hesabın var mı? giriş yap

  • uzun zamandır yaşadığım problem. eye floaters ya da vitreous floaters diye geçer. ailede çok olduğu için genetik yatkınlığım ve son yıllarda artış yaşamam sebebiyle göründüğüm doktorlardan edindiğim bilgileri faydalı olması umuduyla sizlerle paylaşmak istiyorum.

    öncelikle ne zaman tehlikelidir ve ne zaman doktora gitmelisiniz:

    - gözünüzün önüne sinek oturmuş, saç geliyormuş gibi görüyorsanız ve gitmiyorlarsa,
    - kar yağması veya kül yağması gibi akan bir görüntü oluşuyorsa.
    bu ikisi kanama demekmiş, hemen doktorunuzla görüşün.

    - ışık çakmaları görüyorsanız. bir ara ışık çakması görüyorum da farkına varmıyor muyumdur diye korkmuştum ama hem yaşayanların hem de doktorların anlattığına göre bunu yaşayıp da anlamamak mümkün değilmiş. hatta bir doktor "çizgi filmlerde kafasına darbe yiyen karakterlerin başının çevresinde yıldızlar çizerler ya öyle bir şey" diye anlatması beni çok güldürmüştü.

    gözün içindeki jelimsi sıvıya vitreous deniyormuş. gözün arka tabakası zamanla deri dökülmesi gibi ayrılıp dökülüyormuş. çoğu insanda bu dökülme uzun zamanda kendini hissettirmeden gerçekleşirmiş (bkz: vitreous dekolmanı). yaş aldıkça floaterlarımızın artmasının sebebi buymuş. ama bazen aldığımız sert bir darbe, düşme, aniden çok ağır kaldırma, aşırı zorlanma ya da ileri yaş gibi sebeblerden ötürü bu ayrılma hızlı olurmuş. hızlı olursa tabaka beraberinde retinayı da çekiştirebilirmiş. işte bu ışık çakmaları retinanın çekiştirildiğine işaret ettiğinden tehlikeliymiş. (bkz: retina dekolmanı) böyle durumlarda gözü büyütüp lazerle kalkan tabaka yerine yapıştırılarak ayrılma hızı yavaşlatılıyormuş. böylelikle retinaya zarar vermeden ayrılması sağlanıyormuş.

    hızlı ayrılma sonucu oluşabilecek ilk iki tehlikeli durumda bahsettiğim kanamalar da olabiliyormuş. kanamalar ve retinanın çekiştirilmesine müdahalede geç kalındığı durumlarda göze perde inmesi denilen durum ortaya çıkıyor, bu da kalıcı görme kaybı demekmiş.

    çok kaygı uyandırıcı şeylerden bahsettim biliyorum ama endişelenmeyin. anlattığım 3 problem de aküt yani ani gelişen durumlar. bunlar oluştuğunda zaten fark edersiniz ve yapmanız gereken de göz doktorunuzla görüşmeniz. doktorunuz durumu anlayıp sizi zaten yönlendirecektir. bir yakınımız haftalarca ışık çakmalarıyla dolaştığı halde perde inmesi gibi bir durum olmadı bir komşumuz da benzer bir hikaye anlatmıştı. yani öyle saatlerle dakikalarla yarışmıyorsunuz, panik yapmayın. (özellikle genç yaşta çevresel bir etki olmadığı sürece retina dekolmanı olma ihtimaliniz inanılmaz derecede düşük.) hali hazırda takibinde olduğunuz bir göz doktorunuz yoksa ya da ulaşamıyorsanız veya devlette olduğundan hızlı müdahale edilememesinden korkuyorsanız dünya göz hastanelerinin acilini arayıp bilgi alabilirsiniz. sizi muayene için yönlendirecekleri doktorun retinacı olduğundan emin olun.

    benim dünya göz'de gittiğim doktorum vifly adında bir vitamin tavsiye etmişti. fark görebilmem için 6 ay- 1 yıl kullanmam gerekebilirmiş. çok umudum yok bu konuda. başka doktorlara da sordum, faydası olmasa bile zararı olmaz dediler. siz de doktorunuza danışabilirsiniz ama çok bel bağlamayalım bence. 6 ay sonra değişiklik olmazsa ananası denerim herhalde. en azından daha ucuza gelir. birkaç yıldır aşırı artması ve loş olmayan her ışıkta onları görmem sebebiyle en azından çözüm adına bir şeyler yapıyor olma hissi bana iyi geldiği için kullanıyorum aslında.

    edit: göz doktorum gözümü büyütüp bakarken bu solucanları görüp göremediğini sormuştum. bunların insanların gördüğü gibi gri veya siyah görünmediğini, beyazımsı göründüğünü, dökülmeden dolayı vitreous jeline takılan protein liflerinin oluşturduğu gölgeden dolayı bizim gri veya daha koyu renkli gördüğümüzü söylemişti. floaterlerın göz damarlarıyla veya bakterilerle ilgisi yok, protein lifleri. vitreous jelinde olan farklılaşmalar ya da vitreous farklılaşması olarak da bahsediliyormuş.

  • bakıldığında adeta beynimizle oyun oynadığını düşündürten görsellerdir.

    1) şu görselde yer alan küpün üst yüzeyi ile alt yüzeyinin renkleri tamamen aynıdır. ispat

    2) şu görselde yer alan, içinde a ve b yazan bölgelerin renkleri tamamen aynıdır. ispat

    3) şu görselde yer alan yatay çizgilerin tamamı birbirine paraleldir. ispat

    4) şu görselde yer alan 3 arabanın boyutları aynıdır. arabalar birbirinden kopyalanmıştır. ispat
    (saçma oldu biraz ama idare edin)

    5) şu görselin ortasında yer alan siyah noktaya gözlerinizi ayırmadan bakın. görsel renk değiştirdiğinde etrafın renkli olduğunu göreceksiniz. sonra hemen başka bir noktaya (duvara, ayağınıza falan) bakıp tekrar görsele bakın. alttaki yazıyı bu işlemi yaptıktan sonra okuyun.

    evet. görsel aslında siyah beyaz. beyniniz onu renkli hale getirdi.

    edit: gif lobisi diyenler için iki jpg görsel hazırladım. ikisini de açın.

    önce buna bakın: http://i.hizliresim.com/x0g3j7.jpg

    15 saniye sonra buna bakın: http://i.hizliresim.com/m0qbyn.jpg

    ctrl + tab tuş kombinasyonu ile sekmeler arasında geçiş yapabilirsiniz.

    daha da inanmayan olur ise tek eliyle 25 barfiks çeksin, ardından dizlerini karnına çekerek 30 mekik çeksin, düzelir.

    6) üstteki olay için başka bir örnek görsel.

    7) şu görselin orta noktasına 30-40 saniye kadar gözlerinizi ayırmadan bakın. daha sonra daha uzakta yer alan bir cisme bakın. (epilepsi hastalarına önermiyorum)

    8) şu görselde yer alan siyah noktaları sayın. (mağara serindi kardeş.)

    9) şu görsel aslında hareketsiz.

    10) şu görselin ortasında yanıp sönen yeşil noktaya gözlerinizi ayırmadan bakın. zamanla etraftaki sarı noktaların kaybolduğunu göreceksiniz.

    11) şu görselin ortasında yer alan artıya gözlerinizi ayırmadan bakın. zamanla etraftaki pembe noktaların kaybolduğunu göreceksiniz.

    edit:

    1) 11. görselde noktaların kaybolmadığı, bazılarının renk değiştirdiği yönünde mesaj yağdı. doğrudur. kimi insanlarda noktalar kaybolmak yerine yeşil ya da mavi renge dönüşüyor. benim beynimde yaşananı özetleyeyim: saat yönünde yanıp sönen nokta zamanla yeşil renge dönüşerek saat yönünde dönmeye devam ediyor. gözlerimi ayırmadan bakmaya devam ettiğimde ise tüm noktaların zamanla kaybolduğunu görüyorum. ya da gördüğümü sanıyorum, beynim öyle diyor.

    sizler de gözlerinizi kıpırdatmadan ve kırpmadan bakmaya çalışırsanız tüm noktaların aynı anda kaybolduğunu ya da renk değiştirdiğini görebilirsiniz. hatta biraz uslu olursanız şirinleri bile görebilirsiniz. ne bileyim.

    2) bazı görsellerin (5-6) kandırmaca olduğuna dair mesajlar geldi. emin olun hiçbirinde kandırmaca yok.
    gif lobisinin işi değil, beyninizin size oynadığı ufak bir oyun.

    3) ayrıca entry'yi yazdığımdan beri başlık altında itina ile t.şak geçiliyorum. ama entry dünün en beğenilen entry'leri arasına girmiş. nerdesiniz lan beğenenler? dayıya sahip çıkalım.

    4) 5. ve 6. resim için hala fake (yani sahte) diyenler var.

    gif içerisinde yer alan tüm resimler için: http://i.hizliresim.com/ydye42.jpg

    kendi denemek isteyenler için gerekli yazılım (1,1 mb): http://www.easy2convert.com/gif2jpg/

    5) 1 ve 2'de de ispat görsellerindeki gri çubukların aşağıya doğru renklerinin açıldığı iddia ediliyor. o çubukları da paint'te kendim çizdim. paint ile gradient dikdörtgen çizecek babayiğit varsa sahneye alalım. bana hala inanmayan varsa görselleri bilgisayarına kaydedip tek tek paint ile deneyebilir. ispat görselleri tarafımca paint ile hazırlanmıştır.

    son not: görseller imgur'a yüklenmişti. ekşi şeyler'e yüklenenler ile değiştirdim.

  • alacakaranlık serisi bunun en belirgin örneklerinden biridir.

    filmlerin tamamı vakit ve para kaybı ancak seri için öyle isimler öyle şarkılar yaptı ki, en alakası olmayanlar bile dinleyecek parçalar bulabilir. seriyi unutun, sosyal medyada gördüğünüz caps'leri unutun. filmlerden bağımsız olarak sadece müziğe bakın. şu bir gerçek: twilight serinin tek iyi yanı müzikleriydi.

    ilk filmin soundtrack'i orijinal ve derleme şarkılardan oluşuyor. sonraki filmlerde ise birkaç istisna dışında tamamen orijinal şarkılardan oluşan sountrack'ler yapıldı. muse'un i belong to you gibi orijinal olmayan şarkılar için de özel remix'ler istendi. toplamda beş soundtrack albümü için hem piyasanın en büyük isimleriyle hem adı duyulmamış küçük indie gruplarıyla çalışarak çok değişik albümler ortaya koydular.

    tüm soundtrack ve score'ların bana göre en iyi 20 şarkısı:

    1) christina perri - a thousand years

    dördüncü film the twilight saga breaking dawn part 1 için yazılan bu şarkı hem 2010'lu yıllarda yapılan en iyi şarkılardan biri hem birçok kişinin düğününün ilk dans parçası.

    2) muse - neutron star collision (love is forever)

    ilk iki film için muse şarkıları kullanan ekip üçüncü film eclipse'e sıra gelince zaten yayınlanmış bir şarkıyı kullanmak yerine muse'dan şarkı istedi. matthew bellamy de oturup bu şarkıyı yazdı ki film için yapılan en iyi şarkılardan biridir, ayrıca kişisel favorim.

    3) the dead weather - rolling in on a burning tire

    bir başka eclipse soundtrack harikası olan bu şarkı jack white imzası taşıyor. sonrasında daha alternative versiyonu yayınlansa da orijinal havayı veremedi.

    4) bruno mars - it will rain

    bir soundtrack şarkısı olmaktan öte çok büyük bir hite dönüşen it will rain, özünde bruno mars'ın the twilight saga breaking dawn part 1 için yaptığı bir şarkı. farkında olmadan sadece kariyerinin değil, 2010'lu yılların da en iyi şarkılarından birini yayınladı.

    5) the black ghosts - full moon

    ilk film twilight'ın soundtrack'indeki bu şarkı o güne kadar adı duyulmamış bir grubu tüm dünya çapında tanınmasını sağladı. ilk filmin en sağlam şarkılarından biridir.

    6) perry farrell - go all the way (into the twilight)

    ilk filmin soundtrack'in yer alan bir şarkıydı ama filmde göze çarpmadığı için arka planda kaldı. oysa seri için yapılmış en çarpıcı şarkılardan biri.

    7) carter burwell - bella's lullaby

    iyi şarkılar sadece filmlerin soundtrack albümlerinden çıkmadı, score'larında da çok iyi enstrümantal parçalar vardı. ilk filmden sonra popüler olan bu şarkı burwell'ın en meşhur çalışmalarından biridir.

    8) alexandre desplat - new moon (the meadow)

    seri boyunca sadece ünlü şarkıcılarla değil, çok büyük bestecilerle de çalıştılar. ilk filmde carter burwell çok iyi iş çıkarırken ikinci filmde alexander desplat harikalar yarattı. üçüncü filme ise howard shore ağırlığını koydu. ikinci film için yapılan bu şarkı desplat'ın seri için yaptığı en iyi şarkı olabilir.

    9) thom yorke - hearing damage

    ikinci film için yapılan ve altyapısıyla öne çıkan şarkı soundtrack albümün en iyi parçalarında biri muhtemelen.

    10) unkle - with you in my head (feat. the black angels)

    eclipse için yapılan onca iyi şarkı varken bu parça arka planda kaldı. filmde de öne çıkmamasının pek faydası olmadı ama seri için yapılan en özgün işlerden biri.

    11) bon iver & st. vincent - rosyln

    alternative müziğin iki güçlü ismini buluşturan rosyln, new moon'da çok öne çıkmadı ama filmi anlatan en iyi şarkıydı.

    12) green day - the forgotten

    muse'dan sonra green day'e de orijinal şarkı yaptırmayı başardılar. son film the twilight saga part 2 için kullanılan şarkı soundtrack'ten yayınlanan ilk single'dır aynı zamanda.

    13) anya marina - satellite heart

    ilk filmde olduğu gibi ikinci filmde de tanınmamış isimlerden şarkı almaya devam ettiler. tuhaf bir şekilde filmi en iyi anlatan şarkılar bu isimlerden çıktı ki satellite heart bunlardan biridir.

    14) blue foundation - eyes on fire

    ilk filmi izleyen birçok kişi bu şarkının girişini hatırlar ama muhtemelen tamamını dinlememiştir. oysa bir bütün olarak güzel bir parça.

    15) howard shore - jacob's theme

    üçüncü filmin score albümünden enstrümantal bir parça olan bu şarkı ilk ikisi gibi albümün en iyilerinden.

    16) paramore - decode

    ilk film için yapılan bu şarkı seri için yayınlanan ilk single olma özelliğine sahip. ilginçtir, single olarak bu şarkıyı seçtiler ama geri kalan albümde çok daha güçlü şarkılar vardı.

    17) sleeping at last - turning page

    dördüncü filmin soundrack'inin çok arka planında kalmış bu şarkı serinin genel olarak izlediği alternative rock/indie pop çizgisinden de farklı bir sound sunuyor.

    18) christina perri ft. steve kazee - a thousand years part 2

    şarkının orijinal versiyonu benimsendiği için christina perri'nin son filme yaptığı bu düet pek öne çıkmadı ama bu versiyonu da iyi.

    19) st. vincent - the antidote

    alacakaranlık serisi için iki şarkı veren st. vincent, ilk parçasında ne kadar sakin ve durgun ise burada da o kadar hareketli ve inişli çıkışlı. son film the twilight saga part 2 soundtrack'in öne çıkan parçalarından biri.

    20) death cab for cutie - meet me on the equinox

    yeniay'ın soundtrack'inden yayınlanan ilk şarkı olmasına rağmen ilk filmin şarkıları yanında sönük kaldığı için çok ilgi görmedi bu şarkı ama yeniay soundtrack'indeki iyi şarkılardan biri.

    bonus: aqualung & lucy schwartz - cold

    dördüncü film için yapılmış bu şarkı normalde daha yüksek sıralarda olabilirdi ama dördüncü filmin soundtrak'i o kadar iyi ki ilk beşe girmiyor.

    bonus: robert pattinson - never think

    pattinson'ın yazıp söylediği bu şarkı serinin ilk filminin soundtrack'inde yer alıyor. çıktığı dönem fanlar tarafından sıkça gündeme getirilmesine rağmen zaman içinde unutuldu ancak pattinson soraki projelerinde soundtrack'lerde yer almaya devam etti. twilight için yaptığı diğer şarkı let me sign için.

    bonus: i belong to you (new moon remix)

    esasen muse'un the resistance albümünde yer alan ama film için remix'i yapılan ve ikinci film için kullanılan bu şarkı özünde oldukça iyi ama orijinal olarak filme ait olmadığı için listeye dahil etmedim. buna rağmen remix versiyonu albüm versiyonundan daha iyi olduğu için de bahsetmeden geçmek istemedim. bilindiği üzere muse'un bu seri için kullanılan bir diğer şarkısı supermassive black hole.

    albümler parça parça olarak spotify'da yer alsa da küçük indie gruplarından ötürü tamamı bulunmuyor ancak youtube üzerinden dinlemek mümkün. bunlar benim dikkatimi çeken şarkılar. eminim gözümden kaçanlar da vardır.

    twilight soundtrack

    new moon soundtrack

    eclipse soundtrack

    breaking dawn part 1 soundtrack

    breaking dawn part 2 soundtrack

  • yurtta kalıp sadece yemekhane fişleriyle yemek yiyip ve sadece aldığı bursla geçinen arkadaşlarım oldu benim. ona rağmen parası yetmediği için ağır şartlarda ve az miktarda paralara çalışmak zorunda kaldı.kendini bilmezlerin embesil diye adlandırdığı gibi okulunu da uzattı evet. peki ne oldu:bir sene uzattı ama babasının gururunu kırmadı giyecek hiçbişeyim yok diye. annesini darlamadı babama söyle param kalmadı diye. dışardan atıp tutmakla ahkam kesmekle olmuyor o işler. annesi babası da engelli ya da hasta da olabilir. geçimini sağlamak zorunda diye bono poro vorocokson denmez öyle.

    not: ben de okulumu uzattım ve paşa paşa da çalıştım. hiç de pişman değilim. yine olsun yine uzatır yine çalışırım

  • beyoğlu'nda aziz nesin'e kitap imzalatmıştım o yaz.

    (ertesi sene kadıköy'de yine imza günü vardı. sıraya girdim ve kitabı uzattım. adımı sordu, ben de "geçen sene de imzalatmıştım unuttunuz mu?" diye espri yaptım.

    üstad "nasıl hatırlayayım, yüzlerce kişiye kitap imzalıyorum her sene?!!?" cevabıyla esprimi anlamadığını göstermişti. sanırım türkler'in %60'ının aptal olduğuna bu olay üzerine karar vermişti :// )

  • hırsızsınız lan hırsızsınız ve bunun ülkenin durumu senin kazandığın parayla ilişiği yok düpedüz emek hırsızısınız. ulaşılabilir makul bir hizmeti sömürüyorsunuz. korsana talep bütçe değil erişim problemidir diyorduk ama siz direkt hırsızsınız.

  • bu yaratığın düşüncesi şuan tam olarak şöyledir

    bana yan bakan herifi iki kere yere vurdum adam hastanelik oldu yoğun bakımda ölümle cebelleşiyor ama devletimiz beni saldı demek ki haklıyım öyle abartıldığı gibi de bişi olmuyormuş karakola gittim geldim bu kadar, namımda yayıldı artık kimse bana yan bakamaz bakarsa hastanelik ederim problem yok bi karakola uğrar çay içer çıkarım.

  • amerikadayım o zaman. tatil için eve gelecem, kardan dolayı uçak ertesi sabahın körüne erteledi. telefonda anneme söyledikten sonra yattım uyudum.
    o zamanlar modemler dial up, hattım da tek. kabloyu bi telefona bağlıyorum, bi modeme, öyle bağlanıyorum. gece de yatmadan azcık internette takılmışım, sonra da unutmuşum, telefon kablosunu modeme takılı bırakmışım.cep telefonunun da şarjı bitmesin mi?
    neyse ben sabah saatin alarmıyla kalktım, hazırlanıyorum filan, kapı çaldı. alla alla dedim, sabah 7 mi ne zira.
    uyku mahmurluğuyla açtım, karşımda bir kadın, türkçe olarak "anneniz sizi aramış ulaşamamış, uçağınız varmış, sizi uyandırmamı istedi."
    ????
    kimsin ya sen? neden türkçe konuşuyorsun? annem seni nerden tanıyor? neler oluyor? ben nerdeyim? yoksa ben aslında türkiye'ye gittim de kar-mar hepsi rüya mıydı? ya da manyak mısınız?
    meğer neymiş, sonra çözüldü: evimin hemen yanında bir türk restoranı vardı, annem bana ulaşamayınca ağır uyuduğumu da bildiğinden uçağı kaçırırım korkusuyla gitmiş internetten o restoranı bulmuş, aramış, rica etmiş, kadınceyiz de kırmamış gelmiş.
    ama yuh yani. ben o an aşırı dumur olmuştum, sanırım bi daha o kadar dumur olmadım hatta.

  • -jokond amcaaa
    -efendim güzelim?
    -hafta sonu bize gelsene
    -gelemem işim var
    -ama lütfen yaaa
    -niyekine?
    -parti vericem arkadaşlara senin de gelmen lazım
    -ne partisiymiş lan bu bacaksız?
    -cacık partisi
    -ahaha şimdiki çocuklar harika
    -gelicen mi gelicen mi?
    -eheh tamam tamam gelirim
    -oleeeyy hıyar da geliyor artık menümüz tamam!
    -lan!

  • doğaüstü birtakım olaylar. diyelim derstesin, hoca sözü sana verdi. dönüp de sana bakıyorsa, ohaaaa.

    kesin seviyor lan.

  • arabalarda emniyet kemeri takmak zorunluyken millet otobüste ayakta gidiyor işte ben bunu anlamıyorum.

  • amerika koşullarında pek imkansız olmayan durumu gerçekleştiren delikanlıdır.

    çalıştığı işten saatlik 20 dolar alıyormuş, yani 55 tl. türkiye'de asgari ücret bırak saati, günlük 55 tl değil.