hesabın var mı? giriş yap

  • sadece türkiye'de yaşanabilecek olay değildir. ihmaldir doğru. türkiye'de yaşanabilecek olay pilotun haritasız da giderim lan demesidir, çok şükür ki böyle bişey olmamış.

  • celal şengörün dediği gibi ; türkiye aslında bir afganistandır yani kadını bikini giyer erkeği mercedese biner takım elbise giyet felan filan ama kafayı açtığınız zaman afganistandaki kafanın aynısıdır.

    kültür seviyesi magmada milletin.

  • yerli malı diyorsunuz da bizim çocukluğumuz yerli malı haftaları ile geçti.

    türkiye'de bizim nesillerde, ister köyde olsun ister şehirde, yerli malının önemini bilmeden büyüyen bir tane çocuk bulamazsınız.

    bilin bakalım bu uygulamayı kim kaldırdı ? güya milli eğitimi ab seviyesine getireceklerdi.

    şimdi yırtınıyorlar yerli ve milli diye.

    israil protestosu başka konu ama bunu yerli malına bağlayacak en son kişi bunlar.

  • kızla yaptığım otostopik yolculuk

    beyler şimdi saat 1 de uzaktan eğitim dersinin sınavı vardı. ortak zorunlu ders olduğu için bütün üniversite iki oturumda girecek sınava. neyse saat 12 de hazirlandım, çıktım. bindim otobüse. gittik üniversitenin girişinde indim. felaket bir kalabalık var. (oturduğum yerden direk otobüs yok üniversiteye, aktarma yapıyorum genelde.) aktarma yapıcaz ama hem gelen otobüsler hem dolmuşlar dolu. boş olsa bike binemezsiniz yani o derce bir kalabalık. bir kız vardı yanımda sevgilisini aradı. gel beni al diye. geçtim kızın arkasına bunu izlemeye başladım. baktım bir arabaya dogru hareket falan yapıyor. bu kızın peşinden gittim. kız öne ben arkaya oturdum. direk kızın sevgilisine selam verdim. naber, nasılsın falan sordum.
    kız beni sevgilisinin arkadaşı sanmış olacak ki ses etmedi. sevgiliside kızın arkadaşıyım sanmış olacak ki o da ses etmedi. ben de daha ses etmedim. öyle sessiz sessiz gittik. dedim dur şöyle ben ineyim. indim gittim sınava. inşallah benim yüzümden bir şey olmamıştır ilişkilerine.

    dogunun sizofreni

    anaaaa debeye girmiş lan çok mutlu oldum. ehehe :)

  • o işçi patronun evinin önüne kadar gelip eylem yapıyorsa başka bir çaresi kalmadığı içindir. çaresiz insan her şeyi yapar. hor görmeyin patrondan büyük allah var…

  • hâlâ sağda solda nobel meselesinin tartışıldığını görüyorum, on iki yıl oldu ama bir arpa boyu yol ilerlenmedi. biraz nobel'in ve çağdaş edebiyatın nasıl olduğuna değinerek bu konuyu inceleyelim:

    birkaç farklı argüman var.

    1) nobel iyi bir ödül, ama pamuk sadece siyasi gerekçelerle aldı, yoksa alamazdı.

    neyse ki bunun ilacı var, varsa çevrenizde bunu söyleyen, hemen deneyebilirsiniz. hemen ölümcül soruyu soruyoruz orhan pamuk nobel edebiyatı ödülünü hak etmedi diyenlere: son on yılda, yirmi yılda nobel alan kaç yazarı okudunuz? yirmi yıl diye sınırlıyorum, çünkü edebiyat değişim halinde olan bir tür ve orhan pamuk'u çağdaşı yazarlarla kıyaslıyorum.

    mo yan, alice munro, kazuo ıshiguro, patrick modiano, le clézio, lessing, kertész, coetzee, jelinek, svetlana aleksiyeviç (romancı değil ama onu da koyabiliriz listeye), saramago, günter grass... bunlardan kaçı, neden orhan pamuk'tan iyi romancı? bana açıklayan olursa gerçekten çok sevinirim.

    romancıların neredeyse hepsini okumuş biri olarak, pamuk'u hiçbirinden daha aşağı koyamıyorum ve hatta içlerindeki en iyilerinden biri diyebilirim. en iyisi diye bir şey yok tabii, atıyorum mo yan ile (bence yaşayan en büyük romancılardan biri) orhan pamuk'u kıyaslayamazsınız, tamamen farklı tarzda yazarlar, ki romanlarını ele alış biçimi orhan pamuk'a en çok benzeyen yazar mo yan belki bu listede.

    nobel edebiyat, gözlemlediğim kadarıyla biraz da şu mantıkla veriliyor: bir öykücüyle modernist bir romancı rakip olmuyor, bunun yerine bir yıl öykücülerden birine ödül veriliyor; örneğin alice munro, çok hakim olduğum bir tür olmasa da gördüğüm en iyi öykücü gerçekten. onun karakter tahlillerine yaklaşanı bile görmedim.

    aynı şekilde, ıshiguro romanlarında gerçekliği kıran, insan algısını her şeyin önüne koyan ve tamamen bunu derinleştiren inanılmaz bir romancı. onun rakibi de ona benzer yazan romancılar. örneğin murakami. ıshiguro'ya verildiğine göre murakami'ye nobel verileceğini zannetmiyorum, ki ıshiguro çok daha derinlikli bir yazar zaten.

    bunu da şuradan çıkarabiliriz, üst üste aynı tarz yazan yazarlara ödül verilmemiş. yani tolstoycu ve büyülü gerçekçi mo yan ödülü almış, ondan sonra gerçekçi alice munro, sonra kısa romanlarıyla tanınan modiano, sonra inanılmaz edebi ve orijinal röportaj kitaplarıyla aleksiyeviç. belki bunun altında nobel jürisinin herhangi bir akımı veya türü özel olarak desteklediği algısının oluşması kaygısı vardır, bilemiyorum.

    bu bağlamda orhan pamuk'u kendi türü içerisinde değerlendirebiliriz, ki bunlar da ödülü alamayan yazarlar oluyor. mesela umberto eco, mesela salman rushdie. çok katmanlı tarihi hikâyeler anlatan romancılar ikisi de. ben ikisini de severim, eco'yu çok severim. eco uçlarda gezinen bir romancı ama pamuk'un romancılığı eco'dan kötü değil. bir "yazar" olarak pamuk'un daha iyi olduğunu kişisel fikrim olarak belirteyim, daha iyi bir denge, daha iyi bir yazarlık nedeniyle. pamuk gülün adı'nı da yazar istese, önceki günün adası'nı da, ama eco'nun yeni hayat'ı veya benim adım kırmızı'yı yazabileceğini sanmıyorum.

    sadece şuna dikkat çekmekte fayda var, nobel edebiyat genelde "star"a dönüşmüş yazarlara verilmez. hatta bu listedeki nobel almadan önce en ünlü yazarlardan biri de pamuk, ona rağmen ödülü almış.

    2) nobel eskiden iyi bir ödüldü, ama artık iyi bir ödül değil.

    eğer bu ikinci argümandaki gibi düşünüyorsanız, yine son yirmi yıla alternatif bir 20 yazar çıkarmanızı isteyeceğim. varsa bu listedekilerden iyi yazarlar, lütfen bana da söyleyin, zevkle okurum. bana kalırsa bu liste çok başarılı bir liste. itiraz edeceğim birkaç yazar var, örneğin modiano o kadar da büyük bir romancı değil bence, ama novella/kısa roman içerisinde bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu düşündüğüm için çok bir şey diyemiyorum açıkçası.

    farklı bir şekilde şu söylenebilir, nobel değil, edebiyat bozuldu, artık öyle camus'ler, sartre'lar, hemingway'ler, faulkner'lar çıkmıyor. bu yaygın bir kanı. bunu kıyaslamak, ölçmek çok güç. ama orhan pamuk'un, mo yan'in, ıshiguro'nun, coetzee'nin de yıllar sonra anılacağını düşünüyorum.

    türkiye bir edebiyat ülkesi değil. orhan pamuk belki de çıkarabildiğimiz tek romancı ve okur, ki burada okurdan kastım (görece) nitelikli okur, genel olarak klasikleri ve ikinci dünya savaşı sonrası modernizmi kısa bir süre bastırarak ortaya çıkan geleneksel gerçekçileri okuyor, camus, orwell vb.lerini. en iyi ihtimalle kafka falan okuyor, ki kafka'nın romanları onlara ne ifade ediyor çok merak ediyorum. joyce, proust, faulkner gibi yazarlar fazla deneysel kaçıyor. postmodernist edebiyat bu yüzden henüz tam olarak kabul görmüyor, ki postmodernistleri okumak modernistleri okumaktan daha kolaydır.

    3) nobel edebiyat'ı verenler siyasi sebeplerle adam kayırıyor.

    gelelim bu iddiaya. önceki iki argümanı geçersek, bu argümandan şöyle bir sonuç çıkıyor: ödülü hak eden yirmi kişi varsa, siyasi söylemlere bakılıp biri seçiliyor.

    bunun da tam olarak böyle olduğunu düşünmüyorum. bir bakıma doğru, ona değineceğim. ama önce yine mo yan diyoruz. mo yan'in baskıcı çin hükümetini savunan, destekleyen açıklamaları var ve ödül ona verildiğinde ödülü verenler de eleştirildi. bunun bu düşünceyi çürüttüğünü düşünüyorum.

    bununla birlikte, bir yazar açıkça günün gerisinde fikirlerini romanlarına koysaydı, nobel edebiyat ödülünü alabilir miydi? bilmiyorum açıkçası, aklıma yakınlarda vefat eden anti-feminist philip roth geliyor, roth okumayı sevdiğim bir yazardı ama nobel'i alanların kalibresinde olduğunu düşünmüyordum. alsaydı çok şaşırır mıydım? hayır.

    ama diyelim ki, tolstoy gibi, onun kadar büyük bir romancı çıksa ve onun yaptığı gibi mükemmel romanlarının arasına zırva tespitler yerleştirse ısrarcı bir biçimde, ödülü alabilir miydi? emin değilim açıkçası.

    4) en fantastiği bu: orhan pamuk çeviri sayesinde ödül alabiliyor, dilini çevirmenler toparlıyor.

    bunu çok duydum ve her seferinde şaşırdım, şu an bunu yazarken bile şaşırıyorum. bir insan gerçekten bunu nasıl söyleyebilir? türkiye'de yazarlığın üslupçuluktan ibaret olduğu yönünde bir kanı var. bu yüzden esasen vasat yazarlar olan hasan ali toptaş ve ihsan oktay anar gibiler çok seviliyor (bunu başka zaman tartışırız). ve bu yüzden her yer öykücüyle dolu. çünkü üslupçuysan ha roman yazmışsın ha öykü, hünerin ikisine de sığar. romanın ne olduğu, nasıl bir yapı olduğu henüz çözülebilmiş değil, okurlar tarafından da yazarlar tarafından da.

    orhan pamuk romaları çok satılıyor, az okunuyor, ama neredeyse hiç anlaşılmıyor. buna değindim daha önce: (bkz: #81717638) kolay bir iş değil. ama eleştiri kültürünün bir şekilde gelişmesi, çağdaş edebiyatın da bir şekilde konuşulması lazım.

    burada şu soruya geliyoruz: dergiler ne yapıyor? varlık dergisi almış başını gitmiş, saçma sapan konuları irdeliyor. notos ondan iyi, modernistleri falan inceliyor, galiba son sayısında camus'yü incelemiş. kitap-lık desen türk edebiyatına gömülmüş vaziyette. diğer çöp dergilere değinmiyorum dahi. bu yüzden okurun büyük kısmı ne çağdaş edebiyat biliyor, ne de bu edebiyatın nasıl bir motivasyonla, nasıl araçlarla yapıldığını.

  • insana "keşke küme düşseydik, keşke 5 sene durumu toparlayamasaydık da şunları duymasaydık" dedirten açıklama. 3 temmuzdan sonra senin gibi bir yalakanın arkasında durduğum için bana da yazıklar olsun.

  • bugün, en beğenilenler listesinin tepesindeki entry, bir kripto parayla ilgiliydi.
    okudum. biri, o başlıktaki kripto paradan hareketle, kendi derin bilgileriyle, kripto para piyasasında yapılması ve yapılmaması gerekenleri anlatmış. çok sayıda kişi de favlamış. entryde şöyle bir ifade var: '...filanca coinle bol sıfırlı rakamlar kazandım. kazandırdım da...'
    yani demek istiyor ki, benim yönlendirmelerime uyanlar para kazanır bu piyasada...
    adam entrysini şöyle bitirmiş: bunlar, bir boğanın kişisel yorumlarıdır...

    ulan dedim, ben bu adamı niye takibe almamışım? geçmiş entrylerine bir bakayım dedim. şöyle bir iki kurcalayınca, enteresan bilgiler gördüm. misal dogecoin için şöyle bir şeyler demiş: '1520 lirayla girdim.'
    bu boğamız ripple'a da 600 lirayla girmiş misal. alıp unutmayı planlıyormuş. uzun vadeli yatırım niyetindeymiş.
    daha da ilginci, ocak ayının 2'sinde aynen şöyle bir entrysi var: 'bir şeyi herkes konuşuyorsa bilin ki o tren çoktan kaçmıştır. örneğin herkes lokmacılardan bahsederken, lokma konuşulurken gidip bir lokmacı açarsanız batarsınız. ayrıca yıllardır yatırım yapan biriyim, yükselmesi ve düşmesi hiçbir sebebe bağlı olmayan bir yatırım aracına yatırım yapacağıma giderim rulette siyaha basarım.'

    diyeceğim şu ki, böyle boğalardan tavsiye alıp kripto piyasasına girerseniz, elinize verirler. demedi demeyin...

  • baba doğru olanı yapmış, dedem anneme demiş ki gelinlikle çıktın kefenle girersin bu eve, zavallı annecim başı sıkıştığında gidecek bir baba kapısı bulamamış.
    aslan gibi babadır ve dedem adam değildir.

  • çok güzel bir ilhan berk şiiridir.

    ey güzel harf güzel kağıt güzel kalem.

    sana nehirlerden rüzgarlardan söz ediyorum
    benim için nehirleri eğit,su yolları aç.
    ben ki daha ağzı lekeli bir çocukken
    yürürken gördüm bir gün nehirleri
    nehirlerin rüzgarların sözü yaşar

    ben ağzının yaprağıyım,bir yere yaz bunu.

    ey güzel el yazısı güzel mürekkep güzel uç.

    beni küçük su birikintileri büyüttü.
    beni anlamak için su birikintilerine sor
    su unutmaz:daireler çizerek dikkatle çalışır.
    benim için yapraklar topla,yatağını lekele.

    ben bu akşam doğruyum,karıştır saçlarımı.