ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ümit özdağ'ın %100 iç savaş çıkacak açıklaması
-
ırkçı değil gerçekçi yaklaşım.
ırak'a, suriye'ye ve afganistan'a bakıp da aynı tehlikenin türkiye'ye sıçramasından endişe ettiği ve buna bir önlem alınması gerektiği için ümit özdağ böyle konuşmaktadır.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
türkün starbucks ile imtihanı
- bana bi tane maçarotti..
+ efendim ?
- bi tane makivetti..
+ nasıl ?
- nescafe var mı ?
+ yok maalesef..
- hassssssss, o zaman bi tane makamotti..
+ ne ?
- ver bişi işte amk
yaş ilerledikçe katlanılması zor şeyler
-
bir yerden bir yere toplu taşıma araçları ile gitmek.
edit: neyse ki araba aldım.
öğrenci evinde yaşanabilecek en dumur olaylar
-
bu biraz hüzün, biraz gariplik, biraz şaşkınlık ve çokça da eskişehir soğuğu hikayesidir.
çoğu öğrencinin yaptığı gibi faturalar (elektrik, doğalgaz, telefon) mümkün olduğu kadar ihmal edilir. elektriğin ya da doğalgazın kesileceğine dair bir ihbarname gelene kadar ödenmez faturalar. bu ihbarname geldiğinde aceleyle para denkleştirilir ve son dakikada ödenen faturalarla deyim yerindeyse son dakika golleriyle yaşam devam ettirilir.
yine son ana bırakılmış faturalar fakat bu sefer öğrenciler biraz daha umursamazdır. çünkü faturalar ödenmeden ara tatil için memleketlere gidilmiştir. evden ilk dönen vennus olmuştur. ve eve geldiğinde gördüğü manzara ürkütücüdür: doğalgaz borcundan dolayı mühürlenmiştir (olayın ürkütücülüğüne dair şüphesi olanlar bir kış gecesi eskişehir soğuğunda biraz dolaşmayı deneyebiliriler). "yarın para bulur öderim" düşüncesiyle bir gece idare edebileceğini düşünen vennus evde başka hiçbir ısıtıcı olmadığı için bulabildiği tüm battaniyeleri üstüne sararak uyumaya çalışır ve bir yandan da "donar mıyım lan acaba?" diye kendine sormaktadır. o gece gerçekten de vennus'un hayatındaki en soğuk gece olmuştur.
ertesi gün doğalgaz borcu ödenir, akşama kadar doğalgazın açılacağı öğrenilir. vennus akşam olana dek eve gitmez çünkü okulun boş ve sıcak laboratuvarları vennus için gerçekten iyi bir alternatiftir. akşam eve döndüğünde gördüğü manzara bir gün önceki manzara kadar dehşet vericidir: doğalgaz henüz açılmamıştır. vennus çaresiz biçimde, o soğuk gecelerden bir tanesine daha merhaba demek üzeredir. kafaya geçirilen kapşonlar, üzerine örttüğü battaniyeler lokal bir ısınma sağlamaktadır ama kafa battaniyelerden dışarı çıkarıldığında inanılmaz bir soğuk yüze tokat gibi çarpmaktadır. "dün donmadım ya bugün de donmam herhalde" diyip uyur.
ertesi gün, doğalgazın ufak bir aksilikten dolayı açılmadığını öğrenir ve doğalgazın artık kesin açılacağına dair güvence almıştır yetkililerden. vennus doğalgazın açılacağından emin bir şekilde akşama kadar gezer dolaşır ve vakit geç olduğunda eve gelir. doğalgaz vanasındaki mühürün kaldırıldığını görür, sıcak bir ev artık vennus beklemektedir (bekle sen). dairenin kapısı açılır. el, lamba düğmelerinden birine uzanır ve o an elektrik çarpmışa döner: elektrikler borcundan dolayı kesilmiştir. o an belki gerçekten elektrik çarpsa çok daha mutlu olacaktır vennus, çünkü ısınması için kombiye, kombinin de elektriğe ihtiyacı vardır. yapacak bi şey yoktur, borcun ödenmesi, elektriklerin tekrar açılması gerekir. o soğuk gecelerden en az bir tanesi daha onu beklemektedir. "keşke bir kutup ayısı, bir penguen olsaydım, başlarım üniversitesine" der ve uykuya dalar. ertesi gün onun için sıcak bi gün olmak zorundadır, çünkü elektrik faturası da ödenmiş, elektrikler tekrar açılmıştır. vennus kombiyi açar fakat ateşleme yapmamaktadır. kullanma klavuzundan kombiye biraz su basıp, su basıncını artırması gerektiğini okur. kombiye giden su borusunun vanasını çevirir fakat hiçbir hareket, gelişme, huzur verici bir su akış sesi yoktur. o an akıllı su sayacının üstündeki şu yazıyı hatırlar: "kredi az"
fakirlik iğrençtir diye hakaret eden öğretmen
-
eski link ölmüş yeni linkler:
https://youtu.be/vwny46rauci
https://youtu.be/cvieu_c-99w
ön edit: videoyu izleme zahmetine girmediği için olayı yanlış yorumluyanlara: adam bir sitenin kapıcısı. apartman sakinlerinden aldığı eski kıyafetleri de topluyor fakirelere dağıtıyorum diyor. apartmanda yaşayan bir öğretmen de bu durumdan rahatsız oluyor, "sen dağıtmıyorsun, satıyorsun kesin bunları" diyor. bunun üzerine kapıcıyla araları bozuluyor. bir gün kapıcı otoparkta iken öğretmen otoparka geliyor, arabasından kızını da indirip müzik açıp dansetmeye başlıyor. ve bağıra çağıra "zenginliğinin tadını çıkar kızım, bizim dedelerimiz bile zengin, fakirlik iğrençliktir, fakirlerin çocukları özürlü doğar, mezarda ölüleri kokar, bizim mezardaki dedelerimiz bile zengin" gibi laflar ediyor... amacı kapıcıya laf sokmak. çünkü kapıcının konuşma engeli olan bir kızı var. ve sonunda kapıcı da öğretmeni mahkemeye veriyor ve 5 ay hapis cezası almasını sağlıyor.
başlığı ben açmadım ama sanırım birisi yazıp entrysini silmiş..
sabah sabah sinirlerimi alt üst eden öğretmendir. yahu sen nasıl bir yaratıksın, senin çocuklarla aynı havayı soluman bile yasaklanmalı..
mezardaki deden bile zenginmiş nasıl olsa, görevden alınıp evde oturursan bir şey kaybetmezsin, ama o çocuklar çok şey kazanırlar..
ayrıca o nasıl cırtlak bir ses tonudur yahu.. allah'ım onun öğrencilerine sabır versin..
edit: bu öğretmeni görünce aklıma; rencide olmasın diye fakir bir öğrenciye aldığımız montu kura çekerek, sanki o öğrenciye çıkmış gibi yapan ilkokul öğretmenim emine taşdemir geldi.. nerdeeennn nereyee...
https://youtu.be/bvgdinbpadw
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
-
(bkz: at binmek)
be arkadaş o sendeki ne cürret, bu nasıl bir cesaret! ata binmeyi aklından nasıl geçirdin lan?!
amazon prime türkiye
-
türkiye'ye gelmesinin ne kadar mükemmel bir haber olduğunu anlatmak zor. amazon prime video'nun kült dizilerden oluşan harika bir arşivi var, amazon'un kendi imzasını taşıyan diziler de özellikle netflix'in vasat politik doğrucu dizileriyle kıyaslandığında birer başyapıt. sadece filmler konusunda biraz geride ama türkiye'ye resmi olarak gelmesiyle onu da geliştirebilirler.
hatta daha dün gece elimde kumandayla koltuğa gömülmüş bir şekilde netflix'in dizileri arasında hangisi daha az kötü diye dolaşırken gözüm amazon prime'a gitmişti de yine 6 euro (50 lira) aylık ücret gözümde büyüdüğü için almamıştım. şimdi diyorlar ki 8 lira, üstelik ilk ay bedava. canımsın kel bezos.
uygulamaya giremeyenler ama dizileri merak edenler için watchlist'ime aldığım, tavsiye edeceğim kült dizileri yazayım da netflix'i nasıl ağlattığını görün dizi konusunda. üye olup iptal edenler yine üyeliklerini kullanarak tv ve mobil uygulamasına giriş yapmaya devam edebiliyor.
the x-files
buffy the vampire slayer
battlestar galactica
house m.d.
24
bones
seinfeld
the office
parks and recreation
dawson's creek
mr. robot
preacher
this is us
parenthood
justified
the shield
homeland
monk
psych
chicago pd
chicago fire
the tudors
mad men
married with children
community
heroes
downtown abbey
the good wife
prison break
damages
law & order
csi
hawaii five-0
spongebob squarepants
bunların yanı sıra amazon'un "amazon originals" olarak adlandırdığı amazon yapımı ya da dağıtımı amazon tarafından yapılan diziler var ki onlarla da netflix yapımı diziler arasında ciddi bir uçurum var kalite konusunda:
the boys
american gods
the expanse
upload
the man in the high castle
fleabag
good omens
carnival row
jack ryan
electric dreams
mozart in the jungle
undone
atladığım başka iyi diziler de vardır muhtemelen ve bu ülke pazarına yeni girmiş hali. biraz daha palazlanmaya başladığında türkiye içeriğini de genişleteceklerini tahmin ediyorum. özellikle netflix'in ilk geldiği haliyle kıyaslandığında dağlar kadar fark var. alalım aldıralım, içeriği gelişsin çünkü gerçekten netflix'in kötü dizilerini izlemekten sıkılmıştım.
dipnot: burayı okuyorlarsa buffy the vampire slayer'ın olduğu listeye angel'ı da ekleyelim de neşemiz artsın.
edit: david boreanaz’ın angel’dan sonraki dizisi bones da geldi. hadi yaklaştık.
fatih altaylı'nın taksici eşkiyalar yazısı
-
habertürk'teki köşesinde sarı eşkiyalar başlığıyla yazdığı yazıdır.
sarı eşkıyalar
birisi şu istanbul’daki taksi sorununa allah aşkına el atsın.
artık istanbul’da pek az taksi, bolca sarı eşkıya var.
özellikle de kentin merkezinde.
bunların türk müşteri ile pek alakaları yok.
hepsi turist peşinde.
genelde taksim, laleli, mecidiyeköy cevahir alışveriş merkezi gibi özellikle arap turistlerin yoğun olduğu bölgelerde konuşlanıyorlar.
işleri turist dolandırmak.
taksim’de bizim gazetenin önünde her gün kavga var.
50 liralık yol için 100 dolar istiyorlar.
olay çıkıyor.
bu taksiler çift çift geziyorlar ve olay çıktığında turistin etrafını sarıp, argo tabir ile boğuntuya getiriyorlar. turist canını kurtarmak için parayı vermek zorunda kalıyor.
bu taksileri yolda görürseniz asla durmuyorlar.
bir an önce yeniden karargah haline getirdikleri yukarıda saydığım bölgelere ulaşıp, yeni bir turisti söğüşlemek için hızla yerlerine dönüyorlar.
türk vatandaşları ile tek alakaları, yolda bir türk sürücü ile sorun yaşarlarsa onu kadın erkek demeden dövmekten ibaret
bunlara doğru düzgün bir denetim falan da yok.
benim saydığım yerlerde konuşlandıklarını da herkes biliyor ama buralarda ne bir polis ne bir denetim.
denetim olsa evrak sormaya gerek yok. zaten tipine bakıp lisansını iptal edersin ama zaten çoğu lisanssız.
plaka sahipleri otomobillerini istanbul’un bildik, efendi taksicilerine değil, bu serserilere kiralamayı tercih ediyorlar çünkü daha fazla yevmiye veriyorlar.
bu yüzden de düzgün taksici esnafı iş bulamıyor. kiralayacak taksi plakalı otomobil bulamıyor.
kötü şoför iyi şoförü kovuyor.
ve ak parti’nin kontrolündeki ibb meclisi, bu rezaleti bir nebze olsun zapturapt altına alacak taksi projesine bir türlü izin vermiyor.
istanbullu çileden çıkıp tehlikeye dönüşen bu duruma katlanmak zorunda bırakılıyor.
haberturk
en pisi pisine ölen ünlü
-
(bkz: dimebag darrell)
pantera dağıldıktan sonra ruh hastası bir hayranı tarafından sahnede pompalı tüfekle vurularak öldürülmüştür.
yaran fıkralar
-
bilim adamlari, birgün bir magarada yaşı 1.582.903 olan bir insan fosili bulur, bu fosili istihbarat teskilatlarini sinamak ve onlara deneyim kazandirmak amaciyla kullanma karari alirlar.
once japon istihbarati magaraya girer ve 15 dk sonra disari cikip derler ki;
- bufosilin yasi 1.400.000 ila 1.600.000 arasinda...
daha sonra cia girer ve 12saat sonra baya bi havali sekilde cikarlar.
-bu fosilin yasi 1.500.000 ila1.600.000 arasinda derler...
hemen ardindan kgb girer ve sirf amerikalilara inat içerde 2 gun kalirlar.49. saatte cikar derler ki;
-bu fosilin yasi yaklasik olarak 1.550.000 ila 1.600.000 arasinda...
en son olarak bizim mit girer.aradan bir hafta gecer magaradan ses yok, 1 ay olur ses yok, 1.5 ay olur ses yok.magaranin disinda beklesen gazeteciler daha fazla bekleyemeyip iceri girerken bizimkilerden biri cikar disariya.yaka paca dagilmis, gomlegin yarisidisarida... sigarasi icin bir ates ister, sigarasini yakar, o sirada gazeteciler heyecanla sorar;
-iceride calismalar nasil efendim? fosilin yasini bulabildiniz mi?
bizimki sigaradan bir firt ceker ve;
-fosilin yasi tam olarak 1.582.903 der.
bunu duyan gazeteciler saskinlikla sorarlar
-nasil basardiniz bunu, fosilin yasini tam olarak nasil tahmin ettiniz?
bizimki sigaradan derin bir nefes çeker ve;
-zor oldu ama "konusturduk pezevengi"