hesabın var mı? giriş yap

  • ben dostoyevski, proust, joyce, sartre, atay okumuş insanım.

    o yüzden izlemiyorum.

    ayrıca özlem'le olan tartışmanda sen haksızsın ayşegül.

  • çoluk çocuk, iş güç sahibi bir galatasaraylı olmama rağmen ve galatasaray'ı buradaki çoğu ergen galatasaray taraftarı gibi uefa kupasından sonra değil monaco maçından beri tutmama rağmen hiç bir zaman matematiksel olarak kesinleşmedikçe şampiyon ilan etmeyeceğim takımım. belki ergenler hatırlamaz 2007-2008 sezonundaki şampiyonlukta son maçta kaybetseydik yine fener şampiyon olacaktı ama ben o maçta dahi rahat edememiş biri olarak özellikle tribünde olduğunu iddia eden "abi"lere sesleniyorum buradan. takımı adam gibi destekleyin. maç boyunca arabesk şarkı söylemeyin, gaza getirin ve şampiyonluk garanti havası ile maça gitmeyin. oyuncuları da bu psikolojiye sürüklemeyin. sakın şampiyon olmuş bir takımın maçı gibi maç öncesi şovlara girişmeyin. şu an lig tv'deki çakallar başlarını ellerinin arasına almış, nasıl bu yarışı son haftaya taşıyabiliriz diye düşünüyorlar. siz de şampiyonluk zaten bizim havalarına girerseniz ve takımı da bu havaya sokarsanız nah şampiyon oluruz.

  • şimdi anladınız mı başkanlık sisteminin faydasını diye sormuş. yoo enginciğim anlamadık, zorlama boşuna.

    ayrıca dolar fırladı, ekonomi batıyor, mutlu musunuz diyorsun ama adama demezler mi bu akp 13 yıldır ekonomiyi sağlama alamamış mı ki bir değişimde darmaduman oluyoruz? adama derler gerçi bunu sana değil, pardon.

  • bağımlılıkla mücadele ve sağlıklı yaşam ile ilgili uzaktan eğitim yoluyla verilen bir seminerde öğrencinin, peygamber efendimiz gün içinde 2 saat uyurmuş demesi üzerine rehber öğretmenin 'günün koşulları gereği olduğunu, günümüzde çocukların 22.00-08.00 saatleri arasında uyku düzenini sağlaması gerektiği' şeklinde cevaplaması üzerine durumu babasına (imam hatip lisesi müdürü) iletmesi ve babasının da 'çocuğun peygamber sevgisi ve dini hassasiyetleri üzerinden travma yaşaması' şeklinde şikayeti üzerinden milli eğitim'in başlattığı soruşturma.

    (bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/…a-baslatildi-1828507) haberin metni bu şekilde.

    eğer ki durum burada anlatıldığı gibiyse gerçekten ülkenin içinde bulunduğu durumun gittikçe çok daha vahim bir yere doğru gittiğinin resmidir. demek ki bilimsel konuşmak suç. söyleyin de bilelim.

  • baba gibi babadır. kızına sahip çıkmıştır. serefsizin eline bırakmamıştır evladını. ölen genç kendi kendini öldürmüştür. adam ilgili mercilere şikayette bulunmuş. kolluk kuvvetine savcılığa başvurmuş. daha 18 yaşında 78 suç kaydı olan suç makinesini ıslah altına alamayan devletin adaletini beklese evladını kaybedecekti. belki de başka evlatlarını da.

  • her başı açığa laik diyen bir troll'ün başlığı.

    ülkede kimin eli kimin cebinde belli değil ama şuna eminim ki, laik ve atatürk'ün izindeki hiçbir aileden cihatçı çıkmaz.

  • johann sebastian bach, günümüzde çoğu kişinin kahveye olan tutkusu gibi 18. yüzyılda bu tutkuyu dile getirmek için kantat bestelemiştir. bu kantat bach'ın din dışı nadir kantatları arasındaki yerini almıştır. aslında bir nevi mini bir opera özelliği de göstermektedir.

    bach, kantatı 1732-1735 yılları arasında bestelemiştir. o dönemde kahve özellikle avrupa'da din otoriteleri tarafından "şeytanın içeceği" olarak nitelendirilmektedir. din adamları tarafından yoldan çıkarıcı olarak tanımlanarak özellikle kadınların içmesi konusunda fazla hassasiyet gösterilmekteydi. o dönem, kadınların kahve içmesine olan bu tutuma karşın kadınlar örgütlenerek "kaffeekranzchen" adını verdikleri kahve evlerini oluşturmuşlardır.

    kantatın librettosu picander olarak bilinen christian friedrich henrici tarafından yazılmıştır. kantatta olay örgüsü ise şu şekildedir:

    baba schlendrian, kızı lieschen ile kahve konusunda tartışmaya başlar. baba, kızının kahveye olan tutkusunu yok etmek için çabalar. kızının kahveyi bırakması için pek çok yasak koyar; düğünlere gidilmeyecek, pencereden bakılmayacak, yeni kıyafet alınmayacak... lieschen ise hepsini kabul etmektedir. babanın inadı tükenecek diye beklerken, babası kızını kahveyi bırakmazsa evlendirmeyeceğini söyledikten sonra kızı bir an duraksar ve kahveyi bırakmayı kabul ettiğini söyler. ama bunun aslında bir kandırmacadan ibaret olduğu kantatın ilerleyen zamanlarında ortaya çıkmaktadır.
    lieschen'in kahveye olan tutkusu ise şu şekilde belirtilir: günde üç fincan kahve içmezse kurumuş keçi eti gibi hissettiğini ve bin öpücükten daha güzel olduğunu dile getirir. lieschen kantatın sonunda evleneceği kişi ile evlilik sözleşmesi yaparak kahve içmesine izin vereceğini belirtmektedir.

    kantatın tam hali : coffee cantata