hesabın var mı? giriş yap

  • ozellikle son donem filmlerine baktiginizda derin depresif bir hava gorebilirsiniz. hatta kemal sunal denilince akla gelen ilk sey (bkz: gülmek) tabusunu yikmak icin ozellikle yapildigini bile dusunebilirsiniz. cunku gec donem kemal sunal filmleri az komik, cok toplumsal, bolca trajik, zaman zaman ise saskinlik verecek derecede karamsardir.

    turgut özal'la birlikte bir anda farklilasan, batiyla kucaklasacagiz derken suudi araplara kundeye gelen, yogun arap turizmi ve yerlesimiyle yerli insanlarin ozellikle buyuk sehirlerde kendini ikinci sinif vatandas olarak buldugu, arap yerlesimiyle ucan kiralar ve ozellestirmeler sebebiyle siradan vatandasin elinde patlayan "buyuyen ekonomi" yalani yuzunden cinnet sinirina geldigi bir donemde (yasayanlar hatirliyor zaten) kemal sunal cogu sozde sanatçı gibi bir kenara cekilip felsefi denemelere girismemis, siradan insanin cinnet halini filmlerinde yasamis ve yasatmistir.

    son donem filmlerinde cogu yerin araplara peskes cekilmesinden, bu sebeple turklerin oz yurtlarinda kendini ikinci sinif vatandas olarak bulmasindan, yukselen yalanci "haci-hocalik" akiminin nasil siradan insanlarin manevi duygularini kullanarak maddi cikar elde ettiginden bahseder.

    ama bunu oyle umutsuz sekilde yapar ki, "ne olursa olsun kaybedecek olan biziz. bu kadar kotulukle bas edemeyiz biz" mesaji verir adeta. kemal sunal'in son donem filmleri ile ilgili spoiler vererek ne anlattigimi ornekleyecegim icin eger kemal sunal filminde spoiler'a düşmek gibi istisnai bir durumdan muzdaripseniz devamini okumayiniz (bir insan kemal sunal filminde spoiler'dan yakiniyorsa ya uzaydan gelmistir ya da amneziden muzdariptir).

    1986 yilinda davacı filminde abuk burokrasinin carklari arasinda ezilen siradan insanlarin dramiyla acilis yapar bu doneme sunal, filmin sonu umutsuz bir sekilde biter ama bu daha baslangictir.

    1987 yilinda yakışıklı filminde ailelerine bakmak zorunda olduklari icin evlenemeyen iki asigi anlatir, ama altta ana tema gecim derdi, araplarin istanbul'da ev kiralamaya baslamasi yuzunden ucan kiralar nedeniyle ev bulamamaktir. evli olduklari halde evlenemeyen kari koca sonunda başını sokacak bir dam bulmak icin yegane secenegin hapse girmek oldugunu anlar ve kelepçeler esliginde hapse girer, film boyle biter.

    1987 yilinda kiracı filminde ailecek yine kiradan, hayat pahalılığından, geçim derdinden muzdariptirler. yine her ev araplar tarafindan fahis fiyatlara kiralandigi icin kiralar ucmus, ahır gibi evlere bir maastan fazla kira istenir olmus, "büyüyen ekonomi yalanı" yuzunden hayat pahalilanmis, gecim imkansiz hale gelmistir. kiralik ev bulmak ugraslarinda iki kelimesinden biri allah olan sahtekar hacı ev sahibi gercegiyle karsilasmislardir. kendi kizi italyanla evli oldugu halde millete namus ve iman bekciligi yapan, bir oglu icip ortaligi dagitan bu haciyla gercek hayatta karsilasmamis hicbir kiraci yoktur malum. filmin sonunda hicbirsey cozulmeden, ayni umutsuzluk ve karamsarlik icinde biter. kucuk ask kacamagini kaybeder. sevmedigi bir hayati sevmedigi sekilde yasamak zorunda kalir sunal'in karakteri.

    1987 yilinda japon işi filminde artik kucuk insanlara ve onlarin kucuk hayallerine yer kalmadigini anlatir, ya devasa basarilar elde edilmeli ya da yok olunmalidir, bu yeni donemde orta direke yer yoktur. devir firsatlari degerlendirip buyume devridir, buyuk balik olup kucuk baligi yutma devridir. bir ask temasi uzerinden bu yalnizligi ve kucuk insanin yok olusunu anlatir sunal. mutlu son gibi gozukse de sonu bir bitisi anlatiyordur aslinda.

    1988 yilinda uyanık gazeteci filminde terör ve uluslararasi savaşin her yani sardigi donemde aslinda insanlarin anlasmakla, konusmakla herseyi cozebilecegini, yapay kavgalarin ve catismalarin sadece zenginler ve siyasetciler icin bir kazanim oldugunu, geri kalan insanlari kin ve nefret dalgasina surukleyerek ziyan ettigini anlatmaya calisir. simgesel bir sekilde kaybolan hasari cocuk barışi aradigi sirada "barış" diye bagirirken uluslar arasi silah tacirleri tarafindan basindan vurularak oldurulen bir gazeteci rolunde cok sey anlatir sunal. "barisi isteyen olur" der acik acik.

    1988 yilinda öğretmen filminde yeni donemin en net resmini ceker kemal sunal. "inançla büyüyen türkiye" masallarinin aslinda nasilda bir yandan maneviyati somururken obur taraftan icini bosalttigini, acgozluluk ve hirsin alkislanacak birsey haline geldigini anlatir. ayni zamanda yine bir maastan fazla tutan evler, yine yasam pahaliligi, yine gecim derdi yuzunden, gecinememek yuzunden yavas yavas ulasilan cinnet hali vardir. bir ogretmenin buyuksehirde tutunma cabasi bir trajediye donusur. basarili bir ogretmenin bu "buyuyen" donemde nasil hayatta kalmaya cabaladigini, beceremeyerek aklini kaybettigini gosterir filmin sonunda.

    1988 yilinda düttürü dünya filminde yine kucuk adamin kucuk dramina, yokolusuna, hayallerinin batisina tanik ettirir izleyeni sunal. yoksulluk, gecim derdi, umutsuzluk ve kaybolan hayatlar filmin ana temasidir.

    1989 yilinda gülen adam filminde yine burokrasi, yine siradan insani onemsemeyen "buyuyen ulke"ye odaklanir. yine durust bir maasla yetirilemeyecek ev kiralari ve hayat pahaliligi yuzunden mutlulugundan olan bir adam vardir. film boyunca ne olursa olsun gulen adam cocugu olunca onun yasayacagi hayatin umutsuzlugu yuzunden aglar, aglamasi o cocugun yasamak zorunda olacaklarindandir.

    1990 yilinda koltuk belası filminde yozlasan, yukselen degerleri para ve ekonomik guc olan, maneviyati bile bu ugurda kullanmaktan cekinmeyen donemin yasantisina isik tutar. en durust insanin bile cark icinde kendini kaybedecegini, butun kavramlarin lüks, itibar gibi seylere odaklandigini, aradaki butun baglarin bu cikarlara dayali oldugunu, gordugu butun sayginin cikarlar sebebiyle oldugunu gosterir sunal. iyi niyetli bir insanin bile nasil ayartilabildigini nasil bastan cikarilabildigini anlatir. donemin ozetidir bu: çıkar=herşey. filmin sonunda delirir sunal'in karakteri, gelecege yonelik bir kehanettir bu.

    1990 yilinda boynu bükük küheylan filminde artik kalan komedi kirintilarini da bir kenara birakmis, tamamen drama odaklanmistir. gecim sikintisi, sehirleri domine eden köy kültürü ve adetleri, cikar, yozlasma, maneviyattan beslenen sahtekarliklar hepsi corba olmus ve lezzetsiz bir haline gelmistir. bastan sona dram filmidir.

    1991 yilinda varyemez filminde cimri bir karakterin yalnizligini anlatmaya calisirken aslinda paranin, gucun, yozlasmanin, herseyin sahtelesmesinin belgesini sunar sunal. para mutsuzluk getirmekte ama parasizlik herseyi goturmektedir. bu ahlaki ve gundelik acmazda tamamen havada biter film.

    malum bundan sonra rahmetli kemal sunal uzun yillar sinemaya ara vermis ve son bir film cektikten sonra vefat etmistir.

    eger gercekten yukaridaki yaziyi zaman ayirip okuyan olduysa farkedecektir ki sunal'in filmleriyle taniklik ettigi o donem 2 perdeliktir, ilk perdesi o zamanlar yasanmis ikinci perdesi ise yillar sonra sahneye konmustur.

    ve ne tesaduftur ki -ister inanin ister inanmayin-, artik kemal sunal'in bir filmini internette (mesela youtube'da) seyretmek isterseniz altinda sonu gelmez kufur ve hakaretlere tanik olarak iciniz parcalanir. kemal sunal'a dahi bir dunya hakaretler ve cok agir ithamlar edildigini gorursunuz. olusturulan kin ve nefret kulturunde, yalanci tarihcilik, sahtekar maneviyatcilik gibi zehirli ve oldurucu silahlar kullanilarak yeni nesiller kemal sunal'a bile nefretle bakar hale gelebilmistir.

    inanmasi zor ama kemal sunal gibi bir degerden nefret edip hakaret edenlerin sayisi sevenlerinin sayisina denk gelmeye baslamistir (cok uzulerek soyluyorum bunu). maneviyatla vahşiligi, milletiyle gurur duymakla zalimligi, gecmisiyle ovunmekle dangalakligi karistiran ve sayisi cig gibi buyuyen mahluklar turedikce kemal sunal bile bir hedef olarak gorulecektir.

    ikinci perdenin urunudur bu.

    eger ki bu topraklarda kemal sunal bile hedef haline getirilip asagilanabiliyorsa, kufurler ve ithamlarla kara calinabiliyorsa; artik ne o toprakta lezzetli yemis yetisir, ne o yetisen zehirli yemisten yiyenden hayir gelir.

    tanim; kemal sunal, baska tanima gerek yok.

  • "şahıs adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış"

    rte'nin tavuğuna kışt dese en az 6 ay yatarı vardı ama sadece 50 kişiyi katletmeye çalıştığı için serbest bırakılmış.

  • maliye bakanı naci ağbal tarafından şu anda açıklanan zam.. pardon güncellemelerdir

    2018 yılı itibariyle;

    şans oyunu çekilişlerinden elde edilen gelirden alınan vergi yüzde 100,

    binek otomobillerin motorlu taşıtlar vergisi yüzde 40,

    üçüncü dilimdeki gelirler için gelir vergisi yüzde 11,

    finans sektöründe kurumlar vergisi yüzde 10 oranında artıyor...

    bu zamları duyan vatandaş sigarasını yakmadan önce iyice düşünsün zira bundan sonra sigara kağıdından özel tüketim vergisi alınacakmış.

    su veren itfaiyenin hortumunu...

  • topla yapabildiklerini diğerleri yapamadığı için zaten gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan birisidir.

    adam sirkte değil, el clasicoda, şampiyonlar liginde, dünya kupasında yapıyordu o hareketleri. santiago bernabeuda ayakta alkışlanıyordu. hem hızlı hem golcü hem asistçi. komple bir futbolcuydu.

  • faizleri düşüreceğiz dedi hatta zamanını bile üstü kapalı ima etti. fed'in faiz artırma ihtimali varken bu laf söylenmez, mb'nin elindeki silah aylar öncesinden alenen ilan edilmez, yeri ve zamanı gelince mb ilan eder. özel sektör borcu varken ve eksi rezervlerdeyken faiz indirimi yapamazsın. faiz sonuçtur neden değildir. enflasyon nedendir. enflasyonun üzerinde faiz vermek zorundasın. cds primlerin bu kadar yüksekken zaten gelmeyen yatırımcı faizin düşmesiyle tamamen ülkeyi terk eder. en basit ekonomi bilgisi. bu ülkede faiz lobisi falan yok, anti faizci neo osmanlı iktisat lobisi var. en temel ekonomi bilgisini reddediyorlar. ilkel bir ekonomi görüşü bunlarınki, herhangi bir bilimsel alanda yeri yok. tamamen rant var, tamamen soygunculuk var.
    edit: yaklaşık 20 dakikada 20 kuruş arttı. bilime sırt çevirirsen sonuç bu olur. dünyada bu kadar para bolluğu varken abd bu kadar para basmışken bu döviz kurunu haketmiyoruz. tüm türkiye'ye geçmiş olsun. umarım bu liyakatsizlikten en kısa zamanda kurtuluruz. umarım siyasal islamın olmadığı güzel günler yakındır.

  • polisin sıktığı tazyikli sudan el ele kurtulmaya çalışan biri türk bayraklı, diğeri bdp bayraklı iki eylemci ve bir köşede polise bozkurt işareti yapan bir amcanın aynı karede yer aldığı fotoğraf.

    bu fotoğrafı bilmeyen yoktur. herkesin ezberini bozan bu fotoğrafta, atatürk posterli türk bayrağını taşıyan kişinin bir kadın olduğu bilinir. ama o eylemcinin bir kadın olmadığını, 55 yaşında bir amca olduğunu öğrendik. peki bu bilgi neyi değiştirir. fotoğrafın kahramanlarından birisi (bdp bayraklı olan) radikal'e konuşmuş:

    "o fotoğraf bir ezberi bozdu. herkes yardım ettiğim kişinin kadın olduğunu ve benim olaya duygusal yaklaşarak o eylemciye yardım ettiğimi sanıyor. oysa o eylemci 55 yaşında bir amcaydı. ben politik ahlakımdan dolayı o sırada zor durumda olan bir eylemciye elimi uzattım''

    o fotoğraftan sonra algım değişti

    "..ben o gün yaşadıklarımızı çok önemsemedim. çünkü benim için sıradan bir durumdu. o fotoğraf hakkında yalan yanlış birçok konuşma yapıldı. insanların çoğu o amcayı kadın sandığı için benim meseleye duygusal yaklaştığımı ve duygusal nedenlerden dolayı ona yardım ettiğimi düşünüyor. oysa o yaşlı bir adamdı. ben politik duruşum gereği ona yardım ettim. gezi parkı’nın en iyi tarafı zıt kitleleri birbirine yakınlaşmasını sağlamak oldu. gezi sırasında insanlar birbiri daha çok empati kurmaya başladı. mesela ben kemalist veya milliyetçi insanlara karşı çok sert duruyordum. sürekli farklı olduğumuzu düşünüyordum. ancak o fotoğraftan sonra onlarla aslında birçok ortak yanımızın da olduğunu fark ettim. örneğin gezi park olayları sırasında biz chp’nin standını ziyaret ediyorduk. onlar da bizim halayımıza katılıp bize yemek getiriyordu. dolayısıyla algım değişti. gezi sonrasında özgürleştiğimi fark ettim..’’

    http://www.radikal.com.tr/…ustu_ezber_bozdu-1372136

    2 sene önce haziran'da önyargılarını kırmaya başlayanlar, 7 haziran 2015 için de seni başkan yaptırmayacağız diye yola çıktılar. bizler de 8 haziran'dan itibaren, diktatörle birlikte ön yargılarımızı da tamamen ortadan kaldırmaya, yeni gezi'lere ve birbirinden anlamlı bu fotoğraf karelerine vereceğimiz bir oyla önayak olabiliriz. vereceğimiz bir oy birçok şeyi değiştirir ve bazen 1 oy 1 diktatörü devirir

    debe editi: (bkz: #51966326) (bkz: hdp'ye yönelik kara propaganda)

  • (bkz: yandaş olacağım derken manyak olmak)

    bunlar bizim nesli mahvedip yaşama sevincini çaldıkları gibi, eğitim sistemine sırf yandaş olduğu için sapık ve manyakları yerleştirerek, gelecek nesillerin de mahvolmasına sebep oluyorlar. illa idam istiyorsan şovu kendin yap, niye minicik sabileri karıştırıyorsun.

    yatacak yeriniz yok lan, toprak bile sizi kabul etmeyecek.