hesabın var mı? giriş yap

  • "ilkokul 1 den 2 ye geçtiğimiz yaz tatiliydi. göcekte teknedeydik. bendeniz kolluklarla yüzüyorum o aralar. dedim ben bu kollukları ayağıma takarsam suyun üstünde yürürüm aq. taktım ayaklarıma kollukları atladım tekneden tabi ayaklar yukarda gövde suyun içinde kaldık öyle. boğuluyodum birader çok fenaydı. allahtan peder bey görmüş çekti çıkardı ayaklardan."

  • bu denklem esasinda olabilecegi kadar kesin bi denklem.. sorun parametrelerin bilinmemesinde.. o zaman ne anladim bu isten deniyordur eminim.. ama amcam kendimize ya da cevremize bakarak tahmin yurutebilecegimiz kucuk problemlere bolmus bunu (bkz: divide and conquer) ki sonucta bu seti arastirmalarinda kullanilan birsey.. denklemin tek kotu yani iste belirsizlikler.. ama sonucta ne bekliyoduk ki; birinin cikip "evrende 375 dene akilli uygarlik var, hadi dagilin gidin basimdan" demesini mi?.. neyse denklemi aciklayip anlam kazandirmaya calisalim bari:

    n = r* fp ne fl fi fc l

    n : haberlesebilen uygarlik sayisi (number)

    r*: uygun yildizlarin (gunes benzeri) olusma hizi (rate of star)
    samanyolunda bu cins 10 milyar yildiz olsa 10 milyar yildan yaklasik 1 verir (toplam 200 milyar yildiz oldugundan 20ye kadar yolu var)..

    fp: o yildizlardan cevresinde gezegen olanlarin orani (fraction of planet)
    son yillarda kesfedilen gezegen sistemleri babinda 0.1'den, bu cins yildizlarin cevresinde gezegen zaten olusur seklinde 1'e kadar gidiyor..

    ne: bu gezegen sistemlerindeki yasama elverisli gezegen sayisi (number of earthlike?)
    buna 1-2 deniyor genelde.. gunes sisteminde misal bi bilinen dunya var..
    bir de sunu aciklayalim.. bu sayiyi suyla havayla iliskilendirmek denklemi cozen insanin zevkine kalmis birseydir.. bu sayi olabilecek tum olasiliklari icerir.. eger venusun +300 derecesinde, ya da marsin -50 derecesinde de yasam olusabilir diyorsaniz misal +2 ekleyin..

    fl: bu gezegenlerden uzerinde canli olusanlarinin orani (fraction of life)
    genel gorus yasamin olusma ihtimali varsa eninde sonunda olusacagi seklinde, yani oran 1..

    fi: bu canlilardan akilli olanlarinin gelisebilme orani (fraction of intelligent)
    ayni sekilde (darwin mi demis bunu?) "canli varsa eninde sonunda bu noktaya evrimlesir"den dolayi 1..

    fc: bunlardan haberlesenlerin orani (fraction that communicate)
    benzer sekilde akilli varliklarin sonucta haberlesmeye gececekleri mantigiyla 1 yada 1e yakin..

    l : haberlesebilir uygarliklarin yasam suresi (longevity)
    denklemin en sakat noktasi.. kendi uygarligimizin bile ne zaman ne olacagini bilmedigimizden biraz atmasyonla kaliyor bu.. sonucta insanoglu haberlesmeye (bu kelimeyi konusarak haberlesmekten ziyade gezegen disiyla haberlesmek manasinda kullaniyoruz burda) baslayali sadece 100 yil oldu desek yeridir.. ne olacagimizi kestirmek de guc.. 100den milyonlara kadar gidebilir..

    simdi bunlari toplayip bi tahmin yapsak; sirayla (1, 0.1, 1, 1, 1, 1, 10bin) kullansak bu bize samanyolunda 1000 uygarlik var der..
    samanyolunu yaklasik 50bin isik yili yaricapinda bir disk olarak dusunsek (3. boyutu sallayalim), bu her uygarlik icin ortalama yaklasik 1500 isik yili yaricapinda bir alana tekabul eder.. simdilik cok heveslenmemek icin bir neden ama umudu yitirmemek icin bir sebep..

  • 1- türkiye bugün şampiyon olmadı, finale çıktı.

    2- türkiye hep şampiyon olmuyor. 1-2 ay önceki şampiyonluk, milletler ligi'ndeki ilk şampiyonluğumuzdu.

    - olimpiyatlar'da ve dünya şampiyonası'nda madalyamız dahi yok.

    - eğer 3 eylül'de şampiyon olursak 1949'dan beri var olan avrupa şampiyonası'nda ilk defa şampiyon olmuş olacağız.

    - bir turnuvanın en başarılı takımı olmak için de bir iki şampiyonluk değil, o turnuvanın tarihinde en fazla şampiyonluk almış takım olmak gerekiyor. yani tüm zamanların en başarılı ülkesi olmak için yalnız bir nesil değil, nesiller yetiştirmek gerekiyor.

    3- voleybolda rekabet çok yüksek. türkiye'nin hem avrupa'da hem de dünyada çok zorlandığı güçlü rakipleri var.

    4- voleybol bir olimpiyat sporu ve tabiki önemli bir spor. internetteki kaynaklara göre dünyada en sevilen 5. spor ve 900 milyon takipçisi var.

    5- sporla dünya barışı arasında bir bağlantı var.
    - gelişmişlikle sporda başarılı olmak arasında bir bağlantı var.
    - kadın haklarıyla kadın sporu arasında bir bağlantı var.
    - başarının alkışlanması ve ödüllendirilmesiyle hakkaniyet arasında bir bağlantı var.
    mesele bunları anlayabilmekte herhalde.

  • bonus olarak, tamamen ücretsiz 3 tinercisi ile beraber verilen evdir.
    evi mesken tutup, koruyup, kollar, kimseyi yaklaştırmazlar.

  • maori savas turkusu..

    ka mate isimli haka'nin anlami ise soyle:

    lider: ka mate, ka mate (olecegiz, olecegiz)
    grup: ka ora, ka ora (yasayacagiz, yasayacagiz)
    lider: ka mate, ka mate (olecegiz, olecegiz)
    grup: ka ora, ka ora (yasayacagiz, yasayacagiz)
    hep beraber: tenei ta tangata, pu'ru hu ru (iste adam bu, cok killi)
    na'a nei tiki, mai whaka-whiti te ra (gidip gelip, gunesi parlatan o)
    hupane (yukari adim at)
    ka-upane a hupane (bir daha yukari adim at)
    ka-upane (bir daha)
    whiti te ra (gunes parlasin)

  • kurmuş olduğum bir uygulamayı silmek için google'a yazdım ve donanimhaber ilk sonuçta çıktı. sayfaya ziyaret ettiğimde elemanın birisi uygulamadan nasıl kurtulabilirim diye konu açmış, hemen alt satırda birisi nasıl hesabı sileceğini güzelce yazmış. ilginç olan alt kısımda cevabı 2010 yılında ben vermişim.

    acayip oldum amk

  • bir ihale nedeniyle mahkemeye ifade verin diye kagit geldi. resmi evrakta sahtecilik ve haksiz kazanc saglama kilikli suclamalar vardi. tabi tirsa tirsa kime danisalim kime danisalim, aklimiza tanidik kidemli bir savci geldi. gittik dedik durum bu bu.
    smdi o an sunu anladim iyi bir avukat veya hukukcu olarak kabul edilen kisilerin kafasi cok farkli calisiyor. biz "ama biz masumuz sahtecilik de yapmadik, kazanc da yok" modunda bidir bidir otuyoruz adama.
    -eee, simdi siz burada ne olarak gorevliydiniz?
    -muayene ve kabul komisyonu
    -bakalim kanuna, himmm, komisyon-lari diyor. yani cogul. muayene ayri kabul ayri demis kanun. himm bunlarin gorev tanimi neymis hhmmm. siz bu gorevlendirmeye gore muayene komisyonundasiniz, kabul komisyonu baska... tamam ifadenizi buna gore verin. ben kabul komisyonu uyesi degilim, ne kadar teslimat yapilmis onun kontrolu kabul komisyonunun diye ifade verin. bir de beraat edince bu sorusturma izni veren bilirkisiyi mahkemeye verin, iste haksiz yere suclandim. ruh sagligim bozuldu diye temsili bir tazminat gibi...

    yav arkadas, yeminle gotu nasil kaptirmayiz diye tirsa tirsa gittigimiz yerden, adamin tum hikayeyi uzerine kurdugu bir "lar" sayesinde, ulan bilirkisi simdi gotunden kan alacam kan nidalariyla ciktik.
    iyi bir avukatta olmasi gereken bence "seytanin gor dedigini gormek". bir de bu mevzuata falan, yeni yonetmeliklere hakim olmak. arkadas bir cogul eki be, vay anasina...

  • benim gibi taş kalpli bir adamın bile kalbini yorabilen şeylerdir bazen.

    yıkamacı evlenip taşınacağı için, yeni bir yıkamacı aradığımı söylemiştim sağa sola. sabahları 10-12 tane araba yıkayıp veya temizse silip, ondan sonra çaydı, servisti bu işleri yapıcak.
    dün saat 11 gibi işyerine gittiğimde, girişte bir adamın oturuyor olduğunu gördüm, önemsemedim. daha sonra işten çıkıcak olan çocuk, ''abi bir adam geldi, saat 8'den beri bekliyor'' dedi. ''al içeri'' dedim, geldi. buyur ettim, iş için geldiğini söyledi. elinde de bir kağıt, rulo yapmış tutuyor.

    eski bir takım elbise, eski ama tertemiz boyanmış ayakkabılar, kravatını takmış, saçlarını taramış, ellerini kavuşturmuş. kolonya kokuyor. oturuyor.

    ''o elindeki ne?'' dedim, ''cv'' dedi. aldım.
    42 yaşında, yozgatlı, üç çocuğu olduğunu yazmış, daha önce yaptığı işleri sıralamış. belli bir tarih atmış, yanına sadece 'ticaret' yazmış. ''ne ticareti yaptın?'' diye sordum, yeşilköy'de simit satmış bir ara, ama daha sonra belediye simitçi koyunca, bunu kovalamışlar orada, bırakmış. 'bilmemne inşaat - taşıma' yazmış.
    ''bu nedir, şöförlük mü yaptın?'' diye sordum,
    ''yok, inşaatlarda demirdi, kalastı, çimentoydu, bunları taşıyorduk'' dedi.

    ''anlar mısın araba yıkamaktan, çay servisi yapmaktan?'' diye sordum, ''bilmem ama öğrenirim'' dedi.
    ''şimdi sen çık, üzerini değiş, hadi yıka bakalım bir araba, ben buradan görüyorum'' dedim.
    koşa koşa gitti. bu arada müşteri geliyor, telefonla konuşuyorum, ama bir gözüm de onda. uğraşıyor, didiniyor, orayı siliyor, uzaklaşıp bakıyor, tekrar aynı yeri siliyor derken bir yarım saat geçti.
    dışarı çıktığımda ''bitti mi?'' diye sordum, ''evet, nasıl olmuş?'' dedi. gerçekten de bir araba ancak bu kadar kötü yıkanabilirdi, ses etmedim. çünkü 15 dakika içinde 10 araba yıkayabilen, çaydı, servisti, sağa sola koşuşturabilen ateş gibi çocuklar var. giyindi, geldi.
    yalan söylemeyi beceremediğim için ''olmadı'' dedim, yüzü düştü ama belli etmedi.
    ''canın sağolsun abi'' dedi, ama öyle bir dedi ki, benim yüzüm düştü bu sefer.
    ''hayırlı işler olsun abi'' dedi, ''saol'' dedim.
    o gittikten on beş dakika sonra kadar ben de öğle yemeği için çıktım. ışıklarda durduğumda, parkta, elinde bitmeye yakın bir sigara, oturmuş, hüngür hüngür ağlıyordu az önceki naif adam. diğer elindeki bez mendiliyle, gözyaşlarını siliyor. ne yanına, ne de yemeğe gidebildim, dükkana döndüm.
    masada duran cv'de yazan numarayı aradığımda, buruk bir sesle telefonu açtı, kendimi tanıtınca, heyecanlı ve düzgün bir sesle ''buyur abi'' dedi. ''çok uzağa gitmediysen bir uğra bakalım'' dedim.

    şimdi, işi araba yıkamak olan ama araba yıkamayı beceremeyen birisi çalışıyor burada.
    çayı güzel demliyor ama. napıcaz bilmiyorum. en azından güzel bir yıkamacı bulana ve ona da başka bir iş bulana kadar çalışsın bakalım.

    ve vicdan, bundan sen sorulmusun kardeş, hiç kusura bakma!