hesabın var mı? giriş yap

  • başımdan geçen bu olay sizler için bi mistik gizemli doğaüstü olay olarak gözükmeyebilir buna katılıyorum ama benim için gerçekten doğaüstü olan bir olaydır.

    sene 1996 kars/kağızman

    peder emekli astsubay. 96 da görevi sebebiyle kars ın kağızman ilçesinde oturuyoruz ve ilkokul 2 ye gidiyorum. oturduğumuz askeri lojmanın içerisinde ufak bir karakol var 8-10 tane asker mevcut. lojmanın bahçesi yani oyun alanımız aynı zamanda askerlerin eğitim alanı. askerlerle birlikte koşar onlarla şınav çekmeye çalışır yemekhanede yemek filan yerdik.

    nese yine eğitim günlerinden birinde bende kenarda oturmuş izliyordum asker abilerimizi. uzman çavuş sordu askere olum doğru nişan nedir söyle bakalım diye. asker başı önde susuyordu. bilmediğini gören uzman çavuş cumartesiye kadar ezberliyorsun dedi bende atladım bende ezberleyim mi komutanım diye uzman çavuş bana dönerek tamam sende ezberle. eğer ezberlersen sana gofret alacam dedi ve elime askerin el kitapcığını tutuşturdu.

    kitapta doğru nişan için aynen şunlar yazılıydı: "gözden,gezden,arpacığın silme tepesinden,hedefin alt kenarı orta noktasından alınan nişana doğru nişan denir".

    bu cümleyi yemeden içmeden cumartesine kadar ezberledim. nese cumartesi geldi çok heyecanlıyım. uzman çavuş geldiğinde komutanım doğru nişanı ezberleyecektik diyerek aynı ortaokulda en önde oturan kız gibi hocaaam ödev vardııı diye olayı hatırlattım komutana. doğru diyon ezberledin mi lan diye askere sordu asker cevap veremeyince bana doğru döndü ve sen ezberledin mi diye sordu. gururla ve göğsümü gere gere ezberledim komutanım diyerek sanki ilkokulda andımızı anırarak okuyan çocuk edasıyla "gözdenn gezdeen arpacığın silme tepesinden,hedefin alt kenarı ortaa noktasındann alınan nişanaa doğruu nişaan denir diye okudum. afferin diyerek gofreti hakettin demişti. sonraki günlerde getirmişti de gofretimi.
    nese kağızmandan taşınmış mersine yerleşmiştik ortaokulu ve liseyi doğru nişanı hafızamdan yer edinerek bitirdim.beynimin bir köşesinde duruyordu.

    üniversiteye gittim arkadaş ortamında ehiehi doğru nişan nedir biliyormusunuz diyerek hızlı bi şekilde doğru nişanı okuyordum. tabi onlarda ne anlatıyor bu mal diye bakıyolardı.

    üni bitti kpss ye hazırlandım beynimi yüzbinlerce gereksiz bilgi ile doldururken bile doğru nişan nedir aklımdan çıkmadı. çıkmıyordu.

    bakın ben balık hafızalı biriyim 5 kere karşılaştığım birine isim neydi hocam diye sorarım. geçen 5 yıldır değişmeyen apartman kapısının şifresini unuttum eşimi aradım da yavv bu kapının şifresi neydi diye sordum. ama bu salak bilgi hala aklımda. gözden gezden...allah ım her boku unuturken en büyük korkum alzaymır olup herşeyi unutmak iken nasıl nasıl olurda bu salak bilgi beynimi meşgul eder beynimden çıkmaz diye kafa patlatır dururdum.

    nese vatani görevimi yapmak amacıyla istanbul çatalca da bulunan sancaktepe kışlasına bakım onbaşı olarak teslim oldum. eğitim sürecindeyiz bir uzman çavuş var başımızda size yemin ederim lakabı kurşun asker. adam emekliliğine çok yakın olsa bile 0 lakayıtlık askeri bilgileri üst düzey tam bir terminatör adam. örn montun kapşonunu çıkardığımda kapşooon - 3 dereceedee bölük komutanı emriyle çıkarılır teyyareee diye uyarır, 22 yaşında ki astsubay çavuşa bile tekmil verip bişeyler soran bir adam bu. gerçekten şahsına münhasır bir adam. onun kadar iyi asker gerçekten görmemiştim asker çocuğu olmama rağmen.

    birgün eğitimdeyiz kurşun asker ortamızda 150-200 tane kısa dönemin eğitimini veriyor ve adam puştluğuna verilmemiş tüm bilgileri bizlere soruyor. seeen teyyaree söyle lan g3 ün özelliklerini. seen teyyare söyle kırmızı 2 ne ? haaa aval aval ne bakıyon laaaan teyyaree diye bizimle hafif eğlenmekte idi.

    aynı rehin aldığı amerikalı askerlerle eğlenen kamboçyalı komutan gibi parmağıyla 150 200 kişi arasında dolaştırdı ve beni işaret etti.

    söyle laaaan teyyare doğru nişan nedir?

    tanrının bana verdiği ulvi görev son bulmuştu. bu hayata geliş amacım buydu. yıllarca beynime kazınmış şey bir anlam ifade etmişti. tekmil verdim hayvan gibi bağırarak bu boktan bilginin birgün işe yaradığını görmenin mutluluğuyla okuyordum doğru nişanı.

    debe edit: öncelikle teşekkürler arkadaşlar bi çok arkadaş mesaj atmış sonrasında ne oldu diye. arkadaşlar sonrasında aslına bakarsanız çok enteresan. ben doğru nişanı okuyunca alanda herkes şok oldu. kimseden çıt çıkmamıştı. komutanımız sadece suratıma baktı. dinlenmeye çekildiğimizde yanına gittim çok heyecanlıydım. komutanım bu sorduğunuz soruyu ben ilkokul 2 den beri ezbere bilirim dedim. inanırmısınız hiçbir şey demedi ne mimiği oynadı ne aferin lan dedi. sanki onun ulvi görevi de bana o soruyu sormaktı sadece yüzüme bakıp gitti.

  • iyi deneme, ama çok eksikleri ve kör göze parmak rahatsız eden kısımları var.

    öncelikle tüm harry potter kitaplarının en öne çıkan özelliği kolayca okunur olmalarıdır. öyle ki ister 300, ister 750 sayfa olsun hiçbir harry potter kitabını uyuya kalmadan veya ne bilim acıkmadan vb elimden bırakmam. o derece insanı içine alır.

    bu abimiz ise klasik "türk yazar tribi"ne girerek hp evrenini betimleyecem diye kendinden geçmiş. bir odaya giriyorlar 2 paragraf odayı tasvir ediyor arkadaş. doloris umbridge'in yargılanma kısımlarında resmen gerekçeli karar okuyormuşçasına sıkıldım, naptın abi sen? kasma bu kadar ya.

    diğer bir can sıkıcı durum ise, yazar arkadaş hp evrenine biraz da "türklük" katmış. harry ve arkadaşları bir restorana gidiyor, yemek sonunda hesabı ödemek için kasaya doğru ilerliyorlar ve bingo! hesap tartışması çıkıyor! :) tanıdık geldi mi? "şiddetli bir hesabı kim ödeyecek tartışmasından sonra" diye yazmış bir de haspam. harry ödedikten sonra ron "eyvallah harry ama bidahaki benden darılırım" filan diyecek diye korkmadım değil hani.

    uzun lafın kısası, kesinlikle jk rowling'in anlatım dilini devam ettirmiyor. ama yine de hp özlemini bir nebze de olsa gidermek için okunabilir.

  • bu meselede anlamadığım kekoluk galatasaray'ın yıldızlarını silme meselesi. katılalım katılmayalım bir 5 yıldız claim'i var dolayısıyla hadi kendine 5 yıldız koydun bunu desteklemek için diyelim , la olm bizimkileri niye siliyorsun, başkan , basın sözcüsü vs. olsam ilk işim kim yaptıysa kim karar verdiyse onu kovmak olurdu.

    sadece şu bile senin psikolojik olarak bu sidik yarışını kaybettiğini gösteriyor.

  • insanların iç çatışmalarının dışarıya vurulmasını gösterir. normalde sol beyin her zaman sağ beyni baskılar çünkü mantık sol beyin tarafından kontrol edilen bir olgudur. korpus kallosum denilen iki beyin arasındak köprü yok edildiği zaman sağ beyin kafasına göre takılmaya başlar ve zaten sol beyne göre daha içgüdüsel ve bilinçaltının etkisinde takıldığı için insanın baskıladığı düşüncelerini falan gerçekleştirmeye başlar. örneğin sabah işe gitmek zorundayken gömleğinizi iliklerken sol el eliniz o düğmeleri çözmeye çalışır çünkü içten içe işe gitmek istemiyorsunuzdur. çok hazzetmediğiniz bir insanla konuşurken sol eliniz birden adama yumruk atabilir. sigarayı bırakmışken birisi teklif ettiğinde sol eliniz sigarayı almaya uzanabilir, süpermarket alışverişi sırasında aldığınız ürünleri sol el geri koyabilir hatta almayı düşünmediğiniz şeyleri uzanıp alabilir. sol el bu durumda düşmanınız falan değildir, o da sizsinizdir ama sizin bilinçaltınızın bilince dökülmesidir. genel olarak primitif bir yapıda olduğu için de ihtiyaçlarını ilkel ve kaba yöntemlerle belli eder.

    house'un bir bölümünde de vardı bu olgu. hastanın sevgilisi bir deodorant getirdiğinde sol el alıp deodorantı fırlatıyor sonra da kadına tokat atıyordu adamın iradesine karşı. bölüm sonunda adamı hasta edenin o deodorant olduğu, sağ beynin bunu biliyor olduğu ancak mantıksal bir şekilde bunu sol beyine söyleyemediği için primitif bir şekilde rahatsızlığını dile getirdiği ortaya çıkıyordu. aynı adama çeşitli kelimeler gösteriyorlardı, sağ gözle adam kelimeleri söylerken, sol gözle baktığı zaman nesnenin ne olduğunu söyleyemiyor ancak kağıt kalemle direkt olarak şeklini çizebiliyordu.

    belki de en ilginç tıbbi olgudur yabancı el sendromu. insanların çift kişilikli olduklarını ve medeniyet kisvesi altındaki zorunluluklardan kurtulduklarında sıkıntılardan kurtulduklarında neler yapabileceklerini gösterir.

  • hala ile yeğen gece vakti saklambaç oynamaktadırlar. yeğen ebedir. hala* gider salondaki bir koltuğa boylu boyunca uzanır(saklanmıştır). yeğen, ışığı yanan odalara bakar bulamaz.

    y: hala nerdesiinn?
    h: ...
    y: halaaa!
    h: ..
    y: babaanne halam kayboldu(!) bulamıyorum!
    babaanne: söyle ses versin oğlum.
    y: hala ses ver!
    h: öhhö öhö.
    (yeğen gelir salona, doğrudan tdp nin bulunduğu yere bakar lakin bilmem karanlıktan, bilmem saflığından, göremez.)
    y: hala sesinin geldiği yerde yoksun?
    h: (sessiz kahkahalar arasında tdp doğrudan yeğenine bakmaktadır lakin yeğen görmez) git bak bakalım mutfakta mıyım?
    y: (gider mutfağa bakar, salona geri gelir) mutfakta da yoksun!!
    tdp artık kahkahalarını tutamaz ve karanlıktan çıkar. yeğen acaip kızmıştır;
    y: daha salonu mutfaktan ayıramıyosun bi de benimle saklambaç oynuyosun!!!
    h: ?!

  • peki çatı bakım giderlerini de ödemeyin,
    giriş katta oturuyorum aydınlatma kullanmıyorum elektrik parasına da ortak değilim, bahçenin bakımı beni ilgilendirmiyor, bahçeye bakmıyorum onu da ödemem, havuza girmiyorum havuzu da ödemem, neyi ödersiniz sevgili ortak yaşamayı bilmeyen bencil hanzolar?

    tanım: günümüz bencil şehirli hayatı sorunu, sonra tek katlı müstakil köy evinde oturma hayali kurarlar.

  • zorunlu edit: ustayı ayağına çağırdın diyenler olmuş. yok efendim eve gelmedi, vatsaptan foto ve video yolladık. eve gelemezmiş önce işi görmeliymiş. ayrıca işin uzunluğundan ve emeğinden bahsedilmiş. parçayı eve getirip takmamız 30 sn sürdü. (sıcak-soğuk ayarı yapılan kolun içinde bir parça idi) indirim yapabilir miyiz diye konuştuğumuzda akşam saatinde - ki saat 6 civarıydı- bu fiyatın normal olduğu, yarın ölü bir saatte çağırırsak ücreti 170 liraya düşüreceğini söyledi. 30 liralık farkı saate göre belirledi.

    az önce tecrübe ettiğim durum. duşa kabin su akıtınca tesisatçıyı aradım. baktı, 200 liraya olur anca dedi. biz de hırdavatçıdan 10 liraya parçayı aldık. kendimiz uğraşıp yaptık.

    el işçiliğine 190 lira alınır mı?!

    evinizde bozulan bir şey olduğunda siz yapın, uğraşın en azından. bu hırsızlara para kaptırmayın.

  • şarık tara ve enka'nın başına gelendir.

    enka, türkiye'nin en büyük inşaat şirketi. geçen sene 12.5 milyar tl'lik cirosuyla, fortune 500'e göre türkiye'nin en büyük 9. şirketi olmuş bir şirket. kaynak

    şarık tara, 2014 yılı vergi rekortmeni. bir yılda, tek başına ödediği vergi miktarı 37 milyon tl. kaynak

    şimdi bu insan ve şirketi, türkiye'de ihale alamıyor. ihtiyacı da yok, dünyanın en büyük müteahhitlerinden ama çok ilginç değil mi? dünya çapında bir inşaatçı, türkiye gibi inşaatla geçinen bir ülkede hiçbir ihale kazanamıyor. neden acaba? eli uzun birine %10'unu vermediği için mi? havuza girmediği için mi?

    --- spoiler ---

    etrafımız restorasyon facialarıyla dolu. ve her yer beton. ne düşünüyorsunuz?

    maalesef böyle bir zevksizlikle çok karşılaşır olduk. rusya’da petrovski pasajı’nın bir restorasyonunu yaptık, aynı eskisi gibi oldu. ama burada yapmadık.

    neden?

    dünyanın birçok yerinde büyük işler alırken 12 senedir türkiye’de iş alamadık.

    ihaleye girdiğiniz halde?..

    evet. neden diye soruyorsun, doğrusu bilemiyorum.

    --- spoiler ---

    kaynak