ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
olan biten
-
mete gazoz, yarın yazarların sorularını cevaplayacak. gözünüz sol frame'de olsun.
11-12 nisan 2020 günü fırınlara nasıl gidileceği
-
pijamayla gidersek fırına gittiğimizi anlarlar bence
ebeveyn banyosu
-
hergece is tutcaklar ya lazim tabi ebeveyne banyo. lan ebeveyn olmus adamsin yakisio mu." aha bu da bizim banyo. hanimla sevisip sevisip yikanioz" .
11 yıl sonra edit: lazımmış lan, insan üşeniyo valla uykunun ortasında çişe gitmeye, böyle rahat yakınca, gençlik cehaleti işte konuşmuşuk.
11 yıl sonraki edit'ten 11 yıl sonra bir daha edit: anladım ki bu banyonun esas varlık sebebi, çoluk çocuktan bir fırsat, koca evde size huzurla sıçma molası verdirebilecek, sıra beklemeden diş fırçalayabileceğiniz bir sığınma noktası olmasıdır. bu da böyle bir kenarda dursun, 2032 de hayatta olursam bir daha editlerim.
ebru gündeş'in 600 bin tl'lik yazlık alışverişi
-
aklıma şu hikayeyi getiren olay.
zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. öldüğünde "kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. kimse çıkmamış. nihayet bir hamal,
-benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.
vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. sorgu sual melekleri gelmiş. bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "nasıl olsa bu ölü elimizde... biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.
-o ip kimin? nereden aldın? niye aldın? nasıl aldın? nerelerde kullandın?"
sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. sabahleyin kabirden çıkmış.
- tamam, servetin yarısı senin, demişler.
- aman, demiş hamal, istemem, kalsın. ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. o kadar servetin hesabını nasıl veririm?
john wick'in saatini bilek içine doğru takması
-
john wick’i 3 tane müthiş filmde izledik. filmler ile ilgili yeterince yazı yazıldığı için o konuya girmiyorum. bu yazının konusu başlıkta da görüldüğü üzere 3 filmde de john’un kullandığı otomatik, deri kayışlı carl f. bucherer saatini bileğinin içine dönük takması.
bir sebebi var mı çok merak ediyorum. çünkü filmin aynı zamanda sponsorlarından biri olan bu saati 3 filmde de gözümüze gözümüze soktu chad stahelski. kendim diyorum zaten sponsor diye değil mi? peki neden ters?
söz konusu saat
evde ters takıyor
işte ters takıyor
bir başka görsel
farklı bir açıdan
göze sokmaya devam
saati çok net görüyoruz
parabellum'dan bir sahne
edit: linkler güncellendi
down sendromlu diye bebek aldırtmak
-
bizim hastalığımız bu işte!!
hiç yaşamadığımız durumlar için yargıyı dağıtmak/eleştirmek/hüküm vermek!!!
sedat peker'in gerçek yeğeni
-
(bkz: woody woodpecker)
kars almanları
-
bu grubun türkiye'deki son yaşayanları avgust albuk ve kız kardeşi. avgust abi kars karacaören köyünde, karısı türk, erzurumlu, 1 kız 1 erkek çocukları var. avgust abi lise mezunu ve kalifiye eleman olmasına rağmen işsizlikten ve yoksulluktan 15 senedir kurtulamamış. çobanlık yapmış, köylülerinin hayvanlarına bakmış, traktör kullanmış. 2013'te evleri yağmurda yıkılmış çadırda yaşamaya başlamışlar, sonra tamir edilmiş. aynı yıl alman büyükelçi kendisini ziyaret etmiş. (fakat güya büyük germen ülkesi! kendisi için pek bir şey yapmamış olmalı ki rastlayamadım bir bilgiye)
işkur desteğiyle 3 yıldır çiçek yetiştiriciliği ve beton saksı işiyle uğraşıyormuş avgust abi, facebook paylaşımlarından anlaşılacağı gibi gerçekten pırıl pırıl, dürüst, ahlaklı, çalışkan birisi; insan evladı. hala umudu var, hala zor günlerin geride kalacağı günü bekliyor, çabalıyor.
keşke imkanım olsa da kendisine onlarca saksı siparişi verebilsem. kars, kağızman, arpaçay, selim, susuz, akyaka belediyeleri... yapın bir şeyler de elinden tutun bu güzel insanların.
keşke memleketin her yanındaki yoksulluğa, işsizliğe çare bulabilsek... içim kan ağlıyor binlerce güzel vatan evladının hala böyle hallerde olmasına. nerde kaldı yurttaşlık, nerde kaldı sosyal devlet, nerde kaldı eşitlik
türkiye'de türklerin kurduğu hiçbir şehir olmaması
-
ulan bırak türkiye'de türklerin kurduğu şehri, ben hala tek başıma oyun kuramıyorum kendi bilgisarayıma. crack nedir ya. şu oyunu next next next diyerek kurdurtacak program bulamıyorlar mı hala. ben 3 yıl botsuz half-life oynamış adamım, gelmiş bana konya'yı vikingler kurdu diyor.
rusya iki tane pilot için türkiye'yi kaybetti
-
aslı 'rusya iki tane pilota türkiye gibi bir dostunu kaybetti' olan bir rte açıklaması. insan hayatına sadece bir istatistik olarak baktığını özetler nitelikte olmuş.
http://m.milliyet.com.tr/…detay/2199162/default.htm
http://m.gercekgundem.com/…-pilota-dostunu-kaybetti
edit: link.
1 ay içinde üç kez fiyat yükselten lokanta
-
keşke lokanta işletseniz. ben 8 aylık bir işletmeyim.
-lavaşçı 1 ayda 2 kez zam koydu. dur ne oluyor falan derken haftaya 4 lira daha zamlanacak dedi. una zam geliyormuş mecburmuş.
-10 tl’ye almaya başladığım dürüm kağıdı dün 22,5 tl’yi. adama 10 kilo ver dedim. veremem haftaya 27 tl olacak, en fazla 5 veririm dedi.
-14 tl’den almaya başladığım tavuk şu an 30 tl.
-75 kuruştan almaya başladığım ekmek şu an 1.25 tl.
-kolisini 68 tl’den almaya başladığım kolaya en son 98 tl yazmış (bunu yazan da arkadaşım ha)
-195 tl’ye almaya başladığım yağ şu an 398 tl.
-unuttuğum ve yazdıklarıma nazaran daha az zamlandığı için yazmadığım bir sürü kalem ürün var daha.
ben salaklığımdan, müşteri kaybetmeyeyim diye yapamıyorum nedense zam. ama böyle de kesinlikle batacağım. sonuçta hayır kurumu değilim ben. bağışçılarım yok. sattığımdan daha yükseğe mal edersem nasıl ayakta kalacağım?
the coronation of napoleon
-
orijinal ismiyle "le sacre de napoléon", paris'te louvre müzesi'nde sergilenen jacques-louis david'in 1807 yılında yaptığı ünlü tablo. müzede la jakond'a yakın bir konumda bulunur ve o tablo gibi büyük ilgi de görmediği için rahatlıkla ve uzun süre incelenebilir. tablo, adı üzerinde napolyon'un notre dame katedrali'nde taç giymesini ve imparator olmasını resmetmektedir. önemli bir ayrıntı, resimde papa pius vii (1742–1823)'nin de bulunması (hemen arkasında oturuyor) ama napolyon'un kendi tacını kendisinin giymesidir. resimde osmanlı elçisi halet efendi (arkada başı sarıklı), charles maurice de talleyrand (en sağda kırmızı pelerinli) ve josephine (karşısında diz çöken) gibi ilginç tarihi karakterler de bulunmaktadır. ayrıca 10 metre-6 metre boyutlarında dev bir tablodur.
wikipedia - https://en.wikipedia.org/…he_coronation_of_napoleon
louvre müzesi interaktif - http://musee.louvre.fr/oal/sacre/indexen.html
sahte doktoru fark edemeyen gerçek doktorlar
-
görsel
kız mı dersine çok iyi çalışmış? yoksa siz bu kızın tıp ile alakası olmadığını anlayamayacak seviyede misiniz ?
ameliyata girip dikiş atması, belki daha bilinmeyen şeyler
biz konudan anlamadığımız için eve tamirci çağırıyoruz, gelen adamın eksik iş yaptığından huylanıp tribe girip ulan bunun böyle olmaması lazımdı herhalde diyoruz, bu sefer işten anlayan birisi gelince, evet yanlış yapılmış kim bu usta? böyle kablomu bağlanır diyor.
biz bile yeri geliyor anlamadığımız konularda bile huylanırken yıllarca bunun okulunu okuduk diyen siz nasıl anında durumun farkına varmıyorsunuz? hiç mi mesleki sohbet olmadı aranızda?
eve boyacı geliyor , fırçayı tutma şeklinden bile hemen anlaşılıyor amatör olduğu.
lise mezunu kız üç beş kitap okuyup, kendini zeki sanan adamlarla aylarca dalga mı geçti?
o zaman tıp okumak zor değil?
ya da…
o bizim meslektaşımız diyip ( burda yine doktor olmadığını anlayamıyorsunuz) eksikliklerini hatalarını açıklarını görmezden gelerek meslektaşçılık yapıp ses çıkartmadınız? e bide karşıdaki kız olunca kapılar açıldı?
irdelenmesi ve incelenmesi gereken çok şey var.
türkçe yetersiz bir dildir
-
(bkz: bu da mı zaytung değil)
yeter ama. bu adamlar taş mı yesin? koca cumhurbaşkanı adamların işine göz dikti.