hesabın var mı? giriş yap

  • hayır bir şey değil, verilecek cevaplar bi seferde öğrenemilmiyor ki, gelişe gelişe, pekişe pekişe:

    acemilik dönemi:
    -cinsi nedir?
    -kangal.
    -kaç yaşında?
    -2.
    -o zaman bu kırma.
    -yok değil.
    -çok küçük bu.
    -işte hastalık geçirdi güdük kaldı...
    -hayır kırma.
    -ya valla değil bakın aldığımız ye--
    -kırma!
    -ama--
    -sus!
    -*kısık sesle* kırma diil ama olsaydı da severdik biz :(

    öğrenmeye başlarken:
    -cinsi nedir?
    -kangal.
    -kaç yaşında?
    -eee.. 6 aylık.
    -hmm kırma bu.
    -yoo değil niye?
    -bunların arka ayağında tırnağı olur fazla, o yok.
    -e aha var işte, bu ne?
    -y-yok daha büyük olması lazım!
    -iyi kırma o zaman.
    -oley :) kırmaymış

    bıkkınlık dönemi:
    -ne cins?
    -kangal.
    -kırma mı?
    -değil, küçükken hastalanmıştı, bi de döndüreyim şöyle bakın tırnak.
    -belli belli safkan bu, çok güzel.
    -aa oley sonunda!
    -bizim köyde var onlar at kadar. sizinkinin kafası küçük, kafası küçük kangallar oyuncu olur.
    -öfff...

    son durum:
    -ne cins?
    -golden retriever.

  • o zaman arkadaş bile olmadığımız, 2. kez görüştüğümüz - başbaşa değil, aynı ortamda olmak sadece- bir şekilde yan yana oturduğumuz bir anda, " elindeki dikiş izleri de nedir? geçmiş olsun" dediğimde, memnuniyet, çokça da şaşırma ifade eden şekilde bakmıştı bana ve :
    "bunca yıldır arkadaşlarım bile farketmezdi.. sen nasıl farkettin, şaşırdım.." dedi.
    aradan yıllar geçti..
    bir akşam kendi evimizde, kucağımızda bebeğimiz varken dedi ki, "işte o soruyu sorduğun gün var ya, o an ben senle evleneceğimi biliyordum.. buraya kadar geleceğimizi biliyordum.. o an hissettim, sen benim eşimdin"..
    bir erkeğe yara izinin hikayesini sormak, tüm hayatınızı değiştirebilir, hikayeniz olabilir...

  • obi van:güçte büyük bir rahatsızlık hissettim. sanki binlerce kişi dehşet içinde bağırdı ve sonra birden sustu. sanırım korkunç birşey oldu

    luke: fener ikinciyi yedi abi maçta son 10 dakika radyodan duydum şimdi

  • zamanın birinde, koca bir mermer kütlesinin üzerine eğilmiş çalışan bir heykeltraş varmış. haftalarca o koca mermer kütleyi oymuş durmuş. bir gün bir çocuk gelip “o kayanın içinde ne arıyorsun” demiş. heykeltraş da “bekle, göreceksin” demiş.
    aradan bir süre geçmiş ve heykeltraş o mermer kütleden çok ama çok güzel bir at heykeli yapmış. çocuk hayran hayran heykele bakarken, “kayanın içinde at olduğunu nereden bildin” demiş.

    bazı erkekler var, o güzelliği her durumda buluyor beyler. kadın-erkek farketmez, her insanın içinde hayran kalınacak bir şeyler vardır. aramaya inanmak gerek.
    saygılarımla.

  • tweet altına yazanların hepsi blog, instagram sayfası site sahibi. hepsinin sitesinde adsense tanımlı hala yalan söylüyorlar diyorsunuz pes.

    adam yazmış oraya bloguma koydum yıllık bana getirisi 4.000 sadece diye hala ticaret yok diyorsunuz. sitede adsense olup olmadığını öğrenmek 5 dakika. gönderin bende adsense yok bana da dava açtı diyen bir site evet lan adamlar yalan söylüyor diyelim. 4 bin ya da 50.000 farketmez ticari gelir sağlanmış mı sağlanmış. 4 değil 50 bin kazanılsaydı telif göndereni haklı mı sayacaktınız? sırf instagramda başkalarının karikatürlerini ekleyip milyon aboneye çıkıp reklamlardan binlerce kazanan sayfalar var.

    telif hakkı yasal bir haktır ticari bir harekette kullanıyorsanız bedelini öderseniz. yıllık 500 lira vergi kaçıranda vergi kaçakçısıdır 500.000 kaçıran adamda. telif hakkıda aynı böyledir 4.000 de kazansan hiç de kazanmasan telif teliftir.

  • seo'cu dallamalar yüzünden maalesef artık google'da bir şey arayıp bulmak imkansız hale geldi. bir şey arıyorsun ilk 3 sayfa birbirinin kopyası aynı sayfa ve yazılar.

    "x kişisi kimdir? x kişisi nerede doğdu? x kişisi hakkında bir çok kişi bu soruyu soruyor. detaylar haberin devamında."

    size ben boydan gireyim.

  • tam olarak 90'lı yılların başına tekabül eder.
    bakmayın şimdi loft'un sıradan bir marka olduğuna, o dönemde statü simgesiydi neredeyse. ben hiç alamadım ama giyinmeyeni dövüyorlardı nerdeyse. pantolonun arka cepleri büyük ve daha aşağı yerleşmişti paçaları biraz geniş, çift dikişli ve dikişler biraz yukarıdaydı. loft etiketinin altından kemer geçerdi. marka görünsün diye millet, tişörtü, kazağı pantolonun içine sokardı.
    popüler olan bir de gri rengi vardı sanki.

  • an itibariyle evde akşam çayının yanında canım tatlı çekti. çocukluğumdan beri amansız bir şöbiyet aşığı olarak, yemeksepeti'ne bir bakayım joker falan varsa sipariş vereyim dedim. joker çıkmadı maalesef. sonra baktım güllüoğlu var, 1 kg şöbiyet söyleyeyim dedim. evde 5 kişiyiz ancak yeter diye düşündüm. ve evet fiyatı görmemle şok oldum. 1 kg şöbiyet 160 tl.

    sonra oturdum maaşımı hesapladım. ayda 25-26 iş günü çalışıyorum. 25 gün çalıştığımda günlüğüm 160 tl ye ancak geliyor. 26 çalıştıysam 160'ı bile göremiyorum. yani orta sınıf maaşı sayılabilecek maaşımın 1 günlük kısmı ile akşam canımın çektiği tatlıyı alamıyorum. 9 saat mesai yaptım ve karşılığında bir kilo tatlı alamadım. emeği geçenlerin ağzından burnundan gelsin yedikleri içtikleri.