hesabın var mı? giriş yap

  • tüketici açısından her açıdan daha güvenilir olacağını düşünüyorum. bayiiler işin bokunu çıkardılar. burunlarından kıl aldırmıyorlar.

  • basit usul vergilendirilenler gelir vergisinden muaf tutulacakmış, yani taksici dediğin insan 100.000 tl falan kar elde edecek ama 1 kuruş vergi vermeyecek öte yandan ücretli çalışan 100.000 tl gelir ederse bunun 3'te biri vergi olarak kesilecek. ki taksi plakası sahiplerinin 100.000 tl'den fazla kar ettiğini biliyoruz, sırf o plakalar 2-3 milyon tl.

    vergi yükü yine ücretlilerin üstünde kalmaya devam edecek. valla müthiş reformlarmış.

    edit: az önce bloomberg ht'de nedim türkmen'i seyrettim. "bu basit usulde vergilendirilen 850 bin mükelleften elde edilen vergi geliri 228 milyon tl, o da vergi gelirlerinin yüzde 2,4'üne tekabül ediyor." dedi.

    şaka gibi ama esnaf başına ödenen vergi tutarı yıllık 268 tl. öte tarafta aylık brüt 4.000 tl kazanan bir ücretlinin ödediği yıllık gelir vergisi 6.960 tl. o aylık brüt 4.000 tl kazanın cebine asgari ücretten hallice bir para girerken, 268 tl vergi ödeyen basit usül mükellefi fiş vs. kesmeden yolunu buluyor altına arabayı çekiyor. şimdi o adama "sen 268 tl'yi de verme kardeş" diyorlar.

    850 bin kişiden bahsediyoruz, evet çok az vergi ödüyorlardı ama sonuçta ödüyorlardı ve bu kaldırıldı, bu işin oy kaygısı taşıdığını söylememize gerek yok sanırım. adamlar nasıl vergi gelirlerini azaltmadan en çok kişiye kıyak yapabilirim diye düşünmüş ve bunu bulmuşlar. reform diye buna denir işte.

  • 15 nisan 1920 gunu bugun artik boston'un bir mahallesi haline gelmis bulunan guneyindeki braintree adli kasabada bulunan bir fabrikanin muhasebecileri oldurulur ve iscilere dagitilmak uzerine hazirlanmis yaklasik 16 bin dolar civarinda para, gorgu taniklarina gore 5 italyan gorunumlu adam tarafindan gaspedilir. bu olaydan 20 gun sonra 5 mayis 1920 gunu polis boston'in guneyinde durdurgu bir yolcu arabasindan indirdigi ve uzerlerinden silah ve anarsist bildiriler cikan iki gocmeni soygunla ilgili olduklari gerekcesiyle tutuklar. nicola sacco adindaki ayakkabici ile bartolomeo vanzetti adli balikci bu iki italyan kokenli gocmen, isci grevlerinde ve politik yuruyuslerde her zaman on saflarda bulunan iki anarsisttir.

    31 mayis 1921'de dedham, massachusetts'te, county serif'inin "hear ye! hear ye! god save the commonwealth of massachusetts!" nidasiyla baslayacak davanin 20. yuzyilin en cok tartisilacak davalarindan biri olacagi, 6 kitada yanki yapacagini, insanlik tarihinin ilk kuresel kitle gosterilerinden birine neden olacagini herkes gibi saniklardan "anarchist bastards" diye sozeden amerikan milliyetcisi yargic da habersizdi suphesiz. kit ingilizceleriyle surekli olarak masum olduklarini ve olayla bir ilgilerinin olmadigini soylemeye calisirken, savcinin ne dediklerini anlamadigini ileri surerek, yargilama hukukuna acikca ters bir sekilde cevaplamasi cok zor sorulari bile sadece "evet ya da hayir" diye cevaplandirmalarini istedigi bu iki gocmen anarsist, temmuz 1921'de olume mahkum edilirler. aralarinda bertrand russel, george bernard shaw, dorothy parker gibi bircok unlu ismin de bulundugu yazarlar, sairler, politikacilar ve sivil orgutlerin yillar surecek yeniden yargilanma cabalari, o donem amerikasina karabasan gibi cokmus red scare adli hz konjonktur'un agir atmosferinde bir sonuc vermez ve olaydan 7 yil sonra 1927 yilinda bu iki adam elektrikli sandalye ile idam edilirler. sacco ve vanzetti'nin idami sadece abd'de degil dunyanin bircok kosesinde ama ozellikle latin amerika kentleri ve avrupa'da yuzbinlerce kisinin katildigi dev protesto eylemlerine neden olur. abd'nin paris ve lizbon buyukelciliklerine bombali saldirilar bile gerceklestirilir. almanya'daki protesto gosterilerinde ise olaylar cikar ve 6 kisi olur. italya'nin bir cok kentinde amerika'yla ilgili hersey hedef haline gelir.
    dava tartismasi 1925 yilinda cezaevindeki bir suclunun sacco ve vanzetti'nin olayla bir ilgisi olmadigini, olayi isleyenlerden biri oldugunu itiraf etmesine ragmen ciddiye alinmamasi, dava surecinde ve hatta sonrasinda bile o 16 bin dolarin akibetinin ve nerde oldugunun hicbir sekilde arastirilmamasi, olayin basindan beri polisin elinde olan sacco'ya ait silahin ve mermilerinin olaydan 40 kusur yil sonra 1960'lardaki garip bir balistik incelemeyle olayda kullanildiginin belirlenmesi gibi bircok garipligi de barindiriyor.
    23 agustos 1927 gunu idam edilen nick sacco'nun son cumlesi, "yasasin anarsizm! elveda karicigim, cocuklarim ve arkadaslarim" olur. kayda gecen infaz ani kelimesiyse en insani en saf yardim cagrisidir; "mama!".
    sacco'nun hemen ardindan infaz odasina getirilen vanzetti'nin son sozleriyse "sunun bilinmesini isterim ki masumum! hicbir suc islemedim. bazi gunahlarim oldu ama suc islemedim. ne bu sucu ne de bir baskasini!". kayitlar infaz aninda vanzetti'nin hickirarak yuksek sesle agladigini ancak konusmadigini soyluyor.
    idamlardan 50 yil sonra 1977 yilinda, massachussets valisi michael dukakis, bugun bile cogunlukca, gocmen olmalarinin ama daha cok da ideolojilerinin kurbani olduklarina inanilan bu iki anarsistin, adil yargilanmadiklari gerekcesiyle iade-i itibarlarina karar verir.
    in dubio pro reo denen yargilama ilkesinin ne kadar onemli oldugunu ve "konjonkturel agir atmosfer"lerin adaletsizlik, hukuksuzluk ya da zulme mesruiyet saglamak icin ne kadar munbit bir iklim oldugunu gosteren bu trajik davayi anlatan filmler cekildi, oyunlar oynandi, hikayeler yazildi, sarkilar bestelendi. sacco'nun dedham hapishanesinin koridorlarinda yankilanan "sono innocente!"* cigliklarini duymadiysak bile joan baez ablanin here's to you agitini dinledigimiz her defasinda duymamak mumkun degil bu drami;
    here's to you, nicola and bart
    rest forever here in our hearts
    the last and final moment is yours
    that agony is your triumph

  • son zamanlarda çok sık karşılaştığım bir durum. türkler'den sonra ruslar, polonyalılar, almanlar ve ukraynalılar gelir. bunun sebebi de bu ülkedeki oyuncuların zerre ingilizce bilmeden oyuna girip, toxic davranışlarda bulunmaları ve hilenin dibine vurmalarıdır. almanlar ingilizce biliyor ama onlar da çok fazla hileye başvuruyor.

    bu online oyunların en önemlisi olan (bence) ve takımın (dolayısıyla topluluğun) en çok önem arz ettiği oyun csgo, son zamanlarda iyice sapıttı. eskiden de bir hile sorunu vardı ama oyun ücretsiz erişilebilir olduktan sonra delilik seviyesine ulaştı bu sorun. maçıma gelen hilecilerin çok büyük bir kısmı türk. karşıya bir takım geliyor, 5 kişi türk hepsi de hile. rankım da düşük değil lem seviyesinde 5 kişi prime olarak giriyoruz. demoyu izliyorum adam yere baka baka gidiyor. lem seviyesinde adam yere bakar mı? bunlar bir de legit olanları. legit olmayanlar direkt spinbot açıyor döne döne vuruyor. legit oynamaya çalışanlar da chat'ten bizim takımın sinirini bozmaya çalışıyor. hayır, ulan hile olduğunu anlamasak neyse de karşısındaki adamı da kendi gibi silver sanıyor salaklar. (silver'lara bir şey demiyorum, tecrübeyi kastediyorum.)

    hile kısmı dışında çok uyumsuz bir milletiz. bazen yan lobilerden türkler'le giriyorum. adam kendi takım arkadaşına demediğini bırakmıyor, karşı takıma da demediğini bırakmıyor, oyunun içine edip gidiyor. sırf oyun bozmak için oyuna giriyorlar sanki.

    velhasıl kelam online oyunlarda durum böyle. bu aptallar bizim adımızı kirletiyorlar, bu sebeple oyunda türk'üm dediğin an "muted" diyor adam. yapacak bir şey yok. ülkenin çoğunluğu seviyeyi gösteriyor zaten. bu yüzden steam hesabımda hem ülke görünmüyor hem de "nerelisin?" diye sorarlarsa troll cevaplarla geçiştiriyorum. üzücü bir durum.

  • crespoo1984; cinsiyet: erkek; yaş: 22; il: istanbul
    geçen yıl dört arkadaş aynı eve çıktık. şehir suyu kireçli olduğu için damacanayla su alıyoruz. su alma sırası bana geldiğinde damacanayı musluktan dolduruyorum. parayı da cebe atıyorum. şu ana kadar kimse iki su arasındaki farkı anlamadı.

    meali:şimdi yazınca anladım ki aslında hepimiz aynı şeyi yapıyomuşuz!