hesabın var mı? giriş yap

  • lost aşşa lost yukarı diye histeri krizine giren gençler arasında lost hakkında eşsiz yorumlar yapmam için bana yönelmiş bir soru karşısında, soruya karşılık sorduğum soru.

    "peder bey, baba, lost mükemmel bir dizi değil mi? eşsiz bir yapım. valla ben tüm vaktimi lost'a ayırıyorum"
    "lost ne lan?"

    bunu dediğim anda gençlerden birisi bayıldı, birisi de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ağlayanı teselli ettik, bayılanı da gazozla ayılttık. ülker çamlıca gazozla.

    sonra topladım hepsini çevreme ve şöyle dedim: "bakınız çocuklar, tamam lost most bunlar iyi şeylerdir ama bu kadar bağımlı olmayın. elin amerikalısı bundan para kazanıyor be size ne? biraz dersinize bakın, ya da çıkın dışarılarda gezin, bu kadar esir olmayın böyle dandik şeylere. veya kitap okumayı deneyin, nasıl olur?"

    ondan sonra hepsi yıkandı, tertemiz, pasparlak oldular ve bir daha lost mudur, most mudur ne karın ağrısıysa izlemediler onu. ama cillop gibi oldular, saçları da yana taradılar, bir yakışıklı oldular ki, görme.

  • bunların salon markalarına ait olanları ekseriyetle içerisinde bakım ürünü de barındırıyor. çünkü zaten mor şampuan kullanıyorsanız saçınız yıpratıcı bir açma işleminden geçmiş oluyor, dolayısıyla mor şampuan müşterisi aynı zamanda yıpranmış saç müşterisi de oluyor. bazı salon markalarıysa bu sebeple mor şampuanları saç bakımını destekleyici bir şekilde yapabiliyor ve böylece mor şampuan sonrası saçlarınız kazık gibi olmamasının yanısıra bir de daha da yumuşak olabiliyor.

    ben matrix markasına ait so silver şampuanı kullanıyorum, çok memnunum, öncesinde de yine aynı markanın brass off maskesini kullanıyordum, o da saç rengini 10 dakika içinde değiştirebilen harika bir üründü ama benim saç rengime uymadığı için bitince so silver şampuanı aldım. zaten matrix markasının ürünlerini kullanmaya başlamamda da brass off maskesi etkili oldu. ondan önce de l'oreal'in blondifier şampuanını kullanmıştım, ondan da çok memnun kalmıştım ama saçları matrix gibi yumuşacık yapmıyordu.

    bir kişi de sormuş "bunu kullanınca bütün vücudunuz da mor oluyor mu?" diye... evet, oluyor, hatta mavi oluyor ama yıkanırken geçiyor.

    peki neden mor şampuan? (gece gece bilgi veresim geldi)

    daha açık saç renklerine ulaşmak için saç açma işlemi yapılırken saçlardan koyu renk pigmentler çekilir. bu sırada saçın hangi tondan hangi tona açılması hedefleniyorsa, açılan saç tonuna göre kızıl, turuncu ve sarı alt tonlar açma işlemi sırasında saçta kalabilir. bu tonlar saçta kalmasa bile zamanla saçın kendini onarmaya başlaması ve saç boyasının da etkinliğini kaybetmeye başlamasıyla beraber bu tonlar ortaya çıkabilir. örneğin saçlarınız çok koyu siyahsa ve kumral saç hedefindeyseniz saçlarınızı kumral saç tonlarına boyadığınızda kızıl yansımalar ortaya çıkar. ya da diyelim ki şöyle güzel bir koyu sarı istiyorsunuz, saçınızın 8 numaraya kadar açılması gerekir ve bu seviyede turuncu yansımalar ortaya çıkar. saçınızı açık sarı ya da platin sarı yaptırmak istiyorsunuz diyelim, bu sefer de saçınızı 9-10 seviyelerine kadar açtırmanız gerekir, bu seviyelerde de sarı, dore yansımalar ortaya çıkar. görsel

    mor şampuan ihtiyacı da saçın olduğundan daha açık bir renge boyandığında ortaya çıkar. sıcak renklerin zıddı soğuk renklerdir ve zıt renkler vasıtasıyla istenmeyen yansımalar nötralize edilir. bu kızıl tonları nötralize etmek için de mavi tonlarındaki şampuanlar kullanılır. çok koyu siyahtan kumrala geçmişseniz kırmızı yansımaları ortadan kaldırmak için yeşil şampuan, açık kumral ve koyu sarı saçlarınız varsa turuncu yansımalardan kurtulmak için mavi-mor, rahmetli nur yerlitaş'ın tabiriyle “morcivert” şampuan, açık sarı ve platin saçlarınız varsa ve sarı yansımalardan kurtulmak için mor şampuan namı diğer silver şampuan kullanmanız gerekir.görsel

    çünkü saçlarımızdan pigmentler çekilirken en son kızıl tonlar saçlarımızdan ayrılır. saçlarımızı daha koyu renklere boyamak istediğimizde de bu prosedürün tam tersi izlenir ve saçlar önce uygun kızıl tonlara(kırmızı, turuncu veya sarı, istenen koyu renk saç tonuna göre) boyandıktan sonra koyu saç tonuna boyanır.

  • "hindistan’ın ulusal destanı mahabharata “insanlığın öyküsü” anlamına gelir ve hem çok uzak geçmişte kaybolmuş olan bu uygarlığı anlatmakta hem de çok büyük bir savaştan bahsetmektedir.

    destanda anlatılan dev savaş, öncelikle klanlar arası bir çatışma gibi görünse de aslında tüm gezegenin egemenliği yolunda bir kavgadır, ama sonunda öyle bir savaş başlar ki tüm evren yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

    savaşta kullanılan silahlar hem dünyasal (ok, balta, kılıç, mızrak gibi) hem de tanrısaldır (ışınlar, atomik silahlar, uçan araçlar gibi). mahabharata zeki canlılar arasında bir anlaşmazlığı, bir savaşı ve günümüz teknolojisinin çok ötesinde silahların kullanıldığını anlatır."

  • lösemi denen illeti yenmiş gül yüzlü bir çocuk. babası ve annesinin içi titriyordur ona bakarken. florya'ya sevgi ve umut getirmiş, taraftarın sevgilisi olmuştur.

    ali yiğit'i gördükçe lösemiden kaybettiğim oğlumu hatırlıyorum. en büyük hayalim onunla birlikte galatasaray maçlarına gitmekti ama yarım kaldık. yarın molde maçında 3,5 yaşında bir çocuğun artık giyemeyeceği forması ile tribünde olacağım, maç sonu ali yiğit üçlü çektirirken oğlum çektiriyormuş gibi mutlu olacağım.

    unutmadan; bu çocuğun 14 yaşına kadar gördüğü zorluğu koca koca insanlar ömürleri boyunca görmemiştir. çok görmeyin gözündeki ışıltıyı.

  • özellikle pazaryeri kültürünün gelişmesi ve pandeminin eticarete olan yönelimi inanılmaz artırdığı bu son 2-3 yılda oluşan ver çılgınlık boyutuna ulaşan bir başka konu da iade çılgınlığı.

    iade her tüketicinin en doğal hakkı. bir ürün sipariş eder, ürün geldiğinde aslına benzemiyordur, hoşuna gitmemiştir, bir hatası vardır ya da fikri değişmiştir, ürünü iade eder. her internet satıcısının riskini aldığı bir masraf kalemidir iade, zira iki yönlü minimum 2x12tl kargo parası çıkar cebinizden ve kar yapacağınız satıştan zarar yazarsınız. o yüzden mümkün olduğunca iyi paketleme, sunum ve iyi açıklama önemlidir.

    ama son yıllarda özellikle trendyol'da oluşan, ardından diğer pazar yerlerine sıçrayan bir kültür var ki aman allahım.. 5 desen elbisenin her birinden 3 beden sipariş edip, kargo gelince deneyip 14'ünü iade eden, pazaryerlerini "bunun bir boy büyüğü varsa onu da verin ikisini beraber deneyim" diyeceği tezgahtar olarak kullanan bir kültür.

    artık insanlar o kadar kaptırmış ki kendini otomatik alışverişe, açıklamaları okumuyor bile. ürün adında "köpek tasması" yazan ürünü ben arama kutusuna kedi tasması yazmıştım ne bileyim diye iade eden mi ararsın, adında "küçük boy oyun topu" yazan ve açıklamada çapını yazdığınız topu "küçükmüş" diye iade eden mi ararsın, aynı anda 4 renk, 2 beden ürün sipariş edip 7'sini iade eden mi arasın. şu anki kargo trafiğinin %20'sini bu kitlenin gitti geldisi oluşturmakta.

    mağazalarda bu siparişleri performans puanı ve ceza sistemi gereğince karşılamak zorunda kalıyor. yine denebilir ki kardeşim bize tanınıyor bu hak, kullanırız sana ne! tabii ki kullanırsınız, ancak bu oluşan ekstra maliyetin çözümünü satıcılar fiyat ve karlılık artırarak çözmek durumunda kalıyor. o yüzden ne yazık ki 20tl'te mal edip 40tl'ye satabileceği ürünü aradaki iadelerin yaratacağı masrafı da göz önünde tutarak 50tl'den satışa sunuyor.

    pazaryerleri müşteri memnuniyet odaklılığının faturasını satıcılardan çıkardığı için zaten onların açısından bir problem yok. o yüzden koşulsuz iadeler vs havada uçuşuyor. olan satıcılara ve fark etmeden aynı ürün için daha fazla ödemek zorunda kalan normal alışverişinde olan müşterilere oluyor..

    en basit örneğini vereyim, yurtdışından distribütörlüğünü aldığım markaların satışını araya petshop sokmadan direk tüketiciye yapıyorum. iş modeli 50tl ye malolan ürünü 15tl pazaryeri komisyonu, 12tl kargo 6tl sarf malzeme ve operasyon maliyeti ekleyip 20tl de kar koyup 100tl ye satmak. zira toptancılık yapıp aynı ürünü 70tl ye petshopa verirsem petshop ürünü 130-150tl bandında satacak (aksesuar kar marjları bu seviyede). bu şekilde iyi kalite ürünü tüketiciye daha uygun fiyata satabiliyorum. ama gelinen nokta da 100tl ye satılacak ürünün fiyatı artık 110tl. artık ürünü alan herkes habersiz bir şekilde gelecek %20 iade oranının yarattığı operasyon bedelini ürünü 10tl daha pahalıya alarak ödüyor (bu oranın sadece %1-2 si tasmanın bedeni uymadığı için vb haklı sebeplerle, gerisi birden fazla beden sipariş verenlerin iadesi) sonuç, artan fiyat ve aynı ürünü daha pahalıya alan normal tüketici.

    edit: konuyu "hey ben vergilerini veren bir vatandaşım adamım, benim haklarım var" diye yorumlayanlara istinaden; konu ürünlerin her renk ve bedenden alınıp denenerek iade edilmesi değil. buyurun dilerseniz milyon tane sipariş verip bir tanesini alın ve gerisini iade edin. konu günün sonunda bunun satıcılara yarattığı kargo maliyetinden dolayı x birime satın alacağınız ürünü x + %10'a almanız. maliyet hesabında artık aynı fire hesaplar gibi iade kargo bedeli oranı hesaplanarak fiyata eklenmesi. yoksa tüketici kanunlarının da, haklarının da farkında ve sonuna kadar arkasındayım. ileride bu davranışın düzelmesi konusunda da herhangi bir beklentim yok, hatta daha da beter olacağına eminim. sadece 100 kişiden 80'i bu bahsettiğim şekilde alışveriş yapan 20 kişinin yarattığı ek masrafın bedelini daha yüksek fiyata ürün alarak ödüyor, bunu belirtmek istemiştim. yoksa sikmişim ingiltere'sini..