hesabın var mı? giriş yap

  • dinlerin, tiranlığın ve hatta roma imparatorunun bile, tarihsel devinimden ve iktisadi yasalardan daha güçlü olamayacağını bizzat deneyimlemiştir. söz gelimi, m.s. 301 yılında diocletianus, fiyatlardaki aşırı artışa karşı, bütün madeni paraların üzerlerinde yazan değerlerinin iki katı değerinde olduğunu ilan etti. söz konusu önlemler başarısız olunca, ücretlerin ve fiyatların arttırılmasını yasakladı, yasağa uymayanlar idam cezasına çarptırıldı. buna rağmen, fiyatlar ve ücretler dizginlenmek şöyle dursun, karaborsa, kıtlık ve ayaklanmalar ortaya çıktı.

    aşikar olan ise, köleci üretim ilişkilerinin artık ömrünü doldurduğu gerçeğiydi. zira, üretim sisteminin devamlılığı için, sürekli savaşlar yaparak köle edinmeye çalışan roma devleti, büyük bir orduyu beslemek zorunda olduğu kadar, mevcut kölelik düzeninin devamlılığı ve kölelerin zapt edilebilmesi için de ek güvenlik maliyetlerine katlanmak zorundaydı. ayrıca, karın tokluğuna çalıştırılan kölelerin, yaptıkları işin karşılığında hiçbir şey almamalarına bağlı olarak verimsiz çalışmaları ve su değirmeni gibi kimi teknolojik yeniliklerin bilinmesine rağmen, buğday öğütmek için köle gücünden yararlanılması gibi durumlar, mevcut üretim sisteminin, üretici güçlerin gelişimi sürecinde o dönemde gelinen nokta itibariyle artık tıkandığını göstermekteydi.

    sonuç olarak yüzyıl dahi bitmeden roma imparatorluğu güçsüz düştü ve 4. y.y. başında şiddetlenen barbar akınları, soydaşları köleleştirilen kavimlere bağlı askerlerin saldırıları ile roma topraklarında yüzyıllardır sefa içinde yaşayan köle efendilerini kan, gözyaşı ve tecavüz içeren bir trajediyle karşı karşıya getirdi.

  • nezarette geçecek geceyi anneye haber vermek için "anne merak etme ben emniyetteyim" demek, annenin "tamam yavrum gece gece çıkmayın bak dışarı" demesi...

  • son yıllarda ortaya çıkan ilginç bir tür. 1 yıl süren çalışmalarımın sonucunda hazırladığım raporu yayınlıyorum. buyrun:

    -genellikle gri eşofman giyiyorlar. fenotipi* bronz olanların beyaz gömlek giydikleri gözlemlendi.
    -populasyon kendi içinde ellerini göğüs hizasına kadar kaldırıp tokalaşıyor, sanırım bir tür şifre.
    -çoğunun bileğinde dövme olduğu düşünülen karartılar var.
    bir kısmı vücudunun bütün kıllarını kirli sakal uzunluğunda alıyorken kalan kısım sadece sakallarını 3 numara kesiyor.
    - lise-vakıf üniversitesi-devlet üniversitesinde yapılan nicel gözlemlerde tüm eğitim kurumlarında eşit yoğunlukta bulundukları tespit edildi.
    -tüm illerden gelen sonuçlar değerlendirildiğinde kıyı şehirlerinde yoğunlukları artarken sadece bilecik'ten sonuç gelmedi.
    -kıyı şeritlerinde(tophane, bostancı, bakırköy vs) daha sık görülüyorlar.
    -havalar ısınınca kıyı şeritlerine nargile kokusuna iniyorlar. sıvı ihtiyaçlarını kola, votka-red bull, rakı, çay gibi likitlerden karşılıyorlar.
    -yaşam alanlarındaki tüm tütün kaynakları tükenene kadar çoğalıyorlar.
    -üniversite 1. sınıf olanları genellikle her yere 15'er kişilik gruplarla giderken daha yaşlı olanların populasyon büyüklükleri 4-5 kişiye iniyor.
    -gençlik dizilerine kadar yayılan bu türün aralarında şifre olarak kardeşim yerine kankaaağğ dedikleri de gözlemlendi.
    -populasyon içi çatışmalara genelde derbi maçlarından sonra rastlansa da ölümcül kavgalar genellikle dişiler için yapılıyor.
    -grupların alfa erkekleri genellikle araba sahibi oluyor.
    -aralarında verimli döller oluşturamamalarına rağmen sayıları esrarengiz biçimde durmadan artıyor.
    -üreme konusunda mitoz bölünmeden şüpheleniliyor.

  • futbolun bu kadar yüksek sayıda olmasının sebebi, hif'tir. sırf böyle istatistiklerde fazla görünsün diye zaman zaman halısaha futbol turnuvaları yapılıyor ve katılım için hif lisansı olması şart koşuluyor. çıkarttığınız zaman da lisanslı futbolcu statüsünde oluyorsunuz.

    hif dediğim de 'herkes için futbol'. biraz araştırmayla detaylarına ulaşabilirsiniz. bir iki örnek vereyim:

    milliyet

    tff'nin amacını direkt yazdığı talimatname

  • yapılan araştırlamalar sonucu müzik zevkinin iq seviyesiyle ilişkili olduğu kanıtlandı.

    araştırma yüksek iq puanları alanların klasik müzik, caz, film müzikleri, elektronik müzik, ambient müzik, smooth jazz ve big band gibi insan sesi içermeyen enstrümantal müzik türlerini tercih ettiğini gösterdi.

    araştırma daha az zeki kimselerin karmaşık orkestra müzikleri yerine sözlü şarkıları tercih ettiğini gösterdi. ayrıca rap müzikle zeka arasında da olumsuz korelasyon bulundu.

    birkaç araştırmayı türkçeye çeviren kaynak.

  • aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..

    misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...

    daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"

  • eşimin 100'üne dayanmış babaannesi birkaç gündür bizde kalıyor. dizleri ağrıdığından çok zor hareket ediyor, genellikle saatlerce kıpırdamadan oturuyor. kızım defne (d) ve arkadaşı pelin (p) salonda onu tamamen unutmuş şekilde lego oynarlarken, babaanne sonunda yavaşça harekete geçiyor.

    p: ciyaaaak!

    d: noldu pelin?!

    p: yaşlı insan harekete geçti!

    d: korkma pelincim, o bir babaanne! hem de canlı.

  • hiç beklenmedik şekilde karşılaşınca daha çok gülümseten detaylardır.

    haftalık dergilerimi almak için gittiğim gazete bayisinde dergilerimden birini raflarda bulmaya çalışırken bayinin küçük kızının dükkanın göz önünde olmayan bir yerinden dergiyi çıkartıp gülümseyerek getirmesi ve arkasından babasının yaptığı açıklama;

    -dergiler bu hafta erken geldi ve hemen satıldı, son bir tane kalınca "abi gelirse bulamaz" dedi arkaya sakladı.

    aynı adamın kardeşi de daha önce "siz sürekli alıyorsunuz bu dergiyi, belli ki seviyorsunuz" diyerek uykusuz cildi hediye etmişti. mahallede insanları gülümsetmeye odaklı, sempatik ve güleryüzlü bir ailenin dükkan sahibi olması da ayrıca güzel bir detay.