hesabın var mı? giriş yap

  • michael endenin modernizme sağlam bir eleştiri getirdiği sözde çocuk kitabı. bir berberin "zaman tasarruf şirketi" elemanlarınca kandırıldığı bölüm kitabın özünü verir: berber artık müşterileriyle sohbet etmeyecek, işini mümkün olduğunca çabuk bitirecek, her akşam vakit ayırdığı annesini huzur evine yatıracak (ekonomik açıdan gereksiz herşeyden vazgeçecek) ve sonuçta hayatında bilmem kaç yıl zaman kazanacak kendini tümüyle işine verecektir. sonuçta bazen gevezeliğinden sıkıntı verse de her zaman neşeli, dost canlısı olan berber artık hırsla çalışan, depresif, mutsuz biri olup çıkmıştır. benzer şekilde momo ve arkadaşları oyunlarından edilir, daha gerekli sayılan sıkıcı eğitsel faaliyetlere zorla yönlendirilir. sonra momo ve çocukların mücadelesi başlar, olaylar gelişir.

  • yıl 2001: stajyer maaşıyla her hafta sonu geziyorum, yiyorum içiyorum
    yıl 2005: yeni mezun maaşıyla her akşam işten sonra arkadaşlarımla çıkıp bir iki bir şey içiyorum, yemek yiyorum, geç kalırsam ciddi mesafeleri taksiyle dönüyorum. yine de ailemle yaşadığım için kenara para koyabiliyorum.
    yıl 2010: proje şefi maaşıyla kenara para koyuyorum, yılın 9 ayı yoğun çalışıyor, 12 ayı her yere gidip her şeyi kaygısızca (görgüsüzce değil) yapabiliyorum. bayağı bir ülke de görüyorum bu arada hey gidi...
    yıl 2020: 2010-2019 arası kenara koyduğum parayı yiyorum, aylık mutfak masrafım 2005 yılındaki maaşımdan fazla.

    sürünerek emeğini ve hayatını ziyan ettirmeye fit olan arkadaşlar için ise sadece üzülüyorum. en azından ben gençliğimde güzel, keyifli yaşadım. kültürden, eğlenceden, bilgiden geri kalmadım. emeğimin hep bir karşılığı oldu. sizin neslin hayatının bile bedeli yok neredeyse.

    edit: bir 2022 güncellenmesi istendi entryde. deniyorum, ama ne kadar anlamlı olacak bilemiyorum çünkü entrynin varsaydigi tüm standartlar (yaşam, geçim, ekonomi) yerle yeksan olmuş durumda. 2020 yılına kadar kendi işimizi yaparak mütevazı biçimde yaşamımızı sürdürürken, aynı çalışma sistemi ile geçinmek 2022 yılında sürdürülebilir olmaktan çıktı. haftada 60+ saat çalışarak sıfıra sıfır ayı gecirebiliyoruz. ilave masraflar çıkması halinde (örneğin son iki ay ortaya çıkan sağlık masrafları) basbayağı içeri giriyoruz ve bu içeri girenler nasıl çıkacak bilemiyoruz. bayağı kayaya çarpmış durumdayız. kurduğumuz düzen alt üst olmuş durumda. emeği geçenlerin allah belasını versin gerçekten.

  • şaheserin 40. yılı şerefine hakkında bir şeyler karalamak boynumuzun borcudur. 1979 yılında çekilen bu bilim kurgu başyapıtı öyle bir filmdir ki filmin yaratcısı ridley scott bile alien filmleri açısından bu filmin üstüne çıkabilmeyi becerememiştir. 2010 yılından sonra çektiği prometheus ve alien covenant filmleri milyonlarca dolarlık bütçeleri ve barındırdığı birbirinden yetenekli oyunculara rağmen kalite anlamında ilk filmin yanına dahi yaklaşamamıştır. şimdi, ardından pek çok devam filminin gelmesine sebep olan ve bilim kurgu sinemasına damga vuran bu eşsiz sinema eseri hakkında ilginizi çekebilecek bilgilere yer verelim.

    -spoiler-

    filmin orijinal ismi "star beast (yıldız canavarı)" olarak belirlenmiş; ancak bu isim senaryo yazarları tarafından hiç beğenilmemiş. senaryoda sürekli "alien" kelimesinin kullanılması sebebiyle kimin aklına gelmişse gelmiş ve filmin adı "alien" olarak değiştirilmiş. bu gizemli ve yalnız ruhlu isim elbette ki filme daha çok uymuş.

    filmin yapımcılara tanıtımı aşamasında senaryoya şöyle bir not düşülmüş. "ıt's like jaws, only in space (jaws gibi ama uzayda geçeni)". biliyorsunuz spielberg'ün jaws filmi birkaç sene öncesinde büyük gişe yapmıştı. bu not belli ki yapımcıları ikna etmeye yetmiş.

    filmin bugünkü parayla bütçesi yaklaşık 15 milyon dolar kadardı. ridley scott'ın prometheus filminin bütçesi 130 milyon, alien covenant filminin bütçesi ise 97 milyon dolardı. demek ki neymiş, çok para harcamak filmi güzel kılmıyormuş.

    izlediğimiz o korkutucu alien bedenlerini, ressam h.r. giger kendisine ait necronom iv adlı tablodan esinlenerek oluşturmuştur. korkutucu tablo ancak filmdeki alien bedenlerinde göz bulunmamaktadır. ressam bunu, canavarı ruhsuz ve daha vahşi gösterebilmek için bilerek tercih etmiştir.

    dikkat ederseniz filmde yer alan uzay gemisi kadrosu bilim adamları ve entel dantel tiplerden ziyade kaba saba tiplemeli mavi yakalılardan oluşmaktadır. zaten yönetmen filminden bahsederken bu ekip için, uzayda görev alan kamyon şoförleri diye bahsetmiştir. aslında bu tercihin altında da, daha çok izleyiciye hitap etmek gibi parasal kaygılar yatmaktadır.

    alien kostümünün altında arz-ı endam eden oyuncu bolaji badejo isimli nijeryalı sıradan bir öğrencidir. kendisine, filmin çekim ekibinde yer alan biri, şans eseri bir barda denk gelmiştir. gerçek alien

    senaryoda hiçbir karakter cinsiyeti belirtilerek yazılmamış. anlayacağınız efsanevi ripley karakterinin cinsiyeti başta belli değilmiş. karakterin kadın olmasına son anda karar verilmiş. verilen bu kararla da sinema tarihine eşsiz bir kadın kahraman kazandırmış oldular.

    film perdeye yansımadan önce alien'ın kendisine hiçbir şekilde fragmanlarda yer verilmemiş. alien'ı, ilk defa beyaz perdede görmesi sağlanarak seyircinin daha çok etkilenmesi hedeflenmiş.

    alien'ın vücudunda dolaşan asidimsi kan mantıklı bir sebeple tercih edilmiş. mürettebatın, yaratığı kolaycana vurup öldürmemesi için böyle pratik bir çözüm bulmuşlar.

    filmde yer alan masumane kedimizden korku dolu oyunculuk anları yakalayabilmek adına sete köpek getirmeyi uygun görmüşler. kedinin, yaratığı görüp korktuğu sahnelerde kediyi korkutmak için bu köpek kullanılmış.

    ripley rolü için meryl streep düşünülmemiş değil; ama ridley scott bunu kabul etmemiş. o sıralarda streep, kanserden erkek arkadaşını kaybetmiş. filmde sürekli birilerinin ölüyor olması ve hayatta kalan tek kişinin ripley olması sebebiyle streep'in filmden rahatsızlık duyabileceği düşünülmüş.

    filmin meşhur yemek sahnesini izleyen herkes çok iyi bilir. yaklaşık bir saat boyunca beklediğimiz sahne artık gelmek üzeredir. yaratığı tam anlamıyla göreceğimiz sahne budur ve bizler bunu filmi ilk seyrettiğimizde bilmiyorduk. bizler gibi, göğsü parçalanan kane karakteri dışındaki diğer oyuncular da o sahnede tam olarak ne yaşanacağını bilmiyormuş. yaratığın bir yerlerden çıkacağı bilinse de bunun göğüsten fırlamak şeklinde olacağı kimseye söylenmemiş. yani o sahnede izlediğiniz tüm tepkiler tamamen doğal. hatta oyuncu yaphet kotto, o sahnenin ardından odasına kapanmış ve bir süreliğine kimseyle konuşmamış.

    son ilginç bilgi de benden gelsin. filmde dikkat ederseniz mürettebatın uyandığı ilk sahnede uyanan ilk mürettebat olan kane karakteri, filmde aynı zamanda ilk ölen karakter. bunu bilerek mi tercih ettiler bilmiyorum ama yakalaması hoş bir ayrıntıydı benim için.

  • ahlaksiz bir polis iceren videodur. terbiyeden nasip almamis, cebine kimlik koyunca kendisini bir bok zannediyor iste. ortada kimse kufur etmezken, sen neden kadinin ustune yuruyorsun amina koyayim diyor ki yuruyen eden de yok, dagdan inme hayvan. bir de guvenlik gorevlisinin ne kadar guzel konusmalarina bak.

  • "akşam gelir gelmez vurucam kafayı yatacam" cümlesidir.
    akşama kadar köprünün altından çok sular geçer, uyku açılır.
    o tatlı uyku özlemi haftasonuna sarkıtılır.

  • türkçeye çevirenin iq'sunun tek haneli olduğu kesin olan test.

    "yarasa ile top" derken ne alaka diye düşündüm sonra bat'in hem yarasa hem topa vurulan sopa olduğu aklıma geldi

    trajikomik

    edit : haha ntv sakinleri ekşiyi takip ediyorlar herhalde. ilk soru başlık açıldığında "bir yarasa ile topun toplam fiyatı" şeklindeydi. şimdi baktım bir sopa ve top olarak düzeltmişler

  • çalışanları, bu dil ve edebiyatı o kadar kabullenmişler ki, bir adet kurabiye alabilir miyim dediğimde "cookie mi?" diye şaşkınlıkla soruyorlar. he evet kuki, ananım evinde kuki yerim hep ben çünkü. güzeldir, lezzetlidir, ya da bazıları için çok ucuzdur, tabii ki ülkemizde böyle küresel açılımlar/kuruluşlar/yenilikler/mekanlar olmalı. ama zank diye, olduğu gibi kabullenmek neden? çalışanları da mı ithal ettiniz de bir saatte kurabiye, küçük, beyaz çikolata demeyi unuttular. saçma saçma ergen özentiliği. hiç.

  • bu sabah işe giderken gördüm bu zibidileri. dükkan sahibi laptopu açık bırakmış. ısınan laptop üzerine dördü birden çullanmış kış kıyamet ortasında. helal valla.

    hede

    edit: dün bir ara merak edip mola vakti uğradım dükkana. dükkan sahibi duvar köşesine birde halı dikmiş. bu zibidiler halının üstüne tutunarak çıkıp duruyorlardı. yerlerde topaklanmış kağıtlar, dergiler, etraf batmış. abimiz ise işini yapıyordu menteşeleri kırılmak üzere olan laptopta. ne onlar var gibiydi. ne de kediler dükkan sahibi var gibiydi. komikti lan. ama iyi insanlar var yeryüzünde onu gördüm.

    video varmı diyen olursa : video

    limited edition : debe listesine 42.sıradan girmişiz. ilginiz için teşekkürler.