hesabın var mı? giriş yap

  • tüm samimiyetimle şahit olduğum ;

    devlet bahçeli'nin recep tayyip erdoğan'a ; ben kızlarımı türban yasağı yüzünden yurt dışında okutmak zorunda kaldım demesine binaen ;

    db - oğlunda mı tesettürlüydü ?

    doğruya doğru abicim. yok böyle bir ayar. ben şimdilik daha iyisine şahit olmadım.

    (bkz: püskevit) :)

  • recep tayyip erdoğan.

    edit: insanlar ne kadar korkmuş arkadaş anlamak mümkün değil.
    isveçtemisin diyenler,silivriden yer bak diyenler,kanada vatandaşımısın diyenler, cimere bildirdik diyenler bir sürüü..

    millet adamın ismini yazmaktan korkuyor yazıklar olsun..

    cumhura da yazıklar olsunki nasıl bir politika benimsemiş ise vatandaşları bile ismini telafuz edemiyor.

  • ben bu adamın iyi biri olduğunu muslera ile olan ilişkisinden ötürü zaten düşünüyordum ama fenerbahçeli olduğu için içimde kendisine karşı bir mesafe vardı. muslera'nın arasının bozuk olduğu biri mi var sanki diyerek bu adamın muslera'ya karşı olan tavrını normalleştirmeye çalışıyordum ama deprem günü yaptığı yayını görünce iyi kalpli biri olduğunu anladım.

    bundan daha önemlisi de belki de binlerce hayatı dolaylı yoldan kurtarmış oldu çünkü yaptığı yayını görene kadar depremin büyüklüğünü kimse doğru düzgün anlamamıştır. bu kadar ünlü birinin, böyle bir video yayınlaması insanlarda "ne oluyor lan" etkisi yarattığına eminim.

    aynı zamanda kendisi gs tv'nin yardım yayını teklifini de kabul etmiştir. ilk galatasaray iç saha maçında da kendisine tezahürat yapılması gerektiğini düşünüyorum. kisaca iyi kalpli biridir bundan sonra ne olursa olsun kimse hakkında kötü konuşmaz, kötü konuşanın kendisi kötüdür.

  • akşamüstüne doğru bir sıkıntı başlardı... hala da olur böyle..
    eski pazar günleri; en çok radyodan dinlenen futbol maçlarının sesi, ütülenen önlüklerin kokusu, yıkanmış çamaşırların ıslaklığı, son ana bırakılmış ödevlerin karın ağrısıydı. cenk koray ve telekutu, evet hayır yarışması, izmir marşıydı. bizimkiler dizisinin bitmeyen vasatlığının hükümdarlığıydı.. eski pazarlar, hafta sonuna sığdırmaya çalıştığımız hayatımızın özgür yanının ellerini yeniden bağlayan saatlerin adıydı. coşkumuzun ağır ağır sönüşüydü. doyulmayan oyunların, müthiş gevşemelerin sonuydu. toparlanma vaktiydi. zira pazartesi ağır misafirdir ayakta karşılanması gereken... istiklal marşı, ve sabahın köründe midenin kabul etmediği zorla yenmeye çalışılan kahvaltılar... henüz hakim olunmayan bir hayatın zorunlu kuralları...
    herşeyin bir sonu vardırı en çok hatırlatan gündür pazar günleri bana hala...

  • gecen sene bugun kaybettigimiz profesor. daha dogrusu kaybetmisiz demeliyim. ben kendisinden bugune dek haberdar degildim..bugun de sacma sapan bir sitede normalde izlemeyecegim birtakim videolarin icinde gezinirken the last lecturein 10 dakikalik bir versiyonunu izledim. tabi ki o 10 dakikayla gecistiremedim konuyu..konusmanin orijinali ve daha pek cok video ve roportaji izledim saatlerce. hikayesinin trajikligi ve bu trajediye karsi aldigi tavirdan tabi ki herkes gibi ben de etkilendim..fakat bir yandan da -alanima giridigi icin belki de yaptigi isler- verdigi dersi alan ogrencilerden birisi olmayi istedim. o konusmayi yaparken orada olmak istedim. carnegie melon'in 2008 mezunlarindan olmak istedim, mezuniyet torenimde randy pausch'u dinlemis olmak istedim. bugun 25 temmuz 2009, hayatimda ilk defa randy pausch ismine rastladim. bugun, hayatimda ilk defa, hic tanimadigim birisinin suan yasamiyor olmasina bu kadar icten ve bu kadar cok uzuldum.