ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cem yılmaz'ın en iyi filmi
-
hayatta çok az şeyi tartışmam:
(bkz: her şey çok güzel olacak)
hindistan'da çok az corona virüs görülmesi
-
kimseye test yapmazsanız vaka da ortaya çıkmaz... burada olduğu gibi..
yeter
-
gülün siz gülün bir kaç sene sonra hepimiz elimize bir direksiyon simidi alıp kafamıza huniyi takıp düt düt yeter düt düt diye gezicez.
bu arkadaşın bünye zayıfmış, erken gitmiş.
öğretmene hediye almayan çocuğu sınıftan sürmek
-
(bkz: sınıf annesi)
bu nedir? hangi hakla hukuki ve idari bir mercii yerine koyuyor?
gelen mesajlar üzerine edit: meğer ne “köklü” ve “önemli” bir merciymiş de haberim yokmuş. çok yazık vallahi. eğitimsiz toplumlarda bireyler azıcık görev ve sorumluluk almayagörsün, gönüllülük esasındaki işlerde bile böyle cozutuyorlar.
gripten daha hızlı kurtulma yolları
-
spor ne zaman hasta olsam halim olmasa bile spor yapıp ter atmaya çalışırım sonra ılık duş ve güzel bi uyku . bu süreçte soğuk almamaya dikkat etmeli tabiki
mahallenin muhtarları the movie imax 3d experience
-
oha diyorum muhteşemdi. çaydanlık resmen benim omzumdaydı yaa.
her yazardan bir sakinleştirici müzik tavsiyesi
-
marconi union - weightless
yapılan nörobilim araştırmalarına göre anksiyeteyi yüzde 65'e varan seviyelerde azaltıyor. kaynak:
https://www.inc.com/…xiety-by-up-to-65-percent.html
kendi deneyimime göre konuşursam, uzun süreli dinlemelerde gerçekten işe yaradığını söyleyebilirim. sonuçta bu durum beyin kimyasıyla ilgili bir şey. müziği arka planda açıp felaket tellallarını okumayın ama. şarkıyı açıp gözlerinizi kapatın ve umut dolu şeyler düşünün. zira ruh sağlığımız da en az beden sağlığımız kadar önemli.
real madrid'in galatasaray'a özel davet yollaması
-
avrupa'nın en büyük kulüplerinden birisinin, avrupa'nın orta üst sınıf takımlarından birisine yaptığı davettir.
osurulduğunda kokuyu iki kata çıkaran yiyecekler
-
(bkz: en çok bana soracaksınız)
vedat milor
-
ben bu adamı çok seviyorum. sevdiğim için de kendisini uyarmak istiyorum: bak vedat abi, gözünün yağını yiyeyim şu yöresel ustaların hiçbir şey anlamadığı muhabbetleri kısa tut.
gidiyorsun rizeli kuru fasulyeciye virginia'daki hububat üretiminden bahsediyorsun, diyarbakır'daki paçacı fazıl'a fransa'nın güneyinde koyunun yanağını nasıl pişirdiklerini anlatıyorsun, çanakkaleli balıkçıya "italyan köylerindeki ancelotti dolması da buna benzer" diye muhabbet açıyorsun, urfalı kebap ustasına marsilya sığırların beslenme saatini anlatıyorsun. allahını peygamberini seviyorsan kısa tut şu muhabbetleri ya da hiç açma... adam yöresel adam vedat abi, ateşin harında dura dura yaz sıcağında zebani siniri yapmıştır o. bir de "televizyoncular gelecekmiş" stresi... valla bir gün milano danası, lancaster koçu, paris billuru derken konuştuğun ustaya/tükkan sahibine balatayı contayı yaktıracaksın. tamam izleyiciler öğrensin diye de açıyorsun bu muhabbetleri ama karşısındaki ustayı da düşün. sen "kosta rika'da koyunun kellesini meşe odunuyla tütsülerler", "güney carolina'yda koçun yağlı kısmını ekmek arası ederler" derken sırf kibarlıktan "doğrudur efendim" diyen adamın dramını düşün. düşün ve insafa gel.
vedat abi seni seviyorum ama tehlikedesin bunu bil...
türkiye'den kaçanlara altı okkalı laf
-
özetle; yurtdışına gidenlere "kalın ve savaşın" demiş fakat neyle savaşılması gerektiğini söylememiş yazıdır.
mesela zorlayıcı ekonomik koşullarla mı, dış güçlerle mi, iktidarla mı, muhalefetle mi, cehaletle mi neyle savaşmalıydı da kaçtı bu insanlar?
edit: bir takım düzeltmeler.