hesabın var mı? giriş yap

  • mülteci ve arap aşıklarının gözüne sokulması gereken sokaktır. neredesiniz sevgili polyannalar? hani renk ve kültür çeşitliliği? ortadoğu bataklığına doğru adım adım çekiliyoruz. oyna devam mı?

    edit: mesaj kutumu dolduran sevgi pıtırcıkları var. daha 2 gün önce alanya'daydım. arapça'dan başka dil konuşulmuyor. boş yapmayın.

    edit 2: burası müslüman ülkesi beğenmeyen yunanistan'a, almanya'ya gidebilir diyen şeriat aşıkları var. 128 milyar yıl dahi geçse ben buradan gitmeyeceğim. atalarımın binbir zorlukla geri kazandığı bu güzel ülkeyi sizin gibi bedevi aşıklarına peşkeş çekmeyeceğim. bu ülkeyi karıştırıp, iç savaşa sürükleyip isviçre'deki banka hesaplarına güvenip kaçanlar olacaksa baştan uyarayım gittiğiniz yerde huzur bulamayacaksınız.

  • kızım onu içmeyeceksin. gideceksin kiliseye dindar profil çizip halktan oy alacaksın. kokaini ise satıp milyar dolarlarına milyar dolar katacaksın. yeminle salak bu kız

  • açılın ben eczacıyım.

    türkiye'de bir çok ilaç üretim firması var ve bunlarda eczacılar üretim yapıyor. üretim yapmıyorlar tezini hele bir geçin.

    serbest eczanelere gelirsek. eczacı olmadan önce ben de sizin gibi düşünüyordum. evet yaptığımız şey ticaret. yalnız ben ticaretini yaptığı şey hakkında bu kadar bilgi sahibi olan ve bilgi sunan bir meslek görmedim memlekette. altı ay önce araba aldım, kendim internette araştırdım, karar verdim, küçük bi test sürüşü sonrası aldım. arabayı satan firmadan aldığım bilgiler şu: bu düğme radyoyu açar bu düğme klima falan. ulan 65 bin para verip aldığım mal ile ilgili adam bilgi verme aşamasında hepi topu 5 dk ayırdı bana. ben hastama 10 tl'ye ilaç verirken yüz çeşit soruya maruz kalıyorum. keşke dediğiniz gibi olsa ben de raftan ilacı alıp versem, ama öyle değil işte. hamileyim, çocuk emziriyorum, şekerim var, tansiyonum var, kolestrolüm var, araç kullanıyorum, içtikten sonra kabız, ishal oluyorum, iki tane birden atsam bişey olur mu, ilaç kilo yaptı vs. yüz çeşit soru. bakkaldan bisküvi alırken bunları soruyor musun?

    yeri gelmişken bir konuya değinmek istiyorum. bakın kardeşim gözlem yapmak çok ciddi bir iştir ve herkes yapamaz, gözlem yeteneğiniz de yoksa yapmayın yahu başınıza silah mı dayıyorlar? yani eczacılığın icrası sizin anlattığınız gibiyse elbette haklısınız, ama gel gör ki değil işte yanlış gözlem yapmışsınız. tekrar ediyorum, 10 tl'lik ilaç için yarım saat konuştuğum oluyor insanlarla, madem bir boka yaramıyoruz o zaman ne diye yarım saat konuşuyoruz olum biz? siz cidden yanlış gözlem yapıyorsunuz. bu toplumun 50 yaş üstü bireyleri, çocuk sahibi kadınları, kronik hastalığı olan bireyleri ile her gün her saat muhattabız biz, bunu siz görmüyorsunuz diye bu böyle deme hakkını nereden nasıl hangi yetenekleri haiz olarak söylüyorsunuz? gece 10da başı ağrayan böbrek nakli olmuş hasta evde bulduğu ilacı kullanmak için beni arıyorsa ben nasıl gereksiz adam oluyorum? hangi bakkalı aramış bu hasta aldığı bulguru nasıl pilav yapacam diye veya hangi bim kasiyerini arayacak bu hasta? daha kritik durumlarda elbette doktoruna ulaşacak, ama günde beş nakil yapan doktoru baş ağrısı için o saatte rahatsız edebilir mi? keşke memlekette saat gibi çalışan bir sağlık sistemi olsaydı, o doktorun günde bir-iki ameliyat yapacağı yoğunluğu olsaydı. zehir gibi kalifiye elemanlarımız olsaydı da beni aramasaydı, ama yok arıyor işte napıcaz, yüzüne mi kapatayım, ne halin varsa gör mü diyeyim? keşke o ütopik sistem olsa da biz de daha güzel bir şekilde konumlandırılsak sağlık isteminin içinde, ama yok işte napalım, bim kasiyerine mi bırakalım mesleği?

    bir de eczacılığı majistral ilaç (eczacılar yaptığı el yapımı ilaçlar) üzerinden değerlendirenler var. bakın işte gözlem gücünüz kötü olmasa saldırı silahınız majistral ilaç olmazdı. dünyanın en kolay işi majistral ilaç yapmak. iki merhemle bir tozu karıştırıyoruz, ironi değil majistral dediğin bu. oran orantı bilen ve eline aldığı tokmağı dairesel olarak dönderebilen her insan bunu yapabilir. majistral ilaç yapan bir eczacıyım, yaptığım her ilaç bana maddi zarar veriyor. yani yapmayan eczacı bilmediğinden değil zarardan kaçmak için yapmıyor anladın mı?

    mühendisler; hanginiz icat yaptınız? neden aldığım araba ithal mal? ne lan bu cari açık?

    avukatlar, hakimler, savcılar; mesleğinizi bu kadar iyi icra ediyorsunuz da neden insanlar adalet sistemimizin eline düşmektense ölmeyi tercih ediyor?

    doktorlar; ne bu hastanelerin hali?

    öğretmenler; merhaba eğitim sistemimiz nasıl?

    siyasiler; :)

  • geçen sene, mayıs ayı. bir otelde müdürlük yapıyorum. yaz sezonu için personel takviyesine ihtiyacımız oldu.
    kariyer.net'e falan ilan verdik.

    " ön büroda çalıştırılmak üzere; en az lise mezunu, iyi derecede ingilizce bilen, sezonluk elemanlar alınacaktır.
    tekirdağ şarköy x otel "

    cv'leri bizzat değerlendirip, 2 kişiyi görüşmeye çağırdım.
    bu görüşmelerin ilki. 25 yaşlarında, turizm otelcilik mezunu, diksiyonu düzgün ve tecrübeli bir arkadaş. ismi fırat.

    patronumuz, fırat ve ben ofisteyiz.
    çalışma saatleri ve iş yoğunluğu hakkında bilgilendirme yaptık, fırat'ın referanslarını ve geçmiş iş tecrübelerini değerlendirdik ve görüşmenin bizim için en önemli kısmına geçtik.

    -let's continue in english.

    +i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    ( yani diyor ki; bence bu kısma hiç geçmeyelim. eğer ingilizce konusunda benimle sidik yarıştırmaya kalkarsanız, sizi kızdırabilirim. iyi düşünün.)

    -ehehe okey. ( korktum lan, bildiğin korktum. patronumun gözünden düşmekten, iş görüşmesine gelen bir çocuk tarafından rezil edilmekten korktum. çaresiz sustum.)

    fırat'ı işe aldık.

    1 hafta sonra; büyük çoğunluğu belçikalı, bir kısmı ise ingilizlerden oluşan bir turist grubu geldi.
    fırat'ı ara ki bulasın!!

    ya tuvalete girmesi gerekiyor, ya da ailevi bir telefon görüşmesi yapması lazım.
    turistler lobideyken, fırat'ı bulmak imkansız.
    kopuk uçurtma..

    - fırat bir sıkıntın mı var?

    + yok müdürüm herşey yolunda.

    - ingilizce bildiğine emin misin?

    + i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    - hiç bilmiyorsun di mi lan?

    +we can give up.

    adam tek kelime ingilizce bilmiyor lan, tek kelime..
    iş görüşmesine gelirken, bir cümle ezberlemiş gelmiş.
    yalnız zekasına hayran kalmamak mümkün değil. işe yaradı mı? yaradı..

    savunması da komik..

    -ne bileyim müdürüm. şarköy'de turist ne gezer diye düşündüm ben.

  • ödemiş olduğum son 3 faturamı gün itibariyle benim son faturamı ödediğim karttan tekrar çekilmesi rezaletidir.

    biraz önce cep telefonuma üst üste 3 defa kartımdan farklı miktarlarda para çekildiği haberi geldi. hemen bankayı aradım, banka bana bu çekimlerin digitürk tarafından yapıldığını söyledi.

    hemen digitürk müşteri hizmetlerini aradım.. ödemiş olduğum son 3 faturamı bugün tekrar benim kartımdan çekmişsiniz, bu 3 faturanın toplam 400 tl civarında bir para yapıyor geri ödenmesini istiyorum dedim.

    müşteri hizmetleri sistemde baktı ve bana dedi ki.. evet fazla çekilmiş şimdi kayıt oluşturuyoruz 15 gün!!!! bak bak 15 gün içinde iade edilecekmiş!!!!

    tabi o an kan beynime sıçradı.. sistemde borcum yok! ödenmemiş faturam yok! bu arkadaşlar benden habersiz benim kredi kartımdan daha önce ödemiş olduğum 3 faturayı tekrar çekecekler.. sonra bu parayı 15 gün işletip bana geri ödeyecekler...

    müşteri hizmetlerine ben 15 gün filan değil bugün bu paranın geri ödenmesini istiyorum dedim. bana yapamayız dediler.. peki dedim genel müdürlüğü arıyorum diyerek kapattım telefonu.

    şimdi genel müdürlüğü aradım.. finans ile görüşmek istedim arkadaşa durumu anlattım , yemeğe çıkmış arkadaşlar saat 1 den sonra arayacaklarmış beni.. yok dedim siz aramasanız da ben saat 1 den sonra arayacağım zaten diyerek kapattım telefonu..

    benim gibi binlerce kişiden yanlışlıkla çekilmiş diye 300 500 para çekseler ve bu paraları bir güzel işletip 15 gün sonra iade etseler.. ne güzel para kazanırlar dimi!!
    ne kadar güzel ne kadar akıllı bir firmasın sen digitürk!!

    şimdi saat 1 den sonra arkadaşlar yemeklerini yedikten sonra görüşeceğim kendileriyle , bu benden çaldıkları parayı aynı gün iade ediyorlar mı etmiyorlar mı yapılan şey gerçekten yanlışlık mı yoksa hırsızlık mı göreceğiz.

    edit1 : şimdi sosyal medya tarafından bir arkadaş aradı beni, olayı kendisine tekrar açıkladım.. bana verdiği cevap 15 gün içinde ödeme yapacaklarmış.. çünkü aynı gün parayı geri veremezlermiş.. bankalarla görüşmeler ve iade süreç alıyormuş. tek yapabileceği acil olduğunun kaydını açmakmış.. tamam dedim siz kaydınızı açın ben öğleden sonra genel merkezinizle görüşeceğim dedim.

    edit2: bir gerzek fakir işi rezalet demiş!! 400 tl yi beğenmemiş arkadaş! kanımın beynime sıçramasının nedeni 400 tl değil.. biri gelip senin cüzdanından senden habersiz 400 tl paranı çalacak.. sen bunu fark ettiğin zaman tamam çaldım 15 gün sonra öderim diyecek! seni aptal yerine koyacak.. ve sende bunu içine sindirebileceksin!! senin gibi adamlar var olduğu sürece böyle firmalar binlerce kişiden para çekmeye devam eder.

    edit3 : şu an genel müdürlükten aradılar.. ve iade işlemini bankaya bildirdiklerini söylediler.. en geç yarın öğlene kadar hesabınıza geçecektir dediler. olayın neden kaynaklandığına dair hiç bir bilgi yok. demek başımıza böyle bir olay geldiğinde 15 gün beklemek gerekmiyormuş.. direk genel müdürlüğü arayıp sözlükte başlık açmak yetiyormuş. ben paranın hesabıma geçtiği tarihi tekrar yazacağım.

    edit4: 28 ekim tarihinde iade işlemleri yapılmış.. bugün itibariyle fazla çekilen paralar kartımın kullanabilir hesabına aktarılmıştır.

  • her kadın kendi düzenini kurar aslında eli değer her yerde. kendi evinde, isinde, zaman geçirdiği adamın evinde. düzen kadının doğasında vardır. ve en spontane yaşayan kadın için bile ev mabettir.
    mesela yemek yaparken sevgilisinin evinde, eşyaları kendi kullanım kolayligina göre yerleştirmek ister ya da temizlik yaparken sevdiği adamın evinde, eşyaların yerlerini kendi zevkine göre değiştirip ve hatta kenarda köşede kullanım dışı olarak bekleyen halı, koltuk ya da dekoratif bir eşya ile mevcuttakileri değiştirir.
    tamamen kendi kullanım rahatlığı ve kişisel zevki ile alakalidir. dış fırçası, ic çamaşırı, ped ve diğer kişisel ihtiyaçlar ise tamamen tedbir ve erkeğin evinde geçirilen zamanin çokluğu ile alakalidir. temiz bir kadın her gün en az bir kere külot değiştirir. sabah kalktığında ağzı temiz olsun ister. zamansız regl olduğunda koşarak ped almaya gitmek yerine elini uzattiginda bulmak ister.
    uzun lafın kısası, iz bırakmak için değil tamamen kendi konforu içindir.

  • şimdi millet benimki daha ideal diye saydırmaya başlayacak ve üçüncü sayfaya geldiğimizde kilo 200 boy 3 metre gibi rakamlar göreceğiz.