hesabın var mı? giriş yap

  • bu hastalığın çeşitli tipleri vardır ve tipine göre de semptomları değişmektedir. semptomları genel olarak şiddetli karın ağrısı, ışığa karşı hassasiyet, deride kızarıklıklar ve ciddi yaralar, diş ve diş etlerinde bozulmalar ve piskolojik krizler. bu semptomların hepsi tek bir tipte gözükmez. her semptom bu hastalığın farklı bir tipine özgüdür. yani şiddetli karın ağrıları atağı geçiren bir hasta da cillte yaralar ve ışığa karşı hassasiyet olmayabilir. metabolik ve kalıtsal bir hastalık olmakla birlikte nadir görülen bir hastalık olduğu için tanı aşamasında akla gelmediğinden dolayı atlanabilmekte ve hastalar uzun süreler tanı alamadan hayatlarına devam etmektedirler. hatta bazı hastaların tanı konmadığı için psikolojik krizler geçirdiği için hastanlerin pskiyatri kliniklerine dahi yatırıldıkları söylenmektedir. sıklıkla fmf (ailevi akdeniz ateşi) ile karıştırılabilmektedir.
    tanı koymadaki en net yöntem 24 saat idrar biriktirilir ve ışık almaması sağlanır ve idrarın renk değişimine bakılır. buna göre hastaya tanı konabilmektedir. hastalığın vampir efsanesine temel olduğu düşünülmektedir. zira bu hastalığın sebebi kan metabolizması bozukluğudur, tedavisinde de hastaya insan hemoglobinin hem kısmından yapılan, human hem (insan hem'i) etken maddeli bir ilaç verilmektedir.

  • yasın beş evresi. çok kötü bir haber alan insanın geçirdiği evrelerdir. bu haber genelde ölümcül bir hastalığa yakalanmaktır.
    her insan her evrede farklı sürelerde kalsa da genelde evrelerin sırası pek değişmez. peki nedir bu evreler?

    1. inkar
    hasta önce inkar eder, asla kabullenmez, kendine yakıştıramaz, hemen başka bir doktora gider. kesin yanlış tanı konmuştur diye (bir de doktor çok kesin konuşmadıysa) doktor doktor dolaşır.

    2. öfke
    artık tanı konmuştur ve hasta artık her şeye kızgındır. "neden o kadar insan varken bu hastalık beni buldu!", "ilk gittiğim doktor neden antibiyotik verip beni yolladı, neden anlamadı bende ne olduğunu!" gibi...

    3. pazarlık
    ilk sinirli günler geçer ve hasta allah'la veya kendiyle pazarlık yapmaya başlar. "şu hastalıktan bi kurtuliyim söz veriyorum bir çocuk okutucam", "şu hastalıktan bi kurtuliyim artık kimseye kötü davranmicam, kumar oynamicam vs."

    4. depresyon
    ve bunalımlı günler, içe kapanma, hayata küsme, normalde yapılan günlük aktivitelerin zevk vermemesi, ölümden korkma... bu evreden çıkma nisbeten zordur, çevrenin etkisi çok önemlidir. (psikiyatrik destek şarttır)

    5. kabullenme
    hasta artık her şeyi kabullenir, hayata daha pozitif bakmaya başlar. kalan günleri daha verimli kullanmayı planlar.

    bütün bu evrelerin hızlı geçilmesi hastanın lehinedir. hasta ne kadar çabuk doktorla koopere olup kendi tedavisinin karar aşamalarına müdahil olursa durumun düzelme ihtimali de o kadar artar.

    not: internette daha kapsamlı bilgi bulunabilir; anahtar kelimeler:
    "the five stages of grief, denial, anger, barganing, depression, acceptance"

  • ilkokuldayken derste duyulan “malazgirt savaşıyla anadolu’nun kapıları türklere açıldı.” cümlesi ve zihinlerde oluşan o devasa kapı. seni de unutmadım...

  • dexter'ın kurbanları naylonlarla kaplanmış steril ortamlarda, kanın tamamını akıtarak kesmesi ve güzelce parçalayıp poşetlere koyması sebebiyle son derece mantıklı bir hareket olurdu. ama nasıl ikna edeceksin işte, ortak danaya falan girmek lazım.

  • ben artık türk insanına güvenmiyorum ve malesef iğrenme noktasındayım..

    ben bu kadar hayal aleminde yaşayan ve algı operasyonlarına müspet tepkiler veren toplum görmedim.

    emmanuel eboue arsenal'den yanılmıyorsam 3-3.5 milyon euro gibi bir rakama geldi. fatih terim ilk maçlarda sahaya ujfalusi-servet-gökhan-hakan- sabri-melo-selçuk-kazım-elmander ve eboue şeklinde çıkıyordu. bizim eboue bildiğin sol açık oynuyordu. bazı maçlarda ortasahada da denedik kendisini.

    velhasıl sağ beke geçti..

    eboue ilk iki sene şampiyonlukta yüzde yüz pay sahibiydi. bir kere hızlıydı, ileri geri oynuyordu, dikine gitmesinden ziyade içeri kat ederek hücüm atraksyonlarında etkili oluyordu. ayrıca esasen sağ kanat olduğundan ayaklarına hakimdi ve adam da geçebiliyordu. tek eksiği hava toplarıydı kendisinin.

    ama iyi bir sağ bek olması, o mevkide sabri'nin olması gerçekleri vardı. eboue'nin böyle oynaması sabri'nin yedek kalması demekti ki eboue afrika kupasına gidince sabri kardeşimizin nasıl eboue'den beter olduğunu görmüştük.

    işte bu sebeple müthiş algı operasyonu yapıldı ve eboue üzerinden terbiyesizliğine değinilip durdu. sonra o tutmayınca bu kez kendini atması vs. çıktı ortaya. yok efenim kendi oyuncusu bile tepki vermişmiş.

    ya kardeşim geçin bu işleri her oyuncunun kimine göre eksikleri vardır..

    sergen gelmiş geçmiş en buyuk yetenek ama çalışmazdı, kendine bakmazdı. hakan şükür cemaatçiydi.. ümit karan gece kulüplerinden çıkmazdı. ne bilim bülent korkmaz kazmaydı.. ama bu adamların ve bunun gibilerin hepsi yetenekliydi ve faydalıydı..

    eboue'de faydalı olmuştır bu takıma. son sene oturduğu yerden para kazanmak istememiştir, top oynamak istemiştir ama afedilmedi. sabri de kadro dışı kaldı ama gitmedi bir yere. sonra affedildi ve oynadı. eboue de affedilebilirdi..

    bir çok gelen giden adamdan daha çok faydası oldu eboue'nin bu takıma.. 2 lig, 2 süper kupa, 1 türkiye kupası, ş.ligi 2.tur, ş.ligi ç.final gördü.. real madrid'e, fenerbahçe'ye goller attı..

    arda turan'ın bu kadar faydası olmadı galatasaray'a.. bugün necati'nin bile boue kadar başarısı olmadı bu takımda..

    kimse kusura bakmasın.. filipescu, capone, perez ve eboue gördüğüm en iyi sağ beklerdendi. perez'i sayma. eboue ilk 3'e rahat girer.

  • bir fikrada laz karakteri nasil gulduru unsuruysa ve o soylem ne kadar irkciysa bu da o kadar irkci bir karikaturdur. ya da sunu soyleyelim: keske irkcilik boyle bir sey olsa idi.