hesabın var mı? giriş yap

  • sarkinin sozleri kemalettin tugcu tarafindan turkceye de cevrilmistir.. ustadin 'hunhar suclu' adli eserinden aynen aktariyorum:

    pencereye yanastigi vakit
    bir de ne gorsundu
    cresendoya kesmisti ortalik
    kizcagizin evine girmis
    halida kan lekeleri falan
    anlatilir gibi degil yani
    yavrucak masanin altina saklanmis
    caresiz bir haldeymis
    usuyormus ayaciklari
    oradan yatakodasina seyirtmis
    sonu gelmismis minik yavrunun

    ayse iyi misin evladim
    ayse iyi misin
    iyi misin ayse
    ayse iyi misin
    evladim iyi misin
    iyi misin ayse
    ayse iyi misin
    iyi misin ayse
    sana diyorum ayse
    iyi misin
    ayse iyi misin
    iyi misin ayse

    ayse iyi misin
    ayse konusur musun lutfen
    bir isaret var pencerede
    bagirttirmis seni herhalde
    ayseeee!
    kizcagizin evine girmis
    halida kan lekeleri falan
    anlatilir gibi degil yani

    seyirtmissin yatakodasina
    ne fayda
    vaden yetmis aysecik

    ayse iyi misin
    cocugum iyi misin
    ayse iyi misin
    iyi misin
    hunhar bir suclunun
    saldirisina ugradin

    avluya gelmisler
    gunlerden pazarmis
    ne kara bir gun, yazik
    suni teneffus mu dersin
    usuldan kalp atislari mi
    kar etmemis
    ahh ayse ah
    ayse iyi misin
    evladim ayse iyi misin
    iyi misin ayse
    ayse iyi misin

    ayse konusur musun lutfen
    iyi misin

    ayse iyi misin
    cocugum iyi misin
    iyi misin ayse
    ayse iyi misin
    iyi misin ayse
    hunhar suclu
    vurdu seni

    tamam, tantana yaratmayin
    toplanmayin lan dagilin

    iyi misin aysecik
    gulec yuzlu cocuk
    iyi misin
    ayse iyi misin

  • bizim kültürde eti iyi pişirme alışkanlığı olduğundan, hindi eti pişirmenin zorluğundan ve pişerken çabuk kuruyabilmesinden ötürü muhtemelen kötü pişmiş hindi yiyen birinin bir daha yemek istememesinden kaynaklanır. marketlerde, kasaplarda bulması tavuk ve kırmızı ete göre daha zordur. tavuğa göre daha pahalıdır. tavuğu zor yiyen yurdumun gariban insanına niye hindi yemiyorsun denemez. yine aynı şekilde bu ülkede kilosu 5 liraya düştüğünde ancak hamsi, palamut gibi balıklar tüketilir. ilk defa levreği 23 yaşında yemiş bir insanım. aile sofrasına girmiş en lüks balık da çinekoptur ayrıca.

  • ingilizcede "unredeemed land" anlamına gelen ve italyanca "terra irredentia" kalıbından türemiş bir kavram olan irredantizm ilk kez, italyanca konuşulan, avusturya ve isviçre kontrolündeki topraklarda ortaya çıkmıştı çünkü dönemin liderleri “italyanca konuşan tüm kardeşleri” bir araya getirmek gibi bazı milliyetçi fikirlere sahipti. bu kavram için kısaca “başka bir devletin egemenliği altında bulunan toprakları kendi topraklarına katmak istemek” dersek eğer bu hem eksik hem de biraz yanlış bir tanım olur çünkü modern milliyetçilikten aldığı agresif yönlerine rağmen irredantizm, henüz "milliyetçilik" kavramı daha ortaya çıkmadan önce emperyalist devletler tarafından kendi politikalarını doğrulama aracı olarak kullanılıyordu zaten. (bkz: crusades) (bkz: holy land)

    bu kavram, genellikle iki amaç ile motive edilebilen bir kavram: bu amaçlardan birincisi, genişlemek/büyümek maksatlı olarak ihtiyaç duyulan güç ve zenginliğin artırılmasına, ikincisi de soyla birliktelik isteğine ilişkin. (bkz: kinship) ancak ikinci dünya savaşından sonra ve hatta soğuk savaşın sonlarında irredantizm yavaş yavaş bir paradoks haline geliyor ve uluslararası hukuka aykırı bir kavram olarak anılmaya başlıyor çünküü bu yaklaşımdaki asıl amaç bir grubun iyiliğinden çok devletlerin teritoryal kazanımları ile ilgili. zaten sonrasında görüyoruz ki, uluslararası sözleşmelerde irredantist yaklaşımları kınayan ve bu yaklaşımların yaptırıma maruz kalacağını ifade eden bölümler yer almaya başlıyor.

    yirminci yüzyılın sonlarına doğru da birçok devlet hem politik hem ekonomik anlamda çeşitli sorunlarla baş etmek durumunda kalınca, etnik milliyetçilik ve irredantizm gibi kavramlar giderek daha da popüler hale gelmeye başlıyor. bunun sonucunda da u.s. gibi, bölgesel güvenlik örgütleri gibi uluslararası toplumun güçlü üyeleri bu konuda “proactive” bir yaklaşımı benimsiyor. peki bu ne demek? aslında kelime anlamına bakacak olursak, yanılmayız; proactive yaklaşımı önleyici bir tutum olarak düşünebiliriz. şöyle ki, tamamen yok edilemeyecek olan bu kavramlar en azından şiddeti azaltılarak baş edilmesi kolay bir hale getirilebilir ve bu da azınlıklara verilecek olan haklarla ya da devletlerin birbirlerine temel haklar açısından daha uyumlu hale getirilmesi ile başarılabilir. yani, yakın gelecekte de muhafazakar ve milliyetçi ideolojiler yükselişte olacak ise önleyici politikalar ile bu çatışmaların potansiyel etkileri hafifletilebilir diyebiliriz.

  • ios 13 ile gelen optimize şarj özelliğiyle cihaz, siz uykuya dalıp telefonunuzu şarja taktığınızda, sadece %80'e kadar şarj oluyor. son %20 ise uyanmadan kısa bir süre önce tahsil edilecek; böylece uyandığınız dakika %100 olmuş olacak. böylece lityum pilin teknolojisine ayak uydurulmuş olunuyor...

    sitesinde böyle yazıyor:”optimize edilmiş pil şarjı
    yeni bir seçenek, iphone'unuzun tam olarak şarj edilme süresini azaltarak pilin yaşlanma hızını yavaşlatmaya yardımcı olur. iphone, günlük şarj etme rutininizden öğrenir, böylece kullanmanız gerekene kadar% 80'in üzerinde şarj işlemini bitirmeyi bekleyebilir.”

    *ayrıca dark mode'a otomatik kullan (gece olunca aç, gündüz olunca kapat) seçeneğide gelmiş.

  • fenerbahçe ile oynanacak süper kupa maçının centilmence geçmesi temennisini "şunun bilinmesini isterim ki, yıllar sonra birer delikanlı, birer genç kız olacak miniklerin 'soma için oynanan finali hatırlıyor musun ne kadar güzel bir gece olmuştu' demesi beni tüm zaferlerden daha çok mutlu edecektir." diyerek dile getirmiş güzel insan.

    şu kirlenmiş türk spor camiasına ne kadar örnek olur bilinmez ama umuyorum ki güzel bir iz bırakacaktır bu topraklarda.

    edit: bırakamadı.

  • dün yine evde bulamamışlar beni. gittim, "ben yine evde yokmuşum yaa, allah beni kahretmeye, bütün gün evde olup da evde bulunamıyorum" dedim. yüksek sesle söyleyince tabi diğer müşteriler dönüp bakınca görevli "yanlışlık olmuştur" dedi, "evet dedim, 4 yıldır bir kez beni evde bulamama gibi bir yanlışlığınız" var dedim ki bu konuyla ilgili şikayet dilekçelerimle evimden genel müdürlüğe yol yapmayı planlıyorum. neyse, kadın tabi üste çıkmak için mümkün değile getirdi konuyu, en son "bin yılda bir olmuşsa olmuştur, türkiye'de belki 10 kişinin böyle bir şikayeti vardır" dedi. siz dedim hiç sözlüklere de bakmıyorsunuz, adına koskoca başlık açılmış, yerin dibine sokmuşlar sizi, ne 10 kişisi dedim ve kadın o efsanevi savunmayı yaptı bana.

    "onlar firmamızın başarısını çekemeyen rakiplerce tutulmuş paralı kalemler, ciddiye almayın siz onları..."

  • bugün metrobüste gelirken kendisini düşündüğüm sözlük.

    bazen çok eski bir entry'm oylanmış oluyor, "o tarihte nerede ve kiminleydim" diye düşünmeye başlıyorum. o entry'yi yazarken neler düşündüğümü hatırlamaya çalışıyorum.

    sekiz buçuk yıldır buradayım.
    o zaman lisans öğrencisiydim. sözlük'ün yazar aldığını tam da bir sınava girmek üzereyken ablam mesajla haber vermişti, ben de "beni de kaydet, nikim şu olsun" diye cevap yazmıştım.
    şimdi, 4.5 yıllık bir avukat ve taze bir doktora öğrencisiyim.

    o zamanlar okuldan bir sevgilim vardı. sonra 3 tane daha oldu. bu dört sevgiliden başka, bir tane sevgili olduğu sanılan ama aslında olmayan adam, bir tane de tam sevgili olacakken son anda vazgeçen gerizekalı oldu. (düzensiz ilişkileri saymıyoruz.)
    şu anda ise, yine sözlük'te yazar olan ama buradan tanışmadığım bir sevgilim var. şubatta bir yıl olacak.

    o zamanlar balmumcu'da oturuyordum, sonra dört ev daha değiştirdim, şu an istanbul'daki 6. evimdeyim.
    şu andaki en yakın arkadaşlarımın, o zamanlar varlığından haberdar bile değildim.
    siyasi görüşüm de çok değişti. daha doğrusu, o zamanlar siyasi görüş sandığım şeyin aslında "elitizm" olduğunu sonradan fark ettim.

    o zamanlar "yirmi yaşında yaşlanmak" başlığında yazdığım şeylerin, aslında ne kadar arabesk olduğunu demek ki önceden fark etmişim ki entry'yi silmişim. fakat "dünyadan bihaber" de olduğunu 28 yaşında fark ettim.

    sözlük, artık gerçekten eskisi kadar keyifli bir yer değil. fakat benim kişisel tarihim.
    sırf geçmişine kıyamadığın için vazgeçemediğin bir sevgili gibi.

  • üniversitedeyken arkadaş grubumla bizim eve gelmiştik bi gece kalmaya. işte ertesi gün dolaştık kendi okul şehrimize döndük falan. orada annem demişti oğlum gelen kız arkadaşın mı diye. yok anne demiştim normal kaç yıllık arkadaşım falan aramızda olmaz öyle şey. aman oğlum o kız senden hoşlanıyor bakışından bile belli sen anlamazsın demişti. yok anne saçmalama falan diyerek konuyu kapatmıştım ama bu bende yer etmişti tabii. daha sonra uygun bi anda ben buna yürümüştüm anamdan aldığım gazla da* kız altı ay dalga geçti benle yokmuş öyle bir şey. yaktıydın beni ana sen anlamazsın diye diye :(