hesabın var mı? giriş yap

  • mevzu bahis havuz bir yuzme havuzu degil, sus havuzudur. dekorasyon amaci ile yapilmistir. (icinde sandal sefasi yapmak da pek tabii mumkundur)
    yuzmek icin ideal olan asil havuz sarayin icindedir ve hemen basucunda sultan abdulaziz'in heykeli bulunmaktadir. (arkadas umarim ona da goz dikmez)

    ekleme: kopruden gecerken oyle bakip, derin dusuncelere daldiginiz yerleri ziyaret edin. beylerbeyi sarayi gercekten cok guzeldir. sonra belki iskeleye kadar yuruyup caminin yaninda bir bardak cay icersiniz. ama lutfen orda da 'simdi bu adam gunde bilmemkac bardak cay satsa' diye dusunmeyin, manzaranin keyfini cikarin.

  • şaşırtıcı değil. bir sonraki açıklaması da "referandumla da olmazsa seri penaltı atışlarına gidilir" olacaktır.

  • ibm 1950lerde ilk sabit sürücüleri ürettiğinde sadece 3.75 mb kapasiteye sahipti. 1990lara kadar yaklaşık kırk yılda 500 mblik diskler üretmeyi başardılar. ancak ondan sonraki 30 yılda ne olduysa oldu ve şu anda nimbus exadrive dc nin 100 tb lik modeli piyasada bulunabiliyor. bilgisayarların emekleme aşamasında bile olmadığı bir dönemden bu güne, bir insan ömrüne sığan bu gelişme tam 30 milyon katlık bir artış demek kapasitede. teknolojide üstel artışın nereye varacağını insan zihninin kavrayabilmesi çok zor. bu işin içinde tam kalbinde olanlar için bile.

    bir örnek vermek gerekirse bill gates 2004 yılında 2 tb depolamayı ücretsiz sunan gmail için şu yorumu yapmıştı:

    "1 gb'tan fazlasına nasıl ihtiyacınız olur? içinde ne var? filmler mi? powerpoint sunumları mı? kaç tane mesaj var? cidden, sorunun mesaj sayısı mı yoksa mesajların boyutu mu olduğunu anlamaya çalışıyorum." kaynak

    bilgisayar ve yazılım teknolojileri artık emekleme döneminin çok ötesinde. kurumsal ölçekte kuantum bilgisayarlar için yarış devam ediyor. yapay zeka ise tüm gelişmelerden sadece daha da fazla ivme kazanarak yoluna devam edecek gibi görünüyor. nvidia gibi firmaların ürettiği özel çiplerin sağlayacağı hızla makine öğrenmesi nereye, ne hızla gidecek hesaplamak çok zor. bu konuda yazılmış bir makalede şöyle bir ifade geçiyor:

    "geleneksel olarak, yapay zeka hesaplama gücü moore yasası'na uygun olarak yaklaşık her iki yılda bir iki katına çıkmıştır. ancak 2012'den bu yana bu büyüme, moore yasası'nın çok ötesine geçerek her 3,4 ayda bir ikiye katlanarak çarpıcı bir şekilde hızlandı. bu büyüme yörüngesi, dik iniş çizgisi nedeniyle genellikle "hokey sopası" grafiği olarak tasvir edilir. alternatif olarak "j-eğrisi" olarak da adlandırılır."

    yine aynı makalede üstel büyümenin ne denli etkili ve anlaşılmaz olduğu ifade edilmiş:

    "üstel büyüme temelde her adımın öncekilerden önemli ölçüde daha büyük olduğu bileşik büyüme ile ilgilidir. insanlar bileşik büyümenin gücünü, özellikle de uzun dönemler boyunca, genellikle hafife alırlar. üstel büyümenin ilerleyen aşamalarındaki dramatik artış şaşırtıcıdır çünkü ilk aşamalar aldatıcı bir şekilde yavaş veya önemsiz görünebilir."

    şu anda hala aşılması gereken engeller var bu alanda. ancak pencere daralıyor. stephen hawking'in insanlığı bu konuda uyardığı röportajın üstünden tam on yıl geçti.

  • sözlerin birbirlerini tamamlamasını kabullenmek; başka birinin size eklenmesine, bulaşmasına, sizi tamamlamasına izin vermektir.

  • adam norveçteki asgari ücreti hesaplarken bile günde 10 saat ayda 26 gün çalışmayı hesaplıyor. ben böyle köleliği kabullenmiş bir insan psikolojisi görmedim hayatımda.

  • o anın ayrıntılarını pek hatırlamıyor olsam da babam şöyle bir anımızı anlatırdı hep;
    ''sen 5 yaşlarındasın, elinden tuttum bakkala gittik. yoğurt, ekmek falan aldık. bizim de durumlar iyiyken sana sürekli aldğım bir çikolata vardı, kinder sürpriz mi ne işte... senin gözün ona takılmış ama almıyorsun. ben de cebimdeki parayı hiç düşünmeden sen üzülme diye onu da almak için bakkala uzattım, sen elimden tutup yerine koydun ve şöyle dedin ''istemiyorum o çikolatayı, ben artık onu sevmiyorum '' öyle bir söyledin ki almadan çıkmak zorunda kaldım, çok sevdiğini biliyordum ama çikolatayı, o gece uzun zaman sonra ilk defa ağlamıştım...''
    herhalde benim fark ettiğim ilk an bu olsa gerek. bu anımı da neredeyse hiç kimseye anlatmamışımdır sevgili sözlük.

    3 yıl sonra edit: bu hatıranın da yer aldığı bir öykü kitabım çıktı aylar önce, -affınıza sığınarak- okumak isteyenlerle paylaşıyorum (bkz: sürünün dışında)

    4 yıl sonra edit2: güzel mesajlar atıp babama selam söyleyenler oluyor arada, sağ olsunlar ama o selam yerine gitmiyor. çünkü ben 17 yaşındayken bizi terk etti. herkese sevgiler.

  • senesini hatırlamıyorum da deniz ülke arıboğan hanımefendiydi benim yanıma oturan.

    "bismillahirrahmanirrahim" deyince ben duymuş olacak ki;

    - uçak korkusu mu?

    diye sormuştu. diyemedim sizin güzelliğiniz için verilen bir ünlemdi aslında diye.

    ___________________________________________________________________________

    bir diğerinde yıldız tilbe.

    "ben bilmem koltuk numarası falan şu arkadaşın yanına oturcam ben" deyip en arkada tek başıma oturduğum koltuğa geldi. altında renkli bir şalvar vardı, kurdu bağdaşını oturdu ve anlattırdı bana, dinledi 45 dakika boyunca. kahve söyledi bana türk kahvesi. vakit olsa falıma da bakarmış...

    uçaktan inerken koluma girdi, kolumda yürüdü ardından. bir araca bindi ve "nereye gidiyorsun bırakalım" dedi. arkadaş geleceği için reddettim.

    uzun lafın kısası, gönlü güzeldi yıldız'ın da. kendisine hayran olmamak elde değil.

  • en sonunda dün gidebildiğim ortam. iki sığır çömbik yedik, zevkten arkadaşımı da zikivermişim arada. böyle bir tat yok.