hesabın var mı? giriş yap

  • camide görevli 75 eleman, vakit namazlarında saf tutan cemaat kaç kişi oluyor acaba?

  • çok talihsiz bir insan. gece çok geç yatmış, ''ya neyse 3 saat uyurum, kalkar göçerim'' diye düşünmüş. ama uykusu ağır belli ki, uyanamamış, çok yorulduysa demek ki yığılıp kalmış herif.

    sonra bir uyanıyor ki, eş, dost, hısım akraba göçetmiş, onların yerinde başka başka herifler, başka başka tipler. ''ulan ben vizigottum yaa, bu hunlar nerden çıktı şimdi'' diyor, adamların dilini bilmiyor, kültürünü bilmiyor, çok zor...

    ''kalabalıklar içinde yalnızım'' derler ya, işte o yalnız bu heriftir.

  • her şeylerini pazarlamakta dünya birincisi olan italyanlar'ın arşa çıkardıkları mutfaklarının, bence en zayıf olan kısmı tatlılar. italyan yemeklerine diyecek lafımız yok, ama tatlılar malesef yüzeysel ve basit. ortalama bir pastane ya da kafeye girdiğinizde göreceğiniz hep bisküvi (pastanede beğenip almadığınız türden kuru pasta) ya da hamur içi kremalı bir şeyler oluyor. koca koca insanlar, çocukların bile beğenmediği, içinde marmelat olan kuru pastaları (occhi di bue, öküz gözü) sabah kahvaltısı niyetine yiyorlar bayıla bayıla. kurabiyelerden bence en güzeli, brutti ma buoni. tam olarak "çirkin ama tadı güzel" anlamına geliyor ismi. beze hamuru ve fındık ile yapılıyor. bir de toscana'nın meşhur cantuccini'si var, ki o vin santo ile birlikte tüketilir, sert ve bademli olur, kuru meyveli de olabilir, güzeldir.

    en çok bilinen tatlı tiramisù'dan bahsedelim. tam olarak "tira mi sù" yani beni yukarı çek/beni ayağa kaldır anlamına gelen bu tatlı malum pek meşhur. bizde kedi dili denen savioardi adlı hafif bisküviler, şekerli soğuk kahvede yumuşatılır; şeker, yumurta ve mascarpone ile yapılan krema ile kat kat döşenir, üstüne yiyeni boğacak kadar kakao dökülür ve voilà. tiramisù'nun, takdir edersiniz ki artık envai çeşidi, aromalısı, meyvelisi, antep fıstıklısı vs yapılıyor. roma'ya giderseniz meşhur pastane pompi'de oturup denemelisiniz. gerçi romalılar artık eskisi kadar güzel yapmadığını söylüyorlar ama yine de iyi. benim en hoşuma giden, bazı mekanların deconstructed olarak getirdiği tiramisù; bir tabakta bisküviler, yanında minik caffettiera içinde kahve ve yanında krema ayrı ayrı geliyor, kendiniz yapıyorsunuz.

    gelelim bir diğer çok bilinen tatlı panna cotta'ya. panna cotta literally pişmiş krema demek. muhallebi diyoruz biz. ama italyanlar jelatinle yapıyorlar genelde, o yüzden kıvamı farklı oluyor. bunun da üzerine meyve konulabiliyor, muhallebi işte her şey gidiyor.

    benim bayıldığım, napoli'ye özgü tatlılardan la pastiera napoletana. turta hamuru içinde pişmiş buğday ve ricotta peyniri ana malzemeleri ama bunu muhteşem yapan detay portakal çiçeği aroması. paskalya dönemi'nin meşhur tatlılarından olan la pastiera'dan buram buram portakal çiçeği kokusu ve tadı geliyor, harika bir olay. napoli'ye giderseniz, yüz küsur yıllık meşhur pastane scaturchio'da deneyebilirsiniz. gerçi oradakilerin suratsızlıklarına ve yavaş servisine uyuz oluyorum, o da ayrı.

    yine napoli'den devam edelim; babà al rhum. babaaa diye vurguyu son a'da yaparak telaffuz ediliyor. mantar şeklinde sünger kek, romlu şuruba batırılıyor. seveni çok.

    italyanlar kek ve pastaya torta, turtaya da crostata diyorlar. crostata genelde vişne veya kayısı marmelatı ile yapılıyor, nutellalı olanı da var. benzer olarak içi limon aromalı kremalı nenemin turtası yani torta della nonna var. onu da üzerindeki çam fıstıklarından ayırt edebilirsiniz.

    bir de cornetto ve türlerinden bahsetmek istiyorum. aslında ekmek ya da hamur işi kategorisinde değerlendirmek belki daha doğru olur ama içinde tatlı, üzerinde bal olan hamur benim için tatlıdır. fransızların croissant dediği şey italyanlarda cornetto (küçük boynuz). sade olabilir, içine marmelat, pastacı kreması, nutella koyulabilir. farklı şekillerde de olabilir. bunlar kahvaltı içindir, cappuccino yanında tüketilir. napoli civarında sfogliatella isimli bir varyasyonu var, o da kat kat hamur içinde ricotta peynirli bir harç ile yapılıyor. onun da küçüğü büyüğü var, isimleri farklı farklı. hamur yaprak yaprak açılmışsa sfogliatella riccia, yekpare ise frolla, biraz büyüğü aragosta (ıstakoz) falan filan.

    bayram zamanlarına özgü tatlılar da var; örneğin noel zamanı ortaya çıkan pandoro ve panettone isimli kekler. pandoro (pan d'oro - altın ekmek) verona'dan çıkmış yumuşak puf puf bir kek. sekiz köşeli yıldız şeklinde ve yüksek olarak yapılır, enine dilimlenip aralara krema koyulabilir. panettone ise milano kökenli üzümlü bir kek. paskalya döneminde ise colomba diye bir kek çıkar, güvercin şeklinde yapılır.

    carnevale yani karnaval zamanı ortaya çıkan tatlılar da var, bunları sadece şubat-mart aylarında bulabiliyorsunuz. adına chiacchiere ya da frappe ya da bugie denen, çok ince hamurun kızartılması ya da fırınlanması ile yapılan, üzerine pudra şekeri veya çikolata dökülen bir güzellik var. castagnole ise sünger hamurun kızartılıp üzerine pudra şekeri dökülmesiyle yapılan minik topların adı. daha da minik toplar kızartılıp şuruba batırılır, üzeri de renkli şekerle süslenirse adı struffoli oluyor.

    italya'da babalar günü 19 mart'ta kutlanır, aziz san giuseppe'yle ilişkilendirilir. bu güne özel bir de tatlı vardır: zeppole di san giuseppe. halka şeklinde sıkılan hamur fırınlanır, üzerine krema sıkılır, tepesine vişne kondurulur.

    cannolo siciliano ise adı üstünde sicilya'dan gelen, güzel ama ağır bir tatlıdır. ince hamur tabakası rulo yapılıp kızartılır, içi ricotta ve krema karışımı ile doldurulur, ucuna şekerli meyve parçası konur. sicilya'da antep fıstığı çok fazla tüketilir, sadece tatlılarda değil tuzlularda da kullanılır. aynı zamanda badem de çok kullanılır, badem ezmesi (marzapane), badem ezmesinden gerçek meyvelere benzeyecek şekilde yapılan martorana, ve de acıbadem kurabiyesine benzer kurabiyeler yapılır. bir de meşhur cassata'ları vardır. pandispanya keki ricottalı krema ile doldurulur, üzeri glaze yapılır, sonra meyvelerle süslenir.

    fındığıyla meşhur piemonte yöresinden torta di nocciole ve monte bianco (mont blanc) var. torta di nocciole bildiğimiz fındıklı kek, monte bianco da içi kek üzeri bollll kremalı, üzerinde ince ince kestane ezmeleri olan bir tatlı.

    yaz sıcağında tüketilen buzlulara da değinmek istiyorum. sicilya'dan granita'ya, sorbet'nin büyük parçalı olanı diyebiliriz. limonlu ve kahveli olanı klasiktir, sicilyalılar bunu brioche denen tatlı açma ile yerler. grattachecca ise roma'ya özgü bir tattır, elle rendelenen buz üzerine şurup ve meyve konur, 40 derece hissedilen temmuz sıcağında iyi gider.

    bütün bunlardan hariç, bence en güzeli gelato, yani dondurma. bakin, bu konuda iyiler işte. iyi malzemeyle, doğal tatlarla harika dondurmalar yapıyorlar, kötü dondurma bulmak zor. eğer dondurmaları çok kabarık duran, çok krem şanti gibi duran bir dondurmacı görürseniz oradan almayın, gerçek dondurma öyle kabarık, kocaman durmaz.

  • kokainin enflasyondan etkilenmemesi. kokain abd pazarına ilk girdiğinde 10 gramının fiyatı 750 dolardı yani kilosu 75 bin dolara geliyordu. ülkedeki kokain satışı büyük ölçüde cia'in adamlarının tekelindeydi ve sattıkları kokainin parasıyla nikaragua başta olmak üzere bir çok ülkedeki iç savaşları finanse ediyorlardı.

    daha sonra meksikalı karteller kokainin ne kadar çok para getirdiğini görünce kokain işine girmeye başladılar. araya rekabet girince 1983'de kokainin kilo fiyatı 75 bin dolardan 70 bin dolara düşmüştü. 2 yıl sonra kolombiya'da da pazara dahil olunca kokainin kilo fiyatı 40 bin dolara kadar düştü. karteller arasındaki rekabet arttıkça kokain arzı arttı, kokain arzı arttıkça fiyatlar düştü. üstelik amerika-meksika sınırı eskisine göre delik deşik olmuştu ve amerikan pazarına ulaşan kokain miktarı da giderek artıyordu. bu da arz-talep dengesini bozdu ve kokain fiyatları düşmeye devam etti. 1990'da kokainin fiyatı 20 bin doların altını gördü. 90'ların ortasından itibaren neredeyse bugüne kadar kokain fiyatı 10-12 bin dolar aralığında sabitlendi.

    böylece kokain 1980'lerden itibaren dünyayı kasıp kavuran enflasyondan etkilenmeyen, aksine giderek fiyat düşüren bir emtia haline geldi. bu konuyu cia'in hikayesiyle beraber belgesel gibi izleyen güzel bir disney+ dizisi var. herkes öneririm. şurada anlattım: (bkz: #137302730)

  • ayar diyince ince gormus, zeka dolu seyler yazmis cem yilmaz sandim ama azarlamis bildigin. hakan hepcan da hayraninim abi modunda takilmis. hic zevkli olmamis, ben tatmin olmadim.

    yalniz o bu degil. ben bu tarz olaylarda en cok 'hakan kim ilk defa duyuyorum.' ya da 'muhtesem hafizama gereksiz bi isim daha kazindi* 'gibisinden seyler yazanlara bayiliyorum.

    adam butun gun ekside turk kizi, rte kotuleyerek omur tuketiyor. gelmis burda 'hanim kim bunlar yaa!!vaktimi caliyorlar' ayagi yapiyor. hahaj astronot sanki pezevenk *

  • öyle ya da böyle, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama çocuklar duymasın dizisi gerek rating, gerekse uzun süreli olması bakımından türk televizyonculuk tarihinde önemli bir yere sahip. (bakınız burası önemli, burada dizinin kalitesini tartışmıyoruz.)

    peki zamanında tekrarları bile rating listelerinde üst sıralarda yer alan bu dizinin aslında bizlerin hatta anne babalarımızın bile çocukluğunda yer alan taşdevri (bkz: taşdevri) (bkz: flintstones) çizgi dizisinden epey esinlenildiğini iddia etsem…

    haluk = fred çakmaktaş

    meltem = wilma çakmaktaş

    selami = barney moloztaş

    gönül = betty moloztaş

    havuç = bambam

    duygu = çakıl çakmaktaş

    çizgi dizide de fred (haluk) kaba saba iken barney (selami) light erkek.

    fred (haluk) ve barney (selami) aynı iş yerinde çalışıyorlar.

    barney (selami) ve betty (gönül)'ün de çocukları olmuyor.

    wilma (meltem) tüm maçoluğuna rağmen fred'in tırstığı karısı.

    fred (haluk) ve barney (selami)'nin patronu bay slate (bkz: bay slate) de tıpkı fıs fıs ismail (bkz: fıs fıs ismail) gibi sürekli başlarının birlikte belaya girdiği ama bölüm sonunda sorunu tatlıya bağladıkları bir karakter.

    daha yazamadığım ve irdelenirse çıkacak pek çok benzerlik sebebiyle tekrar iddia ediyorum ki, çocuklar duymasın taşdevri'nden araklanmıştır.

  • milli piyangodan para ciksa, once bir sakin olurum.
    derim ki; dur bakalim ne kadar cikti? sonra bakarim soyle 500 milyar filansa sakin kalirim. bir ev, bir araba, bir dukkan filan alinir sapitmayayim derim. ama 2-2,5 trilyon cikmissa hemen telefonla cin restoranini arar, eve istakoz soylerim. internetten eski talihlileri tararim, tavsiye alirim. uc tane filan bankayla anlasirim ama sonra yurtdisi bi bankaya yollarim cogunu. sonra derim ki ese dosta; bize slovenya' dan bi is teklifi geldi, biz artik orada yasayacagiz. cikarim esimle beraber, kubaya giderim. orada bi okul yaptiririm ikiyuzbin dolara filan. geze geze malta, prag, barcelona, iki senede 1 trilyonunu yerim. ama bitmesin diye sapitmadan yerim. gene de bir gece yedi yildizli otelde kalirim. sonra donerim memlekete. havuzlu mavuzlu bir ev alirim terasi deniz goren. sonra derim ki ese dosta; biz slovenyada cok calistik kazandik. o kazandigimizla da aha bunu aldik. cunku hesapladim, her ahbapa 1 milyar versem bana kalmiyor ki kimse de begenmez bir milyari, arkamdan laf ederler.
    sonra dukkan acarim bir tane de. cok luks bir dukkan bile olsa onune iki tabure bir sehpa atar aksama kadar tavla oynarim. bir de zirve duzenlerim; suserlerin havyara doydugu an diye. 30 kilo kalamar pisiririm ya da pisirttiririm. kafamizdan asagi deniz borulcesi dokturturum. raki selalesi yaptiririm. havuza absolut doldurttururum. sonra bir bakarim sakin olamamisim. bosver derim, haydan gelmisti huya gitti. oturur yeniden cv hazirlarim.