısı mı lan bu? el verin el verin... yok ver elini sicilya, ver elini kolombiya. nereye gidiyorsun küstah bok? gördüğünüz gibi ana baba, arkadaşla sabahlamaya izin vermedi diye 15 yıllık ebeveynini sattı, büyük britanya topraklarına vardı iki dakikada. ama gudiklik sadece planda değil, ana babaya isyanın çıktığı saate göre vazgeçilmesinde. akşamsa ertesi sabah. sabahsa akşam. çok ciddi bir şeyse bir iki gün afra tafra. bir de bu durumda gerzo arkadaş tavsiyeleri de duruma etki eder:

    - dayanamıyorum abi ya, deli ediyorlar beni. gidecem valla buralardan.

    - ben lise bitsin diyorum abi. lise bitmeden gitmeyelim, elimizde diploma olsun.

    bakın ne kadar mantıklı aslan parçası. sonra ikisi de unutacak bunları. hayattan kaçılmayacağını öğrenecekler. kavafis'ten gelsin, nah gidersin desin. hayırlı geceler herkese.

  • -ufak tefek çiziklerden dolayı tamamen boyalıdır.
    meali : öyle taklalar attırdık öyle falsolar aldırdık ki anlatsam buradan aya köprü olur.
    bana emlak piyasası/emlakçı jargonu ile benzerlikleri var gibi de gelmektedir bu arada.
    (bkz: yeşillikler içinde)

  • müşteri memnuniyetinde zirveyi yaşatan işletme. ülkece akıl sağlığı kaybedileli çok oldu. bu sebeple zincir restaurant ve petrol istasyonları hariç hiç bir yerde durmam. muhatap olacağınız insanlara dikkat edin.

  • temkinli yaklaşılması gereken gelişmedir..

    uzun uzun yazıp yine sildim.. ancak şu noktaları hatırlatmak isterim..

    miller-urey deneyi, abiyogenez görüşünü sınamak için yapıldı ve başarılı oldu.. burada cansız maddelerden canlıların nasıl oluştuğun kökeni açıklanmaya çalışıldı..

    yapay organlar konusunda da epey yol kat edildi ve günümüzde 3d yazıcılar sayesinde sağlık alanında inovatif gelişmeler söz konusu.. yapay insan kalbi ve üretilen yapay organlar olsa da, organ nakilleri için önümüzde uzun bir süreç olduğu da dikkat çekmekte..

    2012 yılında yayınlanan bir habere göre de sentetik dna üretildi.. yaşamın kimyasının taklit edildiğini duyuran bu haberin içeriği ise; dna ve rna'nın daha basit moleküllerden nasıl oluştuğunun mekanizmasının açıklanmaya çalışılması..
    science dergisinde yayınlanan araştırmaya göre; sentetik dna'lar, doğal dna'lar gibi hem genetik bilgilerimizi taşıyor, hem de doğal olanlar gibi değişime de uğrayabiliyor.. işin daha ilginç yanı bu dna'lar birbiri ile etkileşime de girebiliyor.. yapay-doğal nükleotid etkileşimi olarak da düşünelim ve bu bilgi de aklımızın bir köşesinde dursun..

    ocak 2017'de çıkan farklı bir kaynaktan duyurulan haberde ise; ilk-stabil-yari-sentetik-mikroorganizma-olusturuldu..

    şimdi burada cevaplanması gereken bir kaç soru aklıma takıldı..

    1. insan yaşamının tüm kodları çözüldüyse mevcut bilindik kodların iyileştirilmesiyle tedavi neden mümkün olamıyor?

    2. mevcut durumumuz "çözülemeyecek kadar mutasyona uğramış hal" ile evrimde bu noktadaysak, yapay/sentetik canlıları normal mi karşılamalıyız?

    3. üretilen bu mikroorganizmaların ilaç yerine biyolojik silah olarak kullanılma olasılığı var mı?

    iyidir, kötüdür demek için henüz erken ancak anlaşılan o ki makalede reddedilen yapay nükleotidin kabulü ve uygulanan tekniğin* vurgusu yapılmış..
    şimdilik sadece laboratuvarda kalacağı öngörülüyor..

    ek okuma: bakterilerin genetik karakterleri
    edit: yapay organ nakilleri

  • babam, sabah işe gitmeden önce yapıyordu mercimek çorbasını. o gittikten sonra ben yavaştan hazırlanıyordum okula gitmek için. mavi önlüklü zamanlar...

    tencereden bir kaseye doldurup içine ekmek doğruyordum biraz. sonra elimde tepsiyle annemin yanına gidiyordum. yatağında hasta hâlde yatıyordu. " hadi anne bunu yiyorsun bak! hepsini... " diyordum ve kendime de koyuyordum biraz. sabahları çorba içmeyi o vakitlerden beri severim.

    hep besmele çekerek başlardı babam her işine, hâlâ öyle. " sen şifâ kat içine allah'ım " derdi gözleri dolardı annemin hâline. ben de öyle izlerdim ayağının dibinde ki çok iyi yemek yapıyorum artık ben de.

    öğrendim ki şifâ bazen gerçekten bir kaşık mercimek çorbasında dahi saklı olabilirdi.

    annem iyileşmişti artık. inanılmaz cömert bir kadındır. kapıya gelen dilencilere çorba, yemek vs. verirdi; yanında ekmek ve ayran. neredeyse her zaman yapardı bunu. ben de izlerdim.

    gönüllü refakatçilik diye bir şey vardır duydunuz mu?
    üç beş kez yapmışlığım vardır kimsesi olmayan amcaların yanında. hastaneler sürekli mercimek çorbası veriyor sanırım. " bunu içiyorsun, sonra ameliyat bile olmadan fırlayıp gidiyorsun burdan genco " derdim refakatçisi olduğum hastalara.
    " inşallah " derlerdi hafif bir tebessümle...

    ekim ayı yaklaştı artık ve soğudu istanbul.
    sabahları çorbacıya gidin ara sıra. sokakta yanından öylece geçtiğiniz evsizlere çorba ısmarlayın.
    güzel bir mercimek çorbası, pilav, salata, tavuk falan yapıp yoksul olduğunu bildiğiniz komşularınızı çağırın evinize yemeğe. yoksul değilse bile çağırın. verdikçe artar insanın malı mülkü.
    ayrıca belki de kalbimizin şifası, birinin bizim sayemizde boğazından geçecek bir kaşık mercimek çorbasında gizlidir.
    bunu düşünün.
    " hiç kimseyle işim olmaz " diyorsanız kendinize yapın. sıkın limonu için iki kase.

    rabb'im açlıkla sınamasın kimseyi.

  • ortalığı leopar desen, parlak tayt, şeffaf sütyen askısı, dibi gelmiş sarı saç ve siyah kaşa bulayan açıklama.