hesabın var mı? giriş yap

  • doping geçmişimiz yüzünden şüpheyle yaklaşanlar var ama boşverip keyfini çıkartmak gerek. bugün kendisi favorilerden biriydi zaten, 1. liği şaşırtmadı beni. ayrıca 20.10 la dünya 1. liğini görünce bolt'un 19.19 luk rekorunun nasıl bir şey olduğu daha net anlaşılıyor.

  • "türkücüler suya sabuna dokunmaz, ozanlar olana bitene duyarlıdır" demiş bir de.

    söz konusu neşet ertaş olunca, muharrem ertaş'ın oğlu, aşık geleneğinin son güçlü temsilcilerinden biri, kendimi tutamadım. bu şahıs çıkmış insan düşünmeli diyor, türküler basit sözlerle nakaratlarla mı yazılıyor sanıyorsun dümbük.

    o türküler dede korkut masallarından beri kullanılan imgeleri kullanan türküler, toplumsal yaşamla ilgili eleştirileri korkmadan söze döken ozanlar varken senin nefes alman bile boşuna.

    bir tek örnek vereceğim, "manda yuva yapmış söğüt dalına" ile başlayan türkümüzü bilmeyen yoktur. bu türkü başlık sistemine , ağalık düzenine bir başkaldırıdır.
    manda zengin , yaşlı kocayı, söğüt körpe gelini ifade eder. parasını verdim bedava mı sandın denilen şey gelindir. tiridine bandım ( yemeğin işe yaramayan su kısmı) ve yavrusunu sinek kapmış ile anlatılan yaşlı kocanın körpe gelinle beraber olmasının sonuçları ve doğa yasalarına aykırı olduğudur.
    ironi burada uçuk kaçık bulunan sözlerin arkasındaki derin anlamlarıdır. bu arkadaşın anlamasını beklemiyorum, ama neşet ertaş için söylediği sözler için onun, ataları mezarlarından kalkıp , dadaloğlu, karacaoğlan, aşık veysel , köroğlu.... kopuzlarıyla döverler adamı..
    yürü vre..

  • genel olarak fotoğraf çekimlerinden arta kalan fotoğrafların, dergi ve gazetelere satılarak değerlendirilmesi amacıyla ilk olarak 1920'li yıllarda h. armstrong roberts tarafından kurulan stok fotoğraf ajansı ile başlayıp, 80’li yıllara gelindiğinde ise hız kazanıp ayrı bir endüstriye dönüşmüş fotoğraf sektörüdür. 2001 yılına gelindiğinde google'ın fotoğraf arama hizmetini sunmasıyla birlikte olay yavaş yavaş internet platformuna taşınmıştır. zaman içerisinde istockphoto*, shutterstock* ve dreamstime gibi pek çok stok fotoğraf ajans şirketi bu akımı takip etmiştir.

    20 yıl öncesine kadar stok fotoğrafçılığı günümüze nazaran daha kolaydı. ancak dijital teknolojinin ilerlemesi, mobil cihazların günden güne gelişen kamera özellikleri ve yazılım teknolojileri neticesinde artık çok daha fazla rakiple mücadele etmek zorundayız.*
    dslr'den cep telefonuna kadar iyi kötü herkesin elinde bir kamera var ve biraz ilgisi olan herkes çektiği bu tarz fotoğraflar ile rekabete girebilir. ancak sadece stok fotoğraf çekmek yeterli olmaz. çekilen bu fotoğrafların doğru bir şekilde işlenmesi, isimlendirilmesi, tanımlanması ve ilgili anahtar kelimeler ile (genellikle ingilizce olur) etiketlendikten sonra stok ajanslara üye olup, istenilen şart ve kabul prosedürlerini geçtikten sonra yüklenmesi, kabul görmesi ve en nihayetinde satılıp gelir elde edilmesi beklenmelidir. evet bu kolay bir süreç değildir ancak bazı teknik detaylara sahip olduktan sonra hobi amaçlı çekilen fotoğraflar dahi kabul görebilir.
    burada dikkat edilmesi gereken iki önemli konu vardır. birincisi fotoğrafın yapısal öğeleri ve teknik başarımı, diğeri ise yasal izin prosedürleridir.
    öte yandan exclusive veya non-exclusive olarak mı çalışılacağına yani tek mi yoksa birden çok ajansa mı fotoğraf gönderileceğine karar verilmelidir. bu durumda fotoğraflara ödenecek komisyonlar artı veya eksi yönde değişiklik gösterir.
    belirli bir tür, model veya stile bakılmaksızın her türlü fotoğraf ajans tarafından kabul görebilir. genel olarak beyaz fon üzerinde çekilmiş, ışık dengesi, beyaz ayarı, netliği ve temizliği yerinde olan yüksek çözünürlüklü fotoğrafların kullanılma oranı daha yüksektir. (sonuçta para ödüyorlar ve kaliteyi istemek hakları.)
    fotoğrafların doğru olarak pozlandırılıp daha sonra renk ve efekt filtreleri uygulanarak manipüle edilmesi ilk etapta göze hoş gelebilir ancak ajanslar bu olaya aynı sıcaklıkta yaklaşmaz. sonuçta kimseden sanat fotoğrafları istenmiyor.

    bir diğer önemli konu ise manken, model, mekan ve tasarım izinleridir. çünkü stok ajansları satışa sunacakları hiçbir görsel için risk almak istemez. yerine göre her bir model veya mekandan ayrı ayrı sözleşme ve izin belgesi istenebilir, yine geçerli bir kimlik belgesi ile doğrulama yapılması dahi gerekebilir.
    bazı ajanslar sözleşmelerinden taviz vermez. bu nedenle çekim zamanı, sebebi ve model için istenilen kişisel bilgilerin model sözleşmesi üzerinde eksiksiz olarak açıklanması talep edilebilir. ayrıca model veya manken üzerinde dövme bulunuyor ve bu dövme deseni tamamen fotoğrafta görünüyorsa, dövmeyi yapan dövme sanatçısından da bir mülkiyet ve sanatsal çalışma hak veya izni istenebilir. içerisinde yayınlanma izni verilmemiş model olan fotoğraflar hemen kabul edilmez. "model sözleşmesi" (model release) olarak hazırlanmış ve imzalanmış belgenin gönderilmesi beklenir. yani bir fotoğrafın ticari olarak kullanılabilmesi için kadrajdaki modelin ve kullanılan mülk belirginse ve izne tabiyse mülk izninin (property release) alınması gerekir.
    bu sözleşme ibraz edilmediği sürece görsel "ticari" olarak satışa sunulmaz. diğer taraftan model izin belgesi gerektirmeyen stok fotoğraflar, "editoryal (editorial) fotoğraf" adı verilen ve ticari amaç içermeyen görseller olarak kategorize edilir.

    esasında stok fotoğrafçılığında satın alınan şey fotoğrafın kendisi değil "lisans"ıdır.
    fotoğraflar reklam, tanıtım gibi faaliyetlerde kullanılacaksa ticari (commercial),
    gazete ve dergilerde bir haberin görseli olarak kullanılacak ve reklam amacı taşımayacaksa editoryal (editorial) fotoğraf olarak tanımlanır. hemen hemen her ticari fotoğraf editoryal fotoğraf olarak kullanılabilir ama tersi mümkün değildir.
    stok fotoğraflar "rf" yani royalty free (telif haksız) olarak fotoğrafları satın alan kişiler tarafından büyük bir sınırlama olmadan ve pek çok kere kullanılabilirken,
    "rm" yani rights managed (sınırlı kullanım hakkı) olan fotoğraflar ise belirtilen sınırlamalar çerçevesinde kullanılabilir.

    kullanım hakları ile ilgili yapılacak anlaşmaların istisnai durumları dışında kullanılacak görselin tüm hakları eser sahibinde kalırken, kullanım ile ilgili hakların belirli bir kısmı satın alan kişiye verilmiş olur. yine eser sahibi isterse aynı fotoğrafı birden çok kullanıcı ve ajansa satabilir.
    bu şekilde fotoğraf başına düşen ödeme değişkenlik gösterir. ancak bu çalışmalar paha biçilmez fotoğraflardan ziyade editör, tasarımcı ve reklam sektöründe çalışanların işine yarayacak tarz ve şekilde oluşturulmuş veya arta kalmış fotoğrafların değerlendirilmesi olduğundan, olay ve çalışmalar yine bu klasman altında değerlendirilmelidir.

    öte yandan ürün fotoğrafları özel bir çaba, stüdyo, deneyim ve ışık bilgisi gerektirir. beyaz fon, sürekli ışık ve birden fazla paraflaş altında yapılabilir. dramatik sahne malzemeleri ile desteklenebilir. perspektif, çözünürlük ve renk yönünden teknik veya orta format kameralar ile çalışmak gerekebilir.
    buna benzer şekilde profesyonel olarak hazırlanan stok ürün ve katalog fotoğrafları ajanslara sunulabildiği gibi sipariş üzerine reklam sektörü ile kombine edilecek şekilde hazırlanabilir. sağlam bir ekip çalışması ister. profesyonellik kokar. pek hobi amaçlı yapılmaz. maliyetlidir.

    edit: imlâ

  • eğitim olarak sağladığı katkıyla birlikte insanın vizyonunu da uçuran süper bir olay.

    bu konuda tecrübeli birisi olarak söyleyeceğim bazı şeyler var. dil eğitimi/lisans/yüksek lisans gibi yollarla gitmeyi düşünenler için dikkat etmeleri gereken en önemli şeyleri şöyle sırayalabilirim:

    1- öncelikle eğitim almayı düşündüğünüz alanda en iyi okullar, ülkeler hangisi? bunu bilmeniz işin en büyük kısmını atlatmanız demektir. mesela teknoloji, mühendislik alanında abd, dil eğitiminde ingiltere, malta gibi seçenekler oluşturarak gideceğiniz ülke seçeneklerini belirleyebilirsiniz. internette küçük bir araştırma yaparak eğitimde hangi okulların hangi ülkelerde ön plana çıktığını da rahatlıkla görebilirsiniz.

    2- kalan ülke seçenekleri arasında yapacağınız eleme ise o ülkenin kültürünü değerlendirmek yoluyla olabilir.mesela avustralya seçeneği olsun elimizde. avustralya'nın eşsiz doğası, farklı kültürü ve belki de seyahat etmek için o kadar uzağa bir daha gitmeme ihtimallerimiz avustralya seçeneğini cazip kılabilirken, envai çeşitte böceği, hayvanı, uzak mesafesi olumsuz bir durum teşkil edebilir. böyle böyle eleme yaparak kendinize en uygun seçeneği bulabilirsiniz.

    3- gideceğiniz ülkede ve seçtiğiniz okulda var olan mevcut türk oranını bilmek. özellikle dil okulunu tercih edenler için çok çok önemli bir nokta bu. uzun veya kısa olsun, unutulmaz bir deneyimi farklı kılacak şeyi orada küçük bir türkiye yaratarak öldürmemek önemli. eğer seçtiğiniz okul veya ülkede türk oranı yüksekse kararınızı tekrar gözden geçirin derim.

    4- ülkeyi, okulu seçtiğimize göre sıra işin maddi boyutunda. yurt dışı için belirli bir bütçeyi gözden çıkarmakta fayda var. öncelikle kalacağınız şehrin aile yanı, daire veya yurt fiyatlarının araştırmasını yapın. daha sonra seçtiğiniz ülkede aylık harcamanızın ne kadar olacağını belirleyin. sonuç olarak batı tarafları bir tık daha pahalıyken doğu tarafları genel olarak türkiye'de yaptığınız harcamalarla aynı. yine de unutmayın: bu sizin bir kere yaşayacağınız eşsiz bir deneyim olacak, her şeye değer!

    5- geriye kaldı valiz hazırlığı :) bunu da es geçmemek gerek, mesafe arttıkça yanınıza almayı unuttuğunuz her şey büyük bir kayıp haline gelebiliyor. kalacağınız sürenin gideceğiniz ülkede hangi mevsime geldiğine bakın. daha sonra o mevsimin o ülkede nasıl geçtiğini öğrenip buna göre bir valiz hazırlığına girişin. daha sonra vazgeçemediğiniz tatları bol bol stoklayın(sigara, türk kahvesi, lokum vs). gideceğiniz ülkede ekstra pahalı şeyler olabilir. bunun için asla vazgeçemem dediğiniz eşyaları kalacağınız süreye göre bol bol alın gitmeden önce. mesela sigara içenler için yurt dışında bir paket sigara 10 euro civarında olabilir.

    şimdiden gitmeyi düşünen/isteyen herkese başarılar dilerim. vizesinden valiz hazırlığına kadar her şeyiyle mükemmel bir yolculuk sizleri bekliyor, tadını çıkarın.

  • video'nun içeriğinin öneminden ziyade,
    önemli olan içişleri bakanının suç örgütü lideri, kırmızı bültenle aranıyor, hiçbir bağlanımız yok dediği adamın tüm iktidar cenahı ile irtibat halinde olması

    ama sorsan kemal kılıçdaroğlu abisi
    merak akşener ablası falan

  • "new york california'dan 3 saat ileride ancak bu california'yı yavaş yapmaz.
    kimi 22 yaşında mezun olur ama sağlam bir iş bulmak için 5 sene bekler.
    kimi 25 yaşında ceo olup 50 yaşında ölürken kimi 50 yaşında ceo olur 90'ı görür.
    kimi evlenirken kimi bekar kalır.
    obama 55 yaşında emekli oldu, trump 70 yaşında görevine başladı.
    bu dünyadaki herkes "kendi zamanına" göre yaşar.
    etraftaki bazı insanlar senden bir adım ileride gözükebilir, bazıları ise senin yerinde gözükebilir.
    ancak herkes kendi yarışında, kendi zamanında.
    onlara kıskançlık da besleme taklit de etme.
    onlar kendi zamanında sen kendi zamanında yaşayacaksın.
    hayat harekete geçmek için doğru zamanı beklemektir.
    yani sakin ol.
    geç kalmadın.
    erken de değil."

  • sayıştay raporlarına göre, zatı devletlilerinin konakladığı ve ülkeyi yönettiği saray için bir günde 7 milyon tl harcanıyormuş.

    bir süredir bu parayı kafamda döndürüyorum ama hala normalleştiremedim. yanlış hesaplamadıysam 7 milyon lira, 2500 asgari ücret ediyor. yani saray, yalnızca bir günde, 2500 asgari ücretlinin ayda geçimini sağladığı parayı yutuyor. inanılır gibi değil. bu aşamaya gelmek, bunları tartışmak bile korkunç.

    bunu görünce prof. dr. korkut borotav'ın birkaç gün önce dile getirdiği, "ekonomik kriz yok, fakirden alıp zengine veriyorlar" sözünü hatırladım. gerçekten öyle. günde 7 milyon lira harcanabiliyorsa, demek ki kriz yok.

  • diyarbakır'daki bir newrozda izleyenlere "denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim" diyen unutulmayacak laz müzisyen. vefatından bir gün sonra harbiye açıkhava tiyatrosu'ndaki 5000 kişilik cenaze töreninde sahneye çıkan mkm*'li bir kürt sanatçı da dağların çocuklarından denizin çocuğuna selam getirmiştir ve böylece en kutsal emanetlerden birisi olan selam, dostlarının huzurunda sahibine ulaşmıştır.

    edit: bu entry'nin yazılma sebebi kazım'ın dağlar diyarına kadar ulaşan ve oradakilerin gönüllerinde taht kurabilen ilk karadenizli müzisyen olmasıdır. ama hikmetinden sual olunmayan okur-yazar kitle tarafından kötülenmeye layık görülmüştür. zaten alkış bekleyen bir anekdot değildir de, kötülemek neden anlamak zor...

  • 26 yaşındaki şahsımı dumura uğratan evliliklerdir. her yaz birileri evlenirdi de bu yaz evlenmeyen çok az kişi kaldı. onlar da ya nişanlı ya da evlenecekleri biri var, sadece süreç için zaman gerekiyor. benim anlamadığım hemen hemen hepimiz aynı okullardan aynı bölümlerden çıktık. ben meteliğe kurşun atarken bu insanlar evlenebilecek, bir aileyi geçindirebilecek paraları nasıl elde ettiler hiç anlamıyorum.

    ayrıca hani hepimiz karantinadaydık ya? ulan ben iki yıl evden çıkmadım adam akıllı, insan görmeye hasret kaldım. siz ne ara manita buldunuz da evlenmeye karar verdiniz? bilemiyorum altan.

    ayrıca buradan genç arkadaşlara bir kamu spotu geçmek isterim; üniversitede inanılmaz havalı, yanlarına yaklaşamayacağımı düşündüğüm kadınlar öyle adamlarla birlikteler ki ağzım açık izliyorum. bundan dolayı kendinizi çok da hırpalamadan şansınızı mutlaka deneyin derim, belli olmuyor çünkü*

    debe editi: benim gibi düşünen, benim durumumda olan ne çok insan varmış. seviyorum hepinizi, debe için teşekkürler!

  • başlık: en komik fıkralar

    36. sihirli bir kurbağa ormanda yalnız yaşıyomus. bir gün etrafı gezmeye cıkmış ve önüne ilk çıkan bir ayı ve tavşana kıyak yapmak istemiş. "3 şey dileyin benden ne dilerseniz" demis.
    ayı;"bu ormandaki tüm ayılar dişi olsun ve hepsi bana hasta olsun."
    kurbağa hemen yerine getirmiş isteği.
    tavşan; "bana bir kask ver" demiş
    o da hemen olmuş ama ayı
    içinden "manyak mı bu tavşan çuvalla para istesin istediği
    kadar kask alsın. deli bu ya" demiş.
    ikinci istek olarak ayı yine;
    "yan ormandaki tüm ayılar dişi olsun ve hepsi beni arzulasin" demiş.
    abraka dabra !
    o da tamam tavşan;
    "bana bi motosiklet verin" demiş ve yerine gelmis ama ayi iyicene şaşirmis. bu tavşan deli olmalı diye düşünmüş.
    sıra gelmiş son isteklere

    ayi; "bu gezegendeki tüm ayılar dişi olsun ve hepsi benim yanımda olsun" demiş.
    kurbaga bu isteği de hemen yerine getirmiş.
    tavşan önce kaskı takmış, motora binmiş ve marşa basıp motosikleti çalıştırmış.
    son isteğini söyleyip gaza basmış:

    " bu ayı ibne olsun!"