hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaş: katılalım mı? (kim milyoner olmak ister)
    ben: katılalım abi nolcak.
    arkadaş: olum sosyal medya fobisi var bende.
    ben: ?
    arkadaş: ilk soruda elenip toplumdan tepki almak var.

    başka bir arkadaşla;

    arkadaş: telefon jokeri de önemli bence.
    ben: orada sıkıntı var abi. kim çıksa ''ahmet'i arayalım kendisi ressam, ayşe'yi arayalım kendisi öğretmen'' falan diyo. var mı bizde öyle çevre?
    arkadaş: .....
    ben: yok... ahmet beyi arayalım. ne iş yapıyor? hiç. öyle, mahalleden.

  • kendi korkularımızla yüzleşmeden hiçbir şey yapamayacağımızın hikayesidir bruce wayne'nin hikayesi. ruhu kapana kısılmış bir adamın kendisini bir fikre, bir ideale adayıp, çok daha büyük bir şeye, bir efsaneye dönüştürmesinin hikayesidir. aslında kendi gücünün farkına varan herkesin çok daha başka şeylere dönüşebileceğini söyler bize. kendi gücünün farkına varan herkesin korkularını yendiği zaman içinden çok daha başka büyük şeyler çıkarabileceğini gösterir. kendini kaybetmişliğin karanlığı hakimdir psikolojisinde ama bu karanlıktan yükselen bir fedakarlık vardır. karanlık bir adamın, sırf insanlara yardım etmek için daha da karanlık bir adama dönüşmesinin hikayesidir bruce wayne'nin hikayesi. umudu ve insan ruhunu yükseltmek için benliğini karanlıklara gömen bir adamın hikayesi. çocukluğumdan beri yani 1989'da tim burton'un çektiği ilk batman filmini sinemada izlediğimden beri bu karamsar ruh hastası adamı büyük bir hayranlıkla izliyorum. belki, christopher nolan'ın bruce wayne'e kattığı derin psikoloji olmasaydı şimdi içimde derinlerimde bir yerlerde bu kadar karşılık bulmazdı bruce wayne. artık bir batman filmi çekmeyecek olan christopher nolan'ın, bruce wayne'e kattığı derinlik o kadar güçlü ki bundan sonra yeni batman filmi çekecek olanların christopher nolan'ın bruce wayne'inden dışarı çıkmaları olanaksız.

    bruce wayne, bize paranın insanın kendisini değiştirme amacıyla kullanıldığı zaman ne denli etkili bir araç olduğunu gösteren günümüz popüler kültürün yarattığı en içi dolu sağlam metaforlarından biridir ve belki de en güçlüsüdür. insanın istediği zaman içinden çok daha başka bir şey çıkarabileceğinin simgesel anlatımıdır.

  • - seni kim gönderdi buraya evladım?
    - idris bey efendim
    - idris bey denmez oğlum, idris yüzbaşım diyeceksin, bana da efendim deme
    - peki abi

  • her yeni yıla girişte, nedense aklıma hep faruk nafiz çamlıbelin

    "içlenme,tabiattaki yekpare kederden
    yas tutma,dağılmış diye kuşlarla çiçekler;
    onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
    onlarla giden günlerimiz dönmeyecekler..."

    mısraları gelir.

  • yer vermek zorunda olmadığı halde, vermek zorundaymış gibi aşağılanmayı gerektirmeyen insandır. vermediğinde arkasından hakaret eden de ayrı bir lümpendir.

  • keşke sevdiğim bir adam olsa da yapsam dediğimdir.

    bir kadın sevdiği adama yemek yapmayı bir ağırlık bir yük olarak görüyorsa, bir adam sevdiği kadına yardım etmeyi hayatından almak, zamanından çalmak olarak görüyorsa bitmişiz biz.

    ne kadar bitkin olursam olayım sevdiğim bir insana yemek yapmak benim iş stresimi alır, yorgunluğumu unutturur. özellikle o kişi yemeği beğendiğini söylediği an, işte o an dünyalar benim olur.

    ve bunu erkeğe hizmetçilik olarak görmem. paylaşmaktır bu, sevdiğim adam da eminim ev içinde bir şeylere ortak olmuştur. o da birşeyler yapıyordur.

    zaten sevdiğiniz adama yemek yapmak batmaya başladıysa siz bir düşünün derim o ilişkiyi. helvasını yemeye az kalmış belli ki!!!

  • oğlum bu adam beşiktaş'a gelmeyecekse boşuna buraları coşturup durmayalım. üzülüyorum sonra.

    bir keresinde de adebayor'u almaya gidip eneramo'yu almışlardı. ürkmüyor değilim.