ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilkokul öğretmenine söylemek istenen şeyler
-
o zamanlar anlayamamıştım ama simdi düşünce yapını çok iyi biliyorum. küçücük beyinlerdi sana emanet edilen. insanları sınıflandırdın, bir kısmını aşağıladın. derse gelince de pek iyi olduğun söylenemez. hala 4 işlem yaparken zorlanıyorum sayende. karşıma çıkmasan iyi edersin.
yüzüklerin efendisi'ndeki unutulmaz replikler
amerikan sineması
-
"paris, teksas’ı yönettiğim zaman (...) new york times’tan, los angeles times’a kadar pek çok yerde ‘buna ihtiyacımız yok.’ gibi yazılarla karşılaştım. amerikalılar kendilerine dışarıdan gelen bir bakışa değer vermiyorlar. hâlbuki avrupa’da birbirine o kadar yakın gelişmiş kültürler var ki, bizler birbirimizi eleştirmeye açığız. amerika ile avrupa’yı veya almanya’yı karşılaştırdığım zaman beni ümitlendiren bir şey var: burada insanlar en azından sorunlar üzerine konuşabiliyorlar. buradaki kültür konuşmak ve sorunları çözmek adına daha açık. ancak amerikalılar dışarıdan görülmeye açık değiller. belki de kendi kültürlerini en üst düzeyde kültür olarak, amerikan sineması etiketiyle pazarlamalarının nedeni de bu."
(bkz: wim wenders)
edit: güncelleme
acayip samimi ve dobra röportaj veren sivaslı kız
-
(bkz: ama kafamız nasıl güzel)
fıtratında yok'un ingilizcesi
-
no woman, no fıtrat.
ofsayt
-
ezik ingilizlerin futbolun ilk çıktığı anlarda sömürgelerinden biriyle maç yaparken uydurmuş olduklarını düşündüğüm futbol kuralı.
hintli:
- goooooool
ingiliz:
- hooop şişt sakin ol bakalım ofsayt var orda gol sayılmaz
hintli:
- aaaa niye ki?
ingiliz:
- sizin golünüzün sayılması için önünüzde en az bir tane ingiliz defansı olması lazım.
hintli:
- oha
ingiliz:
- öyle; ayrıca maçlar artık 100 dakka değil 90 dakkadır. ahanda bitmiş ehi ehi ehi kazandık.
29 kasım 2016 teoman'ın dayak yemesi
-
çok enteresan aslında ünlü birisini dövmek falan. hani bizim buralarda pek yok, ünlü birisini konser vs. olmadan çok göremezsin. demek ki bolluk olunca istanbul gibi büyük şehirlerde ünlü de dövebiliyosun. mesela konya'da pavyonda, az sayıdaki barda olay çıkarsa yine ünlü birisi diye dövmez kimse. ne güzel bişey adamlarda ünlü dövme rahatlığı var, biz en fazla imza ister, selfi yaparız. sövse mesela abi ünlü bulaşmayın deriz, ünlü adamdır yapar deriz geçiştiririz meseleyi. vay amk ünlü dövüyo adamlar.
dergi cd'lerinden demo oyun oynamış efsanevi nesil
-
level dergisinin 1997 yılı aralık sayısını satın almayla başlayıp, yıllarca heyecanını yaşayarak dahil olduğum nesil. o ilk demo cd hala durur kutuların birinde. fifa 98, worms 2, broken sword 2 gibi oyunların demoları vardı. mavi arayüzü de hala aklımda. her ay derginin yeni sayısını iple çekmek, o yeni derginin kokusu, cdyi temiz kabından çıkarmak, dandik cd sürücünün cdyi okuma anı gerginliği ve arayüzün ekrana gelmesiyle yaşanan rahatlık ve haz. duygulandım gece gece.
1980 yılında beşiktaş'ta çekilen fotoğraf
-
beni en çok binanın tepesindeki halıfleks reklamı etkiledi. çok karanlık günlerdi lan halıfleksli günler. ne yaparsanız yapın temizlenmeyen, sürekli yanan, günden güne rengi koyulaşan lanet bir parçasıydı evin onlar. belki teknik olarak temizlenmeleri mümkündü ama kimsenin bir evi baştan başa o kadar eforla temizlemeye mecali yoktu o zaman. hele şimdi hiç yok. viledalamaya üşeniyor insan yeri geliyor.
iç mimari minimalist akımlara yöneldi de hepsini söküp attık türkiyeden şükürler olsun.
bir bu, bir de kristal küllük.
he bir de vitrin.
televizyon sehpası.
avize.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
fakiriz diye demiyorum ama geçen gün eve hırsız girdi, hayatımdan yarım saat çaldınız diye not bırakıp çıkmış.
ormanda kendi başına büyüyen çocuk arapça öğrenir
-
yedi sene orman mühendisliği okumama rağmen böyle bir bilgi gelmedi bana.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"duş alırken sıcak soğuk musluklarını ayarlıycam diye dj tiesto oldum, armin van buuren oldum arkadaş. "