ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
istersem kiev'i iki haftada alırım
-
(bkz: 82 kiev 83 tiflis 84 minsk)
kadınların çok açık giyinmesinden rahatsız olmak
-
pek çok şeyden rahatsız olunabilir, sorun değil. bundan rahatsız olunuyor diye kimse sapık veya yobaz olmakla suçlanamaz. rahatsız olabilirsin, doğrudur veya değildir fark etmez yapacak bir şey yoktur. kimsenin ne giyeceğine karışılamayacağı gibi herhangi bir şeyden rahatsız olması da engellenemez. fikrini sözlükte dile getirebilir ancak sokakta gidip de birine tepki gösteremezsin, birilerini kontrol altına almaya çalışamazsın. yaparsan sorun burada başlar.
thy hayal edince reklamı
-
ığdır havaalanı ve thy'nin ülkenin her yere uçmasıyla alakalı bir reklam olmasına rağmen çekimleri antalya korkuteli ilçesi'nin imecik köyü'nde ve antalya havaalanı'nda yapılan reklamdır. reklamda süper oynayan çocuklarla yapılan bir söyleşi de şöyledir.
söyleşinin sonunda çocuklardan nihat'ın babası olan ali büyüksolak ise bir sürü probleme de uyarlanabilecek bir sorunu dile getiriyor:
"köyümüz, reklam filmi sayesinde daha çok ilgi çekti. bu film köy için çok güzel oldu. en büyük sorunumuz su. içme suyumuz 18 kilometre ileriden geliyor, sağlığa da uygun olmadığını söylediler. biz burada havaalanı istemiyoruz, su olmadığı zaman hayat bitmiş demektir, su istiyoruz."
al bu son cümleyi her yere koy:
"biz istanbul'da mega proje istemiyoruz, insanca seyahat edebileceğimiz toplu taşıma sistemi istiyoruz, park istiyoruz yeşil alan istiyoruz."
"biz hasankeyf'te hes istemiyoruz, tarihin şimdiye kadar olduğu gibi yaşamasını istiyoruz."
"biz sinop'ta nükleer santral istemiyoruz, tabiatın korunmasını istiyoruz."
"biz uludağ'a yapılacak teleferiğin milli parktaki asırlık ormanları tahrip etmesini istemiyoruz."
"biz istanbul'a daha fazla yatırım istemiyoruz, ülkenin her yerinin asgari düzeyde eşitleneceği kadar kalkındırılmasını istiyoruz."
erdoğan'ın finans kesimini tehdit etmesi
-
–arka taraftan bedelini ödemeyen kaldı mı?
–şuradan 2 tam 1 öğrenci bedel uzatırmısınız?
meral hanım dokunulmazlığı yok bedel ödeyecek!
mansur yavaş dokunulmazlığı yok o da bedel ödeyecek
bay kemal sen de bedel ödeyeceksin
ankara bedelini ağır öder?
sebzeciler, meyveciler, halciler
marketçiler, esnaf
finans kesimi, para piyasası
muhalif gazete ve tv'ler
hepsi bedelini ağır ödeyecek
sen
sen sen
sen
maşaallah bedel ödemeyecek adam kalmadı. ülke değil bedel bank mübarek.
başkanlık sistemi tartışmaya açılabilir
-
(bkz: şer ittifakı)
bu nasıl ayrıştırıcı bir dil ya rabbi
sokakta röveşata çeken adam
-
umut sarıkaya'nın karikatüründeki adam ile aynı kişidir.
pöh'ün tekbirli yemin töreni
-
öncelikle bizi bir arada tutan şey göğsümüzdeki iman falan değil, laikliktir. göğüsteki iman insanları bir arada tutsaydı ırak, suriye, afganistan gibi ülkeler paramparça olmazdı. milyonlarca insan can havliyle türkiye'ye sığınmazdı.
böyle bir yemin icat ederken türkiye cumhuriyeti vatandaşı olup müslüman olmayan insanların rencide olacağı hiç mi düşünülmedi? müslüman olmayan insanlar bu ülkede askerlik yapmıyor mu? vergi vermiyor mu? bu yeminle devletin kolluk güçlerinin bütün inançlara eşit mesafede olacağının garantisini nasıl vereceksiniz? diğer inanç grupları ve inanmayanlar için de ayrı yemin törenleri düzenlemeyi düşünüyor musunuz? o zaman yılın 365 günü yemin töreni düzenlemeniz gerekmez mi? laiklik ilkesinin amacı bütün bu sakıncaları gidermek değil mi?
tabii 16 yıldır laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaktan ceza almış bir parti tarafından yönetilince, yukardaki soruların da fazla bir anlamı kalmıyor.
yaran tatlı hayat diyalogları
-
başar'le pelin'in düğünü için davetli listesinde yorgo 'nun tanıdıkları vardır:
-(ihsan) ver bakiyim şu listeyi bana. bu ne be, neyin listesi bu! yunan ikinci piyade alayının mı! daha birinci sayfada 10 tane alex, yirmi tane nikos var
+(feraye) onların çoğu yorgo'nun akrabaları, ihsan.
-nerde bizim akraba listesi?
+(sevinç) ne yapacaksın bu saatten sonra listeyi?
-ekleme yapacagım. askerlik çağına gelmiş, eli silah tutan tüm tanıdıklarımızı.
bonus:
-senin için bir türk atasözü var. yorgo gitti kavga bitti.
osmanlı harp madalyalı naziler
-
birinci dünya savaşında çanakkale'de ve sina ve filistin cephesinde bizzatihi gelip türklerle yanyana omuz omuza savaşmış olan alman asienkorps birliğine mensup askerlerine osmanlı ordusu tarafından savaşta gösterdikleri yararlılıklardan ötürü harp madalyası veriliyordu. yavuz ve midilli zırhlılarındaki denizci personel ve osmanlı hava kuvvetlerinde gelip uçan alman pilotlar da bu madalyayı almaya türk askeri gibi hak kazanmıştır.
ilginç olan bu almanlar evlerine döndükten 21 yıl sonra ikinci dünya savaşı patlayacak ve çoğu tekrar asker olmayı seçen bu birinci dünya savaşı gazileri harp madalyalarını bu ikinci savaşta nazi üniformalarında da taşımayı seçeceklerdir. şunlar benim interneti 20 dakika tarayıp bulduğum kimliklerini teyit edebildiğim kişiler, kimbilir daha gün ışığına çıkmayan kimler kimler vardır.
generalfeldmarschall gerd von rundstedt soldaki.
jakob grimminger hitler'in şahsi sancaktarı
rudolf höss auschwitz kamp komutanı
oskar von niedermayer
vizeadmiral karl kauffmann sms breslau/midilli güverte subayı
generalleutnant ludwif wolff
generalmajor erwin osswald
theodor croneiss willy messerchmitt ile birlikte.
ludwig schröder generalarbeitsführer
otto hartmann
leopold von münchow budapeşte kuşatma komutanı
walter von unruh kırmızı beyaz kordonunu takıyor
ss obergruppenführer hans jüttner
general ludwig keiper
ss gruppenführer fürst josias zu waldeck bkz. theres nothing like this teşhis etti.
generaloberst ludwig beck beren and luithen teşhis etti.
teşhis edemediklerim
kriegsmarine subayı
ss gruppenführer
luftwaffe generalleutnant
wehrmacht oberleutnant
wehrmacht .. hauptmann?
wehrmacht hauptmann
wehrmacht hauptmann
luftwaffe major
wehrmacht generalmajor
ikinci dünya savaşı alman üniformalarında mesela avusturya macaristan nişanlarına da izin var. ama avusturya nihayetinde almanya'nın o devirde ilhak ettiği kendi sınırları içinde olan bir yer. naziler avusturya ordusunu da anschluss sonrası kendi ordusuna dahil etmiş ve nişanlarını kullanmalarına da izin vermiş. bu yüzden osmanlı harp madalyasına izin olması avusturya nişanlarından bir tık ileride bir şey. zira o nazilerin direkt olarak karışmadığı selefi olan imparatorluk almanyasının geçmişteki cephelerine ait bir mevzu. aynı şekilde nazi üniformalarına alman olmasına rağmen bazı imparatorluk alman kraliyet (mesela hohenzollern) madalyaları da takılmaz. o yüzden türk madalyasına sanki özel bir iltimas varmış gibi bir durum da var.
öte yandan biz onların madalyalarını almış olsak da nedense takmayız. en tepedeki örnek olarak atatürk birinci dünya savaşında alman birinci ve ikinci sınıf demir haç nişanlarını almasına rağmen bunu türkiye cumhuriyeti mareşal üniformasında takmamayı seçmiştir. geçmişi silmiş olarak anlamamak lazım zira aynı üniformada osmanlı altın imtiyaz madalyası da bulunuyor. başka bildiğimiz cumhuriyet üniformalarında da yabancı nişanlar legion d’honneurlar falan pek görülmez. ancak almanlar için bu türk harp madalyaları takma zorunlulukları olmamasına rağmen göründüğü kadarıyla severek taktıkları nişanlar. zira filistin cephemiz onların da savaşıp öldüğü, şehitliklerinin olduğu geride bir sürü evlat bıraktıkları bir yer idi.
yediği ayazı unutan kurt
-
arabın köpeği olmuştur.
just kids
-
hayatı boyunca kitaplarla çok fazla işi olmamış bir insan olan ben, bu kitabı sevdiceğimin tavsiyesiyle okudum. ne patti smith dinledim bugüne kadar, ne de robert mapplethorpe'un icra ettiği sanat dallarından herhangi biriyle muhattap oldum. bu kitabı, bu ikilinin ortaya çıkardıkları eserleri tatmadan okudum. belki de bu sayede bu kitaptan onların sadece insani yönleriyle ilgili sonuçlar çıkardım, ruhlarını tanıdım. kitap bir ikilinin maceralarını anlatıyor, bir anı defteri en nihayetinde. ama yürüdükleri yollar, yaptıkları hatalar, verdikleri kararlar ve tercihleri bu iki insanı öylesine karmaşık ve sanatla içiçe bir hayat yaşamaya sürüklemiş ki insan iç geçiriyor "ah, aşk dediğin böyle bir şey olmalı herhalde" diye.
özellikle son bölümünde insanın içi pek bir burkuluyor. sanki sevdiğiniz bir insana son kez veda ediyormuş gibi hissediyorsunuz. ve karakterlerle benim yaptığım kadar özdeşleşmeyi başarabilmişseniz eğer, duygulanıp gözlerinizin dolu dolu olmamasına imkan yok.
masum, güzel bir aşk hikayesi okumak, 60 & 70'lerin havasını ve atmosferini içinizde hissetmek ve iki adet sanat aşığı insanın hayatlarını her türlü sanata adayışını izlemek için bu kitabı okuyun, okutturun efendim.