hesabın var mı? giriş yap

  • 99 depreminde kamyonlarla taşınıp göçük altında kalanları yağmalayan, bileziklerini almak için kollarını kesen adamlardan şaşırtmayan hareket.

  • iyi yapmış

    e: mesajlar sonrası ekleme ihtiyacı duydum, bu sapık soysuzlara kim acıyorsa, 7 sülalesinin bu görgüsüzler tarafından tecavüze uğraması tek dileğimdir.

  • bu entry’de ise maddeler halinde yaşadıklarımı anlatacağım.

    1- 2016 mart'da kızılay’da medikal direktör'e ulusal kan ürünleri rehberiyle ilgili mail attım. sorduğum soruların cevabından çok ulusal kan ürünleri rehberinde yazılanların kopyası vardı.

    2- 19 eylül 2016'da rehberin düzeltilmesi ile ilgili resmi olarak memnuniyet eleştiri şikayet(meş) formu açtım. [normalde 1 haftada kapatılması gerekiyordu fakat ankara’ya gidip olanları basına anlatacağım diyene kadar yani 23 ay açık kaldı]

    3- 21 eylül 2016'da kızılay'da üst düzey bir yöneticiye whatsapp'tan rehberin düzeltilmesi ve güncellenmesi ile ilgili meş'de yazdıklarımı pdf dosyası yapıp gönderdim.

    4- meş'den bir süre sonra tüm türkiye'de, kızılay kan hizmetleri yönetiminde çalışan bir doktor ve mikrobiyoloji uzmanı tarafından eğitim verildi. bu eğitime gelen hocalarımıza rehberin kesinlikle güncellenmesi gerektiğini söyledim. cevap olarak rehberin red kriterlerinden memnun olunduğunu aldım.

    5-6 mayıs 2017'de sunum hazırlayıp kızılay'da yönetici olarak çalışan bir doktora whatsapp üzerinden gönderdim.

    6- 7 mayıs 2017 tarihinde düzeltici önleyici faaliyet açıp rehberin güncellenmesi gerektiğini bir kez daha belirttim.

    7- www.kanvercanver.net sitesini kurdum. dünya'daki belli başlı rehberlerin red kriterlerini elimden geldiğince çevirdim. ekipte çalışan doktorlara siteyi ulaştırabilir miyiz yazılı mailime medikal koordinatör tarafından maalesef cevap verilmedi.

    8- aralık 2017 tarihinde kızılay'ın düzenlediği ekip liderleri toplantısının son gününde tüm sorunlu gördüğüm konularla ilgili bir konuşma yaptım. tüm yöneticilerin önünde noktasına virgülüne dokunmadan şu cümleyi kurdum. "bakın kızılay’ın şu an ivedilikle tüm gücüyle gerekirse cumhurbaşkanı danışmanlarının kapısında yatıp bir an önce rehberi güncellemeye başlaması gerekir. bu rehber yüzünden günde yüzlerce belki de binlerce kişiden kan alınamıyor yine yanı sayılarda alınmaması gereken kişilerden kan alınıyor. bunun vebalini ödeyemeyiz." aynı toplantının değişik günlerinde "detaylı bir ilaç listesi hazırlıyoruz. yakında elinizde olacak" "ankara'da komisyona çağrılacaksınız" cümlelerini benimle beraber toplantıya katılan tüm doktor arkadaşlarla beraber duydum.

    9- resmi yazı ve kongrede uyarmama rağmen 18 temmuz’da suriyelilerden kan alımının önü açıldı ve iyi niyetli mücadelemin bir sonuç getirmediğini anlayınca 20 temmuz 2018 tarihinde rehberin güncellenmesi ile ilgili hiç bir gelişme olmayacağından emin olunca göreve başlayışımın 3. yılında 30 sayfalık "kızılay yıllardır güvensiz kan mı alıyor?" başlıklı bir günde yazdığım yazıyı sadece rehberin düzeltilmesine yönelik bir garanti olması açısından sosyal medya ve medya ile paylaşacağımı söyleyen bir maili yöneticilere gönderdim.

    10- kızılay kan hizmetleri'nde üst düzey bir yönetici ile görüştüm. derdimi anlatamadım. anlatamadıkça sinirlendim.

    11-daha sonra yaptığımız görüşmeyi gözden geçirip yöneticiden özür dileyip kızılay'da gördüğüm sorunları anlattım ve rehberin bir an önce güncellenmesi gerektiğini söyleyen bir mail attım.

    12- eylül 2016'da açtığım şikayet formuna anlamsız bir cevap geldi. normalde 1 haftada kapatılması gereken meş 2 yıl aradan sonra kapatılmıştı. bu cevaba yapılması gerekenleri anlattığım bir mail daha yazdım. ardından 5 ağustos'ta aldığınız kararların bilimsel dayanağını görmek istiyorum şeklinde mail attım cevap alamadım.

    13- ardından 17 ağustos'ta blöf olarak attığım maile kızılay tarafından resmi olarak skandal bir cevap verildi. bu resmi cevapta olanların duyulması halinde tarafıma dava açılacağı söyleniyordu.

    14- 18 ağustos'ta gönderilen yazıya ne kadar sinirlensem de güzelce bir kez daha kanıtlarımla cevap verip amacımın daha iyi bir rehber hazırlanması olduğunu bir kez daha anlattım. daha iyi hazırlanmış bir rehberin hiç kimsenin zararına olmayacağını belki de yirminci kez söyledim.

    15- ardından doktorların hepsine anket ve test soruları gönderdim. doktorlara gönderdiğim mail'de yöneticilerin istifasını talep ettim.

    16- medikal koordinatör tarafından arandım. komisyon kuralım düzeltelim cümlesini sonunda duydum. fakat 2 saat geçtikten sonra iptal olduğunu öğrendim. doktorların test ve anket sonuçlarını yayınladım.

    17- personeli kışkırttığımdan dolayı tazminatlı olarak iş sözleşmemin feshi nedeniyle son savunmamı yazdım.

    18- türk kızılayı çalışanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğum iddia edilerek tazminatsız olarak iş sözleşmemin fesih edildiğini tebliğ ettim.

    19- 15:35'de tebliğ ettiğim yazıdan yarım saat sonra rehberin revizyon haberini mail üzerinden aldım. bu rehber öyle ya da böyle bir şekilde düzeltilecek diyerek verdiğim sözü tuttum.

    20- yüzüm ak, başım dik, onurlu bir şekilde hakkımı helal etmeyerek kurumdan ayrıldım.

    21- aradan geçen süreye rağmen kan bağışcısı seçim kriterleriyle ilgili herhangi bir düzeltilme yapılmadığını öğrendim. işe dönüş davamı kazandım ve bu yanlışlıkların bir an önce düzeltilmesi amacıyla yardımınızı dileniyorum.

    okuyan, paylaşan, destek olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. emile zola’nın dediği gibi “gerçek yürüyor ve onu hiçbir şey durduramaz”

    #haketmiyoruz

  • geleceği tahmin eden yaratığı saf dışı bırakmadığımız ve durumu illa ki determinizm ve özgür irade paradoksu ile ilişkilendirmek istediğimizde, sorun sadece ve sadece insanın canını sıkan bir durumdur. geleceği tahmin eden yaratığı saf dışı etmek yerine, canı sıkılan bir yaratık olan insanı saf dışı bırakır isek, sorun sadece ve sadece sonsuza dek devam eden ve sonsuz süreye ve enerjiye ihtiyaç duyan bir işlem tekrarlamasına dönüşür. geleceği tahmin eden yaratık olarak bir bilgisayar seçtiğimizde "işlem" diyerek ne kastettiğim anlaşılacaktır. daha fazla açıklamaya girişmeden evvel insanın da geleceği, geçmişi, her türlü bilinmeyeni tahmin eden bir yaratık olduğunu bir ön bilgi olarak sunmak isterim.

    evvela olaydaki kişileri, ve yaptıklarını, ve de düşündüklerini irdeliyelim. olayda iki kişi vardır. biri insan, diğeri geleceği tahmin eden yaratık. geleceği tahmin eden yaratığın yaptığı şey insanın yapacağı şeyi tahmin ederek bir hamle yapmaktır. insanın yaptığı şey ise bir seçim yapmaktır. "seçim yapmak" ne demektir? seçim yapmak, koşulları değerlendirip uygun hamleye karar vermektir. buradaki koşul, yaratığın hamlesidir. olayı paradoks gibi gösteren şey yaratığın hamlesinin "geçmişte" halihazırda yapılmış olmasından dolayı insanın özgür seçiminin alamsızlaşmasıdır. burada göz önüne alınmayan şey, yaratığın tahmin yaparken harcadığı "işlem süresi", yani düşünürken geçen zamandır. bu yaratığı tanrı olarak değil de "yaratık" olarak seçmemizin amacı, olayı metafiziklikten kurtarmaktır. geleceği tahmin eden yaratık ya bir uzaylı, ya bir bilgisayar, ya da benzeri bir "yüksek kapasiteli" beyindir. ve ne kadar yüksek kapasiteli olursa olsun düşünüp hamlesine karar vermesi belli bir zaman alacaktır. biz deneyimizde düşünme süresini ihmal ediyoruz ve yaratığın hamlesini halihazırda "yapılmış", dolayısıyla insanımız için "geçmişte" sayıyoruz. yaratığın hamlesini yapılmış saymamızın nedeni insanın eninde sonunda bir seçim yapacağından şüphe duymamamızdır. insan eninde sonunda bir seçim yapar, zira ya deneydeki risk-fayda seçeneklerinden birine kanacak, ya da bir süre sonra içine düştüğü açmaz dolayısıyla canı sıkılacaktır. yani insanın bir seçim yapacağı bir ön kabuldür. eğer insanımız yerine hem canı sıkılmayan, hem de risk-fayda seçimi karşısında duygusal tepki vermeyip salt mutlak değer gözeten bir yaratık koyacak olursak (ki bir seçim yapacağı için "özgür irade"si tabi ki olacaktır bu insansı yaratığın da), bu yaratık seçimini yapabilmek için uzun uzun düşünecektir. ve hatta malesef sonsuza dek düşünecektir. çünkü yapacağı seçim geleceği tahmin eden yaratığın hamlesini belirleyeceğinden tekrar tekrar başa dönüp yeniden düşünecektir. bunu seçersem böyle olur, o zaman şunu seçeyim, ama o zaman şöyle olur, o zaman bunu seçeyim, ama o zaman böyle olur, o zaman şunu seçeyim... peki geleceği tahmin eden yaratık hamleyi hali hazırda yaptığından insansı yaratık bu hesapları niye yapsın? işte meselenin özü şurada ki: bunları aslında insansı yaratık düşünmemektedir, geleceği tahmin eden yaratık, insansı yaratığın seçimini hesaplarken düşünmektedir. insansı yaratık seçim yapmakta gecikecekse eğer, geleceği tahmin eden yaratığın da hamlesini yapmak için harcayacağı süre uzayacaktır. eğer insansı yaratık sonsuz süre boyunca seçim yapamadan sürekli düşünecek kadar duygusuz ve aynı zamanda uzun ömürlü ise, açıktır ki geleceği tahmin eden yaratığın düşünme süresi de sonsuz olacaktır. hele hele eğer insansı yaratık insandan birazcık daha zeki ise, mesela en az geleceği tahmin eden yaratık kadar zeki ise, durum geleceği tahmin eden yaratığın kendi kendisinin davranışlarını tahmin etmesine dönüşür ki, bu durumda işlemin neden sonsuza uzıyacağı daha iyi anlaşılır. yani, salt mantıksal düzlemde, geleceği tahmin eden yaratık geleceği ancak sonsuzda tahmin edebilir. bu da olanaksızdır. geleceği tahmin eden yaratığın bir bilgisayar olduğunu varsayarsak muhtemel sonuçlar windowsun geçersiz bir işlem yürütüp kapanması, işlemcinin yanması, elektriklerin gitmesi, ya da güneşin kırmızı dev olup dünyayı yutması ve bilgisayarı eritmesidir.

    eğer ki insansı yaratık sonsuz işlem yürütmeyecek, gerçek bir fayda hesaplayıp bir seçim yapacaksa, yahut sonsuz işlemin pillerini bitireceğini göz önüne alıp rastgele bir seçim yapacaksa, geleceği tahmin eden yaratık düşünmeyi sonsuzdan önce bitirir, insansı yaratığın yapacağı seçimi bilmiş olur. insansı yaratık kuşkusuz bunda bir sakınca da görmeyecektir, zira gerçek fayda elde etmişken tahmin edilebilir davranışlar sergilediğine üzülmeyeceği gibi, tamamen rastgele seçim yapabilmenin asıl ve gerçek özgür irade olduğunun da farkında olacaktır.

    kanaatimce bir paradoksun paradoks olabilmesi için salt mantıksal koşullarda çelişkiye yol açması gerekir. bunun sağlanması için de düşünce deneyinin her türlü insani duygusallıktan arındırılmış olması gerekir. newcomb paradoksu hem risk-fayda seçimiyle ilgili kumarbazlık duygularından, hem seçim yaparken ki açmazların yarattığı depresif duygulardan, hem de seçim yapmanın anlamsızlığının yarattığı nihilist duygulardan arındırılmaya muhtaçtır.

    velhasıl newcomb paradoksu aslen determinizm ve özgür irade paradoksu ile ilgili değil, insanın, mantığı ile duyguları arasında içine düştüğü paradoks ile ilgilidir.

  • türkiyede faliyet gösteren tüm havayolu firmalarının yaptığı aslında oldukça şerefsizce olan, kesinlikle kanunen cezalandırılması gereken bir hiledir bu.

    sistem şöyle;

    diyelim ki bir firmamızın web sitesine girdiniz. 15 mart 2013 sabah 9 uçağını seçtiniz. bilet fiyatı 50 tl gösteriyor. sonra bileti satın almak istediniz veya o sırada ufak bir işiniz çıktı, 3-4 dakika sonra aynı rezervasyon için tekrar siteye girdiniz. o biletin fiyatı 60 tl olarak gözükür.

    üstelik 10 farklı sefer olmasına rağmen ne tesadüf sadece onun fiyatı artmıştır.

    hele ülkenin dev bir firması var. yanyana 2 farklı internet hattı ve iki farklı bilgisayar ile aynı uçuş için girip bakmıştım sırf bunu görebilmek için. aynı uçuşa iki bilgisayarda da farklı fiyat çıkardı. birinde 120 diğerinde 100 tl gösteriyor. çünkü ilk bilgisayarla 2 kez işlem yaptım.

    basit bir cookie uygulaması ile yapıyorlar bunu. bir bilgisayardan sefere baktığında bilgisayarına cookie yerleşiyor. aynı sefere ikinci kez girdiğinde onun fiyatı fazla çıkıyor.

    çoğu zaman bileti satın al dediğinde web sitesi hata verir. tekrar denediğinde fiyat yükselmiştir. bakın bu nokta önemli. defalarca başıma gelmiş bir şeydir bu. açıkcası bilerek sistemin hata verdiğini düşünmüşümdür çoğu kez. cunku hata verdikten sonraki ikinci denemede fiyat yükselir.

    tabi insanlar bunu hep "tüh geç kaldım ve fiyatlar arttı:((" diye düşünüyor. yani şanssız olduğunu düşünür bu yüzden üstünde durmaz fazla. hatta çoğu kez "eyvaaah fiyatlar artıyor hemen almam lazım bu bileti" diyerek aceleyle satın alır.

    oysa bu şanssızlık ya da bileti almak için geç kalmış olmanız değildir. uyanık olun. bu lanetliğe isyan edin artık.

    farklı bilgisayarlardan baktığımda 3 farklı fiyat görmüşlüğüm bile vardır benim. asla fiyat her bakışta sürekli artmaz. kimi zaman normal fiyat da verebiliyorlar. ancak bu dediğim gibi taleple ilgili değildir. sadece fiyat hilesidir.

    daha az evvel ülkemize ait bir firmadan bilet alacaktım 16-18 şubat için. 121 tl. uçuşları seçip devam ete bastım. site hata verdi. tekrar girdiğimde fiyatlar 141 tl olmuştu. başka bilgisayarlardan deniyorum şimdi. 121tl ye almazsam almayacam inadına.

    edit: 121 tl ye aldım o bileti. dahası da varmış. 121 tllik fiyatta hizmet bedeli yok. 141 tl verdiği fiyatta ise 10 tl hizmet bedeli kesiyor. 10 tlde uçuştan eklemişti.

    bu da çok enteresan geldi bana. hizmet bedelini kafasına göre kesiyorlar resmen. zaten pegasustan da mobil site üstünden hizmet bedelsiz bilet almışlığım vardır bir iki kez. (her zaman olmuyor bu. sistemin hatası belki de. hizmet bedeli ödemeden bilet almak mümkün ama nasıl oluyor bilgim yok)

    edit: ben bunu yazdıktan sonra konu çeşitli yerlerde gündem oldu. çoğu insanın haberi var artık bu çakallıktan. olayın çözümü tarayıcınızın (mesela google chrome) o güne ait cookie/çerez kayıtlarını silmektir. bunu yaptığınızda fiyat normal haline dönüyor. çözüm basit ama sadece bilenler için. bilmeyen nice insan "ben bileti alırken zamlanmış geç kaldım:(" diye düşünüp zamlı tarifeden kazığı yiyor gözgöre göre.

  • @elif_safak: elif hanim ben konya esnaf odasi başkaniyim, mevlana'dan yediğiniz ekmek kadar konya etli ekmeği yemediniz, esnaf kan ağliyor.

  • birisi birleşik krallik'ta konuşulur, diğeri ise birleşik devletler'de. ikisi arasında ayırım yapabilmek için birkaç anahtar nokta var. bunları şöyle bir inceleyecek olursak:

    - kelimenin sonunda yer alan r harfleri amerikalıların ezici bir çoğunluğu tarafından atlanmadan telaffuz edilir. ancak ingilizler r harfini çoğunlukla atlamayı seçer. (bkz: rotasizm) örnek olarak flavor, father ve warrior kelimelerine bakalım.

    amerikan:fleyvır
    ingiliz: fleyva

    amerikan: fathır
    ingiliz: fatha

    amerikan: woriyır
    ingiliz: woriya

    - genelde kelimenin ortasında yer alan r harfleri de ingilizler tarafından telaffuz edilmez. ancak aynı harfler amerikan aksanında es geçilmeden söylenir. park ve barber kelimelerini ele alalım:

    amerikan: park
    ingiliz: pa'k

    amerikan: barbır
    ingiliz: ba'ba

    - amerikalılar "dance" ve "past" kelimelerindeki a harfini a ve e karisik (a" diye gösterelim) bir biçimde okurken, ingilizler bu kelimelerdeki a harfini direkt a olarak telaffuz eder.

    amerikan: da"ns
    ingiliz: dans

    amerikan: pa"st
    ingiliz: past

    - o harfi de ingiliz ve amerikan aksanını ayırt etmede dinleyiciye cok yardımcı olan bir harftir. "box" ve "john" kelimelerini ele alırsak eğer:

    amerikan: baks
    ingiliz: boks

    amerikan: can
    ingiliz: con

    - şimdi ilk madde ile bir üstteki maddedeyi "honor" kelimesinde birleştirelim:

    amerikan: anır
    ingiliz: ona

    - son olarak da t harfinin kelimenin ortalarında yer aldığı birkaç kelimeye bakalım. hatta yanında bir de iskoç aksanı verelim ki tam olsun. kelimelerimiz şöyle: later - utter - scottish

    amerikan: leydır
    ingiliz: leyta

    amerikan: adır
    ingiliz: ata

    amerikan: sıkadiş
    ingiliz: sıkotiş
    iskoc: sıko'iş

    - ve ilk maddeyle bir üstteki maddeyi birlikte uygulayacağımız better kelimesine bakalım:

    amerikan: bedır
    ingiliz: beta

    genel olarak yukarıda örnek verdiğim kelimelere ve benzer kelimelere dikkat ederek konuşulan ingilizcenin hangi aksana ait olduğu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. iki aksan arasında daha bir çok farklılık bulmak mümkün, ancak en genel özellikleriyle aklıma gelenleri yukarıda belirtmeye çalıştım.

    not: bu da amerikalıların ingiliz aksanını kaybetmeleri, ya da başka bir deyişle ingilizlerin aksanlarını değiştirme kararı hakkında tarihi bir kaynak okumak isteyenlere gelsin.

    edit: amerikan klavyede yazmıştım, i'leri ı'ları düzelttim daha anlaşılır olsun diye.

  • yeni gelen köylü kız zehranın süt kızıymış, ulan bu ferihayla mehmet ikiz değil miydi? bi de bu süt kızı mı emzirmiş zehra, oha lan inek mi bu, nasıl bitmeyen bir süttür bu?

  • 15 temmuz darbe surecinde önemli bir katkısı olan evlilik programlarının, hükümetin ohal kapsamındaki yetkilerinden biri olan khk ile yasaklanmasıdır. çıkan bu khk, fetönün ohal' de aldığı en büyük darbedir.

  • şaşırmayın, çok bilinen bir büyüme tekniğidir sürekli yatırımı varlığa ve işe yatırarak kasayı her zaman ekside gösterirsiniz. bir yıllık borç planınız bellidir. size borç verenler de varlığınıza güvenip size borç vermeye devam eder. apple'ın ab'ye abd'ye milyarlarca dolar borcu var ama değeri 4 trilyon dolar. vergi ödeyeceğime yüksek maaş vereyim, yatırım yapayım fikri doğru büyüme stratejisidir. böyle mahkeme olursa da valla hakim bey cebimde 5 lira var aha bunlar da evraklar, hepsi hatasız diyebilirsiniz. doğrudur, inanırım 30.000 lirası olduğuna. bankada 10 milyon tl saklamak kadar büyük enayilik olamaz. git nişantaşı'nda iki daire al 10 milyon 5 yıla 2-3 kat değerlenir. bu konuyu merak edenler "the founder" filmini muhakkak izlemeli. mc donald's köfte satarak büyümedi. açılacak şubenin arsasını şubeyi alana kiraladı ve yatırımı o arsaya yaptı. eğer bir yerde önemli bir marka açılacaksa açılacak noktadaki emlak piyasasından elde edilecek gelir ve kazanç kimseye söylenmeden hesaplanır, önceden toplanır. bugün czn burak sizin mahallede dükkan açsa sizin mahalledeki tüm emlak fiyatları uçar. czn o kar payını neden size yedirsin. kendi yer tik tokta da size izletir.

  • bill gates ölmüş. tanrı bill gates'e demiş ki:

    - bill senin durumun hakikaten karmaşık. seni cennete mi cehenneme mi yollamalı bilemiyorum. her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanlığa katkıda bulundun ama bir yandan da windows gibi bir rezaleti de yarattın. ben de senin özel durumuna gore bir şey yapacağım. cenneti de cehennemi de ziyaret et, hangisine gideceğine karar ver.

    -'tamam' demiş bill gates, 'önce cehenneme bir bakayım.'

    ve inmiş cehenneme, bir de bakmış berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor, güneş parlıyor hava süper.

    'allaah' demiş bill gates, 'cehennem böyleyse cenneti hakkaten görmek isterim.' ve cennete çıkmış. bir bakmış, bulutların üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor, insanlar lir çalıyor, güzelce bir yer ama cehennem kadar değil. 'tamam' demiş tanrıya bill gates, 'ben cehenneme gitmeye karar verdim.'

    iki hafta sonra tanrı cehennemi ziyaret edip bill gates'in nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş. gitmiş bill'in yanına, bill bir duvara zincirlenmiş, alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor. tanrı;

    - nasılsın bill?

    - korkunç! burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil! kızların oynaştığı o güneşli kumsala ne oldu?

    tanrı cevap vermiş:

    - o ekran koruyucuydu.