hesabın var mı? giriş yap

  • torunlarına anlatacak hikayesi var artık.

    - o sıralar dünyanın en iyisi messi.

    + eee dede

    - baktım çekti adamı, gel dedim verdim messi'ye sarıyı. görsen rengi gitti çocuğun.

  • ah sizin derdiniz dert midir, benim derdim yanında?

    çıktığım ilk kızdı, ilk ve son randevumuz oldu...

    danışman göreviyle midir, bodyguard niyetiyle midir bilmem, yanında çam yarması gibi bi kızla çıkageldi. davet benden gelmişti, serde de centilmenlik var, hayatta hesabı ödetmem ama bu üçüncü şahıs yoktu ki gündemde? bütçe desen kısıtlı, finans nanay o günlerde...

    sonradan öğreniyorum yemek işini halletmişler; benimle buluşmadan önce ikisi kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bişeyler atıştırmak istemişler, abla da orda dört tane kıymalı gözlemeyi gömmüş. yarasın.

    ama yaramamış işte... biz oturduk kafeye, bişeyler içtik, lakin iki lafın belini kırmak ne mümkün? abla devamlı karnını tutup inliyor. ben o an gözleme olayından bihaberim, regl sancısı diyorlar bana. abla gözlerimin önünde boncuk boncuk terliyor, titreme de var hafiften, durum iyi değil...

    derken bi hışım kalkıp tuvaletin yer aldığı ikinci kata yöneliyor, fakat döner merdivenin metal basamağına attığı ilk adımla beraber tökezleyip düşüyor ve düştüğü yerde bildiğin altına sıçıyor abla.

    çıkmaya çalıştığım kızla kafeden çıkıyoruz, karşı sokağa geçip cebimdeki son parayla alış veriş yapıyoruz, uygun bi don seçip ablaya getiriyoruz. özürler, kusura bakmalar, mahcup oldumlar... ya gözleme dokundular, ya açık ayran bozdular...

    ne demek canım diyorum, insanlık hali. apar topar vedalaşıyoruz çıkmaya çalıştığım kızla, artık kafam nasıl allak bullak olduysa bilek güreşi tutuşu gibi bi tokalaşmayla ayrılıyorum mekandan. bir daha ne o beni arıyor, ne ben onu soruyorum...

  • paralelciler , geziciler ve dış mihraklar şokta.
    2. abdülhamit han tarafından düşünülen ve osmanlı bilim adamları tarafından planlanan atom bombası akp ve sayın cumhurbaşkanı sayesinde yurda döndü.
    sarayda ki sığınağından halka seslenen erdoğan ;
    benim halkım ilerlemekten vazgeçmeyecek , mutasyondan korkmayın dedi ve mutasyona karşı çıkanları terörist ilan etti.

  • bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük acıdır.

    sevgiliniz kollarınızda can verir ama onun için dünyayı yok edebilecek siz onu geri getirmek için hiç bir şey yapamazsınız. yavaş yavaş gözlerinizin önünde eriyişini izlersiniz. bilincinin nasıl yavaş yavaş yok olduğunu görürsünüz. "anne" diye bağırır. "annen geliyor bitanem yolda" dersiniz. ondan aldığınız cevap dünyanızı yıkar "benim annem sensin, benim babam sensin, benim arkadaşım, dostum.. her şeyim sensin. kimseyi istemiyorum."

    duvarlar üstünüze gelir. hemşireleri dakika başı çağırırsınız. saniye saniye olanları anlatırsınız. bişeyler iyi gitmiyordur ama anlamazlar. üstelik uyumanızı isterler. çok yorulduğunuzu söylerler. siz yorulmamışsınızdır. saatler geçer. sevgili yanına çağırır.
    -aşkım ben çok kötüyüm
    -hayatım her şey çok güzel olacak, sabret biraz.
    -aşkım.

    bir anda düşüverir sevgili, suratı mos mor olur. kalbine bakarsınız atmaz, boynuna bakarsınız nabız yok. doktor çağırmak istersiniz beceremezsiniz. ne olduğunu anladığınızda çığlıklarınız sarar tüm hastane binasını. doktorlar yağmaya başlar odaya. çıkmaya çalışırsınız. bir an önce müdahale edilsin istersiniz. tüm doktorlara tek tek çarparsınız. kapının dışında size bakan onlarca meraklı kadın. "dua et" derler. siz "nefes al" diye tekrarlarsınız. kalp cihazının sesleri gelir. beyniniz o kadar darmadağın olmuştur ki anlayamazsınız o sesin ne sesi olduğunu.

    bir hemşire çıkar odadan "yaşıyor mu?" diye sorarsınız. "yaşıyor" diyen hemşireye inanamazsınız ama. biraz sonra kapıdan çıkarırlar sevdiğinizi. oksijen tüpü bir tarafta. solunum makinesine bağlı sevgiliniz çıkar kapıdan.

    evet nefes alıyor. evet o yaşıyor. yoğun bakıma kaldırıyorlar. yarım saatte bir doktorun yanına gidiyorum. nasıl olduğunu soruyorum. "bıçak sırtında" diyor doktor.

    görmeye gidiyorsunuz onu. uyuyor karşınızda bebek gibi. onu yaşatmak için güzel anılar dolduruyorsunuz yoğun bakıma. kızınızdan bahsediyorsunuz, doğmamış kızınızdan.

    çıkartıyorlar sizi. tekrar giriyorsunuz, tekrar çıkıyorsunuz.

    uyanıyor. sizi nasıl sevdiğini anlatıyor. yaşayacağını anlatıyor. iyiye giden 9 gün yaşanıyor. odaya çıkmak istiyor. beni özlediğini söylüyor.

    doktor geliyor bir sabah. çok zor bir gece geçirdi diyor. defalarca yanına gidiyorum. defalarca "gece"yi anlatıyorum. tık yok. hiç bir değişiklik olmuyor. doktor yanına çağırıyor. tek tek yanına giriyoruz.

    çıkan kimse bişey söylemiyor.

    ben giriyorum. sevgilimin üstünü naylon kaplamışlar. nolduğunu anlamıyorum. anlatıyorum. onu nasıl sevdiğimi anlatıyorum. onsuz olamayacağımı anlatıyorum. doktora dönüyorum
    "yaşayacak dimi?" doktor göz yaşları içinde. ne ara duygusallaştı bu kadın böyle. bakıyorum gözlerinin içine, "son dakikaları diyebilirim" diyor. "biraz daha kalayım o zaman", "yalnızca bi kaç dakika"

    şimdi veda konuşması zamanı işte. "işte terkettin beni. hani hep yanımda olacaktın. hani beni hiç yalnız bırakmayacaktın. sen beni çok erken terk ettin ama ben seni asla terk etmiycem. bitanem bunu bana yapamazsın. kalk, bu çok erken." buna benzer bir sürü cümle daha çıkıyor ağzımdan. doktor çıkarıyor. dizlerim tutmuyor. babam destek olmaya çalışıyor. olamıyor.

    şimdi 11 ay geçti. acı zamanla geçmiyor da azalmıyor da. acı hep artıyor. hasret hep büyüyor. anılar yetmiyor o zaman. bu ölümün tek iyi yanı, eğer onu kurtarabilseydim ben ölecektim. o bu acıları yaşayacaktı. ben senin yerine acı çekmeye razıyım sevgilim.
    edit: şimdi 5 buçuk yıl geçti. ama o benden hiç geçmedi. hayat onsuz çok zormuş..
    edit2: aradan 8 yıl geçti. o yaşadıklarım, benden gidişi, hala saniye saniye aklımda. hala aynı anı yaşıyorum her anlattığımda. hala çok seviyorum, hala çok özlüyorum, hala yanıyorum içten içe. zaman bazı şeyleri değiştirecek kadar güçlü değilmiş. şimdi 28 yaşımdayım, onu kaybettiğimde 19'dum. mfö'nin hep yaşın 19 şarkısı onu 19 yaşında kaybettiğim hafta çıkmıştı. ben hala 19 yaşında, sivilceli, sakalları tam olarak çıkmamış o çocuğa aşığım. 28 yaşında olsaydı nasıl görünürdü hiç bilemeyeceğim. şu an başka bi adama da aşığım, onun vasiyetinin ilk maddesini yerine getirmiş oldum. o zaman öğrendim ki, başka birine de aşık olsam hep o sevgiliye aşık kalıcam. 80 yaşıma geldiğimde torunumun yaşında bi adama hala aşık olacağım ve öyle öleceğim.

  • komutan, kısa dönem acemi askerlere mesleklerini sormaktadır.

    komutan: sivilde ne iş yapardın?
    asker: mühendistim komutanım.
    komutan: güzel. sen ne iş yapardın?
    asker: veterinerdim komutanım.
    komutan: iyi. sen ne iş yapardın?
    asker: öğretmendim komutanım.
    komutan: ne güzel. peki sen ne iş yapardın sivilde?
    asker: savcıyım komutanım.
    komutan: sav cıy dın!

  • tekrarın tekrarının tekrarının tekrarını yapan program. tekrar içinde tekrar. tekrarception.