hesabın var mı? giriş yap

  • tamamen altın olmadığını öğrenmemle beni şaşırtmış olan olimpik ödül.

    olimpiyatta yarışan sporcular için paha biçilemez olan olimpiyat altın madalyasının gerçek maliyeti biraz şaşırtıcı. ağırlığı 556 gram olan madalya sandığınızdan daha ucuza mal oluyor çünkü tamamı altından değil. hem de epey bir süredir bu durum böyle. kayıtlara göre, madalyaların tamamen altından yapıldığı yalnızca iki olimpiyat var: 1904 st louis ve 1908 londra yaz olimpiyatları.

    şu sıralar tokyo'da dağıtılan 556 gramlık madalyanın ise yalnızca 6 gramı altın kaplama, geri kalanı ise saf gümüş. bu da ağustos 2021 itibarıyla yaklaşık olarak 800 amerikan dolarına tekabül ediyor. yani 6800 türk lirası gibi bir şey. ancak bu madalyaların seneler sonra açık artırmalarda acayip paralara satılabildiğini de eklemem gerek.

    sporcuların ne kadar kazandığını merak edenleriniz olabilir. onu da hemen cevaplayayım. altın madalya kazananlar 37.500 dolar, gümüş alanlar 22.500 dolar, bronz sahipleri ise 15.000 dolarlık bir ödeme alıyor olimpiyat komitesinden.

  • istanbul'da kahvaltı servisi veren bir çok mekanda menüde köy kahvaltısı yazmış olmasına rağmen ürünlerin bir çoğu market malıdır.

    eski kaşar der ama bim'den alınan 3'lü peynirdir.
    köy yumurtası der ama muhtemelen o da bili bili
    verilen çay seylan

    gelen hesap gerçek köyün yarı ederi.

    şehir kahvaltısı yazamıyorlar tabi.

    debe editi: senin anıtkabirin olmayacak.. sen sadece öleceksin. yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları!

  • olay tam bir vahşet. burada kızın hayatını kurtaran yazara ve onun arkadaşına teşekkür ederken bir de polislere teşekkür etmek gerekli. olayı bir daha değerlendirip gençlere telefonla dönüş yapması ve arama izni çıkartıp tekrar o eve gitmeleri inanılmaz. polis kısmını okurken kendimizi amerikan vatandaşı gibi hissettirdi. diğer kısımlar normal türkiye. tekrar tebrikler ikinize. adamsınız.

  • umut sarıkaya gibi bir üstat varken, bu arkadaşın komik olmayan karikatürleri de neden paylaşılır bilemediğimiz durumdur. adam da zaten paylaşmayın demiş, ne güzel tüm taraflar aynı fikirde.

  • babamın işsiz oldugu sıralar veresiye ile alışveriş yaptıran tek bakkaldan ekmek almaya giderdim. kabaran veresiye nedeniyle sert bakışlar altında yaptıgım küçük açıklama (parasını babam sonra verecekmiş) sonrasında dükkandan dışarıya kendimi zor atardım. ancak evin en küçüğü olmam nedeniyle ve herhalde en az tepkiyi benim alacagım düşünüldüğünden her seferinde bu zorlu görevi yine ben üstlenirdim.

    aynı zamanlar kentkart dolumuna verecek paramın olmaması nedeniyle birkaç defa eshot şoförlerine yaklaşık 1200 metre ve çok dik bir yokuş olan okuldan dönüş yolunu yürüyerek çıkmamak için beni otobüse bedava almaları konusunda ricada bulunmuştum. otobüse binebildiğim zaman bedava binmenin mahcubiyetiyle oturamaz ve ayakta inecegim duragı beklerken gözyaşlarıma hakim olamazdım. şoför tarafından azarlanıp reddedildiğim durumlarda ise sırtımda agır bir çanta ile o yokuşu çıkarken epey ter dökerdim.

    o günler çok sıkıntı çekmiş olsam da şu an bunları tecrübe etmenin de faydalı oldugunu düşünüyorum. hayatın maddi ve manevi açıdan birçok sıkıntı ile dolu oldugu gerçeğini gözönüne alırsak, küçük yaşta bunları yaşamak hayata atılmaya hazırlanmak gibiydi.

    not: yaklaşık 12 yıl önceki bir zamandan bahsettim. çok şükür ki o günler geride kaldı. artık site'ye gidip peşin para ile 2 ekmek alabiliyor ve kentkart'ıma bir defada 5 liralık dolum yaptırabiliyorum.