hesabın var mı? giriş yap

  • istanbul ticaret borsası başkanı ç. ali kopuz böyle buyurmuş. bir de kızmış trafik kazalarına neden bu kadar tepki gösterilmiyor diye. ne pissiniz be.

    tekrar tekrar okuyorum çıldırıyorum. siz şimdi bunlar kaza falan değil, sorumsuzluk, ihmal derseniz vatan haini oluyorsunuz. neden? çünkü borsayı sabote ediyorsunuz. borsanın bir kaç puan düşmesi çıkması insan hayatından çok daha önemli çünkü. lan hadi tamam umrunuzda değil insanlar ölmüş yaşamış. lan açık açık nasıl söylüyorsunuz bunu?

    haberin detayları burada. sinirlenmeden sakin kalıp okuyabilecekler bir göz atsın. http://www.radikal.com.tr/…iyeye_saldiridir-1213654

    edit.

  • açılın ben doktorum(*).

    uzmanlık alanım olmasa da ucundan kıyısından alakalı olduğum için, bundan anladığımı size aktarmaya çalışayım. uzmanı olan arkadaşlar varsa düzeltsin lütfen.

    higgs bozonunun bulunması ile standart model konusu üzerinde ciddi soru bırakmayan cern'in varlığını amaçlandırmak için bulduğu problemlerden biridir. kısacası, madde - antimadde simetrik olamaz, olsa biz olmazdık, demek ki bir asimetri var, ve şimdi biz bunu bulmak istiyoruz diyorlar.

    ---------------------------
    (*) hep bunu demek istemişimdir.

  • inanmayacaksiniz ama ben bu eylemi gerceklestirdim. o, ıs ustundeyken degil tabii asdjkldsa:

    lise 3'teyim, kurban bayrami sebebiyle evden ayrilmistik. dondugumuzde gecirdigimiz soku, 3 gun ustumuzden atamamistik, evin alti ustundeydi, polisleri cagirdik hemen, dediler bu "balkoncu" bilmemkimin isi. bu ara cok dadanmis bizim semte, siz bilmemkacinci evsiniz hatta falan dediler, iyi.

    sonra, aradan bir hafta gecti, evde yalnizim, annem babam isteler, polis aradi, dedi sizin hirsizi yakaladik, olay yeri tatbikati mi dedi ne dedi oyle bisey yaptirmaya gelmemiz gerekiyor. ıyi dedim, buyrun gelin.

    annemi aradim hemen gel diye, o gelemeden, bizim polisler ve hirsiz da gelince, onlari misafir odasina aldim, oturduk bekliyoruz. e bu arada napicam, tabii ki icecek bisey ıster misiniz diye sordum ve zahmetsiz diye meyve suyunda anlastik. ve evet... evet... haliyle, o an, iki buklum salonumuzda oturan, daha dun biz yokken evin icinde kendi mulku gibi calip cirpip cirit atan hirsiza da gercekten "ayip olmasin" diye sordum, ikramimi yaptim, aldi utanmadan bi de pezevenk ve ustune meyve suyumuzu da icerek o gun evimizden ayrildi.

    evet.

  • 1970'ler beşiktaş... yıldız teknik üniversitesi'nin iki öğrencisi, annem ile babam, muhtemelen bir eylemde, aynı çevrenin içinde karşılaşırlar. bölümündeki tek kadın öğrenciymiş annem, istanbullu, hırslı bir kadın. babam bildiğiniz köylü çocuğu, odtü'den kaçmış ytü'ye gelmiş.
    bir gün annem vapurda beşiktaş'tan üsküdar'a geçerken bir olay yaşanır: faşistler annemi vapurun pervanesine atarlar, kurtulur, karaya çıkarılır, orada da üstüne saldırırlar. neyse, eve gelir, dedem geç kaldığı için kızmış, "ne olursa olsun bu sofraya 7'de oturulacak" der, annem ertesi gün evden kaçar. rahat hareket edebilmeleri için evlenmişler, arkadaşları öyle dedi. bir de babamın anneme abbasağa parkı'nda evlenme teklif ettiğini biliyorum. günler geçer; çok kısa bir sürede evlenirler. beşiktaş'ta bir sürü hatıraları var, bazı günlerde, bazı duvarlarda görülebilen... "bak biz burdayız" diye kırmızı kırmızı göz kırparlar bana... hep olay, hep debdebe...
    günlerden bir gün annem çalıştığı fabrikaya gider, gece nöbetçi. trafoda bir yangın çıkar, bir işçi içeride kalmış, annem girip, kurtarır adamı, kendisi yanar... 10 gün yaşar, sonra ölür ankara'da... öldüğünde 25 yaşında...
    bana da bu hikâye kaldı; bazen bir insanı kurtarmak devrim yapmaktır... bazen bir insanı kurtarmak dünyayı kurtarmaktır...
    bir insanı, düşüncesi, ırkı, dili, dini fark etmeksizin sevmek, hiç tanımadığı bir insan için canını verebilmek...

  • yaptığının kesinlikle savunulacak yanı yok hatta hapise atılmasını destekliyorum, gaga bulutu da hiç sevmem ancak bu ceza çok fazla olmamış mı? zira tecavüz suçundan yargılananlar bu kadar ceza almıyorken çok abartı olmuş.

  • evet 250 saati devirdiğime ve iki karakterime full gear yaptıktan ve oyundaki çoğu şeyi tecrübe ettikten sonra tecrübelerimi sizinle paylaşmak istediğim çevrimiçi mmorpg oyunu.

    öncelikle oyun skyrim ile meşhur olan elder scrolls serisinin son nesil mmorpg oyunu. oyunu almadan önce bilmeniz gerekenlerden bahsettikten sonra oyun içindeki maceralarımı paylaşacağım.

    önceki entrylerde ya da steam yorumlarında oyunun olumsuz yanı olarak görülen bir noktayı düzeltmekte fayda var. oyunu gördünüz, bu neymiş ne değilmiş diye araştırmaya başladığınızda karşınıza çıkan ilk 3 şeyde birisi pay to win yani para ödemeden güçlenemeyeciğinize dair bi eleştiri olacaktır. bu kesinlikle yanlış bir algı. şöyle ki oyunda satın alabileceğiniz ve bunun için yüzlerce lira para harcamanız gereken ek içerikler ve chapterlar var bu doğru. bunlara sahip olmak size avantaj sağlar mı? evet kesinlikle. peki bunlara sahip olmayan biri sahip olan biriyle karşılaştığında güç dengesi nasıl olur? cevap basit. bunlara sahip değilseniz oyunda daha çok ticaret yapıp para kazanmanız gerekir ama en nihayetinde yine eşit güce ulaşırsınız. yani pay to win’den ziyade pay to skip dediğimiz daha hızlı kasma olayı var. nihai noktada yine aynı noktaya gelebiliyorsunuz. ayrıca base game’i aldığınızda size oyunu oynayıp güçlenmek için en az 300 saatlik içerik çıkıyor ki daha sonrasında yine kasmaya ve güçlenmeye devam edebilirsiniz. tabiki de bunu ek paketlerle yapmak daha eğlenceli oluyor ki bunun da en mantıklı yöntemi eso plus dediğimiz aylık şuan 42 tl karşılığında bütin ekstra içeriklere ve oyun içinde harcamanız için verilen 45 tl değerindeki 1650 cp. yani başta pahalı gelse de oyunun kendi içersindeki fiyat dengelerine göre oldukça karlı bir yöntem. o yüzden benim bu oyuna en az 300-400 tl harcamam lazım yoksa bir bok yapamam diye bir durum yok. steamde sık sık indirime giriyor ya da internette 45-46 tl bandında sürekli bulunan base game’i size yüzlerce saat eğlenceli bir oyun vaad ediyor.

    evet oyunu satın alma aşamasında karşılaşacağınız problemleri çözdükten sonra gelelim karakter oluşturma ekranına. skyrim’den daha az ama yine de tatmin edecek bir ırk yelpazesi var. ırk yelpazesinin az olmasındaki ana sebep karakterin ırka bağlı kalmaması ve sizin hayal gücünüze bağlı olarak karakteri şekillendirebiliyor olmanız olsa gerek. bu kısma ayrıntılı bir şekilde girip ger ırkı ayrı ayrı anlatmayacağım. ama şunu belirtmekte fayda var, eğer pvp’de güçlü olmak istiyorsanız güncel metada(evet meta var ve güçlü ırklar, classlar ve gearlar yılda yaklaşık 2-3 kere değişime uğruyor ki oyunu diri tutması açısından faydalı) en güçlü ırk/class’lar şöyle;
    1- magicka sorcerer
    2- stamina deagonknight
    3- stamina necromancer
    bu olay kişiden kişiye çok değişen bi durum çünkü oyunda çok fazla mekanik var ve her karakterin güçlü olduğu bir senaryo oluşabiliyor. ancak usta oyuncuların genel tercihi, rehberler ve videolardaki genel kanaat şuan bu yönde. bu güç dengesini bilmeniz önemli çünkü amacını cyrodiil( bu eso’nun açık ara farkla en sevdiğim kısmı sonra geleceğiz) safhasına geldiğinizde hasar yerine oksijen attığınızı fark ettiğinizde yaşadığınız hayal kırıklığı size oyunu bıraktırabilir. bu ırklar, setler, nasıl kasılır gibi sorularınıza cevap bulabilmek içinalcasthq sizin için altın değerinde bir site olacaktır.

    karakterimizi de seçtik ve oynamaya başladık. işte burası oyunun en kritik kısmı. seven burada sevip yüzlerce saat oynar sevmeyen de o anda bırakır. çünkü en başta da dediğim gibi eso yeni nesil bir mmorpg. yani oyunda zilyon tane özellik bi dünya bok püsür var. ilk başta oyuncular bunun içinde kaybolup ne yapacağını bilemiyor ve boş boş haritada dolaşıyor. çünkü eso’da metin2 gibi oraya git buraya git diye klasik bir sistem yok. oyuna başladıktan sonra güçlenmek için muhakkak görev yapmanız lazım. haritada boş canavar keserek kasmanız çok zor. görev sistemi de şu şekilde işliyor;
    1- main quest; burada siz emin değilim ama 5 ya da 10 lv’la ulaştıktan sonra garavel usta gibi bir hayalet sizi görev için çağırıyor(bunun tiki yok*)
    2- side quests; bunlar eso’daki onlarca bölgede bulunan rasgele görevler.
    3- zone questler; her şehrin ayrı bir main quest tarzı görevleri var, bunları yapmanız sizin için çok faydalı olacaktır.
    4- guild quests; guild’lar işe paranın bulaştığı kısım, belli guildlar (fighters guild, mages guild) ana oyunun içindeyken işinize yarayacak bazıları da (psjiic order, dark brotherhood vs.) siz para ödeyip o quest log’u açtığınızda gelecek. her guild ayrı ayrı skill line’a sahip ve size ekstra skill point verecek ki bu oyunda çok önemli.
    5- event/daily quests; etkinlik için ve günlük tekrarlanabilir görevler, yapın çok faydasını görürsünüz.

    şimdi başlangıçta bunlar arasından vardenfell’in zone questlerini yapmaya başlamak klasik ama güzel bi fikir olacaktır (ps; main ve zone quest’lerde göstergenin içinde şekiller mekiller var, düz ok değil yani). şimdi gelelim işin janjanlı kısmına; tartışılan, yıllardır iyi mi kötü mü karar verilemeyen leveling system.

    bu leveling sistemi şu şekilde işliyor. oyunda en fazla 50 seviye var ve daha sonra cp yani şampiyon puanı kasmaya başlıyorsunuz. oyundaki en üst seviye eşya 160 cp ve o zamana kadar asla eşya kasmak için para falan harcamayın dk başı lv alacaksınız zaten. seviye ve cp kasmak mesele değil ki zira oyun 160cp’den sonra başlıyor zaten tipik endgame mantığı. ben çok sevdim, en güzel yanı da cpleriniz hesap paylaşımlı yani yeni bir karakter açtığınızda 50 oluyorsunuz ve hop cpler ortak oluyor. bu arada bu cplerle de kendinizi bufflayan statlar var onları açıyorsunuz.

    leveling sistemini uzatmadan kapatıyor ve pve olayını da hızlıca özetlemek istiyorum. oyunda istemediğiniz kadar pve sistemi var. dungeon, trial, veteran dungeonlar, delveler, herkese açık dungeonlar, ejderhalar ( bunun için de para ödemeniz lazım) vs vs.. yani seç beğen al hepsi ayrı güzel hepsini yapmanın ayrı ayrı faydaları var. zaten zamanla keşfedeceksiniz hepsini.

    şimdi pvp’ye gelelim. pvp için de battlegrounds dediğimiz tipik 4v4 oyunlar var (capture the flag, deathmatch vs..). ve bir de cyrodiil var. ben bu olayı çok seviyorum çünkü çocukluk hayalimin gerçekleştiği kısım burası. 100 kişi aynı anda bir yeri ele geçirmek için taarruz yapıyor ve bunu diğer online oyuncuların savunduğu kalelere yapıyor. teoride müthiş, pratikte de müthiş. ama baştan uyarayım, burada var olabilmek için yani tek yemeden skkr çıkarabilmek için çok fırın ekmek yiyip çok da sabırlı olmanız gerekecek çünkü burası artık en iyilerin yeri. oyunda 3 tane alliance var ve bunlar cyrodiil isimli devasa bi haritada sürekli savaş halinde. siz de o alliance’ın askerisiniz yani o mapte savaşan npcler yok. internetten videolarına bakıp hemen fikir sahibi olabileceğiniz muazzam bir savaş sistemi var. oylamayla komutan seçtiğiniz, 16 kişilik gruplarla var olabildiğiniz ve deli gibi savaştığımız bir sistem.
    bitti mi? hayıır. ticaret ve crafting var daha.. demiştim bir dünya bok püsür var diye. ticaret her mmorpg’de olduğu gibi burada da para sahibi olmak için en iyi yöntem. bir ticaret guild’ı bul. ucuza al ya da sen çıkar, kar marjıyla sat. bunun için master merchant addon’u çok önemli ( addonlara sonra geleceğim).

    crafting; oyunda kendi kendinize her şeyi üretebilirsiniz ama bu uzun ve meşakatli bir süreç. bir o kadar da karışık o yüzden videolardan how to içeriklerine bakarak detaylı bir şekilde öğrenebilirsiniz. ama oyuna başladığınız gibi başlayın muhakkak.

    addons: bu kısmı da çok seviyorum. oyun size bımboş bir arayüz veriyor ve bunu siz nasıl isterseniz o şekilde düzenleyebiliyorsunuz. harita, action bar, master merchant, advanced ui ya da bandit’s userface gibi sayısız addon var. bunu yine ufak bir araştırmayla çözeceksiniz.

    özetle ambiyans, çevre olarak mükemmel ,en azından benim için. sadece haritada yürüyerek bile çok saat keyifle oynanmışımdır. uyarı, benle başlayan neredeyse herkes bıraktı çünkü karmaşık bir oyun. ama özellikle bu yazı sizin çoğu soru işaretinize cevap olacaktır ve karantina döneminde başlayıp boş vakit diye bir şey kalmasın istiyorsanız müthiş bir tercih olacaktır. sorularınız için yeşillendirmekten çekinmeyin, sağlıcakla kalın.
    edit: yazım hataları düzeltmece

  • adamın attığı tweet burada:

    https://twitter.com/…kins/status/502106262088466432

    haberin içeriğinde tweetler gerçek çevirisiyle verilmiş.

    "bir kullanıcının, “dürüst olmak gerekirse, down sendromlu bir bebeğe hamile kalırsam ne yapardım bilmiyorum. gerçekten ahlaki bir ikilem” şeklindeki ifadelerine “kürtaj yaptırıp yeniden denersin. seçeneğin varsa, onu dünyaya getirmek ahlaksızlık olur” diyerek yanıt verdi."

    dawkins'in görüşü size yanlış gelebilir ancak, "down sendromlular ölsün" demek ile "down sendromlu olacağı bilinen birini hayata getirmek yanlış olur" demek arasında dağlar kadar fark olduğu da bir gerçek. yalan yanlış başlık atmanın/açmanın insanları provoke etmek dışında bir anlamı yok.

    edit: habertürk haberin başlığını "ingiliz profesörden tartışma yaratacak öneri!" olarak değiştirmiş. dün "down sendromlular ölsün!" yazıyordu.