hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • sevgilimi telefonuma google diye kaydettim,aradigim hersey onda" diyen insan..."sevgilin dünyanin en büyük motoru farkinda misin?..!

  • herkes bu kitapta aşk bulmuş da bu kitap aşkı değil, 1800 lerin başı ingiltere' sinde evlenebilmek için gerek ve yeter koşulları, sınıf ayrımını ve hatta kadının toplumdaki yerini anlatır ve alaya alır usul usul.

    bu kitapta anlatılan dönemde yirmilerinin ortasına gelen kadınlar evde kalmış sayılır. genç kızların iyi bir evlilik yapmaları ailelerinin kendilerine bırakacağı yıllık paraya bağlıdır. bir kadının kendinden alt veya üst sınıftan bir erkekle evlenmesinin uygun görülmediğini, bunun erkek için de aynen geçerli olduğunu ekleyelim. zaten öyle saçma bir zaman ki erkekler evlenirken kadının ne kadar para getireceğine azami dikkat ediyor. kendi geliri az ise, çok sevdiği kadın yerine kolaylıkla belki sevmediği ama geliri fazla bir kadını eş olarak tercih ediyor falan.

    bir de çalışarak para kazanmak kibar çevrelerde ayıp sayıldığı için gelir erkeğin topraklarının kira gelirleri ya da kendileri adına çalışanlar tarafından ekilip biçilmesi ile elde ediliyor tabii. kitapta lizzy' nin dayılarının avukat ve tüccar olduğu için küçümsendiğini okuyorsunuz mesela.

    tüm bunları öğrenerek büyümüş bir erkek, baloda karşılaştığı kadını kendine layık görmüyor. ailesini kendisinden aşağı buluyor. bakın şu allah'ın işine ki bir müddet sonra derin bir tutkuyla sevmeye başlıyor aynı kadını. sonrasında aşkını bir lütufmuş gibi göstererek kadına açılıyor ve reddediliyor hak ettiği şekilde.

    ve olaylar gelişiyor.

    kitabın sonu titanik filminin sonunda geminin batması kadar sürprizsiz. yanlış anlaşılmalar ortadan kalkıyor, kadın karakter erkek karaktere önce minnet duyuyor, akabinde sevmeye başladığını fark ediyor ve mutlu son.

    zaten regency döneminde 20 yaşına gelmiş bir kadın evlenmeyip de ne yapacak? tüm hayat düzeni ailelerin kızlarını iyi bir evlilik yapmak üzere yetiştirmesi, erkeklerin de iyi bir yıllık gelir miras kalacak bir kadınla evlenmeleri üzerine kurulu. aşırı zengin ve çok aşık olup evlendiği kadının parasız olmasını önemsemeyenler de vardır ama onlar bile sosyal statüyü önemsiyor, çünkü o dönemde statü her şey demek. düşünün ki kadın karakterin babası bir beyefendi olmasına rağmen annesinin kardeşleri avukat ve tüccar olduğu için küçümsenmişti ve erkek karaktere layık görülmemişti.

    bu arada yıllar önce orta okul öğrencisiyken ilk kez okuduğumda gurur kısmının romanın kadın karakterini, önyargının ise erkek karakteri temsil ettiğini düşünmüştüm.
    şimdi tekrar düşündüğümde her iki karakterin de aynı anda hem gurur hem de önyargıyı temsil ettiğini görüyorum.

    erkek karakter * konumuyla, kökeniyle, aile ismiyle gurur duyuyor ve bu kolaylıkla kibir olarak adlandırılabilecek şekilde davranışlarına yansıyor. aynı erkek karakter kadın karaktere bazı aile üyelerinin kabalığı nedeniyle önyargılı. bu önyargı ile kadın karakterin kız kardeşini de gold digger olarak görüyor ve bu kız kardeşin gönül ilişkisini baltalıyor mesela başlarda.

    kadın karakter * idrak ve muhakeme yeteceğiyle gurur duyuyor ama ilk karşılaşmalarında kendisini küçümsemesi nedeniyle erkek karakter hakkında ön yargılarına yenik düşüyor. o önyargı ki övündüğü idrak ve muhakeme yeteneğini işlevsiz kılıyor, wickham denen subayın erkek karakter hakkındaki yalanlarına kolayca kanmasına sebep oluyor.

  • ürküten sinyal. eğer zeki bir uygarlık tarafından gönderildiyse, o uygarlığın yalnızca bizden 1,5 milyar ışık yılı uzaklıkta olduğunu değil, bizden 1,5 milyar yıl önce bize mesaj yollayacak teknolojiyi geliştirdiklerini gösterir. dua edin barışçıl olsunlar.

  • oncelikle sunu dikkatli bir okumak gerekiyor. ozellikle su kismini:

    "...o dönemde köşk'teki müstahdemin, yaverlerin, muhafız polislerinin iaşesi ve köşk'ün diğer masrafları da atatürk tarafından karşılanıyordu. başvekil ve vekillere ödenen harcırah cumhurbaşkanı için söz konusu olmadığından seyahatlerde ulaşım dışındaki, yemek ve içki dahil bütün masraflar, tamamen kendi kesesinden çıkıyordu... "

    o zaman neredeyse cumhurbaskanligi butcesi anlamina gelen bir parayla bugunku cumhurbaskani maasini karsilastirirsan boyle oran cikar tabii.
    (bkz: beyin bedava)

  • anormal psikoloji(abnormal psychology), bir zihinsel bozukluğu tetiklediği anlaşılabilen veya anlaşılmayan olağan dışı davranış, duygu ve düşünce kalıplarını inceleyen psikolojinin dalıdır. pek çok davranış anormal olarak kabul edilebilmesine rağmen, bu psikoloji dalı tipik olarak davranışla klinik bağlamda ilgilenir.

    anormallik kavramı kesin değildir ve tanımlanması zordur. anormallik örnekleri, birçok farklı biçim alabilir ve farklı özellikler içerebilir. bu nedenle, ilk bakışta oldukça makul tanımlamalar gibi görünen şeyler oldukça sorunlu hale gelir. neyin "normal" olduğuna dair fikirlerimizin aksine "anormal" i tanımlamanın mümkün olduğu birkaç farklı yol vardır.

    anormalliğin tanımları;

    istatistiksel sıklık:

    bu anormallik tanımına göre; bir kişinin özelliği, düşüncesi veya davranışı, nadir veya istatistiksel olarak sıradışı ise anormal olarak sınıflandırılır.

    bu tanımla, bir özelliği veya davranışı anormal olarak sınıflandırmadan önce ne kadar nadir olması gerektiği konusunda net olmak gerekir. örneğin, toplumdaki ortalama iq seviyesinin altında veya üstünde bir iq'ya sahip bir kişinin anormal olduğu söylenebilir.

    sosyal normların ihlali:

    bu tanıma göre; bir kişinin düşünmesi veya davranışı, sosyal çevrenin beklentilerini veya yazılı olmayan davranış ile ilgili kuralları ihlal ediyorsa, anormal olarak sınıflandırılır. davranışları başkaları için anlaşılmaz olabilir veya başkalarını tehdit altında veya rahatsız hissettirebilir.

    her kültürün kabul edilebilir davranış için belirli standartları veya sosyal olarak kabul edilebilir normları vardır. normlar, bir toplumda çoğunluğa göre beklenen davranış biçimleridir ve bir toplumun diğer herkes gibi düşünmeyen ve bu normları ihlal eden üyeleri, genellikle anormal olarak tanımlanır.

    yeterli olamama:

    bu tanıma göre; bir kişi günlük hayatın talepleriyle baş edemiyorsa anormal kabul edilir. örneğin; öz bakım, bir işi bırakma, başkalarıyla anlamlı bir şekilde etkileşime girme, kendilerini anlamalarını sağlama vb.

    rosenhan ve seligman (1989), yeterince işlev görememeyi tanımlayan aşağıdaki özellikleri belirtir:

    - sürekli acı çekme,
    - uyumsuzluk,
    - kendini kontrol edememe,
    - mantıksızlık / anlaşılmazlık,
    - ahlaki / sosyal standartları ihlal etme gibi.

    ideal ruh sağlığından sapma:

    anormallik, ideal ruh sağlığından sapma olarak tanımlanabilir. bu, psikologların neyin anormal olduğunu tanımlamak yerine normal/ideal akıl sağlığını tanımladıkları ve bundan sapan her şeyin anormal olarak kabul edildiği anlamına gelir.

    bu, ruh sağlığı için gerekli olduğunu düşündüğümüz özelliklere karar vermemizi gerektirir. jahoda (1958), akıl sağlığının ölçülebileceği kriterleri şöyle tanımladı:

    - kendine olumlu bakış
    - büyüme ve gelişme yeteneği
    - özerklik ve bağımsızlık
    - gerçekliğin doğru algılanması
    - olumlu arkadaşlıklar ve ilişkiler
    - çevresel uzmanlık/günlük durumların değişen taleplerini karşılayabilme

    bu yaklaşıma göre, bu kriterlerden ne kadar fazlası karşılanırsa, birey o kadar sağlıklıdır.

    anormal psikolojinin perspektifleri;

    davranışsal perspektifi

    davranışçılar, eylemlerimizin bilinçsiz güçlerin altında yatan patolojiden ziyade, büyük ölçüde hayatta sahip olduğumuz deneyimler tarafından belirlendiğine inanırlar. bu nedenle anormallik, birey için uyumsuz (yani zararlı) kabul edilen davranış kalıplarının gelişimi olarak görülür.

    davranışçılık, tüm davranışların (anormal de dahil olmak üzere) çevreden öğrenildiğini (yetiştirme) ve öğrenilen tüm davranışların da 'belirsiz' olabileceğini belirtir (anormal davranış bu şekilde tedavi edilir).

    davranışsal yaklaşımın vurgusu, çevre ve klasik koşullanma, edimsel koşullanma ve sosyal öğrenme yoluyla anormal davranışın nasıl elde edildiği üzerinedir.

    klasik koşullanmanın fobilerin gelişimini açıkladığı söylenir. korkulan nesne (ör. örümcek veya sıçan) geçmişte bir zaman bir korku veya endişe ile ilişkilidir. koşullu uyaran daha sonra, korkulan nesneden kaçınma ve nesneyle her karşılaşıldığında korku duygusu ile karakterize edilen güçlü bir korku tepkisi uyandırır.

    öğrenme ortamları, problemli davranışları (edimsel koşullanma) güçlendirebilir. örneğin; bir birey, panik atak geçirdiği için ailesinden ve arkadaşlarından ilgi görerek istenmeden ödüllendirilebilir. bu, davranışının daha sonraki yaşamda güçlenmesine ve artmasına yol açar.

    toplumumuz ayrıca çocukların özdeşleşip taklit edeceği sapkın uyumsuz modeller de sağlayabilir (sosyal öğrenme teorisi).

    bilişsel perspektifi

    bilişsel yaklaşım, bir şahsın düşündüğü davranışlarından dolayı sorumlu olduklarını varsayar. model, bilginin beyinde nasıl işlendiğini ve bunun davranış üzerindeki etkisini ele alır.

    temel varsayımlar şunlardır:

    *uyumsuz davranış, hatalı ve mantıksız bilişlerden kaynaklanır.
    *zihinsel bozukluklara neden olan, sorunun kendisinden ziyade; bir sorun hakkında düşünme şeklinizdir.
    *bireyler, daha uygun bilişleri kullanmayı öğrenerek ruhsal bozuklukların üstesinden gelebilir.

    birey, aktif bir bilgi işlemcisidir. davranış üzerinde etkisi olan şey, olayların kendisinden ziyade kişinin olayları nasıl algıladığı, öngördüğü ve değerlendirdiğidir.

    psikolojik sorunları olan kişilerde bu düşünce süreçleri olumsuz olma eğilimindedir ve yapılan bilişler (yani atıflar, bilişsel hatalar) yanlış olacaktır. bu bilişler de, kişinin olayları görme şeklinde çarpıklıklara neden olur.

    tıbbi / biyolojik perspektifi

    tıbbi model psikopatoloji bozuklukları organik veya fiziksel nedenlere inanmaktadır. bu yaklaşımın odak noktası genetik, nörotransmiterler, nörofizyoloji, nöroanatomi, biyokimya vb. şeylerdir.

    örneğin; biyokimya açısından, yüksek dopamin seviyelerinin şizofreni semptomlarıyla ilişkili olduğunu savunuyor.

    bu yaklaşım ayrıca zihinsel bozuklukların beynin fiziksel yapısı ve işleyişi ile ilgili olduğunu savunuyor. örneğin, şizofreni hastalarında beyin yapısındaki farklılıklar (frontal ve pre-frontal korteksteki anormallikler, genişlemiş ventriküller) tespit edilmiştir.

    psikodinamik perspektifi

    ana varsayımlar, freud'un anormalliğin fiziksel nedenlerden ziyade psikolojik nedenlerden geldiğine, id, ego ve süperego arasındaki çözülmemiş çatışmaların hepsinin anormalliğe katkıda bulunabileceğine olan inancını içerir, örneğin:

    zayıf ego: iyi ayarlanmış insanlar, her birinin uygun zamanlarda kendini ifade etmesine izin vererek hem id hem de süperegonun talepleriyle başa çıkabilen güçlü bir egoya sahiptir. bununla birlikte, ego zayıflarsa, o zaman ya id ya da süperego, hangisi daha güçlü ise, kişiliğe hükmedebilir.

    kontrol edilmeyen id dürtüleri: kimlik dürtüleri kontrol edilmezse, kendi kendini yok eden ve ahlaksız davranışlarda ifade edilebilir. bu, çocuklukta davranış bozuklukları ve yetişkinlikte psikopatik (tehlikeli derecede anormal) davranış gibi bozukluklara yol açabilir.

    çok güçlü süper ego: çok güçlü ve bu nedenle ahlaki değerlerinde çok sert ve esnek olmayan bir süper ego, kimliği o kadar kısıtlayacaktır ki; kişi sosyal olarak kabul edilebilir zevklerden bile mahrum kalacaktır. freud'a göre bu, fobiler ve takıntılar gibi anksiyete bozukluklarının semptomlarında ifade edilebilen nevroz yaratacaktır.

    alternatif bakış açıları;

    1960'lardan beri anti-psikiyatristler, tüm anormallik veya zihinsel bozukluk kavramının sadece toplum tarafından kullanılan sosyal bir yapı olduğunu tartıştı. dikkate değer anti-psikiyatristler; michel foucault, rd laing, thomas szasz ve franco basaglia gibi isimlerdir. yapılan bazı gözlemler:

    *akıl hastalığı, doktorlar tarafından oluşturulan sosyal bir yapıdır. bir hastalık nesnel olarak kanıtlanabilir bir biyolojik patoloji olmalıdır, ancak psikiyatrik bozukluklar böyle değildir.

    *akıl hastalığı kriterleri belirsiz, öznel ve yanlış yorumlama kriterlerine açıktır.

    *tıp mesleği, çeşitli etiketler kullanır. depresif, şizofren gibi. etiketler ve dolayısıyla tedavi, kötüye kullanılabilir.

    *ilaç şirketleri ve sigorta şirketleri ile finansal ve profesyonel bağlar nedeniyle teşhis tıbbi ve etik bütünlük sorunlarını ortaya çıkabilir.

    kaynaklar: jahoda, m. (1958). pozitif ruh sağlığının güncel kavramları.
    rosenhan, dl ve seligman, mep (1989). abnormal psychology second edition. new york: ww norton.

  • şimdi o kuyruktakiler gerçekten açlık çekiyor olmasına rağmen bu kuyruğu oluşturabilmişse bu ülke için hiçbir zaman umut bitmeyecektir diye düşündürmüştür. kimsenin aç açıkta olmadığı iddia edilen cennet vatanımda 3 kuruşluk yardımları yağmalarcasına birbirini ezen insanların görüntülerini akıllara getirerek düşünün bunu.