hesabın var mı? giriş yap

  • "ben, gerçeğe de tıpkı yalana inanıldığı biçimde, yani bir kanıt olmaksızın ya da yalnızca bir takım art niyetlerden ötürü inanılmasına katlanamıyorum." demiş kişidir.

  • hasta olan arkadasla baglanti kurdum en kisa zamanda bana tahlilerini yollayacak.

    bu konuda dunyada en kompetitif cerrah tampa florida'daki norman parathyroid center'in kurucusu jim norman'dir. adamlarin ununu bu hastaliklar ile ugrasan herkes bilir.

    eger metastatik ise dakarbazin ile kemoterapi mumkun. ayrica vincristin ve cyclophosphamide ile chemo da verilebilir.

    ayrica metastatik yayilim sinirli ise radyasyon, radio frequency ile ablasyon veya cerrahi debulking mumkun.

    ayirca hypercalcemia icin sensipar yeterli degil. denisumab yada zoledranic acid kullanmak gerek buna ek olarak.

    ama desigim gibi hastalik metastatik mi degil mi daha belli degil. hastaligin evresini ogrendikten sonra kendisi ile cesitli opsiyonlari konusucaz.

  • yurt dışında turist olarak,öğrenci olarak yani geçici bir süreliğine takıldığı andır. kendisi hariç hiç kimse umrunda değildir. her türlü çılgınlığı yapmak ister ne de olsa artık 'millet ne der' korkusu yoktur. ülkesindeki tüm tabu ve yasakları geride bırakmıştır. o yüzdendir japonyada kaldığım o ekmek elden su japon hükümetinden olan günlerimi çok özlemem.

  • kendisinin kel kafasını öptüğümü söylemiş miydim?

    fenerbahçe'den kovulduktan sonra, türkiye'den ayrılmadan 2 gün önce acarkent'te yer alan evine gittim. zar zor ulaşabildiğim aslanlı ev tariflerinden yola çıkarak evini buldum. kapıda nakliye için bir kamyon, 3-4 tane taraftar, bedri baykam ve asistanı vardı. benim boynumda boyunluk, 10 gün önce talihsiz bir kaza ile boynumu kırmıştım. sağa sola robocop gibi bakınıyorum. sonra kamyona eşya taşıyan alex de souza geldi kapıya, ayağında terliklerle.

    tanıştım. alex de souza ile tanıştım. ben adımı söyledim. merhaba ben alex dedi. mütevazı kelimesinin içini dolduran bir adam. kendisine dert yandım, başkan aziz yıldırım ve aykut kocaman hakkında serzenişte bulundum. problem yok dedi. sanki kovulan benmişim gibi, o kadar sakin ve vefalıydı. o kadar fenerbahçeliydi. ve bir o kadar mutsuz ve üzgündü.

    ben aslında ingilizce konuşuruz diye düşünüyordum ama başından itibaren bütün sohbet türkçe gelişti. çocukları, eşini falan sordum. alex de souza'ya bildiğin halini, hatırını sordum yani. kendisi için hazırladığım ufak bir hediye verdim. sonunda nasıl oldu bilmiyorum, bir anda eğil kafandan öpücem dedim. güldü ve kafasını eğdi. ben alex'in kafasından öperken, bedri baykam'ın asistanı fotoğrafımızı çekiyordu. sanki iki eski arkadaşmış gibi tokalaştık, beraber atkı açtık, sarıldık ve vedalaştık.

    o anlar hayatımın unutulmaz anları arasında yerini aldı. gecenin bir vakti fitbol dergi'de samet güzel'in yazısını okurken geldi aklıma ve yazmak istedim. bu adam kesinlikle bir futbolcudan fazlası. ciddi anlamda duygusal ve iyi bir insan. saha içi ve saha dışında kesinlikle aynı yapıda olan, hayatımda arkadaşım olarak temasta kalmasını isteyebileceğim bir insan. yolu hep açık olsun.

  • abdülkerim: aynı şeyleri söylüyoruz. niye birbirimize bağırıyoruz ki???

    sdfsdlkhfkjsdfhks

  • iceride kaymakam varken ayağa kalkmıyorlar ceza sebebi bu. haklılığını konuşmuyorum cezanın sebebini söylüyorum.

  • bir de o başlıkta orda oturan dayılara laf edenler vardı!! bu zamanda kimse kimseye yardım etmez bunlar yüzünden. biliyordum böyle olacağını.

  • acımadığım çocuklardır. gençlerde zaten sorumluluk sıfır. sınav giriş bilmem nelerinde küpe, saat vb getirmeyin diye belirttikleri halde yıllardır küpe sıkıntısı cekiliyor o kuyruklarda.

    hayır. hayat toz pembe değil. dünya ve kurallar sizin etrafınızda dönmüyor. bu 15 dk meselesini de hadi okumak bir yana duymamış olamazsınız.
    dersanenizde, okulunuzda eminim ki hocalar bu meseleye değinmiştir.

    gençler dedim ama toplumda böyle önemsemeyen, aman canım sendeciler büyüyünce, hiç bir geçerli mazereti olmadan 9 bucuktaki toplantıya 10 bucukta gelebilme rahatlığındalar.

    sonra da bu memleket neden böyle, ben dışarda okuyacam yeaaa der durursunuz.

    senin görevin o sınava girmekse şayet, bir başka görevin de o sınavın kurallarına uymak. küpe takmayın diyorlarsa takmayacaksın, 15 dk kala kimse içeri alınmaz diyorlarsa 15 dk kala oraya varmayacaksın.

    ha kurallar eleştiriye açıktır, o ayrı bir mesele. ama uymak icap ediyor.

  • inanmayabilirsiniz ama fransızca kelimelerin telâffuzu aslında yazıldığı gibidir (% 99 oranında diyelim). yani fransızca kelimelerin nasıl okunması gerektiğini bilen biri için qu'est-ce que c'est'nin -türkçe'ye uyarlayıp yazarsak- kesköse olarak okunması sürpriz değildir.

    bu kurallar ilk fransızca öğrenmeye başlandığında karmakarışık gelir ancak zamanla özümsendikçe iyice kolaylaşır. tabi bu minvalde fransızca dilinin iki önemli özelliğini hatırlatmak gerek:
    1. herşeyin bir kuralı vardır.
    2. her kuralın istisnası vardır. (bkz: exception)
    kural mevzusu ile ilgili yorum ve görüşlerinizi ise bana iletmeyin lütfen, ben icat etmedim hiçbirini, mesul da değilim. hem fransızlar dallama ise ben ne yapayım??

    neyse efendim, hiçbir yerden copypaste olmayan, uzun bir zaman diliminde yavaş yavaş toparlayarak derlediğim çalışmama göre fransızca telâffuz kuralları şu şekilde olmalıdır:

    [önce yazılan harfe bakın, parantez içinde onu (türkçe kurallarında) nasıl okuduğumuzu göreceksiniz. örnek kelimeleri ise mümkün olduğunca içinde geçen tüm harf veya harf grupları maddeleri altında tekrar tekrar yazdım. istisnaları ayrıca hatırladığım, bildiğim kadarıyla derlemeye çalıştım]

    [ve unutmayın, daha kalabalık kelime grubu okuma kuralı her zaman daha önceliklidir.
    örnek: "ail > ai > a veya i" gibi..]

    [ayrıca yanlış veya eksik gördüklerinizi özel mesaj yolu ile iletebilirsiniz.]

    yazıdaki hâli - (dilimize göre nasıl okunduğu)

    a (a)
    la table, le chat, la classe, blanc, le sac, l’animal (m), la tarte, le carnaval, le tableau, le cadeau, le manteau, l’ordinateur (m)

    â (a, biraz daha uzun telâffuz edilir)
    le gâteau, l’âne, l’âge, le théâtre, le château

    au (o)
    l’automne (m), chaud(e), aujourd’hui, aucun(e), haut(e)

    eau (o)
    l’eau (f), le tableau, la beauté, le veau, le cadeau, le manteau, le gâteau, le château

    ai (e)
    le raison, le bain, le pain, la main, la fontaine, aimer, faire, le lait, le demain

    ail, aille (ay)
    le maillot, le rail, la faille, le portail, le travail

    eu (ö)
    le professeur, deux, la fleur, l’heure (f), l’ordinateur (m), les yeux (m), le jeu, le feu, l’erreur (f)

    e
    1. hece sonunda iken (ö) sesini verir. (tek heceliler dahil)
    la semaine, la demande, petit, le demain, je, se, ce, de, le

    e
    2. (tek heceliler hariç) kelime sonunda ise okunmaz (yutulur)
    le malade, triste, la table, la classe, la tarte, l’âne (m), l’âge (m), le théâtre, l’automne (m), chaude, faire, noire, lentement, médecin, l’heure (f)

    e
    3. iki sessiz ortasında (e) okunur
    personne, servir, l’adresse (f), le message, aimer (ve tüm düzenli fiil mastarları), le cachet
    istisna : tek heceliler hariç, sözcük sonu -es şeklinde bitiyorsa okunmaz: cannes

    e
    4. tek hecelilerde iki sessiz arasında (e) olarak okunur
    le fer, le mer, les, mes, des

    é (e)
    l’égalité, l’éclaire, la santé, léon, fatigué, dégénéré(e), la clé, le vérité, le théâtre, le thé, la beauté, liberté, égalité, fraternité *

    è (e, ama mümkün olduğunca kısa okunur)
    la mère, le père, l’élève, la grève, le succès

    ê (e, ama biraz uzatarak)
    la fête, la fenêtre, le tête

    ë (e, harfin okunmayacağı bazı kelimelerde ayrı bir hece özelliği getirir ve e olarak okunmasını sağlar. çoğunlukla yabancı kökenli özel isimlerde bulunur)
    l’aiguë, noël, raphaël

    i
    1. genellikle i sesini verir.
    le lit, dire, finir, le minuit, écrire, l’ordinateur (m)

    i
    2. kendisini takip eden bir sesli var ise araya (i) olarak okunmakla beraber araya (y) sesi de alır
    bien, rien, le pied, le soutien, le pierre, client(e)

    i
    3. kelime sonu -ie şeklinde biten durumlarda e okunmayacağı için sadece (i) sesi verir (araya (y) sesi girmez)
    valérie, la vie, la maladie, l’ironie(f), le génie, la folie, le parapluie, la chimie

    -ill (çoğunlukla y olarak okunur ama bazen de l sesi verir. l sesi verdiği kelimeleri özellikle bilmek gerek)
    (y)
    la famille, bouillir, la feuille, travailler, la fille, gentille
    (l)
    la ville, mille, lille

    ï (i, aynı aksanlı e sesinde olduğu gibi harfin okunmayacağı bazı kelimelerde ayrı bir hece özelliği getirir ve i olarak okunmasını sağlar. çoğunlukla yabancı kökenli isimlerde bulunur)
    le mosaïque, laïque (laïc)

    y
    1. kelime veya hece başında ünsüz olarak kullanılırsa (y) sesini verir.
    les yeux, moyen(ne), doyen(ne), le crayon

    y
    2. kelime veya hece içinde ünlü olarak kullanılırsa (i) olarak okunur
    le type, le lycée, le cygne

    o (o)
    la porte, donner, la forêt, le nom, le problème, le document, le coton, le nord, la mission, la mort, le mot, le raison, le maillot, le professeur, l’ordinateur (m)

    ô (o)
    le rôle

    ou (u)
    l’amour (m), la tour, le tour, nouveau, nouvelle, le jour, l’ours (m), trouver, le couteau, aujourd’hui
    istisna: oui (viy) olarak okunur.

    oi (ua, arada belli belirsiz v sesi çıkarmak daha uygun olur uva şeklinde)
    l’oiseau (m), froid, noir, le croissant, l’étoile (f), le miroir, la boisson, le poison, avoir
    istisna: l’oignon (m) *

    oin (uen, yine arada belli belirsiz v harfi ile uven şeklinde)
    le point, loin, le coing, le besoin

    oy (uay, uvay gibi v belli belirsiz)
    le voyage, moyen(ne), doyen(ne), le foyer, joyeux(euse), envoyer

    œ (ö)
    le bœuf, la sœur, le cœur, l’œuf (m), l’œil, l’œuvre

    u (ü)
    la rue, la nuit, le futur, le musée, salut, cuire, aujourd’hui

    un (ön)
    brun, un, aucun

    une (ün)
    la lune, une, aucune, la prune

    c
    1. ce, ci, cy ile beraber (s) olarak okunur
    la cigarette, la cygne, certain, difficile, le médecin, voici, l’exercice (m), décider, le cinéma, la cerise

    c
    2. ca, co, cu, cœ, cl, cr ile beraber (k) olarak okunur
    le cahier, la collection, la couleur, cuire, aucun(e), écrivain, la biscuit, le coq, la classe, le crayon, le carnaval, le cadeau, la mélancolie

    c
    3. kelime, hece sonunda (k) sesi verir
    le sac, sacré(e), donc
    istisna: blanc (blan okunur)

    ç (s, kurala göre c’nin k sesi vermesi gereken yerde s sesi almak için kullanılır. c cedille denilir bu harfe)
    ça, le garçon, la façon, la leçon

    ch
    1. genelde (ş) sesi verir.
    chanter, la chance, le roche, le charbon, la chaise, la vache, le chat, le château, chaud(e), chercher, le cheval, chez, la pêche, le chemin, acheter

    ch (ve chr, chl)
    2. eski yunan kökenli kelimelerde (k) sesi verir.
    le chaos, le choléra, l’anachronie, le chrome, le cholestérol, chrétien(ne), chronique, le chrysanthème

    g
    1. ge, gi, gy ile beraber (j) olarak okunur
    le gymnastique, manger, l’origine (f), orange, la page, la girafe, le magicien, l’agence (f), beige, la nage, l’âge (m)

    g
    2. ga, go, gu, gl, gr ile beraber (g) olarak okunur
    le légume, le garage, gris, grand(e), le gâteau, l’égalité, le garçon, l’église (f)

    not: g’nin ince ünlülerle (e, i, y) beraber j değil de g sesi vermesi istenirse araya u harfi alınır: gu*
    le guitare, le guide, la guerre, la vague, guy

    g
    3. sözcük sonunda ise okunmaz
    le sang, vingt, le coing

    gn (ny sesi verir)
    gagner, magnifique, l’agneau (m), la signature, le champignon, le cognac, la vigne, l’oignon, mignon(ne)

    h (okunmaz, ama muet veya aspiré olma durumuna göre artikelin yazımını değiştirir. tek tek bilmek gerekir, bir kuralı yoktur)
    l’homme (m), l’héroïne (f), l’hiver (m), l’histoire (f), l’hirondelle (f), l’heure (f)
    le héros, le haricot, le hibou, la hiérarchie, haut(e)
    le théâtre, le thé, aujourd’hui

    m
    1. kelime veya hece sonlarında -am, -em şeklindeyse (an) olarak okunur
    le champ, le printemps, employer, le temps,

    m
    2. kelime veya hece sonlarında -im, -ym şeklindeyse (en), -um ise (ön) olarak okunur
    le symbole, sympathique, le parfum

    n
    1. kelime veya hece sonlarında -an, -en şeklindeyse (an) olarak okunur
    pendant, l’enfant (m), prendre, l’accent (m), l’aventure (f), client(e), l’argent (m)

    n
    2. kelime veya hece sonlarında -in, -yn şeklindeyse (en) olarak okunur
    intéressant, quinze, le matin, le jardin, la peinture, le moulin, cousin, le syndicat

    n
    3. kelime veya hece sonlarında -*ine şeklindeyse (in) olarak okunur
    la vitrine, la marine, la benzine, la marine, la cuisine, l’origine (f)

    ph (f)
    le phrase, sophie, la philosophie

    q (k sesi verir, yanındaki u harfini okutmaz. ince veya kalın olması u harfinin devamında gelen ünlü harf ve onun okuma kuralına göre değişir)
    la musique, quel, la question, qui, equitable, equinox, l’aquarium, quatre

    s
    1. kelime veya hece başında (önceki hece ünsüz ile bitiyorsa) (s) olarak okunur.
    la santé, le sac, danser, la chanson, la semaine, le succès, personne, servir, salut, sacré(e)

    s
    2. iki sesli harf arasında (z) olarak okunur
    la maison, la fraise, le raisin, la rose, le raison, le poison, l’oiseau (m), le musée

    s
    3. iki sesli harf arsında iki s yan yana ss şeklinde yazılırsa (s) olarak okunur
    la classe, le professeur, l’adresse (f), le message, la boisson, le croissant, la necessité

    s
    4. -st* formlarında (st) sesi verir
    triste, le gymnastique, l’existence (f), l’histoire (f), la question

    s
    5. kelime sonlarında okunmaz
    les, mes, des, le succès, l’ours (m), gris, le héros, le printemps, le temps
    istisnalar: le chaos, l’os (m) (ama çoğulu des os olunca sondaki s okunmaz), hélas, l’autobus

    w (v)
    le wagon, le week-end

    x
    1. bazen (ks) olarak okunur.
    l’axe, excuser, expliquer, extra, l’oxygène (m)

    x
    2. bazen de (gz) olarak okunur
    l’examen, exotique, l’exit (m), l’exhibition (f), l’existence (f), exécuter, l’exemple (m)

    1 ve 2 için istisna: bruxelles kelimesinde (ss) olarak okunur (brüssel)

    x
    3. kelime sonunda okunmaz (x'in çoğul eki olarak kullanıldığı tüm -eaux, -eux vb. formları dahil)
    deux, les yeux, la croix, la paix

    d normalde (d) sesi verip, sözcük sonunda ise okunmaz
    chaud, nord, froid

    t
    1. normalde (t) sesi verir
    la tête, petit(e), la tarte, le gâteau, le théâtre, le château, le thé, le tableau, la beauté, le manteau, la fontaine, le portail, le travail, l’ordinateur (m)
    istisna: l’initiative *

    t
    2. sözcük sonunda ise okunmaz
    le chat, petit, le lait, le maillot, le dent, la nuit, la mort, le mot, la fôret, le lit

    t
    3. -tion şeklinde yazılışlarda (s) sesi verir ve kalıp (-siyon) olarak okunur
    le national, rationel le, la notion, la collection, l’exception (f), l’exhibition (f), la dictionnaire
    istisna: -stion şeklinde yazılışlarda s (s) ve t (t) seslerini verir, kalıp (stiyon) şeklinde okunur: la question, la cogestion

    yukarıdaki durumlar haricinde (okuma kuralı gerektiren herhangi bir harf grubu oluşmamışsa) aşağıdaki harfler, türkçe'deki gibi okunur:

    b (b)
    le bain, la table, la beauté, le tableau, le problème, la liberté, la boisson, le bœuf, blanc

    d (d)
    la dinde, le dimanche, le dent, chaude, le cadeau, la demande, le demain, deux, l’ordinateur (m), l’adresse (f), danser, le jardin, l’hirondelle (f), difficile, décider

    f (f)
    la fontaine, faire, le professeur, la fleur, le feu, difficile, la faille, fatigué, le fer, finir, la famille, la forêt, la girafe, l’enfant
    istisna: œufs (m, pl) (l’œuf* l’öf olarak okunurken çoğulu des œufs ise de-z-ö olarak okunur, f söylenmez)

    j (j)
    le jour, aujourd’hui, je, le jeu, le jardin,

    k (k)
    le kiosque

    l (l)
    le lait, l’animal, la classe, blanc, le carnaval, le tableau, la fleur, l’élève, la clé, le lion

    m (m)
    le manteau, la main, le demain, le maillot

    n (n)
    non, le nom, noir(e), le nord, la nuit, enfin, le carnaval, l’âne (m), le manteau, le raison, le bain, le pain, la main, la fontaine, le demain, l’ordinateur (m)

    p (p)
    le pain, le portail, le professeur

    r (r, aslında bu harfin genizden böyle yumuşak g gibi okunması durumu var ki, entryde izah etmek mümkün değil, ama bana kalırsa hiç kasmayın dalida gibi r'leri bastıra bastıra okuyun. tv5'te spikerlik falan yapmayacaksınız nasılsa..)
    venir, rare, parler, la tarte, le carnaval, le théâtre, aujourd’hui, le raison, faire, le rail, le portail, le travail, le professeur, la fleur, l’ordinateur (m), l’erreur (f)

    t (t)
    (yukarıda yazıyor)

    v (v)
    le veau, le travail

  • "oluk oluk kan akıtacağım" diyen el üstünde tutulurken 'çocuklar ölmesin' diyen bir öğretmeni çocuğuyla birlikte hapse atıyorlar. tarih hepinizi yargılayacak.