hesabın var mı? giriş yap

  • güzelliğin göreceli, etik yaklaşımın mutlak olduğu dünyamızda eğer bir mimarsanız ve maddi kaygılar sebebiyle etik bulmadığınız bir senaryonun içerisine dahil olduysanız, kuram ve pratiğinde mimarlık, adeta tüm yaşam enerjinizi emen bir karadeliğe evrilir. bu durumun zıttında verdiği manevi tatmin duygusu ise gerçekten paha biçilmezdir.

    konu genel olarak türkiye de mimarlığa gelirse: türkiye de iyi mimar yoktur demek cahilce bir yaklaşımdır; tıpkı her nitelikli meslek grubunda olduğu gibi, türkiye de de çok iyi mimarlar vardır ve fakat sınırlı sayıdadır. nitelikli mimarların da para ve zevk kombinasyonuna sahip yine sınırlı sayıdaki işverenle tanışıp çalışma olasılığı, bireysel bazda düşünüldüğnde, şayet profesyonel bir marketing hizmeti alınmıyorsa ya da ciddi bir şans durumu ortada yoksa, bir hayli güçtür. keza türkiye de parası olan işverenler büyük oranda şark kültüründen gelmedir; zevkten, estetikten yoksundurlar, herşeyin en iyisini kendilerinin bildiğini idda ederler, kendi deyimleriyle tüccardirlar ve yukarıda bahsettiğim karadeliğe ve türkiye de iyi mimar yoka sebep olurlar.

    mimarlık bir sanat dalıdır ve bu sanatı türkiye de icra etmeye çalışmak, türkiye de rock müzik ya da klasik müzik icra etmeye benzer. siz kabiliyetinizle ne kadar başarılı eserler üretebilir olursanız olun, onları alacak kitle sınırlıdır.

    türkiye de genel olarak geçim sıkıntısı olduğundan, insanlar için, hayatlarını insan gibi yaşayacakları geliri kazanacakları ortam kurgulanamadığından, onlara mimariden, estetikten, kaliteli çevrenin nasıl olması gerektiğinden bahsetmeye bir türlü sıra gelememektedir.

    özellikle anneniz ya da babanız tasarım altyapısı olan, yetenekli, başarılı ve finansal problemleri olmayan birer mimar ise, bu maddi ve manevi bolluk ile, onlardan aldığınız genlerinizle, aile öğreniminizle, yetişeceğiniz kaliteli çevre ve size verilecek vizyonu iyi bir üniversite eğitimi ile birleştirdiğinizde çok başarılı bir mimar olabilirsiniz. demeye çalıştığım şu ki, mimarlık dalını üniversite sınavı sorularıyla kazanıp sadece okul ve profesyonel yaşamdan öğrenen ve genelde de çok da yetenekli olmayan kişilerin başarısı, üniversite sınavını yüksek dereceyle kazansalar bile sınırlı olacaktır. özellikle de tasarım mimarlığı, az önce de vurguladığım gibi, yetenek gerektiren, hayat ölçeğinde deneyimlenmesi gereken bir sanat dalı, daha da ötesinde bir yaşam biçimidir.

    tüm bunlara ek olarak, bir mimari ürünün başarısının ekibin kalitesi ile doğru orantılı olduğunu belirtmek isterim. yukarıda kendimce tanımlamaya çalıştığım mesleki yeterlilik kriterleri, ekibin içerisinde yer alan her meslek erbabı için, kendi meslek ihtiyaç ve perspektifleri kapsamında geçerlidir. projeci mimarlar, mühendisler, işveren, işi kontrol eden saha mimar ve mühendisleri, uygulamayı yapan kabasından incesine tüm ekip ortaya çıkan ürünün bir değer olmasında birlikte rol oynarlar.

    özetle mimarlık, insanların yaşam kalitelerini şekillendiren, onların hislerine ve psikolojilerine derinden etki eden bir sanat dalıdır. tasarim mimarligi ancak yetenek, vizyon ve iyi bir egitimin mesleki deneyim ile birlesmesinden ortaya cikabilir. turkiye yi ileriye tasiyacak olan konulardan birisi de mimarlik ve kapsamdaki diger mesleklerdir. ulkemizde daha kaliteli yasamlari sekillendirecek gunleri gormek dilegiyle…

    halis saygı

  • "...bu ülkenin en az paraya en sevilen karakterini oynamış oyunculardanım..."

    samanyolu tv dizilerinde oynayan kimsenin tanımadığı biri iken, kendisine dizide rol verip tanınmasını sağlamış gülse birsel'e büyük terbiyesizlik yapmış.

    ki eylem rolüyle aldığı aylık ücret de bugünün parasıyla 60 bin tl'ye denk geliyor.

    sonra vasfiye teyze tutunca aldığı ücret iki katına çıkarılıyor. vasfiye teyze olarak oynadığı mediamarkt reklamından 600 bin dolar kazanıp 2014 yılında istanbul boğazındaki bebek'ten 1.5 milyon tl'ye daire alıyor.

    dizide oynadığı zamanlarda da çok mutlu olduğunu söyleyen de yine kendisi.

    sorarlarsa baget ekmeği bölüp pul biberle yutuyordum dersin, kim bilecek.

    nankör ki ne nankör.

    (bkz: yalan dünya)

    ~

    ek: haberde pürüz çıktı dense de vasfiye teyze'li reklam, izleyenlerin de hatırlayacağı gibi tv'lerde yayınlanmıştı.

  • evladının ölümüne sebep olduğunuz bir kadınla ilgili kitlelerin karşısında olumsuz ifadeler kullanıp, sonra es verirseniz yuhalarlar, bu yuhalamaya da müdahale etmezseniz, yuhalatmış olursunuz.

    oldu yandaş arkadaş. git kumda oyna şimdi.

  • bir dolu safın ekşi sözlük şikayet butonunu kullanmasına vesile olmuştur. hukuki yola başvuracağını söyleyenler, olayı ciddiye alanlar, aptal aptal konuşanlar. sizin keyfiniz için ben 80 adet mail okumak zorunda mıyım? başvuranların bir kısmının sözlük yazarı olduğu düşüncesindeyim ayrıca.

    şu ana kadar iki şikayetçi facebook hesabını deaktive ettiğini belirtti.
    ayrıca 25i üzerinde(bunu da saymayı bıraktım) şikayetçi, oltaya geldiklerini anladıktan sonra özür mektubu gönderdiler, kendilerini takdir ettim.
    bir şikayetçi internette başka bir sitede kendisini sapık dolandırıcı diye afişe edildiğinden bahisle, o siteyi de kapatın diye talepte bulundu.
    okuduğum kadarıyla(artık okumuyorum) üç şikayetçi ana avrat dümdüz gitmiş, bir adet ölüm tehdidi, bir adet "anasını göndersin" talebi bulunmakta.

    sayı 80' in epey üstüne çıkmış durumda. (400' ü çoktan geçti sanırım an itibariyle)

    bu yazıyı okuyabilecek kadar başlığı takip etmiş sayın şikayetçi okurlar. allah aşkına hemen atlamayın, herkes kendi profilini görüyor, kimsenin bir başkasını afişe ettiği filan yok. şikayetlerin bir kısmı o derece komik, hatta bazıları o kadar feci ki, kitap yazsam en çok satanlara girer eminim.

  • "buse terim bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında hiç takipçisi olmayan bir instagram hesabına dönüşmüş olarak buldu."

  • hafif ticari aracı kullananlar hatalı. u dönüşünün olmadığı yerden dönmeye çalıştığı gibi çevre kontrolü de çok zayıf. görsel mavi renkli tabela net şekilde düz gidebilir ya da sola dönebilirsin diye belirtiyor. yani u dönüşü yapamazsınız. ekstra bir de u dönüşü yasaktır tabelası konmasına lüzum yok. hele ki yer çizgilerinden de anlaşılacağı üzere bunu sağ şeritten hiç yapamazsınız.

    ama kamyon şoförü de bu kaza neticesinde cezaevine girebilir çünkü o da kusurlu.

    meskun mahal olduğu ve ışıklara yaklaşıldığı için hız sınırı kamyonlar için max 50 kilometredir. görsel görsel o tabelaları da kamyon şoförü ne de olsa radar yok diye umursamamıştır. kırmızı ışığa yavaş ve dikkatli şekilde yaklaşılması gerektiği ve tehlikelere karşı uyarmak için öncesinde bir sarı ışık daha konmuş görsel ama kamyon açık ve net şekilde kırmızı ışığın yanacağını görmesine rağmen hiçbir şekilde hızını azaltmadan çok hızlı şekilde geliyor ve kırmızı ışıkta geçerek hafif ticari aracı altına alıyor. her ne kadar duramam diye selektör yapıp uyarmaya çalışsa da durabileceği bir hızda seyretmek de kamyon şoförünün sorumluluğuydu. mahkemede de ben selektör yaptım ama diye yırtamaz hatta fren bile yapmadığı için işi zor.

    "burada kamyonun hiçbir kusuru yok, dümdüz yolunda seyrediyor" "kamyon bu duramaz" diyenleri de hayretle okuyorum. arkadaşlar kamyon dediğiniz tren ya da tramvay değil bu. karayolu taşıtı ve kurallara uymakla mükellef. 40 ton yüklü bir kamyon günümüz standartlarında 80km/h ile seyrederken 40 metre içerisinde tamamen durabilmeli * ki bu kamyon ışığın kırmızıya döneceğini çok daha uzak bir mesafeden gördü ama siz böyle böyle kamyonculara cesaret vere vere ölümlere yol açıyorsunuz. yine tabii ki kamyonların böyle durumlarda duramayabileceğini de hesaba katarak aracınızı sürün ama kamyoncuları da aklamaya çalışmayın.