hesabın var mı? giriş yap

  • ben bir kere küçükken bu konuyu dedeme açtım. "işte ona renk körü denir" dedi. konu kapandı.

  • her ne kadar gelin gerçekten kezban olsa ve damat gerilmekte haklı olsa da verdiği tepki bildiğin hödüklüktür. durun gençler daha cicim ayı başlamadan bu ne tahammülsüzlük?
    bir de sevgisizlikleri çok belli oluyor yazık gerçekten.

  • balkonda usul usul sigara içerken üst kattaki komşu ailenin (anne, baba, kız) konuşmalarına şahit oluş:
    k: ya anne gitmeyin istemiyorum ya...!!!
    a: kızım manyak mısın altı üstü 3 gün nolcak?
    b: evet neden bu kadar sinir yaptın ki kızım?
    k: ya ben korkuyorum alla allaaaa..??
    b: daha neler.. kızım kaç yaşındasın sen neden korkuyosun?
    a: üstelik komşular var???
    k: ne komşuları ya? özlem ablalar* tatilde, karşı komşu 1 aydır yok, alttaki it zaten ayık gezmiyo...!!!
    ben: ana ben!?!?!?!

    kız it dedi ya la...?

  • sevinçten kalbim 200 filan atıyordu dakikada o yavaşladı geldim. başlıktaki cahil yorumlar umuyorum trolldür. açıklamaya utanıyorum zira.
    - sağdaki gösterge inen stage1e değil uyduyu taşıyan stage2ye ait.
    - yayının kesilmesi beklenen bir olaydı defalarca yayında söylendi. duyduğunu anlamayan adamlar gelmiş fake filan diyor.
    roketteki yayının kesilme sebebi yatay açıdan dolayı direkt bağlantı kurulmasının mümkün olmaması.
    gemiden uydu bağlantısı ile yapılan yayının kesilme sebebi ise iki faktörden kaynaklı, birincisi titreşim, roket inerken yaptığı landing burnde gemiyi çok sallıyor, mantıklı gelmiyorsa balkondaki anteni sallamayı deneyin * ikincisi ise yanan roket yakıtının havayı iyonize etmesi ki bu sinyali blokluyor.
    - inmesi çıkmasından kısa sürdü diyen oldu; newton mezarında ters döndü. (bkz: yerçekimi)

    edit: inişten sonra duman görmedik yazılmış, roketler mazotla çalışmadığı için duman yok, yanmanın temizliğini önceki inişleri izleyerek görebilirsiniz

    edit2: önceki görevlerden farkı merak edilmiş, bu bu görevde kullanılan roket geçen yıl nisanda gönderilip geri indirilen roket. ilk defa bu yörüngeye çıkabilen bir roket kullan at değil yeniden kullanılabilir olarak tasarlanmış ve kullanılmış oldu.

    edit3: cahil kelimesi ve kullandigim uslup icin gerek alttaki entrylerle gerek ozel mesajlar ile linc eden tum arkadaslara sevgilerimi sunuyorum*. bu entryde bilmeyenleri degil; bilmedigi konuda kesin ahkam kesenleri elestiriyorum.

    son edit(okuyan da kalmadi ama yazayim): entry burn sonrasi sagdaki izgara sekilli yaniyor gibi gorunen sey ayaklik degil manevra icin kullanilan zimbirtilardan, yani komple erimis olsa bile(ki zor erir) inmesini engelleyecek bir sey degil.

  • inanılmaz bir olay. yapanları görünce ne alakası var der, dalga geçerdim. geçen kendi başıma gelince deneyeyim dedim, hala etkisini üzerimden atabilmiş değilim. böyle bir rahatlama olamaz. sanki o ok oraya hiç girmemiş gibi, çok enteresan!

    edit: gerçekten okçuyum (bkz: #40886670)

  • yanlış önermedir ampulü ne thomas alva edison ne de joseph wilson swan bulmamıştır. ilk başarılı denemeyi humphry davy yapmıştır.

    ampulün icadı neredeyse bir asır süren bir süreçtir ve edison ile başlamamıştır. mucitler, edison henüz doğmadan önce bile elektrik ışığını mükemmelleştirmeye çalışmışlardır.

    ilk yarı başarılı girişim, ingiliz kimyager humphry davy'nin iki kömür çubuğu arasında bir ışık yayı oluşturmak için ilkel bir pil kullandığı 1807'de yapıldı. davy'nin ışığı evde kullanılamayacak kadar parlaktır ancak sokak lambaları için ilk elektrikli seçenek olmuştur.

    düzinelerce ampul tasarımı warren de la rue (platin filamanı çok pahalıdır), william staite (pilleri çok pahalıdır) ve joseph wilson swan (ışığı çok verimsizdir) gibi mucitler tarafından yapılmıştır.

    daha sonra edison rakiplerinin bazı patentlerini satın almış ve hatalarından ders çıkarmıştır. ancak 1879'da icat ettiği ampul sadece çok kısa süreler için çalışmıştır.

    peki neden tüm övgüyü edison alıyor?

    1880'de edison, ampulünün filamanı için en doğru malzemeyi keşfetmiştir. bu malzeme o güne kadar kadar test edilen diğer tüm malzemelerden daha uzun süre yanan karbonize bambu lifidir.

    ampul bu filamanla bile mükemmel değildir ancak edison'un sahip olduğu repütasyon ve finansal destek ampulu çalışan bir elektrik sisteminin parçası olarak görebilmesini sağlamıştır.

    1882 yılında ilk kalıcı ticari merkezi güç sistemi aşağı manhattan'da faaliyete geçmiştir. elektrik ile aydınlatılmış oteller, tiyatrolar ve mağazalarla beraber edison'un da dünyanın en büyük mucidi olarak anılmasını sağlayan repütasyonu da artmıştır.

    kaynak: britannica

  • - hiç ummadığınız anda tanımadığınız bi kadın size çiçek verse ne yaparsınız ?
    - kadın ney ?
    - avrat yani..
    - oğul veririm ona... tohum ekerim...

  • zamanında nazım hikmet'ten diye paylaştığım yazıdır. ki o dönem ortalıkta dönüyordu. ben de yaralı bir zamanımda paylaşmıştım. nazım hikmet'e ait değilmiş. neyse kim yazdıysa yazı çok güzel, ki o dönem bu yazı bile iyi gelmişti bana. umarım yaralı dostlara az da olsa yara bandı olur.

    bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz. sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....